Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/969 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/672 Esas
KARAR NO: 2021/969
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/01/2021
NUMARASI: 2021/29 Esas, 2021/54 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 15/01/2021 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile … arasında geniş kapsamlı ev sigortası poliçesi imzalandığını, 12/11/2017 tarihinde konuta gelen sigortalının çelik daire giriş kapısını açıp içeri girdiğinde, bahçeye açılan salon teras kapısının açık olduğunu gördüğünü, sitenin etrafının tel örgü ile çevrili giriş çıkış iki ayrı güvenlik nizamiye ve diğer güvenlik noktası ve devriye görevlilerinin mevcut olmasına rağmen yol kenarından araziye tel örgü çitini kesip özel araziye giren hırsızın alarm ve aydınlatma olmadığından nöbetçi kulübesinden fark edilemediğini, güvenlik kameralarınında bakım çalışmaları nedeniyle kayıt yapamaması sebebiyle yapılan incelemede, hırsızın evin bahçesinden terasa girdiği, ahşap camlı vitrin dolabı kırmak suretiyle içerisinden altın kadın saati vb eşyaları çaldığı, çelik kasanın zorlandığı ancak açamadan zarar verildiğinin öğrenildiğini, müvekkili şirket tarafından ekspertiz incelemesi neticesinde sigortalıya 34.500,00 TL zarar ödemesinin yapıldığını, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu ayrıca güvenlik şirketinin olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/1-“l” bendinde düzenlenen tüketici işleminde, mal veya hizmet piyasaları ayrımı yapıldığı, aynı yasanın 13 vd maddelerinde ise ayıplı hizmetin düzenlendiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi’nin 2018/1362 esas 2018/1138 kararında belirtildiği üzere; konutun korunması amacı ile güvenlik firması veya personelinden güvenlik hizmeti alan bireyin tüketici statüsünde olduğu, site güvenlik hizmetinin ayıplı ifa edilmesinden doğan uyuşmazlıkların 6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (mülga 4077 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ) kapsamında olduğu ve tüketici mahkemesinde görüleceğine dair Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2010/1744 Esas, 2010/8139 Karar ve 08.06.2010 tarihli emsal kararı vb kararlarda da ifade edildiği üzere yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile güvenlik şirketi arasındaki güvenlik hizmetinin bir tüketici işlemi olduğu, konutun korunması amacı ile güvenlik firması veya personelinden güvenlik hizmeti alan davadışı …’nun tüketici statüsünde olduğu, halefiyete dayanılarak açılan davalarda ise mahkemenin görevinin dava dışı sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre belirleneceğini belirterek, görevli mahkemenin Tüketici mahkemeleri olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarladıktan sonra, uyuşmazlığın tüketici işleminden doğmadığını, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı kanunda düzenlenmiş olmasının tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmeyeceğini, her iki tarafında tacir olmakla birlikte uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesinden kaynaklandığını, davaya konu işin ticari iş niteliğinde olduğunu iddia ederek, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını ve dosyanın mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, ” Geniş Kapsamlı Ev Sigorta Poliçesi ” kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Dosya kapsamından, dava dışı … ile davacı sigorta şirketi arasında başlama tarihi 29/04/2017, bitiş tarihi 29/04/2018 olan ev sigorta poliçesinin düzenlendiği, riziko adresinin Sarıyer’de bulunduğu, sigortalının ev sahibi olduğu, riziko adresinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeni ile davacı sigorta şirketi tarafından hasar bedelinin ödendiği iddiası neticesinde alacağın rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı davalı güvenlik şirketi tarafından itiraz edildiği, davacı sigorta şirketinin ise iş bu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle, mahkemenin görevli olmasına dair dava şartının, işin esasına geçilmeden incelenmesi gerekmiştir. Mahkemece kabul edildiği üzere, sigorta rücu davalarının TTK nun 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472.maddesinden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. Taraflar arasında, açıklandığı gibi iş bu davada ticaret mahkemesinin görevli olduğuna dair herhangi bir iddia ve uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, mahkemenin kabul ettiği üzere, Tüketici Mahkemesinin mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesinin mi görevli olup olmadığıdır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre ise tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/1-“l” bendinde düzenlenen tüketici işleminde, mal veya hizmet piyasaları ayrımı yapılmış, aynı yasanın 13 vd maddelerinde ise ayıplı hizmet düzenlenmiştir. Konutun korunması amacı ile güvenlik firması veya personelinden güvenlik hizmeti alan birey tüketici statüsündedir. Site güvenlik hizmetinin ayıplı ifa edilmesinden doğan uyuşmazlıkların 6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (mülga 4077 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ) kapsamında olduğu ve tüketici mahkemesinde görüleceğine dair Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2010/1744 Esas, 2010/8139 Karar ve 08.06.2010 tarihli emsal kararı vb kararlarda ifade edilmiştir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile güvenlik şirketi arasındaki güvenlik hizmeti bir tüketici işlemi olduğundan, halefiyete dayanılarak açılan davalarda ise mahkemenin görevi dava dışı sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre belirleneceğinden görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Davacı sigorta şirketi tarafından her ne kadar işin ticari iş olduğu iddia edilmiş ise de hırsızlık olayı bir haksız fiil olup, ticari bir iş olmadığı gibi her iki tarafın tacir olmaması nedeniyle de ticaret mahkemesinin görevli olduğunu söz etmek mümkün olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere, 1- İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/29 Esas, 2021/54 Karar ve 26/01/2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/09/2021