Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/645 E. 2021/738 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/645 Esas
KARAR NO : 2021/738
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/03/2021
NUMARASI: 2018/1235 Esas, 2021/166 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, 7.000.000 TL sermayesinin tamamen ödendiğini, davacı gerçek kişilerin ise şirketin ortakları olup şirketin borçlarına kefil olduklarını ve şahsi malvarlıklarını şirket borçları için rehin gösterdiklerini, borçlu şirketin yeni fabrika binası ve makine alımı için kullandığı kredilerin ödeyemez duruma gelmesinin konkordatoya başvurmasının temel nedeni olduğunu, konkordato tekliflerinin vade konkordatosu olup tüm alacakların 2025 yılına kadar ödeneceğini belirterek müvekkilleri lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini, akabinde konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacı gerçek kişiler yönünden projenin kabulü için gerekli koşulun sağlanamadığı, davacı şirket yönünden nisap sağlanmakla birlikte şirketin zarar ettiği ve teklif ettiği tutarın şirketin kaynakları ile orantılı olmadığı gerekçesiyle davacıların tasdik taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacılar vekili istinaf talebinde; müvekkili şirket yönünden nisabın sağlandığını, 3. kişi rehniyle temin edilen alacakların nisapta rehinli alacak olarak dikkate alınması gerektiğini ve bu halde gerçek kişiler yönünden de nisabın sağlanmış olacağını, nisaptaki alacak ve alacak miktarının hatalı olduğunu, müvekkili şirketin borca batıklık tespitinde marka değerinin dikkate alınmadığını, fabrika ve arazisine biçilen değerin düşük olduğunu, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum ve pandeminin mücbir sebep olarak dikkate alınması gerekirken, bu durum dikkate alınmadan konkordatonun başarıya ulaşmayacağı sonucuna ulaşıldığını, borçlu şirketin kapasitesi ve yapısı ile borçların ödenebileceğini, nitekim alacaklıların projeyi büyük oranda kabul ettikleni belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Talep, konkordato tasdikine ilişkindir.Mahkemece tasdik taleplerinin reddine karar verilmiş, davacılar karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Dosya kapsamından, davacılar lehine geçici mühlet karar verilmesinden sonra 22/04/2019 tarihinden itibaren bir yıllık kesin mühlet verildiği, 7266 Sayılı Yasa’da öngörülen durma süresi de dikkate alınarak 17/07/2020 tarihinde sona erecek kesin mühletin bu tarihten itibaren 6 ay daha uzatıldığı, mahkemece tasdik yargılaması için kesin mühletin 19/03/2021 tarihine kadar uzatıldığı ve 08/03/2021 tarihli celsede şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle tasdik taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. İK’nın 297, 299, 300, 301 ve 302. maddeleri kapsamında komiser heyetince borçlu şirketin mevcudunun kıymeti takdir edilip, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra alacaklılar toplantısının yapıldığı, iltihak süresinin bitiminden sonra komiser heyetinin İİK’nın 302/son fıkrası kapsamında konkordato projesinin kabul edilip edilmediğine ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair raporlarını mahkemeye sunduğu, bu hususta ayrıca bilirkişilerden raporda alındığı, mahkemece İİK’nın 304. maddesi uyarınca tasdik yargılaması için duruşma gününün ilan edildiği görülmektedir.Komiser heyeti 01/03/2021 tarihli raporunda; borçlu şirketin adi konkordato teklifinin alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edildiğini, rehinli alacaklılar tarafından kabul edilmediğini, şirketin işletme giderlerini ödeyemediğini, konkordato sonrası oluşan borcu kapatamayacağını, personel ve kamu borçları ile şirketin faaliyeti için zorunlu olan kira, elektrik, su, aidat gibi ödemelerin yapılmadığını, üretimin düşürüldüğünü, iyileşmesinin mümkün olmadığını, projenin başarıya ulaşamayacağını, 31/01/2021 tarihi itibarıyla – 8.418.823,62 TL borca batık bulunduğunu, hedeflenen kar marjına ulaşamadığı ve zarar ettiğini, borç ödeme kaynağı olan sermaye artırımını yapmadığını, kaynak olarak gösterilen ortakların taşınmazlarının tapu kayıtlarının sunulmaması nedeniyle bunun kaynak kabul edilemeyeceğini, şirketin teklif ettiği tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığını;Davacı gerçek kişilerin projesinin şirketin projesine bağlı olduğundan başarıya ulaşamayacağını, davacı … konkordato teklifinin adi ve rehinli alacaklıların kanunde öngörülen çoğunluğu tarafından kabul edilmediğini, davacılar … ve … konkordato teklifinin adi alacaklıların öngörülen çoğunluk tarafından kabul edilmediğini, rehinli alacaklılar tarafından kabul edildiğini belirtmişlerdir.Bilirkişi heyetinin 22/02/2021 tarihli raporunda; şirketin teklifinin şirketin kaynakları ile orantılı olmadığı belirtilmiştir.Davacı şirket yönünden yapılan incelemede;Davacı vekili davacı şirketin konkordato teklifinin kabul edildiğini, şirketin borca batık olmadığını, ekonomik koşullar ve pandemi sürecinin dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.İİK’nın 305. maddesinde konkordatonun tasdiki için öngörülen şartlar kümülatif olup, belirtilen şartların bir arada olması gerekir. Konkordatonun mahkeme tarafından tasdik edilmesi için İİK’nın 305/b maddesi uyarınca belirtilen şartlardan biri de; proje ile teklif edilen tutarın borçlunun kaynaklarıyla orantılı olmasıdır. Bu kapsamda mahkeme borçlunun miras hakkı gibi beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder. Böylece mahkeme somut olayın özelliğine göre beklenen hakları hiç dikkate almayabileceği gibi, tamamen ve kısmen de dikkate alabilir.Somut uyuşmazlıkta, borçlu şirketin işletme giderlerini ve personel borçlarını ödeyemediği, kamusal yükümlülüklerin yerine getirilmediği, şirketin borca batık olduğu görülmektedir. Borca batık olan şirketin zararda etmesi karsında teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olduğundan söz edilemeyeceği anlaşıldığından davacının tasdik şartlarının gerçekleştiği yönündeki istinaf talebi yerinde değildir.Bunun yanında mahkemece davacı şirketin borca batık olması nedeniyle iflasına karar verilmiş, davacı taraf şirketin borca batık olmadığını, marka ve raf değerinin dikkate alınmadığını, malvarlıklarının düşük hesaplandığını ileri sürmüştür.İİK’nın 308. maddesi uyarınca konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir, borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinden birinin bulunması halinde borçlunun iflasına da resen karar verilir. İİK’nın 179. maddesi uyarınca sermaye şirketlerinin borca batık olması doğrudan iflas hali olarak düzenlenmiştir.Somut uyuşmazlıkta davacı taraf marka ve raf değerinin rayiç bilançoda dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Davacı dava dilekçesindeki bilançoda marka ve raf değerinin rayiç değerinin 3.000.000,00 TL olarak belirlemişken, revize projede anılan değerleri aktifleri arasında göstermemiştir. Şirketin – 8.418.823,62 TL borca batık olması karşında davacı tarafın marka ve raf değerinin dava dilekçesinde belirttiği değer olarak kabulü de borca batıklığı değiştirmeyecektir. Kaldı ki davacı taraf revize projede anılan varlıkları aktifleri arasında da göstermemiştir. Diğer taraftan şirketin malvarlıklarının rayiç değerlerinin belirlenmesi için uzman bilirkişilerden alınan bilirkişi raporlarında da hukuka aykırılık görülmemiş olup, davacının rayiç değerlerin hatalı belirlendiğine yönelik istinaf talebi de yerinde değildir. Bu açıklamalar ışığında mahkemece borca batık davacı şirketin iflasına karar verilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir.Davacı gerçek kişiler yönünden yapılan incelemede ise;Davacılar vekili, gerçek kişiler yönünden de tasdik şartlarının gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Ancak davacı gerçek kişilerin projesinin davacı şirketin projesine bağlı olup, kendine özgü müstakil proje sunulmaması karsısında mahkemece gerçek kişiler yönünden de tasdik şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İİK’nun 308/a maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.