Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/286 E. 2021/391 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/286 Esas
KARAR NO : 2021/391
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2018
NUMARASI: 2015/633 Esas, 2018/88 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında … organizasyonunun düzenlenmesi konusunda anlaşma sağlandığını, davalının sözleşme gereğince müvekkiline ödemesi gereken bedeli organizasyonun kar etmediği gerekçesi ile ödemediğini, davalı tarafından müvekkiline gönderilen belgeler üzerinde inceleme yapıldığını, davalının organizasyondan toplam 694.326,30 TL civarında kar elde ettiğinin anlaşıldığını, Bursa …. Noterliğinin 06.03.2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile gerekli incelemelerin yapılabilmesi için davalı şirketten organizasyona dair tüm kayıtların istendiğini, davalının kongre sponsorluklarına dair sözleşme, anlaşma kayıtları, kongre ile ilgili açılan hesap bilgileri ve bu hesaba dair tüm ekstreler ve istenen diğer evrakları göndermediğini, davalının organizasyona ait tüm kayıtları müvekkili federasyondan gizlendiğini, gerçeklere aykırı ve usulsüz hesaplar bildirildiğini, organizasyon bütçesinde usulsüz işlemler yapılarak müvekkili federasyonun aldatıldığını, taraflar arasında akdedilen 07.01.2011 tarihli sözleşmenin 7. maddesi uyarınca davalının organizasyonun kayıt, konaklama, uydu sempozyum gelirlerinin tamamını herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkiline yapılacak ödemenin garanti bedel olduğunu, yapılan incelemede davalının kayıt sponsorluklarından toplam 65.067,00 EURO, konaklama sponsorluklarından toplam 493.542,00 EURO ve uydu sempozyum sponsorluklarından toplam 18.500,00 EURO gelir elde ettiğinin tespit edildiğini, sözleşmenin 7. maddesi uyarınca toplam 577.109,00 EURO bedelin müvekkiline ödenmesi gerektiğini, sponsorlara usulsüz olarak ücretsiz kayıt ücreti, ucuz konaklama bedelleri ve uydu sempozyum ücretinde indirim sağlandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.9. maddesi uyarınca kayıt ücretlerinin belirlendiğini, söz konusu fiyatlara karşın davalı şirketin kayıt bedellerini usulsüz ve müvekkili Federasyonu’nun hiçbir onayını almadan keyfi uyguladığını, davalı şirketin kayıt, konaklama ve uydu sempozyumu bedellerini, tek taraflı olarak değiştirme, tahsil etmeme veya hediye etme hak ve yetkisi bulunmadığını, katılımcı sayısı eksik gösterilmek sureti ile hesapların düşük gösterildiğini, yapılan organizasyona katılımcı sayısının toplam 822 olmasına rağmen 562 olarak gösterildiğini, kongre ana oteli olan … Otel’de 399 katılımcının olduğu ifade edilmiş ise de sadece bu otelde kalan katılımcıların sayısının 603 olduğunu, bununla birlikte 159 katılımcının … Otel’de, 60 katılımcının … Otel’de kaldığını, buna göre katılımcı olan 822 kişiden farklı fiyatlandırmalar ile kayıt bedellerinin tahsil edildiğini, ancak bu kayıt bedellerinin müvekkili federasyona ödenmediği gibi davalı şirket tarafından hazırlanan hesap tablosunda da eksik yer verildiğini, davalı tarafından satılan odalarda bir kısım giderlerin masraf olarak düşüldüğünü, oysa sözleşmenin 7. maddesi gereğince tüm masrafların davalı şirket tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, bununla birlikte davalı şirket tarafından müvekkilinin gelirlerinden düşülen 200,00 EURO uçak bedeli, 60,00 EURO transfer ücreti ve 60,00 EURO mekik servis ücretin usulsüz olduğunu, düşülen bu ödemelerin gerçeğe aykırı bir fiyatlandırma olduğunu, katılımcılara gönderilen uçak biletlerinde fiyatların 200,00 TL ile 300,00 TL aralığında olduğunun açıkça görülebildiğini, bu gerçeğe karşın davalı şirketin müvekkili federasyona ödenmesi gereken bedelden 200,00 EURO haksız bir düşüm yaptığını, transfer ücretlerinin fahiş olarak müvekkili federasyona yansıtıldığını, 2011 yılında rayicin 50,00 TL civarında olmasına rağmen davalı şirket tarafından haksız olarak 60,00 EURO düşüm yapıldığını, mekik servisi ücretlerinin fahiş olarak müvekkil federasyona yansıtıldığını, 2011 yılında bu işin rayicinin 10,00 EURO civarında olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan hesaplamada; … Otelinde kalan olarak gösterilen 399 kişi için de 60,00 EURO’dan mekik servis ücreti eklendiğini, ana kongre binasında kalan katılımcılar hakkında mekik ücretinin müvekkili federasyona yapılacak ödemeden düşülmesinin hatalı olduğunu, burada kalanların mekik servisine ihtiyaç duymadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.8./7. maddesi uyarınca; “Ek2 numaralı tabloda konaklama paket fiyatları birim hesaplamaları ve satış tutarları detayı ile belirlenmiştir. Konaklama kartı tabloda belirtildiği üzere federasyona ait olacaktır, (ortalama her otel için 4 gecelik paket de tek kişilik oda bazında: 230,-EURO’dur)” hükmünün yer aldığını, müvekkili federasyona kalacak karın kişi başına 230 EURO olacağının kararlaştırıldığını, buna karşın davalı şirket tarafından usule ve sözleşmeye aykırı olarak müvekkili federasyona düşük gelir yansıtıldığını, açılış yemeği ve gala yemeğinin sözleşmede düzenlendiği gibi ifa edilmemiş olmasına karşın aynı bedellerin mahsup edilmesinin usulsüz olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.8./2. maddesine aykırı olarak davalı şirket tarafından müvekkili federasyonun hiçbir onay veya izni olmaksızın söz konusu açılış kokteyli, başkanlar yemeği ve gala yemeğini belirtilen şekillerde yerine getirmediğini, bu organizasyonun … Otel’de düzenlendiğini, kişilerin taşınması ve yüksek maliyetli yer kirasından kaçan davalı şirketin yine de aynı bedelleri müvekkili federasyona yansıttığını, esasında müvekkili federasyonun söz konusu sosyal program masrafları ile ilgili olarak hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davetli masraflarının sorumluluğunun sözleşmenin 5.6. Maddesi gereğince davalı şirkete ait olup müvekkilinin onay ve kabulünün bulunmadığını, masrafların alacaktan mahsup edilmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, konuşmacılara ait toplantı paketinin sözleşmenin 5.8. Maddesi gereğince müvekkiline yansıtılamayacağını, sanatçı bedellerinin gerçeklere aykırı olduğunu, Sözleşmenin 7. maddesi uyarınca bu masrafların yarısından sorumlu olduklarını, sözleşmenin 5.3. maddesinin 2. Fıkrası gereğince kurulacak web sitesine ilişkin masrafların sorumluluğunun davalıda olduğunu, Hediye edilen bilgisayar bedellerinin müvekkili federasyona yükletilmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu,No-show giderlerinin fahiş miktarda olup sorumluluğun davalı şirkete ait olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 26.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacağa işletilecek bankalarca uygulanacağı TCMB’ye bildirilen en yüksek banka mevduat faizinin ayrıca cezai şart olarak tahsiline, Cezai şart olarak kanuni avukatlık ücretinin yanı sıra % 5 Avukatlık Ücretine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline, tüm alacaklar hakkında akdi reeskont faiz oranının uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 18.09.2015 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; iddialarını genişlettiklerini belirterek, Mahkeme tarafından taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin 07.01.2011 tarihli sözleşmeden kanyaklandığına kanaat getirilmesi halinde; davalı şirketten fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 26.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, alacağa işletilecek bankalarca uygulanacağı TCMB’ye bildirilen en yüksek banka mevduat faizinin ayrıca cezai şart olarak tahsiline, Cezai şart olarak kanuni avukatlık ücretinin yanı sıra % 5 Avukatlık Ücretine, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline, tüm alacaklar hakkında akdi reeskont faiz oranının uygulanmasına, Mahkeme tarafından taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin sözleşmeden kanyaklanmadığına kanaat getirilmesi halinde; davalı tarafın elde etmiş olduğu tüm gelirleri olan, hesap edilerek belirlendiği taktirde artırma hakkı ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, davacı alacağının belli olduğunu, belirsiz alacak davası açamayacağını, davacının geçersiz sözleşmeden söz etmekle birlikte bu sözleşmeye dayanarak hak talep ettiğini, yapılan işler ve masrafların hepsinin sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, davanın yeni yönetim kurulunun seçilmesinden sonra açıldığını, oysa muhatap olunan yönetim kurulunun bu konuda hiçbir itirazının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının geçersiz sözleşmeden söz etmekte olduğunu ancak bu sözleşmeye dayanarak hak talep ettiği, … eski yönetimi tarafından düzenlenen sözleşme ile bu hizmetin davalı şirketten satın alındığı, eski yönetimin çıkartılan faturaya bir itirazının olmadığı ve ödemelerin yapılmış olmasına rağmen Federasyonda yeni yönetim kurulunun seçilmesinden sonra eski yönetimden hesap sormak amacıyla davanın açıldığı, dosyada haksız ödeme yapıldığına ilişkin her hangi bir delil ve belge sunulmaksızın sadece ihtarnameler sunularak alacak talep edildiği gerekçesi ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Karar yasal süresi içerisinde davacı vkili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın dayanağının Türk Borçlar Kanunun 112. Maddesi olduğunu, davalı ile yapılan sözleşmeye istinaden davalı tarafından AHEKON 2011 kongre organizasyonu düzenlendiğini, icra edilen organizasyonda sözleşme uyarınca yapılması planlanan pek çok etkinlik yapılmadığı ve sözleşmeye göre kazanç edinme durumuna bakılmaksızın ödeme yapılması gerekirken sözleşmeye aykırı olarak müvekkile hiç bir ödeme yapılmadığını, uyuşmazlığın çözümü maksadıyla tüm delilerin detaylı bir şekilde dava dilekçesinde gösterildiğini, gerek dava dilekçesinde gerekse 27.07.2016 ve 06.20.2017 tarihli bilirkişi raporlarında “organizatör tarafından yapılan harcamalar için faturaların ve var ise hukuksal anlamda organizatör ile yan tedarikçiler arasında yapılan anlaşmaların incelenmesi gerektiği, hem davalının hem de üçüncü kişi konumundaki hizmet sağlayıcılarının da ellerindeki faturaların ve defter kayıtlarının sunulmasının istenmesi gerektiği” özellikle talep edilmesine rağmen mahkemece bu durumun göz ardı edilerek eksik inceleme yapıldığını, deliler toplanmadan karar verildiğini, davaya konu sözleşmenin, iş görme sözleşmesi niteliğini taşıdığını, dava dilekçesi ekinde de sunulduğu üzere kongreye 822 katılımcının iştirak ettiğini, bu iştirakçilerin kongreye kendi masraflarını karşılayarak katıldıklarını, davalının organizasyondan elde ettiği kazancın kaynağının davalının üçüncü kişi konumundaki hizmet sağlayıcıları (otel, ulaşım vs.) ile yaptığı sözleşmeler olduğunu, eldeki davada katılımcı sayısı nazara alınarak davalının belirttiğinden daha fazla kazanç elde ettiğini ancak müvekkilini yanıltarak bu rakamı düşük gösterdiğinin iddia edildiğini, bu sebeple davalının elde ettiği karın ortaya çıkarılması için davalının üçüncü kişiler ile yaptığı sözleşme ve faturaların uyuşmazlığın çözümü için büyük önemi bulunduğunu, davalının elde ettiği bu kazancı müvekkiline ödemesi gerekirken bu borcunu yerine getirmediğini, kongreye ilişkin olarak katılımcı sayısı ve davalının elde ettiği kazancın net olarak dosyaya sunulduğunu, ancak davalının üçüncü kişiler ile yaptığı sözleşme ve faturaları dosyaya sunulmasının taraflarından beklenemeyeceğini, davalının kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmesi gerektiğini, davalının bu sebeple de özellikle üçüncü kişilerden elde ettiği kazancı sakladığını, davalının defterlerinin incelenmediğini, Kongrenin gerçekleştiği otellerden kayıtların alınmadığını, dosyada bulunan sponsorlardan bilgi ve belgelerin araştırılmadığını, Mahkemenin, yeni yönetimin eski yönetimden hesap sormak amacıyla davayı ikame ettiği gerekçesinin davanın konusu olmadığı gibi taraf teşkili için gereklilik arz etmediğini, gerekçesinin hukuki bulunmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının delil olarak ticari defterlere dayanmadığını, tesis edilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek başvurunun reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava, sözleşmeden kaynaklı alacak, tazminat ve cezai şart istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, öncelikli olarak davanın niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir.Dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6502 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili bulunması ya da tarafların sıfatına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın bu Kanunda ve açıklanan diğer kanunlardaki işlerden doğması gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesinde, amacına varmak için ticari bir işletme işleten derneklerin tacir sayılacağı, yine aynı maddenin 2. fıkrasında ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kamu yararına çalışan derneklerin kendilerinin tacir sayılmayacağı düzenlenmiştir. Davacı federasyonun statüsü gereği özel hukuk hükümlerine tabi olması ve onun ticari defter tutması onun tacir sayılmasını gerektirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf kanun yolu denetimi sırasında Bölge Adliye Mahkemelerince re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.Somut olayda uyuşmazlık, organizasyon akdinden kaynaklanmakta olup, anılan sözleşme türü 6098 sayılı TBK’da düzenlenmiştir. Bu sözleşmeden doğan davaların doğrudan ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Davalı şirketin uyuşmazlık konusu organizasyon işini ticarî işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davacı federasyon uyuşmazlık konusu organizasyonu ticari işletmesi ile ilgili olarak olarak değil, mesleki (kongre) faaliyet çerçevesinde hizmet satın almak amacı ile davalı ile sözleşme yapmıştır. Nitekim sözleşmenin 9.7. Maddesinde, davalı tarafından davacıya yapılacak ödemeler karşılığında bağış makbuzu alacağı kararlaştırılmıştır.Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir. Bu sebeple davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a-3. Maddesi uyarınca aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/633 Esas, 2018/88 Karar ve 14/02/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a) Davanın 6100 sayılı HMK’nın mahkemenin görevli olması ile ilgili 114/1-c bendi gereğince dava şartı yokluğundan aynı yasanın 114/2. fıkrası uyarınca usulden REDDİNE,b) 6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince, kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin mahkemeye başvurması halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,c)Aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına dair görevsizlik kararı veren mahkemece resen hüküm tesis edilmesine, d) HMK 331/2. fıkrası gereğince yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 134,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 119,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1a.3 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/03/2021