Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1856 E. 2022/303 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1856 Esas
KARAR NO: 2022/303
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARASI: 2021/479 Esas, 2021/801 Karar
DAVA: KONKORDATONUN FESHİ
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 02.06.2021 tarihli dava dilekçesinde, davalı şirketin teklif etmiş olduğu konkordato projesinin mahkemenin 21.10.2020 tarihli, 2019/146 Esas, 2020/674 Karar sayılı kararı İle onaylandığını, konkordato dosyasına konu hak ve alacakların … A.Ş tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 06.07.2020 tarihli temliknamesi ile müvekkili şirkete temlik edildiğini, temlikname gereğince müvekkili alacağının 401.616,43 TL olarak kabulüne karar verildiğini ve proje kapsamına alındığını. tasdik edilen konkordato projesi kapsamında 30.05.2021 tarihinden itibaren 36 eşit taksitle ödemelerin yapılmasına karar verildiğini, ancak davalı şirketin 30.05.2021 tarihinde yapılması gereken ödemeyi bugüne kadar yapmadığını,müvekkili şirketin tüm iyiniyetli ve yapıcı yaklaşımı karşısında davalı tarafın konkordato hükümlerine aykırı hareket etmeye devam ettiğini, İİK 308/e maddesi gereğince ihlal edilen konkordatonun feshini talep etme zorunluluğunun doğduğunu iddia ederek, davalı şirket hakkında tasdik edilen Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/146 Esas sayılı dosyasına konu konkordatonun feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, 07.07.2021 tarihli zapta geçen beyanında, davacının alacaklı olup olmadığı noktasında tereddütleri olduğunu, 15.09.2021 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında ise başlangıç bilançosu ve konkordato mühletince davacının alacaklı olarak görünmediğini, alacağın davacı tarafça temlik alınmasından dolayı ödemelerde aksama meydana geldiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, davanın İİK ‘nın 308/e maddesi gereğince açılan konkordatonun kısmen feshi istemine ilişkin olduğu, anılan maddede kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklının, konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordato tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkındaki konkordatoyu feshettirebileceğinin düzenleme altına alındığı, davalı şirketin konkordato projesinin tasdikine ilişkin mahkememizin 2019/146 Esas, 2020/674 Karar sayılı kararının Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 26.05.2021 tarih, 2021/4376 Esas, 2021/2255 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği, kararın 26.05.2021 tarihinde kesinleştiği, davalı şirkete atanan kayyım tarafından tanzim edilen rapor ile davacıya konkordato projesi gereğince ödemelerin yapılmadığı, konkordatonun kısmen feshi şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, mahkemenin 21.10.2020 tarihli, 2019/146 Esas, 2020/674 Karar sayılı kararının davacı alacaklı yönünden feshine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, İcra ve İflas Kanunun 308/e/2. fıkrası gereğince, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, kararın hatalı olduğunu, davacıya ödeme yapılmamasının nedeninin alacaklılar listesinde yer almaması olduğunu, alacaklılar arasında yer almayan davacıya ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, mahkeme tarafından bu yöndeki savunmaları konusunda bir inceleme yapılmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İcra ve İflas Kanunun 308/e maddesi gereğince konkordatonun kısmen feshi istemine ilişkindir. Taraflar arasında, davalı şirket hakkında konkordato projesinin tasdik kararı verildiği, kararın onanarak kesinleştiği ve davacı şirkete konkordato projesi uyarınca ödeme yapılmadığı, davacı alacaklının alacağının temlik işleminden kaynaklandığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı alacaklının listede yer alıp almadığı ve mahkemece bu konuda yeterli inceleme yapılıp yapılmadığı, kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 308/e maddesinde “ Konkordatonun kısmen feshi “ düzenlenmiştir. 308/e. maddesinin 1. fıkrasında, kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklının konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi konkordatoyu feshettirebileceği, 2. fıkrada ise fesih talebi üzerine verilecek hükmün tebliğden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Yasal düzenleme kapsamında, davacının, fesih davası açma hakkına sahip ve konkordato projesi kapsamında ifada bulunulmayan alacaklı olduğu, davanın görevli ve yetkili olan konkordatonun tasdikine karar veren mahkemede açıldığı, kısmen fesih talep edilen konkordato tasdik kararının onanarak kesinleştiği, genel ve özel dava şartlarının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan, 308/e maddesinin ikinci fıkrasında fesih talebi üzerine hükmün tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir düzenlemesine dikkat edilmeksizin mahkeme hükmünde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde istinaf kanun yoluna başvurulabileceğinin belirtilmesi isabetli olmamıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297. maddesinde hükmün kapsamına yer verilmiştir. 297/1-ç bendinde, varsa kanun yolları ve süresi hükmün kapsamı arasında yer alan hususlar arasında belirtilmiştir. Aynı yasanın 345. maddesinde ise istinaf yoluna başvuru süresinin iki hafta olduğu düzenlenmekle beraber, istinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümlerinin saklı olduğuna yer verilmiştir. Hükümde, İcra ve İflas Kanununda düzenlenen istinaf kanun yolu başvuru süresine yer verilmemesi isabetli olmamakla birlikte somut davada hak kaybının oluşmadığı ve yasanın belirlediği sürede kanun yoluna başvuruda bulunulduğundan, ayrıca bu konuda geriye dönük yapılacak işlemde usul ekonomisi anlamında hukuki yarar bulunmayacağından, bu husustaki hataya değinilmekle yetinilmiştir. Dosya kapsamından, davalı şirket hakkında, mahkemenin 2019/146 Esas, 2020/674 Karar ve 21.10.2020 tarihli kararı ile konkordato projesinin İİK 305. madde kapsamında tasdik şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle konkordato projesinin tasdik edildiği, hükümde, davacı şirketin konkordatoya tabi borçlarının 30.05.2021 tarihinden başlamak üzere 36 ay eşit vadelerle ödenmesine, ödeme takviminin 30.05.2021 tarihinden başlamak üzere ödeme miktarları bakımından dosyaya ibraz edilen ödeme takviminin kararın eki sayılmasına karar verildiği, tasdik kararının, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 26.05.2021 tarihli, 2021/4376 Esas, 2021/2255 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, davacı şirketin tasdik kararına dair karar başlığında temlik alan müdahil olarak, dava dışı … A.Ş ‘nin ise temlik veren müdahil olarak yer aldığı, Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye nolu 06.07.2020 tarihli ek temlik beyanına dair işlemi ile tasdik kararına dair borçlu alacağının davacı şirkete temlik edildiği, ek temlik tarihinin tasdik karar tarihinden daha önce olduğu, dosyada bir örneği olmamakla birlikte tasdik kararı ile birlikte konkordatonun yerine getirilmesini ve gözetim tedbirlerini sağlamak için atanan kayyım raporunda davacıya konkordato projesi gereğince ödemenin yapılmadığı ve davacının İş bu konkordatonun kısmen feshine dair davayı açtığı anlaşılmıştır. Davacının tasdike konu alacağının temlik edilen alacak olduğu tartışmasızdır. Alacağın devri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 183 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Maddede, iradi devir genel olarak tanımlanmış ve ilk fıkrada, kanun, ana sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği belirtilmiştir. 184.maddede, alacağın devrinin geçerliliğinin, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlı olduğu, 186. maddesinde, borçlunun, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya alacak bir kaç kez devredilmişse son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulacağı belirtilmiştir. Somut davada, yasal düzenleme kapsamında geçerli bir yazılı temlik sözleşmesi olduğu çekişmesizdir. Davalı vekili tarafından, alacaklının alacaklılar listesinde yer almadığı bu nedenle ödeme yapılmadığı iddia edilerek bir anlamda TBK 186. maddesinde düzenlenen şekilde kendisine bildirilmediği, bilgisi olmadığını savunmuşsa da aynı yasal düzenleme kapsamında önceki alacaklıya ödediğine dair bir savunma veya iddiada da bulunmamıştır. Diğer yandan, davacının karar başlığında gösterildiği dikkate alındığında hüküm tarihinden önce davalı borçlunun bilgisi olduğunun kabulü kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, davalının buna dair savunması isabetli görülmemiştir. Mahkemece, tasdik yargılaması sonucunda atanan kayyım raporuna yapılan atıfta da ödemenin yapılmamış olduğu belirtilmiştir.İlgili kayyım raporunun dosyaya ibrazı ile denetimin sağlanması isabetli olmakla birlikte, davalı şirket tarafından aksine iddia da bulunulmadığından usul ekonomisi gereğince dosya bu nedenle iade edilmemiştir. İcra ve İflas Kanunun 308/ c maddesinde belirtildiği üzere bağlayıcı hale gelmesi ile birlikte konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklılar için konkordato mecburi hale gelecektir. Bu konkordatonun en önemli özelliğini ve karekteristiğini teşkil eder. Bu ilke, sadece konkordato prosedürüne katılan alacaklılara münhasır olarak uygulanmayıp, prosedürle hiçbir biçimde ilgilenmeyen konkordatoya tabi alacaklıların sahipleri içinde aynen geçerlidir. Bu bağlamda, konkordatoya katılmayan, diğer bir deyişle red oyu veren ya da çekimser kalan alacaklılar yönünden de konkordato mecburi ve bağlayıcıdır. Bu konuda aranacak şart, alacağın konkordatoya tabi olması vakıasıdır. Konkordatonun konkordatoya tabi tüm alacaklar için mutlak bağlayıcı nitelikte etki ve güce sahip olması, borçlu açısından fevkalade önemli bir avantaj teşkil eder. Bu sayede borçlu, kazandığı zamanı iyi bir biçimde değerlendirip, işletmesini yeniden yapılandırabildiği takdirde, içine düştüğü ekonomik krizden kendisini kurtarıp borçlarını konkordato projesinin sağladığı elverişli imkanlar çerçevesinde ödeyebilmek şansına kavuşabilecektir. Bu şansını iyi kullanarak konkordato projesi kapsamında borcunu ifa eden borçlu bakiye borcundan da kurtulacak ve ticari itibarını ve ekonomik şahsiyetini korumayı başaracaktır. Bununla birlikte, konkordato hukukuna egemen olan yeni konseptin alacaklıların yararının ve işletmenin iş gücünün korunmasıdır. Konkordatoda, alacaklılar ise konkordato koşullarına göre alacaklarını elde etmek zorunda kalmaktadırlar. Borçlu tarafından konkordato koşullarına göre dahi borçların ödenmemesi durumunda ise kanun koyucu alacaklılara konkordatonun feshini talep ve dava hakkını tanımıştır( m.308/e).Bu durumda ki bir alacaklı, konkordatonun alacağı yönünden feshini sağlayabilecektir. Çünkü mahkemece, borçlunun konkordato projesinin öngördüğü ödeme koşullarını yerine getireceğine inanarak konkordatoyu tasdik etmiştir. Borçlu konkordatoyu ifa etmemek suretiyle, kendisi lehine olan ve mahkemece de tasdik edilen bu karineyi de ortadan kaldırmıştır. Bu yüzden, borçlunun mali durumunu düzelterek ödeme yapabileceğine inanan alacaklılar zaman kaybına uğrayarak mağdur duruma düşmüşlerdir. Bu durumda, herhangi bir alacaklı kendi alacağı açısından konkordatonun feshini isteyerek, alacağının tümünü konkordato hiç gerçekleşmemiş gibi borçludan isteyebilecektir. Bu yoldan elde edilen fesih kararı sadece o alacaklı yönünden konkordatonun feshine İlişkin bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, madde 308/e uyarınca fesih kararı elde etmeyen alacaklılar yönünden konkordato varlığını ve geçerliliğini muhafaza ermektedir. Fesih davası açılabilmesi için konkordatoya tabi borcun ödenmemiş olması gerekir. Borçlu, mahkemece tasdik edilen ödeme projesinde tayin edilen zamanda ve miktarda konkordatoya tabi olan borcu ödemediği takdirde, alacaklının, konkordatonun kendisi bakımından feshini sağlayabilmek için fesih davası açma hakkı doğacaktır. Bu bağlamda, konkordatoya kayıt yaptırmak suretiyle prosedüre katılmış olan alacaklının borçluya ihtar göndermesine gerek yoktur. Konkordatoya kayıt yaptırmakla birlikte, alacağına itiraz edilen çekişmeli alacağa sahip olanların ve konkordatoya kayıt yaptırmayarak prosedüre katılmamış olan alacaklıların durumunun ayrıca incelenmesi uygun olacaktır. Borçlunun kendisine yüklenemeyecek kusurlardan dolayı ödeme projesinde belirlenen günde borcunu ödeyememiş olması fesih davasının reddini gerektirmez. Çünkü borçlunun TBK m.112. ‘den bu durumda yararlanması mümkün değildir. Fesih davası açılabilmesi için konkordatoya tabi borcun tümünün vadelerinin beklenmesi zorunlu değildir. Ödeme projesinde yazılı taksitlerden herhangi birinin gününde ödenmemesi fesih davasını haklı kılmaya yeterlidir. Dava sırasında, alacağın tümünün ödenmiş olması durumunda fesih davasının konusunu kalmayacaktır. Ancak bu durumda borcun konkordato koşullarına göre değil, konkordato hiç yapılmamış gibi tam olarak ödenmiş olmasının mahkemece belirlenmesi gerekecektir. Alacakları konkordatoya tabi olan tüm alacaklıların kendilerine karşı konkordato koşulları uyarınca ödeme yapılmadığı takdirde m.308/e ‘ye göre fesih davası açabileceklerinde hiçbir kuşku yoktur. Buna karşılık, alacakları konkordatoya tabi olmayan rehinli, ayrıcalıklı, kamusal alacakların sahipleri ile alacakları mühletten sonraki hukuki ilişkilerden konkordato komiserinin onayı ile doğmuş olan alacaklıların fesih davası açmaya ne ihtiyaçları ne de bu davayı açmakta hukuki yararları vardır. Konkordato feshi davası açan kimselerin alacaklı sıfatını taşıyıp taşımadıklarının belirlenmesinin zorunlu olduğunu belirtmek gerekir. Diğer bir deyişle, fesih davası açacak olan kimsenin konkordato koşullarına göre ödenmesi söz konusu olan bir alacağa sahip olup olmadığının saptanması zorunludur. Alacağı konkordatoya kayıtlı olupta, borçlu tarafından kabul edilmiş bulunan alacaklılarla borçlunun ticaret mahkemesine sunduğu ayrıntılı bilançoda alacakları tanınmış olanların, alacakları mahkeme önünde ikrar edilmiş sayılacağından, fesih davası açmak bakımından sıfatlarında hiçbir tereddüt ve tartışma olamayacağı açıktır. Çekişmeli alacaklılardan dava açmış olanlar, alacaklarını ilamla belirledikleri takdirde fesih davası açabilirler. Ancak, HMK m.350,367 ve İİK m.36 uyarınca borçlu icranın durdurulmasına dair karar aldığı takdirde fesih davasının çekişmeli alacağın sübutuna ilişkin mahkeme kararının istinaf ve temyiz sonucunun beklenmesi gerekir. İcra ve İflas Kanunun İİK m.308/e uyarınca açılan fesih davasında basit yargılama usulü uygulanır. Konkordato koşullarına göre borçlu olduğu mahkemece belirlenen davalının ödeme yaptığı yolundaki iddiayı yazılı delille ispat etmesi gerekir. Bu bağlamda, borçlu, alacaklının ticari defter kayıtlarına dayanabilecektir. Konkordato koşullarına göre ödenmesi gereken borcun veya borç taksitlerinin vadeleri gelmeden açılan fesih davasının reddi gerekir. Ticaret mahkemesince tasdik edilen ödeme projesinde belirtilen vadelerde öngörülen taksitlerin ödenmemesi halinde fesih davası açılabilir. Projede öngörülen ödeme vadelerinin gerçekleştiği takdirde tasdik kararı kesinleşmese dahi bu sonuç değişmez ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.03.1989 Tarihli, 1290/1256). Fesih davasında mahkeme, davanın açıldığı takdirde temerrüde düştüğünü saptadığı borçluya borcu ödemesi konusunda süre veremez (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18.01.1977 tarihli, 12063/148). Borçlunun konkordato projesinin öngördüğü ödeme vadesinden önce yaptığı ödemenin başka bir nedenle gerçekleştirildiği saptanmadığı takdirde, konkordato borcuna mahsup edilmesi gerekir. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.03.1989 tarihli, 699/1243). Fesih davası açıldığının ilanına gerek yoktur. Zira madde 304/2’ye yollama yapmamıştır. Ayrıca fesih davası, sadece fesih davası açan kimsenin alacak hakkını ilgilendirir. ( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 26.12.1988 tarihli, 9007/7880). Konkordato komiseri fesih davası açamayacağı gibi borçlunun da böyle bir hakkı yoktur. ( Av. Sümer Altay – Av.Ali Eskiocak, 7101 Sayılı Kanun’la yapılan Düzenlemelerin Işığında, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, 4. Bası, 341-351 sayfa ). Konkordatonun feshi ile ilgili açıklamalar kapsamında somut dava değerlendirildiğinde, davacı temlik alanın İİK 308/e maddesinde ifade edildiği üzere konkordato projesi kapsamında alacağının davalı borçlu şirket tarafından ifa edilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, tasdik dosyasının ve özellikle mahkeme gerekçesinde atıf yapılan ödeme yapılmadığına yer verilen kayyım rapor örneğinin, gerekçe ve kararın denetimi açısından dosyaya celbi gerçekleştirilmeden hüküm tesisi isabetli olmamıştır. Diğer yandan, davacı alacaklının alacağının niteliği ve davalı borçlu şirket vekilinin ödeme yapılmaması savunmasına hükümde yer verilmemiş ve cevaplandırılmamış olması da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun hükmün kapsamını düzenleyen 297 ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun düşmemektedir. Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere hükümde kanun yolu süresinin hatalı gösterilmiş olması da isabetli olmamıştır. Ne var ki dosyadaki bilgi ve belgeler ile davalı borçlu şirketin ifanın yapıldığına dair aksine savunmasının bulunmaması nedeniyle, usul kuralları çerçevesinde geriye işlem yapılmasında hukuki yarar görülmediğinden hükmün kaldırılması yoluna gidilmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İcra ve İflas Kanunun 308/e maddesi gereğince konkordatonun kısmen fesih şartlarının oluştuğu anlaşıldığından ve sonuç olarak mahkeme kararı yerinde bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/479 Esas, 2021/801 Karar ve 15.09.2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b /1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davalının peşin olarak yatırmış olduğu 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 308/e maddesinin 2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17/03/2022