Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1756 E. 2022/358 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1756 Esas
KARAR NO: 2022/358
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2019/337 Esas, 2021/490 Karar
DAVA: TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 24/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin… İş Merkezinde kiracı olarak bulunduğu giyim mağazasında 20/07/2017 tarihinde hırsızlık olayı yaşandığını ve müvekkiline ait ürünlerin çalındığını, müvekkilinin kira sözleşmesini dava dışı bina sahibi …Ltd Şti ile yapmışsa da bina sahibinin grup şirketi olan davalı …Ltd. Şti’ne kira ödemelerini yaptığını, davalı … Ltd. Şti’nin ise iş merkezinin güvenlik hizmetini sağladığını, müvekkilinin güvenlik hizmeti için de aidat ödediğini, davalı güvenlik şirketinin sunduğu güvenlik hizmetinin yetersizliği ve ayıplı hizmeti nedeniyle hırsızlık olayının gerçekleştiğini, diğer davalının bina sahibi olarak binanın güvenliğini sağlayamaması nedeniyle zarardan sorumlu olduğunu, çalınan ürünlerin müvekkiline maliyetinin 60.270,72 TL olduğunu, yaşanan hırsızlık olayı nedeniyle müvekkilinin manevi olarak da zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı …Ltd. Şti vekili cevabında; müvekkilinin iş merkezinin güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu, hırsızlığın ise plazadan bağımsız bir yerde gerçekleştiğini, müvekkilinin sorumluluğunda olmadığı halde müvekkili şirket çalışanın kamerada gördüğü hırsızlığa müdahale ettiğini ve daha büyük zararın önüne geçildiğini, davacıdan güvenlik hizmeti altında aidat alınmadığını, zararın fahiş olduğunu, manevi tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı …Ltd. Şti vekili cevabında; müvekkilinin tapu maliki olarak sorumluluğunun bulunmadığını, güvenlik hizmet sözleşmesine taraf olmayan müvekkilinin sözleşme nedeniyle de sorumlu tutulamayacağını, gerekli önlemleri almayan davacının olayda tam kusurlu olduğunu, aksi halde davalı güvenlik şirketinin zarardan sorumlu olduğunu, zarar miktarını kabul etmediklerini, davacının manevi zarara uğradığını iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açıkladığı, ancak dava dilekçesi ekinde çalınan malların listesinin belirtildiği, bu nedenle maddi zararını belirleme imkanına sahip davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; 10/06/2021 tarihli duruşmada hatalı olarak davayı belirsiz alacak davası olarak ifade ettiklerini, dilekçelerin teatisi ve ön inceleme aşamasında davanın belirsiz alacak davası olduğuna dair bir beyanları olmadığını, dava dilekçesinde davalarını kısmi dava olarak nitelendirdiklerini, davanın belirsiz alacak olarak nitelendirdirilmesinde dahi dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunun ve davanın tam eda davası olarak görülmesi gerektiğini, davalılar yararına tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her iki davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, hırsızlık nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ve İstanbul 2. Anadolu Tüketici Mahkemesi’nin karşılıklı görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermesi üzerine dosyanın mercii tayini için gönderildiği İstanbul BAM 37. HD’nin 2019/841 Esas, 2019/2062 Karar sayılı kararında İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir. İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 10/06/2021 tarihli kararı ile, çalınan malların değerinin belirlenebilir olduğu ve davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiştir.İstinafa konu edilen uyuşmazlık; eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak mı yoksa kısmî dava olarak mı açıldığı, bu sabeple mahkemece, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.HMK’nın 107 maddesi; ” (1)Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” hükmünü düzenlemektedir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır (Yargıtay HGK’nın 2018(13)-847 Esas, 2021/1674 Karar sayılı kararı) HMK’nın 109. maddesi ise kısmi dava başlığı ile; ” (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. (2) (Mülga:6644/m.4) (3)Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” hükmünü düzenlemektedir. Kısmî dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmî dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmî dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1000). Somut davada, davacı vekili dava dilekçesinde, çalınan ürünlerin maliyetinin 60.270,72 TL olduğunu belirtmiş, dava dilekçesi ekinde çalınan malları liste halinde sunmuş, ancak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL için kısmi dava açtıklarını beyan etmiştir. Davacı vekilinin de ifade ettiği üzere, aslında toplam zarar miktarı bilinmekte olup yanlızca bir kısmı dava konusu edilmektedir. Belirsiz alacak davası, niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Her ne kadar 16/06/2021 tarihli duruşmada davacı vekili “davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyanda bulunmuş ise de, davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmamaktadır. Açıklanan şekliyle, talebin belirsiz alacak davasının özüyle örtüşmediği açık olduğundan belirsiz alacak davasından bahsedilmesi olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının maddi zararına ilişkin talebinin kısmi davaya konu edildiği anlaşıldığından mahkemece davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Diğer taraftan davacının manevi zararının tazmini talebinin tam eda davası olmasına rağmen, bu talebin de maddi zarar talebi ile birlikte hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 351/1.a bendi gereğince esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/337 Esas, 2021/490 Karar ve 10/06/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dairemiz kararına uygun olarak ve işin esası ile ilgili yeni bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak karşılanan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin, mahkemece yeniden kurulacak hükümde DEĞERLENDİRİLMESİNE, 6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1a-3.bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2022