Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1368 E. 2021/1265 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1368 Esas
KARAR NO: 2021/1265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16/06/2021
NUMARASI: 2020/483 Esas, 2021/608 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar … A.Ş., … A.Ş., … LTD ŞTİ, … ve … vekili 12/12/2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili … A.Ş.’nin 100.000,00 TL tutarlı sermayesi olduğunu, müvekkili gerçek kişilerin şirket hissedarları ve yönetim kurulu başkanı ve ortağı olduklarını, müvekkili şirketlerin yüksek kapasite ile çalışan, işleyen, üretime devam eden ve ekonomik krize rağmen bir çok aileye ekmek kapısı olan bir kuruluş olduğunu, gerek ülke ekonomisindeki dalgalanmalar gerekse dünya genelinde yaşanan likitide sıkıntısının müvekkili şirketleri olumsuz etkilediğini ve bu durumun yüksek miktardaki kredi faizlerin ödenmesini engellediği gibi kur farklarının sürekli artışı, iç piyasada kendisini gösteren satış güçlüklerininde müvekkili şirketlerin ödeme güçlüğüne düşmesine neden olduğunu, şirketlerin 30/09/2018 tarihli mali tabloları esas alınarak yapılan çalışma sonucunda, konkordato için gerekli belgelerin hazırlandığını belirterek İİK 287.maddesi gereğince üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesini, devamında şirket ve ortaklarına bir yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklılar yazılı ve sözlü beyanda bulunmuşlardır.
MAHKEMENİN 2018/1247 ESAS, 2019/757 KARAR ve 10.07.2019 TARİHLİ KARARI ile:
Davacı vekili tarafından, 09/07/2019 tarihli davadan feragat dilekçesinin ibraz edildiği, feragatın hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatına bağlı olmadığı, davacı şirketin 31/03/2019 tarihli kaydi değer bilançosunda ( – ) 738.781,95 TL rayiç değer bilançosunda ise 709.902,36 TL tutarında borca batık olduğunun tespit edildiği, kesin mühlet içindeki şirketin gerek kaydi gerekse rayiç değer bilançosuna göre borca batık olduğunun tespit edildiği, İİK 292/d bendinde; borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragat etmesi halinde iflasına karar verileceği gerekçesiyle açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davacı … A.Ş.’nin iflasına karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 2019/2792 ESAS, 2020/1501 KARAR ve 09.07.2020 TARİHLİ KARARI ile: “…Davacı borçlu şirketler tarafından, 12/12/2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 07/01/2019 tarihli tensip tutanağı ile şirket hakkında, 07/01/2019 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Duruşma tarihi olarak, geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek, 03/04/2019 tarihi belirlenmiştir. 03/04/2019 tarihli celsede, geçici mühletin İİK ‘nın 287/4. maddesi uyarınca davacı şirket yönünden 3 aylık süre ile geçici mühlet kararının bittiği tarihten itibaren sürenin 2 ay uzatılmasına ve 31/05/2019 tarihinde ise davacı şirket yönünden aynı tarihten başlamak üzere bir yıllık kesin mühlet verilmiştir. Davacı vekili, kesin mühlet kararından sonra 10/07/2019 havale tarihli dilekçesinde; bir yıllık kesin mühletten sonra gelinen durum itibariyle konkordato sürecini devam ettirmenin müvekkili şirket açısından hukuki yararın kalmadığını belirterek, 6100 sayılı HMK’nın 307.maddesi gereğince davadan feragat ettiklerini, feragat beyanları doğrultusunda gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Mahkeme tarafından dilekçe üzerine aynı tarih itibariyle ve dosya üzerinde davanın feragat nedeniyle reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir. 02/07/2019 tarihli kesin süre ara dönem geçici konkordato raporunda sonuç olarak; davacı şirketin geçici mühlet ve ek mühlet zarfında tüm ödemelerini komiser heyetinin onayını alarak yaptığı, mali tablolarına bakıldığında 01/01/2019 – 31/05/2019 döneminde üretim ve emtia satış faaliyetinde bulunamadığı, gelir tablosunda görülen satış tutarının önceki dönemlere ait satışlara ilişkin fiyat farkından kaynaklandığı, 31/05/2019 tarihi itibariyle dört kişi çalıştığı, söz konusu dönemde 345.879,81 TL zararın raporlandığı, zararın uzun süredir üretim faaliyetine ara vermiş şirketin yeniden üretim faaliyetine geçmek için yapılan giderler ile genel giderlerden kaynaklandığı, test üretimine geçtiği, müşterilerden sipariş almaya başladığı belirtilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan ve şirketin borca batık olduğuna dair verileri içeren rapor, 06/05/2019 tarihli geçici konkordato heyet ara raporudur. Raporda, davacı şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle mali verileri doğrultusunda, Aralık 2018 döneminde 140.720,34 TL tutarında satış faaliyeti gerçekleştirdiği, 2019 yılının ilk iki ayında herhangi bir üretim ve satış faaliyetinde bulunmadığı, 2019 yılının Mart döneminde 106.550,00 TL fiyat farkı faturası kesilmek suretiyle satış hasılatının elde edildiği, davacı şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle kaydi değerler üzerinden öz kaynaklarında nisbi bir iyileşme görülse de negatif seyrin devam ettiği, kaydi değerler üzerinden öz kaynaklarının ( – ) 738.781,95 TL olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin hali hazırda faaliyete geçmediği, ancak faaliyete geçmek için tüm hazırlıkları tamamladığı ve test aşamasında olduğu belirtilmiştir. Uyuşmazlık; talep eden borçlu şirketin kesin mühlet süresi içerisinde davadan feragatı halinde uygulanması gereken yasa maddesi kapsamında iflas kararı verilmesinde usul ve yasaya uygunluk bulunup bulunmadığıdır. Öncelikle feragat üzerinde durulması isabetli olacaktır. 6100 sayılı HMK’nın 307 ve devamı maddelerde davadan feragat düzenlenmiştir. Aynı yasanın 309.maddesinin ikinci fıkrasında; feragat ve kabulün hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakıtına bağlı olmadığı, 310.maddede; feragat ve kabulün hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311.maddede ise; feragat ve kabulün kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı belirtilmiştir. Ne var ki, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 292/1-d bendinde, sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragati halinde borca batık olmaları durumunda iflaslarına resen karar verileceğine dair düzenleme mevcuttur. Konkordato müessesesinin özelliği nedeniyle yasa koyucu tarafından 2004 sayılı yasanın 292/1-d bendinde borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragat etmesi durumunda ilk fıkrada ifade edildiği üzere borçlunun iflasına resen karar verileceğine yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 376.maddesinde; sermayenin kaybı, borca batık olma durumu, 377.maddesinde ise; konkordato düzenlenmiştir. 376.maddenin üçüncü fıkrasında şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretlerin olması halinde yönetim kurulunun aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartılacağı, bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceği ifade edilmiştir. 377.maddade ise; konkordato üst başlığı ile yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının 376.maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 sayılı kanunun 285.ve devamı maddeleri uyarınca konkordato talep edebileceğine yer verilmiştir. İİK’nın 179.maddesi ise; ” sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket yada kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından veya mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Türk Ticaret Kanunun 377. ve 634.maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 63.maddesi hükmü saklıdır. ” şeklindedir. TTK’nın ve İİK’nın bu düzenlemelerinin İİK 292/1-d bendindeki düzenleme ile birlikte değerlendirilmesi ve bunun bir anlamda mahkemeye borca batık şirketin mevcudiyetinin bildirimi gibi kabul edilerek, işlem yapılması gerektiği şeklinde kabulünde bir isabetsizlik olmayacaktır. İİK 292.maddesinin üst başlığı ” Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflasın Açılması ” ‘dır. Maddede: ” İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa. b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa. c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa. d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ” düzenlemelerine yer verilmiştir. İşbu talepte, söz konusu maddenin uygulanması gereken fıkraları, 392/1, 1-d bendi ve 3.fıkralarıdır. Yasanın yukarıda aynen ifade edilen ilk fıkrasında belirtildiği şekilde ilgili bentlerdeki durumlarda iflas kararı verilebilmesi için komiserin yazılı raporunun olması gerekliliğinin kabulü anlaşılmaktadır. İkinci olarak ise; mahkemenin son fıkrada ifade edildiği üzere karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunun duruşmaya davet etmesi diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet ederek karar vermesi gerekmektedir. En önemli husus ise, şirketin hüküm tarihinde borca batık olmasıdır. Borca batıklık ise borçlunun mal varlığındaki aktif değerler toplamının pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borca batıklık halinin hüküm tarihi itibariyle de mevcut olması gerekmektedir. Oysa somut olayda karar tarihinde şirketin borca batık olup olmadığı net olarak tespit edilmemiştir. Davacı varlıklarının güncel rayiç değerlerine göre konusunda uzman bilirkişi görüşü alınarak borca batıklığın tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Dava konusu talepte, mahkemece hükme esas alınan şirkete ait rayiç bedel incelemesine esas tarih 31/03/2019 tarihtir. Hüküm tarihi ile rayiçlerin belirlendiği döneme ilişkin tarih arasında yaklaşık dört aylık bir süre mevcuttur. İflas gibi ağır sonuçları olan bir karar oluşturulmadan önce sermaye şirketinin güncel rayiç değerleri üzerinden borca batık olup olmadığının net olarak tespit edilmesi gerekecektir. Bu tespitin atanan kayyumların ihtisas alanları gözetildiğinde düzenlenecek raporla birlikte dosyaya ibraz edilebileceği gibi teknik bilirkişilerin hazırlamış olduğu güncel rayiç değerlere ilişkin rapor sonrasında değerlendirmekte mümkün olabilecektir. Bu durumda ise mahkemece öncelikle şirketin güncel rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığının tespiti ile davadan feragat edilen şirket yönünden komiser heyetinden yazılı rapor alınması ve aynı yasanın son fıkrası gereğince talep eden borçlu şirket ve varsa konkordato talep eden alacaklılar ve alacaklılar grubuna davetiye çıkarılarak duruşma açılması ve uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, feragat dilekçesi üzerine şirketin borca batık olup olmadığına dair tespit yapılmaksızın, komiserlerden rapor alınmaksızın ve ilgililere duruşma davetiyesi gönderilerek duruşma yapılmaksızın sonuç olarak yasanın emredici hükümlerine riayet edilmeksizin verilen kararda isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 292.maddesi gereğince; konkordato talebinden feragat üzerine, sermaye şirketinin borca batık olmadığını tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, yasa uyarınca komiserlerden feragat sonrasında rapor alınması ve yasanın son fıkrasındaki emredici düzenleme kapsamında duruşma açılarak karar verilmesi gerekeceğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına dair taktiren aşağıdaki gibi karar tesis edilmiştir. Ancak, konkordato talebinden feragat ve feragatin niteliği gereğince talep eden davacı lehine tesis edilen tedbirlerin kaldırılması ve komiser heyetinin görevine son verilmesi gerekeceğinden bu hususun ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinden, konkordato talebinin niteliği de göz önünde bulundurularak kısmen hükmün düzeltilmesi….” şeklinde karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, davacı vekilinin 16.06.2021 tarihli duruşmada davadan feragat ettiği, tanzim olunan bilirkişi raporları ile davacı şirketin borca batık olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine, şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, mahkemenin kesin süre kararı sonrasında müvekkili şirketin faaliyetlerine devam ettiğini, ancak konkordato sürecinde olmanın piyasadaki olumsuz algı nedeniyle bir takım sıkıntılarla karşılaşıldığını bu sebeple alacaklılarla görüşülerek sözlü mutabakatlara varıldığını ve konkordato sürecinden feragat ederek normal işleyiş düzenine dönmek istediğini ancak mahkemece İflas kararı verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kesin mühlet içinde konkordatonun başarıya ulaşma şansının bulunduğunu, müvekkili şirketin, dışarıdan aldıkları özellikle aileden parasal kaynaklarla piyasaya olan borçların ödenmesi konusunda neredeyse alacaklıların tamamıyla mutabık kaldığını, ancak mahkemenin iflas kararının hem şirketi hemde alacaklıları mağdur ettiğini, müvekkilinin borçlarını ödemedeki samimiyetini ve gayretini ortaya koyduğunu, bu gayretin göz ardı edilerek İflas kararının hatalı olduğunu, borca batıklığın teknik olarak değerlendirilip şirket sahibinin geçmiş 30 yıllık tecrübesi, firmaya olan güven ve ortakların iyi niyetli davranışlarının göz ardı edildiğini, konkordatonun amacına uygun karar verilmesi gerektiğini, başarı olasılığının son derece yüksek olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve şirketin faaliyetlerine devamına karar verilmesini, şirkete ait fabrikanın komiserler nezaretinde işletilmesine, üretim yapmasına ve ticaretine izin verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Talep, İcra ve İflas Kanunun 285 vd maddelerinde düzenlenen adi konkordatodur. Dairemizin 09.07.2020 tarihli kararında ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, uyuşmazlık, konkordato yargılaması aşamasında feragat sonucunda yapılması gereken işlemlerdir. Bu nedenle, davacı borçlu şirket vekilinin feragat haricindeki ve özellikle konkordato projesinin başarısı gibi konulardaki istinaf talepleri 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun feragate dair düzenlemeleri ile aynı yasanın 357/1. fıkrada yer verilen ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez hükmüde göz önünde bulundurarak inceleme konusu yapılmamıştır. Mahkemece Dairemiz kararı sonrasında gayrimenkul değerleme raporu alınmıştır. 28.10.2020 tarihli gayrimenkul değerleme uzman raporunda, değerlemesi yapılan gayrimenkullerden davacı şirket adına kayıtlı gayrimenkul bulunmadığı, değerlendirmeye konu taşınmazların tamamının üzerinde muhtelif İcra haciz ve İhtiyati haciz şerhi bulunduğu, kamu haciz şerhlerininde bulunduğu belirtilmiştir. 14.04.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda, konkordato komiser heyetinin 01.07.2019 tarihli kesin süre dönem raporunda, davacı şirketin mali tablolarına bakıldığında,01.01.2019-31.05.2019 döneminde üretim ve emtia satış faaliyetinde bulunamadığını, gelir tablosunda görülen satış tutarının önceki dönemlere ait satışlara İlişkin fiyat farkından kaynaklandığı, davacı şirkette 31.05.2019 tarihi itibariyle 4 kişi çalıştığı, davacı şirketin 01.01.2019-31.05.2019 döneminde 345.879,81 TL zarar raporladığı, zararın uzun süredir üretim faaliyetine ara vermiş şirketin yeniden üretime geçmek için yapılan giderler ile genel yönetim giderlerinden kaynaklandığı, davacı şirketin test üretimine geçtiği, müşterilerinden sipariş almaya başladığı hususlarının tespit edildiği şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği, davacı şirketin 31.03.2019 tarihli kaydi değer bilançosunda (-) 738.781,95 TL, rayiç değer bilançosunda (-)709.902,36 TL tutarında borca batık olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin keşfen tespit olunarak rayiç bedeller üzerinden güncel borca batıklık bilançosunun hazırlanması yönündeki görevlendirme üzerine, davacı şirket vekili, şirket yetkilileri ve İflas memurluğuna ulaşılarak istendiği, şirket mali müşavirliğine ulaşıldığı, taraflarına mail yolu ile 31.05.2019 tarihli mizan kayıtlarının ibraz edildiği, bu kayıtların, komiser heyeti raporları, mali tablolar ve 30.09.2019 dönemi geçici vergi beyannamesi ile karşılaştırılarak incelemeler yapıldığı, teknik bilirkişi tarafından mahallinde keşif yapılması talebinin şirket yetkililerine ulaştırıldığı, şirket yetkililerinden dönüş yapılmadığı, şirketin aktifine kayıtlı olan ve 31.05.2019 tarihli bilançoda yer alan 60.814,25 TL tutarlı tesis, makine ve cihazlar yerinde tespit edilemediği için rayiç bilanço hesaplarına tesis, makine ve cihazların dahil edilmediği, davacı şirketin mizanının incelenmesinden şirket aktifinde kayıtlı gayrimenkul olmadığının görüldüğü, sonuç olarak, 31.05.2019 tarihli rayiç değer bilançosuna göre rayiç özvarlığının negatif yönde (-)1.220.728,24 TL olduğu, davacı şirketin borca batık olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporuna göre, şirketin borca batık olması da dikkate alınarak feragat neticesinde iflasına karar verilmiştir. Bilirkişi heyet raporu, özellikle borçlu şirket tarafından, keşfen inceleme yapılmasına dair talebe , ticari defter ve belgelerin ibrazına ve makine tesisat ve stokların keşfen inceleme talebine karşı cevap verilmemesi ve yalnızca mizan kayıtlarının ibraz edilmesi neticesinde, dosya kapsamına göre düzenlenmiş olması göz önünde bulundurulduğunda yeterli kabul edilmesi gerekmiştir. İcra ve İflas Kanunun 292. madde kapsamında, borçlu şirket temsilcilerine duruşma günü bildirilmiş olmasına karşılık duruşmada hazır olmadıkları gibi herhangi bir yazılı beyanda da bulunmamışlardır. Davacı borçlu vekili ise duruşma zaptına geçen beyanında davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin raporun aksine bir iddia ve talebi olmamıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İcra ve İflas Kanunun 292/1-d bendi kapsamında borca batık olduğu anlaşılan davacı borçlu şirket hakkında verilen iflas kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar, mahkeme kararı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297. maddede yer verilen hükmün kapsamı hususlarını ihtiva etmese ve bu konu başta usul kanunu olmak üzere ilgili yasal mevzuata uygun düşmese dahi sonuç olarak verilen hüküm isabetli olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı; 1- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/483 Esas, 2021/608 Karar ve 12.12.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1.bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınmasıgereken 59,30 TL harç peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı borçlu şirketin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İcra ve İflas Kanunun 293/3 fıkrası ile aynı yasanın 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.11/11/2021