Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1359 E. 2022/25 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1359 Esas
KARAR NO: 2022/25
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2021
NUMARASI: 2020/865 Esas, 2021/231 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 13/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 23.11.2020 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin müflis şirketten olan alacağınının tahsili amacı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, İflas masasına kayıt tarihinde müflis şirketin, müvekkili şirkete 81.699,62 TL cari hesap borcu bulunduğunu, İflas idaresi tarafından alacağın 35.750,00 TL ‘lik kısmının kabul edildiğini, 71.770,69 TL ‘lik kısmının ise reddedildiğinin öğrenildiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, alacaklarının taraflar arasında imzalanan oto kiralanmasından doğan fatura alacaklarına dayandığını, alacağa konu toplam 3 adet faturanın müflis şirkete kiralanan araçlara ait filo kira bedelinden kaynaklandığını, 2 adet faturanın kiralanan araçlarda meydana gelen hasar ve iade eksik teslimat bedeli olduğunu, 2 adet faturanın limit aşımı faturası, 1 adet faturanın OGS ceza bedeline ilişkin olduğunu, davalının tüm alacak bedellerini ödemekle yükümlü olduğunu iddia ederek, alacaklarının iflas masasına ve sıra cetveline kaydedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının İflas masasına … nolu kayıt ile 107.520,69 TL alacak kayıt isteminde bulunduğunu, İflas idaresinin alacak kaydının kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, belgeler değerlendirildiğinde 35.750,00 TL’nin kabulüne ve sıra cetvelinin 4. sırasına alınmasına, bakiye 71.770,69 TL ‘lik talebin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle reddine karar verildiğini, diğer yandan davanın 15 gün içinde açılması gerektiğini, davanın süresinde açılıp açılmadığının incelenip davanın süresinde açılmaması halinde reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, Bakırköy … İflas Dairesinin 25.11.2020 tarihli yazı cevabında red kararının 07.10.2020 tarihinde alacaklı vekiline e- tebligat İle gönderildiğinin belirtildiği, davanın ise 23.11.2020 tarihinde açıldığı, yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, daha önce kayıt kabul davası olarak açılan pek çok davada mahkemelerce arabulucuk yoluna başvurulmadığı gerekçesi ile red kararı verildiğini, bu nedenle, 15 günlük süreyi kaçırmamak adına öncelikle arabulucuk yoluna gidildiğini, akabinde huzurdaki davanın açıldığını, arabuluculuk yoluna başvurulması nedeniyle sürenin geçtiği ileri sürülerek davanın reddedildiğini, Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliğin ‘nin 27/1.fıkrasına göre zamanaşımın duracağı ve hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur.İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar.İİK 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut davada İflas Dairesinin 25.11.2020 tarihli cevabı yazılarında, sıra cetveli red kararının 07.10.2020 tarihinde alacaklı vekiline e-tebligat ile tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin masraf yatırdığı belirtilerek, sıra cetvelinin ilan edildiği gazete suretleri ibraz edilmiştir.Kayıt kabul davası 23.11.2020 tarihinde açılmıştır. Davacı alacaklı masraf vermiş olduğundan yasal süre 7201 sayılı Tebligat Kanunun 7/a maddesi gereğince hesaplanmıştır.Buna göre, davacı vekiline elektronik tebligatın aynı gün yani, 07.10.2020 tarihinde ulaştığı kabul edildiğinde yasa gereğince, 07.10.2020 tarihi izleyen 5. günün sonu yani, 13.10.2020 tarihinde e-tebligatın yapılmış olduğunun kabulü gerekecektir. Dava, 23.11.2020 tarihinde açılmış olup yasada belirtilen 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmamıştır. Mahkemenin tespiti bu yönde doğru olmakla birlikte, davadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması ve bu başvurunun sürelere etkisinin tartışma konusu yapılmadan verilen red kararı isabetli olmamıştır. Dairemizin 2019/3348 Esas sayılı kararında da açıklandığı üzere, kayıt kabul davasında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği açıklanmıştır. Ne var ki, bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde bu konuda farklı kararlar çıktığı ve buna dair çelişkilerin giderilmediği de bir gerçektir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde düzenlenen “ Dava şartı olarak arabuluculuk “, ” 7155 sayılı “ Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun” nun 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava ise uygulamanın henüz yeni başladığı bir zaman diliminde açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde “ Hak arama hürriyeti “ ne yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında, 36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, farklı uygulamar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyete uygun olacaktır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “ Arabuluculuk Faaliyeti “ üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir. 16. maddesi “ Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi “ dir.16/2. fıkrada “ Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz “ dır. Arabuluculuk sürecinin başlamasıda 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde, “1”. fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, dava şartı olarak arabuluculuğa dair 18/A -15. fıkranın uygulanması isabetli olacaktır. 6098 sayılı TBK ‘nın 158. maddesinde ise, davanın reddinde ek süre düzenlenmiştir. Maddede, dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklının altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabileceği belirtilmiştir. Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesinde, düzeltilmesi mümkün bir hata sebebiyle davanın usülden reddinde zamanaşımı için tanınan fırsatın hak düşürücü süre için dahi tanınmasının hem hakkın doğası ve hemde adil yargılama hakkının doğal gereği olması, ayrıca maddedeki ifade bütünlüğünün sağlanması amacıyla 158. maddenin kabul edildiği belirtilmiştir. Diğer yandan, hak kaybının önüne geçmek ve mahkemeye erişim hakkının ihlalinin önlenmesi bakımından, TBK 158. madde kapsamında, davadan önce dava şartı olarak arabuluculuğa gidilmesinin, düzeltilecek bir yanlışlık olarak değerlendirilmesi ve 60 günlük ek süreninde tartışılmasında da bir isabetsizlik olmayacaktır. Somut davanın niteliği gereği 6325 sayılı yasanın öncelikle uygulanması uygun görülmüştür. Dava dilekçesine ekli, fotokopiden ibaret olan( 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin 2.fıkrası gereğince, davacı tarafından, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur ) Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinden, davacının kira sözleşmesinden kaynaklı alacağına dair, müflis şirkete karşı arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin, 21.10.2020, arabuluculuk sürecinin bittiği tarihin, 23.11.2020 olduğu anlaşılmıştır.Sıra cetvelinin e-tebligat tarihi yukarıda açıklandığı üzere 13.10.2020 tarihidir. Davacının 18/A -15. fıkra uyarınca, arabuluculuğa başvuru tarihi belirli olmamakla birlikte, 21.10.2020 tarihinde arabulucuk süreci başlamıştır.Yani tebliğ tarihinden itibaren yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde arabuluculuğa başvurulmuş ve sürenin bitimine henüz 8 günlük bir zaman dilimi vardır. Yasa gereğince son tutanağın düzenlendiği 23.11.2020 tarihine kadar hak düşürücü süre işlemeyecektir. Davacı kayıt kabul davasını, son tutanağın düzenlendiği 23.11.2020 tarihinde açmış olmasına göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğunun kabulü uygun düşecektir. Mahkemece, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi, 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesi ile ilgili kanunun uygulamasındaki farklılıklar ile diğer yasal düzenlemeler kapsamında, davacının dava şartı olarak arabuluculuğa gitmiş olduğu göz önünde bulundurarak, arabuluculuğa ait son tutanağın aslı veya onaylanmış bir örneğinin 18/A -2. fıkrası gereğince davacı tarafça dosyaya ibrazı için bir haftalık kesin süre verilerek ve ibraz halinde ise işin esasının incelenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeye binaen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/865 Esas, 2021/231 Karar ve 05.03.2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın şimdilik davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine, 6 -İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4. bent gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.13/01/2022