Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1357 E. 2021/1468 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1357 Esas
KARAR NO: 2021/1468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2021
NUMARASI: 2021/2 Esas, 2021/428 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 04/01/2021 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin Belçika’da 2005 yılında kurulmuş bulunan bilişim ve finansal danışmanlık alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen 13/07/2016 tarihli sözleşme uyarınca müvekkili şirketin davalı şirketin büyümesi, yurt dışına açılması ve faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla davalı şirkete finansal kaynak bulma işini üstlendiğini, akdedilen sözleşme gereğince üstlenmiş olduğu edimi yerine getirdiğini ve davalı şirkete toplamda 530.000,00 Euro tutarında finansal kaynak aktarımı müvekkili şirket aracılığıyla gerçekleştirildiğini, davalı şirkete aktarılan nakit finansmanının 80.000,00 Euro’luk kısmının müvekkili şirket yetkilisi olan Belçika vatandaşı tarafından 450.000,00 Euro’luk kısmının ise yine Belçika vatandaşı olan başka bir yatırımcı tarafından gerçekleştirildiğini, sözleşmenin 2.1.maddesi uyarınca finansman tutarının %5’nin peşin olarak sözleşmenin tarafı olan ortaklara ödeneceğinin kararlaştırıldığını, buna göre şirkete aktarılan 530.000,00 Euro tutarındaki finansmanın %5’ine karşılık gelen 26.500,00 Euro tutarının sözleşme uyarınca müvekkili şirkete ödenmesi gerekirken bu tutarın sözleşmeye aykırı olarak ödenmediğini, ödemeye ilişkin yapılan taleplerin sonuçsuz kaldığını, ödenmesi gereken bedelin ödenmemesi üzerine davalı şirket hakkında icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz ettiğini ve taraflarınca arabuluculuğa başvurulduğunu, arabuluculuk sürecininde anlaşamama ile sonuçlandığını, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek, Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibine karşı itirazın iptali ile takibin devamına, alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, HMK 17.maddesi uyarınca tacirlerin veya kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapma hakkına sahip olduklarını, sözleşmenin 4.4.maddesinde yetkili mahkemenin Antwerp mahkemelerinin yetkili olduğu ve Belçika Hukukunun uygulanacağını, davaya bakmakta görevli mahkemenin Belçika Antwerp mahkemesi olduğunu ve ilgili mahkemenin yetkili bulunduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığı için davanın reddi gerektiğini, sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, 13/07/2016 tarihinde imzalanan sözleşmede şirket müdür ve imza yetkisinin … olduğunu, sözleşmeyi imzalayan hissedarın imza yetkisinin olmadığını, davacının tek başına dava açma hakkının bulunmadığını, tarafların eksik gösterildiğini ve müvekkilinin herhangi bir borcunun olmadığını savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı şirket ile davalı arasında 13/07/2016 tarihli Finansal Danışmanlık Sözleşmesinin akdedildiği konusunda taraflar arasında ihtilafsız olduğu, sözleşmenin 4.4 maddesinin ” Bu Sözleşme Belçika Hukukuna tabidir ve Antwerp Mahkemeleri’nin Antwerp’e bakan kısmının yargı yetkisinin kapsamında bulunmaktadır.” hükmünü içerdiğini, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkların çözümünde yetkili kanunun tayininden önce çözümü gereken sorunun açılan davada mahkemenin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğundan (Aysel Çeliker/Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk) uygulanacak hukuktan önce yetki konusunun karara bağlanması gerektiği, MÖHUK 47.maddesinde yer itibari ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılmasının mümkün olduğu, yetki şartının taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konulabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebileceği, anılan hükme göre yetki şartının geçerli olması için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması ile uyuşmazlığın borç ilişkisinden doğmasının gerektiği, iş bu davada yetki itirazında bulunan davacının yabancı şirket olması nedeniyle somut uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığı, dava konusunun Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmiş bir konuya ilişkin olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin milletlerarası yetki itirazının kabulüne ve mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemenin davalı tarafın yetki itirazını kabul ederek yetkisizlik kararı vermesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça yetki itirazında bulunularak Gaziosmanpaşa İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu belirtilmesi üzerine yetki itirazı kabul edilerek icra dosyasının Gaziosmanpaşa İcra Müdürlüğüne gönderilip borçluya tekrar ödeme emrinin tebliğ edildiğini, itiraz üzerine iş bu davanın açıldığını, davalı borçlunun yetki itirazında bizzat Gaziosmanpaşa İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu belirtmiş olmasına rağmen davada Belçika Mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek yetki itirazında bulunmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, taraflar arasındaki ihtilafta Gaziosmanpaşa İcra Müdürlüğünün kesin yetkili hale geldiğini, bu nedenle davalının yetki itirazının incelenmesinin hukuken mümkün olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/13-2501 Esas, 2021/233 Karar sayılı ilamında da aynı görüşe yer verildiğini, buna rağmen mahkemenin milletler arası yetki itirazını kabul ederek yetkisizlik nedeniyle ret kararının hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, sözleşme kapsamında alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Mahkeme kararı gereğince uyuşmazlık, mahkemenin yetkisizlik kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı şeklinde tespit edilmiştir. Dosya kapsamından ve sistem üzerinden yapılan araştırma ve inceleme sonucunda; davalı tarafın şirketleri adına imzalayan kişinin yetkili olmadığı iddiasında bulunduğu, 13/07/2016 tarihli sözleşmenin imzalandığı, sözleşmede İstanbul Kanunlarına göre kurulmuş olan ve faaliyetlerini devam ettiren bir kuruluş olan ve kayıtlı merkezi Dünya Ticaret Merkezi Bakırköy / İSTANBUL adresinde bulunan idari yöneticisi sıfatıyla … tarafından temsil ve ilzam edilmekte olduğu belirtilen davalı … Ltd Şti ve yine dava dışı şirketler arasında ortaklar olarak birinci maddede sözleşmenin amacının her iki tarafın …’i ve faaliyetlerini büyütmek ve genişletmek için çaba gösterme ve tarafların karşılıklı görev ve sorumluluklarını kabulü ifade edeceği şeklinde belirtildiği, davalı tarafın kabul etmediği ve imzaya yetki itirazında bulunduğu sözleşmenin 4.4.maddesinde, bu sözleşmenin Belçika Hukukuna tabi olduğu ve Antwerp Mahkemelerinin Antwerp yargı yetkisi kapsamında bulunulduğunun belirtildiği, sözleşme kapsamında davacı şirketin hak ettiğini belirttiği finansal kaynak bulma işine ait edimini yerine getirdiği iddiası ile belirlenen alacak miktarının davalı şirketten tahsiline yönelik olarak öncelikle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığı, davalı borçlunun takibe yapmış olduğu 27/11/2019 tarihli itiraz dilekçesinde, müvekkili firmanın adresinin Sultangazi İstanbul olduğunu, icra takibinde de yetkili yerin Gaziosmanpaşa Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin olduğunu belirterek öncelikle yetki itirazında bulunduğu, davalı borçlunun takipte yapmış olduğu yetki itirazının davacı alacaklı şirket tarafından kabul edilerek dosyanın itirazda belirtilen Gaziosmanpaşa İcra Müdürlüğüne gönderilmesi için tevzi bürosuna müzekkere yazıldığı ve Gaziosmanpaşa … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında 02/01/2020 tarihinde davacı alacaklı tarafından davalı şirket ve hakkında dava açılmayan … Limited şirketi aleyhine, 26.500,00 Euro alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak 13/07/2016 tarihli sözleşmenin gösterildiği, yapılan takibe karşı davalı borçlu şirket tarafından bu kez 02/01/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile müvekkilinin ödeme emrinde belirtilen borcunun bulunmadığını, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 97.maddesi ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 48.maddesinde belirtildiği üzere, yabancıların icra takibi için teminat yatırmalarının zorunlu olduğu bildirilerek borca, faize ve ferilerine itiraz etmiş olduğu, itirazında ayrıca yetkiye dair itirazda bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ibraz etmiş olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda yer verilen emsal kararının iş bu davada uygulanmasının mümkün bulunmadığı, davalı borçlu şirketin itirazı üzerine davacının İİK 67.maddesi gereğince yasal bir yıllık süre içerisinde iş bu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ikinci ayrımında “Yetki “ düzenlenmiştir. Yasanın 6. maddesinin ilk fıkrasında, genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Sözleşmeden doğan davalarda yetki, “10”. maddede düzenlenmiş, düzenlemede, sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğine yer verilmiştir. Yetki Sözleşmesi, yasanın 17. maddesinde, tacirler veya kamu tüzel kişileri arasındaki doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılacağı şeklinde ifade edilmiştir. 18/2. fıkrada, yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesinin şart olduğu, 19. maddede ise, yetki itirazının ileri sürülmesine yer verilmiştir. Diğer yandan, davanın itirazın iptali davası olması sebebiyle, İcra ve İflas Kanunun ilgili düzenlemesine de değinmek isabetli olacaktır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. maddesinde, “ Yetki “ üst başlığı ile yetki ve itirazları düzenlenmiştir. Maddede, para ve teminat borcu için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı , takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesininde yetkili olduğu belirtilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, yasal düzenleme kapsamında, yetki sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gereklidir. Adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Yazılı şekil, yetki sözleşmesi için geçerlik şartıdır. ( HMK 18/2). Bu nedenle, yazılı olarak yapılmamış bir yetki sözleşmesinin varlığı, başka bir delille ispat edilemez. Fakat davalı yetki itirazında bulunmazsa, taraflar arasında zimni ( ve sözlü) bir yetki sözleşmesi yapılmış sayılır. Yetki Sözleşmesi, usul hukukuna ilişkin bir sözleşmedir. İki şekilde yapılabilir. Ayrı bir sözleşme olarak veya yetki şartı olarak. Yetki şartı ile, tacir veya kamu tüzel kişisi olmak koşuluyla taraflar yaptıkları bir sözleşmeye, bu sözleşmenin uygulanmasından doğacak uyuşmazlıklar için belli bir mahkemenin yetkili olacağına ilişkin bir hüküm koyabilirler. Uygulamada, ayrı yetki sözleşmesi az olmakla birlikte daha çok yetki şartına rastlanmaktadır. Somut davada, davalı borçlu şirket tarafından yargılama aşamasında HMK 17.maddesine dayanarak sözleşmedeki yetkiye ilişkin düzenlemeye istinaden Belçika Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilerek itirazda bulunulmuştur. Taraflar arasında gerçekleştirildiği iddia edilen sözleşmenin 4.4.bendinde gerçekten sözleşmenin Belçika Hukuku’na tabi olduğunu ve söz konusu mahkemelerin yargı yetkisinin kapsamında bulunduğu davacı tarafın kabulündedir. Her ne kadar davalı borçlu şirket tarafından icra takibine karşı yapılan itirazında buna yönelik bir yetki itirazında bulunmamış ise de takip hukukunda ileri sürülmeyen bir itirazın cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmeyeceğine dair yasal bir düzenleme mevcut olmadığından, davalı tarafın aksine iddiaları somut davaya uygun bulunmadığı gibi yine yukarıda yer verildiği üzere emsal olarak gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ilgili ilamının da iş bu uyuşmazlıkta uygulanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda, davalı tarafın sözleşmedeki yetki ile ilgili düzenleme kapsamında yetki itirazında bulunmasında ve mahkemece 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 47. Maddesi gereğince yetkisizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Söz konusu Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 47. Maddesi; ” (1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür. (2) 44, 45 ve 46 ncı maddelerde belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemez. ” şeklinde düzenlenmiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı HMK’nın 17.maddesindeki yetki sözleşmesi ve MÖHUK 47.maddesi uyarınca mahkemece davalı tarafın yetki sözleşmesine dair itirazı üzerine verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/2 Esas, 2021/428 Karar ve 08/06/2021 tarihli kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan
REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-3 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/12/2021