Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1288 E. 2021/1254 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1288 Esas
KARAR NO: 2021/1254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2020/11 Esas, 2021/337 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili bankanın İzmit/Kocaeli Şubesi ile davalı müflis şirket arasında muhtelif tarihlerde Genel Kredi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmeler uyarınca krediler kullandırıldığını, davalı müflis şirketin İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/810 Esas, 2019/922 Karar sayılı dosyasından 11/07/2019 günü saat 14:04 itibariyle iflasına karar verildiğini ve İstanbul Anadolu …İcra ve İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyası ile iflas tasfiye işlemlerine başlanıldığını, iflas tarihi itibariyle müvekkili bankanın müflis şirketten olan 2.469.158,22 TL alacağının bulunduğunu, … kayıt numarasıyla 01/10/2019 tarihinde iflas masasına kaydını talep ettiklerini, Milliyet gazetesinin 12/12/2019 tarihli yayınında sıra cetveli ilanının yapıldığını ve yapılan incelemede alacak kayıt taleplerinin 1.270.019,37 TL’lik kısmının kabul edilerek 4.sıraya alındığını, 1.199.138,85 TL’lik kısmının ise yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile reddine karar verildiğini, kısmen red kararının haksız olduğunu, müvekkili banka alacakları ödenmediğinden iflas kararı öncesi bir kısım alacaklar yönünden İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin … Esas, 2018/12067 Esas, 2018/12050 Esas ve 2018/13136 Esas sayılı dosyaları ile takibe geçildiğini belirterek İflas idaresinin 12/12/2019 tarihinde ilan edilen sıra cetveli kararı ile alacak kaydı talebinin reddedilen 1.199.138,85 TL’lik alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı müflisin iflas idare memurları cevap dilekçesinde özetle; davanın İİK’nun 235.maddesi uyarınca 15 günlük süreye tabi olduğunu ve süresinde açılmadığını, doktrinde dava açma süresinin ilan tarihinden başlatıldığını, davanın süre yönünden reddi gerektiğini, esas yönünden ise; davacı tarafın ana para miktarına ek olarak temerrüt faizi, BSMV ve masraf adı altında talep ettiği tutara ilişkin herhangi bir belge sunmadığını, müflisin temerrüte ne zaman düştüğünün, faiz ve BSMV hesaplamasının nasıl yapıldığının belli olmadığını, İİK’nun 195.maddesi gereğince temerrüt faizinin ancak iflas tarihine kadar istenebileceğini, istenen alacak kalemlerinin yargılamaya tabi olması, kesinleşmiş mahkeme kararının olması, kaydın dayanağı olabilecek belgelerin bulunmaması sebebiyle söz konusu kalemlerin reddinin kanunen zaruri olduğunu belirterek davanın öncelikle süre yönünden, esasa girilmesi halinde esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; sıra cetvelinin davacıya 10/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, dosyada bulunan arabuluculuk son tutanağına göre, davacının arabuluculuğa 24/12/201 tarihinde başvurduğu, 20/01/2020 tarihinde arabuluculuk sürecinin sona erdiği, bu yöntemle yapılan hesaplamaya göre de dava açma süresinin 22/01/2020 tarihinde dolduğu, oysa ki davanın 23/01/2020 tarihinde İcra İflas Kanunun 235.maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak; esasa dair beyanlarını tekrar ettikten sonra verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, masraf verdiklerinden dava açma süresinin tebliğden başladığını, sıra cetvelinin müvekkiline 19/12/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, bu durumda davanın süresinde açıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar.İİK 223/3 . fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin 28/01/2020 tarih, … Esas sayılı yazısında; davacının alacağının masaya yazdırmak için başvurduğu, … kayıt numarası ile kayıt talebinde bulunduğu, alacağının bir kısmının kabul edilerek 4.sıraya kaydedildiği, bir kısım talebinin ise reddedildiği, sıra cetvelinin tebliği için masraf verdiği, sıra cetvelinin 12/12/2019 tarihinde … Gazetesinde, 23/12/2019 tarihinde ise Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, dosyanın İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesinin ilgili dosyasına gönderildiğinden tebliğ tarihinin tespit edilemediğinin bildirildiği görülmüştür. İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin 16/12/2020 tarihli yazısında ise, davacının tebliğ gideri verdiğini, verilen kararın ve sıra cetvelinin alacaklıya tebliğe gönderildiği, 10/12/2019 tarihinde …’ya tebliğ edildiği bildirilmiş, tebligat parçasının bir sureti yazıya eklenmiştir. Dairemizin 2019/3348 Esas sayılı kararında da açıklandığı üzere, kayıt kabul davasında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği açıklanmıştır. Ne var ki, bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde bu konuda farklı kararlar çıktığı ve buna dair çelişkilerin giderilmediği de bir gerçektir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde düzenlenen “ Dava şartı olarak arabuluculuk “, ” 7155 sayılı “ Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun” nun 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde “ Hak arama hürriyeti “ ne yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında ,36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, farklı uygulamar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “ Arabuluculuk Faaliyeti “ üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir.16. maddesi “ Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi “ dir. 16/2. fıkrada “ Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz “ dır. Arabuluculuk sürecinin başlamasıda 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde, “1” .fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘nın 158. maddesinde ise, davanın reddinde ek süre düzenlenmiştir. Maddede, dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklının altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabileceği belirtilmiştir. Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesinde, düzeltilmesi mümkün bir hata sebebiyle davanın usülden reddinde zamanaşımı için tanınan fırsatın hak düşürücü süre için dahi tanınmasının hem hakkın doğası ve hemde adil yargılama hakkının doğal gereği olması, ayrıca maddedeki ifade bütünlüğünün sağlanması amacıyla 158. maddenin kabul edildiği belirtilmiştir. Ne var ki, iş bu uyuşmazlıkta özel yasalarda sürelerin ve sürelerin durma ile kesilmelerinin belirlenmiş olması nedeniyle TBK’nın ilgili maddesindeki sürenin uygulanmasının isabetli olmayacağı, aksi halde başvuran tarafa iki ayrı yasadan kaynaklı olarak iki defa sürenin tanınmış olacağı ve bu durumun yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği ve özel yasanın uygulandığı durumlarda genel yasanın uygulanmasının isabetli olmayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Somut olayın niteliği gereği 6325 sayılı yasanın öncelikle uygulanması uygun görülmüştür. ( 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin 2.fıkrası gereğince, davacılar tarafından, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur ) Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinden, davacı alacağının tahsili amacıyla müflis şirkete karşı arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin 24/12/2019, arabuluculuk sürecinin bittiği tarihin ise 20/01/2020 tarihi olduğu dosyaya sunulan belgeden anlaşılmıştır. Davacı istinaf dilekçesinde; ret kararının 19/12/2019 tarihinde kendilerine tebliğ edildiğini beyan etse de dosya içerisindeki tebligat suretine göre ret kararının davacıya 10/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacının istinaf dilekçesi ekinde sunduğu belge üzerindeki 19/12/2019 tarihinin ise davacı kurum çalışanları tarafından hukuk servisine yönlendirmek için basılan kaşeden ibaret olduğu görüldüğünden davacının bu konudaki istinaf gerekçesi yerinde değildir. Bu kapsamda davacı, masaya başvuru esnasında İcra İflas Kanunun 223.maddesi gereğince tebligat masrafı verdiği, ret kararının davacıya 10/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 24/12/2019 tarihinde 13 gün sonra arabuluculuğa başvurduğu, 20/01/2020 tarihinde arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği, son tutanak düzenlendikten 3 gün sonra 23/01/2020 tarihinde davanın açıldığı, arabuluculukta geçen sürede hak düşürücü sürenin durduğunun kabulü halinde davacının ilk derece mahkemesi kararında belirtildiği üzere 16.günde, yani hak düşürücü süre geçtikten 1 gün sonra dava açıldığından davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi Yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/11 Esas, 2021/337 Karar ve 14/04/2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi uyarınca REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/11/2021