Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/126 E. 2021/304 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/126 Esas
KARAR NO: 2021/304
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2020
NUMARASI: 2020/467 Esas, 2020/891 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesi ile; davalı … Ltd. Şti’nin % 95 hissesi tarafına ait iken, emanetçi olarak …’a hisse satışı yapıldığını, daha sonra % 50 hissenin …’ya devredildiğini, hissenin ve şirket taşınmazının protokollerle devrine rağmen, satış ve devir bedelini bugüne kadar tahsil edemediğini, alacağın tahsili için dava dışı … ve … aleyhine Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/12 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, istinaf mahkemesince kararın kaldırıldığını, bu dosyada alınan bilirkişi raporlarında müvekkilinin alacaklı olduğunun belirtildiğini, ancak hileli işlemler ile alacağın tahsilinin imkansız hale geldiğini, alacaklısından mal kaçırmak amacıyla malvarlıklarının davalı şirkete aktarıldığını, müvekkile ödenmesi gereken alacağın … tarafından kurulan davalı …’a aktarıldığını, davalı şirketlerin hileli işlemler ile alacağın tahsilini imkansız hale getirdiğini belirterek iflas talebinin ilanına ve muhafaza tedbirlerinin alınmasına, davalı şirketlere alacağın faizi ile birlikte ödenmesi için muhtıra gönderilmesine, ödenmesi halinde İİK’nın 37 ve 117 maddeleri uyarınca iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … Ltd.Şti vekili cevabında; davacının alacak iddiasını, müvekkili şirketin eski ortağı … ile arasında yapılan hisse devri sözleşmesine dayandırdığını, alacaktan eski ortağın sorumlu olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, eski şirket ortağının da şirket hissesini bedelini alarak devrettiğini ve müvekkili şirketle ilişkisinin kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Ltd. Şti vekili cevabında; davacının hisse devir bedeli alacağından müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, hisse devir sözleşmesine müvekkili şirketin taraf olmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını ve müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, davacının hisse bedelinin hileli işlemler ile müvekkile aktarıldığı iddiasını dava dışı müvekkili şirket ortağı …’a yöneltmesi gerektiğini, benzer nedenlerle şirket ortağına açılan 2019/127 Esas sayılı davanın da reddedildiğini, davacının müvekkilinden alacağı bulunmadığından, müvekkilinin alacaklıdan mal kaçırma amacı ile hileli işlemde bulunmasının da mümkün bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; iflas davasının temel unsurlarından birinin, alacaklılık sıfatının ispatlanması olduğunu, borçlunun iflasının istenebileceği, ancak davacının davalı şirketlerden alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialarını özetledikten sonra, mahkemenin ilk kararında davanın reddine karar verilmişse de, istinaf kararı ile iflas avansının yatırılması gerektiği belirtilmekle, iflas davasının şartlarının oluştuğunu, davalı şirketlerin söz konusu borcun ödenmemesi konusunda işbirliği halinde olduğunu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ile aradaki muvazaalı ilişkilerin görülebileceğini belirterek dava dilekçesinde belirtilen taleplerin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili, istinaf talebinin reddini savunmuş, diğer davalı şirket istinaf talebine cevap vermemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, dava dışı …’a hisse devri nedeniyle doğduğu ileri sürülen alacağın, davalı şirketlerin hileli işlemleri ile tahsilinin imkansız hale geldiği iddiasına dayalı, davalıların İİK 177.maddesinde düzenlenen doğrudan doğruya iflas iddiası ile açılan iflas davasıdır. Mahkemece, doğrudan doğruya iflas davasının alacaklı tarafından borçluya karşı açılması gerektiği, davacının davalılılardan alacaklı olduğunu ortaya koyamadığını gerekçesiyle davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nın 177.maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri” üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas, Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 117/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen 4 bent ise sırasıyla; 1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Somut olayda davacı, alacağının, davalı … şirketinin hisse ve taşınmaz devir bedelinden kaynaklandığını, satış ve devir bedelinin tahsilinin hileli işlemler ile imkansız hale geldiğini, müvekkile ödenmesi gereken alacağın … tarafından kurulan davalı …’a aktarıldığını ileri sürmüştür. Ancak sözkonusu borcun borçlusu, davalı şirketler olmayıp, hisse devri sözleşmesinde taraf olan gerçek kişidir. Davacının, gerçek kişiye ait borcun, şirketin devri ile şirketin pasifine dahil olduğu beyanı da yersizdir. Davacı alacaklı, davasını, İİK 177. maddesine dayandırmışsa da, davacının alacaklı olduğu borçlu, davada taraf değildir. Halbuki yukarıda ifade edildiği üzere, yasanın ilk fıkrasında, borçlunun iflasını isteyebileceği belirtilmiştir. Davacı, diğer yandan, İİK ‘da düzenlenen şekilde davalıya karşı iflaslı takipte başlatmadığı gibi böyle bir iddiası da yoktur. Davacı, hile iddiasında bulunmuşsa da, yasal düzenleme de, hileli muamele ile ilgili düzenleme iddiaları da, diğer iddialar gibi borçluya ait olup, borçludan ayrı tüzel kişiliği bulunan şirketlere özgü değildir. Aksinin kabulü yasal düzenlemeye uygun düşmeyecektir. Diğer taraftan davacı dava dilekçesinde, İİK nun 37. maddesini de belirterek iflas kararı verilmesini talep etmiştir. İİK 37. maddede, “haciz veya İflas istemek yetkisi” başlığı ile, icra emrinde yazılı müddet geçtiği halde borcunu ödeyemeyenlerin mallarının haczolunacağı yahut borçlu iflasa tabi eşhastan olduğu takdirde alacaklının istediğinde yetkili ticaret mahkemesince iflasına karar verileceği belirtilmiştir. Düzenleme, yasanın müşterek hükümler bölümünde yer almakta olup yasa da, icra emrine rağmen borcunu ödemeyenlerden, yani icra borçluları söz konusu edilmektedir. Buna göre davacının, İİK.nın 177.maddesi gereğince, doğrudan doğruya iflasını talep ettiği davalı şirketler, davacının borçlusu olmadığından, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. bendinde belirtilen şekilde, diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır, düzenlemesi kapsamında davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 203,00-TL harçtan mahsubu ile bakiye 50,20-TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile aynı kanunun İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/03/2021