Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1177 E. 2021/1066 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1177 Esas
KARAR NO: 2021/1066
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/04/2021
NUMARASI: 2020/592 Esas, 2021/282 Karar
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 18/09/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 34. ATM’nin 2011/410 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVANIN KONUSU: ALACAK
KARAR TARİHİ: 30/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı- birleşen dosya davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında “Tıbbi Cihazlar Bakım-Onarım Hizmet Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkilinin edimini ifa ettiğini, davalının bir kısım fatura bedellerini ödemediğini, davalı borçlunun aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı- birleşen dosya davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; verilen hizmetin ayıplı olduğunu, bu sebeple davacı tarafından düzenlenen tüm faturalara itiraz edildiğini ve hiçbir faturanın ticari defterlere alınmadığını, davacı tarafın temsilcisi ve aracısı olduğu … A.Ş’nin ürettiği anjio cihazını müvekkili hastaneye sattığını ve bu cihazdan en iyi anlayan teknik kişiler ve bu işte yedek parça ve şifreleme tekel mahiyetini elinde bulunduran firma ve kişiler olması sebebi ile davacı ile bakım sözleşmesi yapılmak zorunda kalındığını, davacı tarafın satmış olduğu cihazın ayıplı olduğunu, bu hususun Amerika’da tespit edilmesi üzerine bu ülkeye kabul edilmediğini, bu cihazların gizli ayıbının üretici firma tarafından kabul edilerek yapılması gerekenlerin davacı gibi bakım hizmeti ve temsilcilik yapan ülke firmalarına gönderilerek uyarıldıklarını, ayrıca davacı statüsünde olan tüm ülke temsilciliklerine, bu hususa dair cihaz satın alan müşterilere de gönderilmek üzere bu ayıbı ve ayıbın çözümüne dair bilgilendirmelerin yapıldığını, müvekkili tarafından davacının uyarıldığını, cihazın ayıbının sözde bakım yapıldıktan sonra dahi devam ettiğini, bakım sözleşmesinin şartlarının yerine getirilmediğinin Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/97 D. İş sayılı dosyası ile tespit ettirildiğini ve davacı tarafa Antalya … Noterliği 15.12.2010 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ekinde bilirkişi raporunun tebliğ edildiğini, görüşmeler sonrası sonuç alınamadığını, İstanbul 34. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/410 E sayılı tazminat ve alacak davasının açıldığını ve davanın halen derdest olduğunu, davacı tarafın üretim hatasının giderilmesine yönelik bu hususu Türkiye’deki bazı hastanelere uygularken bazı hastanelerden gizlediğini ve cihazdan üretimden kaynaklanan bu teknik hatayı sanki bakım esnasında oluşan arıza gibi göstermek sureti ile değişmemesi gereken parçaları da değiştirmek suretiyle davalıyı ayrı ayrı maddi kayıplara uğrattığını, davacının edimini yerine getirmediğini, müvekkilini aldattığını belirterek davanın reddine, kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı-davalı vekili Birleşen İstanbul 34. Asliye Ticaret Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalı şirketten anjio cihazı satın aldığını, cihazın baştan itibaren ayıplı olduğunu, cihazın sürekli arıza yaptığını, cihazdan beklenen tıbbi ve maddi faydanın sağlanamadığını, Tüketici Kanunu çerçevesinde malın iadesinin ve ayıpsız misli ile değiştirilmesi şartlarının doğduğunu, davalı tarafın deneme yanılma yolu ile vekil eden hastaneye sattığı anjio cihazını tamir etmeye çalıştığını, lakin ayıbı olmayan parçaları söküp ayıplı gibi gösterdiğini, müvekkili davacıya arızalı gibi gösterdiği parçaları fatura ettiğini, fatura karşılığı çek aldığını, cihazın ayıbının hastanın hayatını çok önemli derecede riske atacak seviyede olduğunu, cihazdaki ayıbın Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/97 Değişik İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, arızasız olması halinde cihaz ile 40-50 hastanın tetkik ve tedavisinin yapılabileceğini, müvekkilinin cihazın çalışmamasından dolayı her bir hasta başına 500,00 TL kâr kaybından yoksun kaldığını, ekli listede sunulan toplamda 218.860,00 TL çek bedelinden şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL’sinin davalının temerrüde düşürüldüğü ihtar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte, cihazın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, mümkün olmadığı takdirde satın alındığı tarihten itibaren bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000,00 TL’sinin reeskont faizi ile birlikte, kâr kaybına ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000,00 TL, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL bakım-servis sözleşme bedellerinin, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL parça değişim ve servis ödemelerinin ödendiği tarih itibariyle reeskont faizi ile birlikte, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı-davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davacının davaya konu ettiği cihazı Hollanda’da faaliyet gösteren … şirketinden satın aldığını, müvekkiline husumet düşmediğini, cihazın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebi bakımından ise davaya konu edilen cihazın davacı tarafından … A.Ş. Ünvanlı şirkete tüm hastaneye ait menkuller ile birlikte ayıpsız değeri üzerinden satıldığını, dolayısıyla maddi hukuk bakımından dava konusu talebi ileri sürmede yetkisinin bulunmadığını, cihazın ayıplı olmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/97 Değişik İş sayılı dosyasında yapılan delil tespitinin müvekkilinin yokluğunda yapıldığını, bu şekliyle yapılan tespitin mevzuat ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları çerçevesinde dikkate alınmayacağını, bakım onarım aşamasında söz konusu cihazın davacının uhdesinde bulunduğunu ve eksiksiz olarak ara vermeden çalıştığını, dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı-davacı vekili 25.11.2014 tarihli ıslah dilekçesinde; gerek ilk alınan raporda ve gerekse son alınan 08.10.2014 tarihli heyet raporunda; davaya konu cihazın eksik-ayıplı olduğu, bu nedenle semende indirim yapılması gerektiği sonucuna ulaşıldığını, 05.04.2014 tarihli Mali Müşavir … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, cihazın değer düşüklüğünü %20 olarak takdir ve tespit ettiğini, cihazın 230.000 euro’ya satın alındığını, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydı ile 20.000,00 TL olarak açılan semende indirim davasının 100.473,20 TL’ye çıkarttıklarını belirterek 20.000,00 TL’sine dava tarihinden, 80.473,20 TL’sine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine, 05.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda; … A.Ş.’nin defter kayıtlarına göre … A.Ş.’nin … A.Ş.’den 147.895,00 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bu bedelin değiştirilen arızalı parçalardan kaynaklandığını, bu kısım yönünden 20.000,00 TL olarak açılan dava değerini 147.895,00 TL’ye çıkardıklarını belirterek 20.000,00 TL’sine dava tarihinden, 127.895,00 TL’sine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine, 08.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda cihazın arızalı olması nedeniyle mahrum kalınan karın 249.886,73 TL olduğunun tespit edildiğini, mahrum kalınan kar tutarının aslında 277,654,14 TL olduğunu, 20.000,00 TL üzerinden açılan dava değerini 277.654.14 TL’ye çıkardıklarını belirterek 20.000,00 TL’sine dava tarihinden, 257.654,14 TL’sine ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, 20.06.2019 tarih, 2014/418 E. 2019/501 K. sayılı kararı ile asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile, Servis-onarım-Bakım bedelleri için ödenen miktardan kaynaklanan 20.000,00 TL alacağın birleşen dava tarihinden itibaren 28.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranda reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bu yönden davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının yerinde görülmeyen sair taleplerinin reddine karar verilmiş, karar davalı birleşen dosya davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dairemiz, 08.10.2020 tarih, 2019/3013 E. 2020/1852 K. sayılı kararı ile “…davalı-davacı vekilinin, 25.11.2014 tarihinde davasını ıslah ettiği, ıslah dilekçesinin değerlendirilmediği, HMK’nun 297. maddesi kapsamında denetlenebilir hüküm kurulması gerektiği”nden bahisle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece bu defa bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu anjio cihazında floroskopi görüntüsünde kaybolmayı da kapsayan bir dizi arıza bulunduğu, teknik servis müdahalelerine ve parça değişimlerine rağmen arızanın ve cihazda meydana gelen hata kodlarının düzeltilemediği, parça değişimlerine rağmen ara ara ve ne zaman olacağı belli olmayan x ray skopi görüntüsünde kayıp şeklinde arıza görüntü çıktığı, cihazın kapatılıp açıldığı zaman arıza uyarısını yaptığı fakat arıza kaydı olduğunda hata kodunun anjio işleminin devamını engellediği hususları saptanmış olup, satılanda satım sözleşmesinde kastedilen tahsis ve kullanma yönü bakımından onun değerini ve elverişliliğini azaltan eksikliğin ayıp olarak nitelenmesi gerektiği, yine dosyaya sunulan belge ve kayıt kapsamlarına göre de; anjio cihazının arızasının giderilmesi amacıyla ve bakım sözleşmesi kapsamında bir çok kez tamir ve parça değişimleri yapıldığı ancak; bu iş ve işlemlere karşın sonucun değişmediği, cihazda meydana gelen arızaların tamir ve parça değişimlerine rağmen giderilememesinin davacı- karşı davalı şirket sorumluluğunda olduğu ve cihazın medikal cihaz niteliğinde olması da dikkate alınarak, davacı- karşı davalı tarafça verilen servis hizmetleri ve parça değişimlerinin yararsız kaldığı, cihazın ayıplı imal edilmiş olması karşısında aslında bu servis hizmeti ve parça değişimlerinden sonuç alınamayacağının da bilinmesi gerekmekle ve keza servis ve parça değişimlerine nazaran sonucun da değişmemiş olması karşısında, davalı- karşı davacı tarafça yapılan ödemelerin iadesi gerektiği, davalı-karşı davacı tarafın sözleşmeyi dava dışı … ile yapmış olması ve aynı zamanda her iki tarafın tacir olmaları karşısında satıcıya yöneltilebilecek taleplerinin ise yerinde olmadığı gerekçesi ile asıl davada, davacı … A. Ş. tarafından davalı … A. Ş. aleyhine açılan davanın REDDİNE, birleşen davada, davacı … A. Ş. tarafından davalı … A. Ş. aleyhine açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, 147.895,00 TL alacağın 20.000,00 TL’sinin 28.09.2011 dava tarihinden, 127.895,00 TL’sinin 25.11.2014 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … A. Ş.’den alınarak davacı … A. Ş.’ye verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar, davalı birleşen dosya davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı- birleşen dosya davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin, Cihazın satış sözleşmesinin dava dışı … ile yapılmış olması nedeniyle cihaza ödenen bedel ve ayıp nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararlar yönünden taleplerinin reddine karar verildiğini, kararın hatalı olduğunu, dosyada mevcut, müvekkili İle davalı … Arasında imzalanan 17.04.2008 tarihli protokolün 3 nolu “GARANTİ” başlıklı hükmü gereğince … A.Ş.’nin, davaya konu cihazın ayıbı noktasında sorumluluğu olduğunu kabul ettiğini, cihazda gizli ayıp bulunduğunu, cihazın üreticisinin Hollanda firması …, satıcısının Almanya firması … şirketi olduğunu, müvekkilinin cihazın arızalı olması, tamiri için Türkiye’de bir muhatabı olduğu için iş bu davaya konu cihazı satın aldığını, müvekkili şirketin bu çekincesi üzerine … A.Ş. cihazın ayıbından sorumlu olduğunu kabul ettiği protokolü imzaladığını, 05.03.2021 tarihinde, 4703 sayılı kanunun yerine yürürlüğe giren 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu, 3. Maddesinde Yetkili temsilci tanımını “İmalatçının bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat kapsamındaki bazı yükümlülüklerini onun adına yerine getirmek üzere imalatçı tarafından yazılı şekilde görevlendirilen Türkiye’de yerleşik gerçek veya tüzel kişi,” olarak yaptığını, … A.Ş.’nin, kanun tanımı gereği üretici olan … yerine geçen yetkili temsilci olduğunu, … A.Ş.’nin dosyada mevcut vekaletnamesinde bile tüm şirket yetkililerinin Hollandalı olduğunu, davalı-davacının Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirdiği resmi internet sitesi olan….com.tr adresinde dahi şirket tanımı yapılırken “Hollanda’nın … şirketi Sağlık Hizmeti,…. amaçlayan kapsamlı bir teknoloji şirketidir.” şeklinde tanım yapıldığını, yine şirket bilgilerini içeren kısımda da Tek Pay Sahibi Koninklijke … (…’in Hollanda’daki resmi adı) olarak görüldüğünü, davalının husumet itirazının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, perdenin aralanması ilkesi gereğince davalı-davacının sorumlu olduğunu, Yargıtay uygulamalarının bu yönde olduğunu, birleşen dosya davalısı … A.Ş.nin mahkemenin önceki kararını istinaf etmediğini, birleşen davanın reddedilen kısmı için vekalet ücretine hükmederken usulü kazanılmış hakkı dikkate almadığını, mahkemenin birleşen davada reddedilen kısmı husumetten reddettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davanın husumetten reddedilmesi halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre dava değeri üstünden değil maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, aksi düşünülse bile usulü kazanılmış hak gereği önceki kararda müvekkili aleyhine hükmedilen 9.150,00 TL’den fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığını, asıl dosyada davacı-davalının alacağının bulunmadığını bilebilecek durumda olduğunu, kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, asıl davanın müvekkili tarafından istinaf edildiğini, buna rağmen yerel mahkemenin yeni kararında usulü kazanılmış hak ilkesi gerekçe gösterilerek 2019 tarifesi üzerinden müvekkili lehine vekalet ücretine hükmettiğini, oysa 2021 AAÜT uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Asıl dava, davacı-davalının bakım ve onarım sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağının tahsili amacı ile davalı-davacı aleyhinde başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali istemine, karşı dava ise ayıplı eşyanın misli ile iadesi, olmadığı taktirde bedelinin tahsili ve haksız tahsil edildiği iddia edilen bedellerin iadesi, uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalı-davacının aldığı tıbbi cihazın ayıplı olup olmadığı, davacı-davalının garanti veren sıfatının bulunup bulunmadığı, davalı-davacının zararlarından sorumlu bulunup bulunmadığı noktasında toplanmıştır. Taraflar arasında akdedilen 30.04.2010 tarihli ‘Tıbbi Cihazlar Bakım-Onarım Hizmet sözleşmesi’ne göre, sözleşmenin 01.05.2010-30.04.2013 tarihlerini kapsadığı, KDV dahil sözleşme bedelinin 165.000 Euro olduğu, bu tutarın aylık 4.583,33TL olarak 36 eşit taksitte ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Davalı tarafın isteği üzerine Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/97 D.İş dosyasında yaptırılan 30.11.2010 tarihli tespit raporunda; 23.07.2010 tarihinde … teknik elemanları tarafından anjio cihazının tamir edildiği tek taraflı beyan edilerek teslim edildiği, ancak o tarihte ve daha önce alınan erorlogolarmın bugün itibari ile alınan hata kodları ile aynı olduğu, cihazdaki mevcut arızaların giderilmediği, …’in çağrılma nedeni olan arızanın aynı şekilde devam etmekte olduğu belirtilmiştir. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 16.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu cihazın Ocak 2009 yılında kurulduğu, 02-04.02.2009 tarihleri arasında sahaya kurulumu tamamlanmış olan sistemin kullanımlarına verilen eğitim rapor kaydında sistemin 04.02.2009 günü sabahında çalışmadığı bu durumun teknik servise haber verildiği, 14.02.2009 tarihinde “Floroscopi application not accepted* arızası nedeniyle servis verilen sistemin TV kamera ve TV board parçalarının değişiminin yapıldığı, 18.03.2009 tarihinde vaka sırasında görüntüde kumlanma ve gölgelenme olduğunun tutanak altına alındığı, 17.09.2009 tarihinde Planlı olağan bakım raporunda sisteme UFS desteğinin sağlanmasının önerildiği, 11.11.2009 tarihinde 13683 error kodlu arızanın tekrarlaması nedeniyle sensor parça değişiminin yapıldığı, 18.11.2009 tarihinde “geometri hareket yavaşlaması” sorununun giderildiği, 21.04.2010: “Cine yapılamıyor” arızası İçin … teknik servis elemanlarının inceleme yaptıkları halde soruna çözüm bulunamadığı, 24-27.04.2010 tarihlerinde: “Acquisition console bozuk, açılmıyor, çekim yapılamıyor” arızasının bildirildiği, 30.04.2010 tarihinde bakım onarım sözleşmesi yapıldığı, 06.05.2010 tarihinde “Power supply değişimi” yapıldığı 11.05.2010 tarihinde “X-ray generator not available” arızası verdiği, 05.06.2010 tarihinde Sistemin “X-ray tüpünün değişimi” yapıldığı, 05-07.06.2010 tarihinde Tüp değişimi sonrası hasta alınabileceğin bildirildiği, fakat değişimden sonra alınan ilk hastada aynı arızamın tekrarladığı, 07.06.2010 tarihinde vaka sırasında 6 hastada aynı arızanın tekrarladığı, 08.06.2010 tarihinde “X-ray generator not available* arızasının tüp değişimine ragmen tekrarladığı, 11.06.2010 tarihinde arıza için önerilen parçanın değişiminin yapıldığı, 12.06.2010 tarihinde sistemde arıza olduğunun tutanaklarda belirtildiği, 14.06.2010 tarihinde:”‘X-Ray görüntüsünün kaybolduğunun” bildirildiği, 18.06.2010 tarihinde “convertörlerin” -2 adet- değişiminin yapıldığı, 22-23.07.2010 tarihlerinde parça değişimleri yapıldığı, 07.09.2010 tarihinde Periyodik bakım yapıldığı, 11.05.2011 tarihinde Bakım Onarım Sözleşmesinin tek taraflı fesh edildiği, 4 cihazın halihazırda hasta hizmetini engellemeyecek ve riske atmayacak boyutta giderilmiş olan ve nadiren ortaya çıkan skopi arızlarına karşın halen çalışır ve hizmet verir durumda olduğu, ancak sistemde kurulum zamanından bu yana hemodinami ünitesinin çalışmamakta olduğu, kurulum günlerinden itibaren sistemde tekrarlayan çeşitli arızların mevcut olduğu, dosyada mevcut hata kodları incelendiğinde 27271- 27785, 28778, 28787,28782, 27287,27288 hata kodlarının sıklıkla tekrarladığı, 30.11.2010 tarihli bilirkişi raporunda da bazı arızaların sürekli devam ettiği ve hata logolarının sürekli tekrarladığının belirtildiği, ancak arızalara rağmen hasta hizmetlerinin tam olarak kesilmediği, hastanede kurulu diğer anjiyografi cihazına anlık verilmekle birlikte arıza yaşanan cihazın da o tarihlerde kullanılmaya devam ettiği, kasım 2010 tarihinden sonraki arızalar için hata logoları alınmadığından yorum yapmanın mümkün olmadığı, diğer yandan bu hata kodlarının teknik arıza karşılıklarına ulaşılmadığı için ilgili arıza ve ona yönelik yapılan onarım girişimlerinin uygunluğu konusunda kesin yorum yapabilmenin mümkün olmadığını, hekim imzalı ve servis arıza raporlarında göze çarpan temel arızanın X-ray görüntüsünde ani kayıplar oluşması olduğunu, benzer seri-model cihazlarda hastanede kurulu sistemde görülene benzer X-ray görüntüsünde kayıp olabileceğine dair sorun olabileceği, bunun kaynağı ve muhtemel çözümüne ilişkin 21.05.2008 ve 16.06.2008 tarihli uluslararası duyuru mektupları bulunmakta olduğu, 2009-2013 yıllarını kapsayan hata logoları ve bunların teknik karşılıkları olmadan cihazın ve verilen hizmetin ayıplı olup olmadığı hakkında yorum yapmanın mümkün olmadığı, ancak ve sadece X-ray görüntüsündeki kayıp probleminin … tarafından yayınlanan dokümanlarda ki uyarılar da dikkate alındığında X-ray tube değişimine rağmen giderilmemiş olması bu cihazın değişiminin gereksiz olduğu ve teknik servis desteğinin ayıplı olduğu belirtilmiştir. 11.12.2013 tarihli ek raporda; 4 bulgu ve saptamalara dayalı olarak kurulumu yapılan anjiyografi cihazının gizli ayıplı olduğu, bakım onarım hizmetinin ayıplı olarak sunulduğu’ kanaatine varıldığı ifade edilmiştir. 05.04.2014 tarihli bilirkişi (mali müşavir) raporunda; … A.Ş’nin yasal defter kayıtlarına göre … A.Ş’den 147.895,00 TL alacaklı olduğu, anjio cihazının değerinde şubat 2011 tarihi itibariyle %20 oranında bir düşüş olduğu, bu değerdeki düşme sebebiyle 46.000,00 Euro’luk bir kayıp bulunduğu, 01.02.2011 tarihinde merkez bankası döviz alış kuruna göre Euro kuru (2,1842 TL) dikkate alındığında değer düşüklüğü nedeniyle oluşan kaybın 100.473,20 TL olduğu, anjio cihazının verimli olarak çalıştırılmaması nedeniyle oluşan kazanç kaybının 231.376,60 TL+KDV =249,886,73 TL olduğu belirtilmiştir. 08.10.2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda; teknik incelemede dava konusu olan … marka ve model anjiyografi cihazı ile birlikte verilen ve kullanılan hemodinami ünitesinin başlangıçtan beri kullanılmadığının tespit edildiği, bu cihazın anjio cihazının kullanımım destekleyen ayrı bir cihaz olduğu ve anjio cihazına ek olarak verildiğinin anlaşıldığı, hemodinami ünitesinin çalışmaz halde teslim edilmiş olmasının bir ayıptan ziyade eksiklik olarak değerlendirilebileceği, teknik incelemede dava konusu anjio cihazında temel olarak floroskopi görüntüsünde kaybolmayı da kapsayan bir dizi arıza olduğu, teknik servis müdahalelerine ve parça değişimlerine rağmen arızanın ve cihazda meydana gelen hata kodlarının düzelmediği bilirkişi raporlarına ve dava dosyasında bulunan belgelere atıfla saptandığı, yine dava dosyasında bulunan 26.04.2013 tarihinde tutulan tutanakta parça değişimlerine rağmen ara ara ne zaman olacağı belli olmayan X-Ray skopi görüntüsünde kayıp şeklinde bir arıza olduğu, cihazın kapatılıp açıldığı zaman arıza uyarısının kalktığı, fakat arıza kaydı olduğunda hata kodunun anjio işleminin devamının engellediğinin belirtildiği, satılanda satım sözleşmesinde kastedilen tahsis ve kullanma yönü bakımından onun değerini ve elverişliliğini azaltan eksikliğin ayıp olarak nitelenmekte ve bu ayıptan satıcının sorumlu olduğunun kabul edilmekte olduğu, bu anlamda anjio cihazının ayıplı olduğunun söylenebileceği, dosyada mevcut evraktan taraf beyanlarından anjio cihazının arızasının giderilmesi amacı ile taraflar arasındaki bakım sözleşmesi kapsamında birçok kere tamir ve parça değişimleri yapılmış ise de sonucun değişmediği, cihaz arıza kaydı verdikçe alıcı …’mn tamir yolunu seçtiği, ancak tamirin başarılı olmadığı, bu süreçte alıcının ayıp ihbar mükellefiyetini de yerine getirdiğinin kabulü gerektiği, cihazda meydana gelen tamir ve parça değişimlerine rağmen giderilememesinin davacı/karşı davalı …’in sorumluluğunda olduğu, bu nedenle de davacı yana verilen servis hizmetlerinin ve parça değişimlerinin de yararsız kaldığının anlaşıldığı, davalı/karşı davacı …’nın önce cihazın tamiri yolunu seçtiği, ancak tamirin pek çok denemeye rağmen başarılı olmadığı anlaşıldığından alıcının artık sözleşmeden dönerek semenin iadesini isteme hakkı olduğunu kabul etmek gerektiği, eğer ayıba bağlı haklardan birisi seçilip de bu talep karşı tarafça makul sürede yerine getirilemez ise temerrüt durumunun gerçekleşeceği ve iş sahibinin yeniden kalan haklar bakımından seçimde bulunma hakkının doğacağı, alıcının satım sözleşmesinden dönmüş olmakla satış bedeli olarak ödemiş olduğu parayı faizi ile birlikte talep edebileceği, alıcının dönme hakkını seçtiğinden cihazın değiştirilmesini isteyemeyeceği, alıcının ayrıca doğrudan veya dolaylı tüm zararlarını isteyebileceği bu anlamda kar kaybını da isteyebileceği, sebepsiz zenginleşme oluşturmayacak şekilde alıcının satılandan elde ettiği faydanın indirileceği, çünkü alınan malın bir müddet kullanıldığı ve fayda elde edildiği, ancak davalı kar kaybını istediğinden bu kar kaybı belirlenirken o zamana kadar elde ettiği kar düşülerek belirlenmiş olacağından kullanma suretiyle elde ettiği faydalanmanın da iade edilmiş olacağı, taraflar arasında ayrıca bakım sözleşmesi bulunduğu, alıcının bakım sözleşmesi gereği cihazın bakımı için ödemiş olduğu parayı tamirin başarısız olması karşısında geri talep ettiği, yine değişen parça bedellerini de talep ettiği, ayıbın giderilmesinde başarısız olduğu ölçüde bakım ve parça ücretlerinin iade edilmesinin gerektiği ancak tamir ve bakım nedeni ile sağlanan faydanın da indirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 13.01.2016 tarihli başka bir heyet raporunda; kayıtlara göre yapılan incelemede adı geçen anjio cihazı ocak 2009 yılında kurulduktan sonra teknik servis ve hizmet bakım tutanaklarında da belirtildiği gibi on altı ayda 20 adet arıza ve durmalar tespit edildiği, ayrıca 04.02.2009 tarihinde cihazın çalışmadığının … teknik servise bildirildiği ve hemodinami cihazının eksik olması sebebiyle hemodinami eğitimi verilemediğinin … yetkili eğitmence not edildiği, yeni alman … cihazının raporlardan ve dosya içerisindeki belgelerden hiç çalıştırılmadığının anlaşıldığı, davacı-davalının toplam 312.519,16 TL tutarında yedek parçaya fatura ettiği, anjio cihaz parçalarının deneme yanılma metoduyla arıza durumunda detayları servis raporlarında da yazılı değişime rağmen arızanın devam ettiği görüldüğünden, bu fatura bedellerinin teknik hizmet ayıbı olduğu kanaati hasıl olup icra takibine konu edilen yukarıdaki fatura bedelinin talep edilemeyeceği, Türkiye’de özel hastanelerin hızlı değişim ve gelişim sürecinde kalite kriterlerinde önemli ve kapsamlı değişiklikler yapıldığı, 2008 yılında “Hizmet Kalite Standartlan” adı ile yayınlanan standart seti kalite çalışmalarının yeni bir sürece girmesini sağladığı, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde başlatılan kalite çalışmalarının kapsamına 2009 yılında özel hastanelere yönelik olarak yayınlanan “Özel Hastaneler Hizmet Kalite Standartları” seti ile özel hastanelerin de dahil edildiği, buna paralel olarak 2009 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun özel hastanelerin hastalardan alacağı ilave ücretlerin belirlenmesi amacıyla yayınladığı puanlandırma yönergesinde kullanılan puanlandırma parametrelerinden birinin Bakanlık tarafından hazırlanan “Özel Hastaneler Hizmet Kalite Standartlarının oluşturması fiili olarak ve resmen özel hastanelerin de kalite süreçlerine dâhil edilmesini sağladığını, bu çerçevede 2010 yılı ilk yarısında özel hastanelerin, Bakanlıkça belirlenen ekipler tarafından “Merkezi Değerlendirme” kapsamında değerlendirildiği, bu şekilde; Bakanlıkça belirlenen değerlendirme ekiplerinin yine Bakanlığın öngördüğü kurallar ve takvim çerçevesinde, tüm ülke genelinde belirlenen kurum ve kuruluşlarda gerçekleştirdiği sağlıkta kalite değerlendirme metodolojisi “HKS Merkezi Değerlendirme” adıyla kurumsallaştığı, Özel hastanelerde hizmet kalite Standart ve denetiminin çok titizlikle bu tarihten itibaren yapıldığı, davalı/karşı davacı hastanenin sadece kalp hastalıklarında hizmet veren bir hastane olduğu, anjio cihazının alımı öncesinde de 20 yatak kapasitesini iki kat arttırarak 54 yatak yaptığı, Türkiye’de ve Dünyada 2008 yılında ekonomik kriz olmasına rağmen 2009 yılında mevcut hastanenin daha hızlı ve güvenilir anjio hizmeti vermek için … cihazı satın aldığı, Anjiografi yapacak hekimlerin bu şekilde arıza yapan bir cihaza güvenerek hasta almak istemeyecekleri, hatta almayacakları, tüm bu durumlar göz önüne alındığında mevcut davalı/karşı davacı … hastanesinin serbest piyasa şartlarında rekabet ve hizmet kalitesini etkileyen bu arızalar sebebi ile kar kaybına uğradığı, 05.04.2014 tarihli mali müşavir …’in kar kaybı raporunda belirlenen ve esas alınan verilere göre hazırlanan davalı/karşı davacının kar kaybı hesaplamasının uygun olduğu ve davalı/karşı davacının cihazın ayıplı çıkması nedeniyle uğradığı kar kaybının 231.376,60 TL olduğu, davacı/karşı davalının icra takibinde konu ettiği bakiye fatura alacaklarını talep edemeyeceği, cihazın ayıplı olması nedeniyle bakım faturalarının da talep edilmeyeceği, davalı/karşı davacının çek ile yaptığı ödemelerin davacı/karşı davalı tarafından tahsil edilip edilmediği araştırıldıktan sonra ödemesi yapılan çek bedellerinin davacı/karşı davalı tarafından davalı/karşı davacıya iade edilmesi gerektiği, Parça bedelleri ile ilgili faturaların davalı/karşı davacı kayıtlarında yer almadığı belirtilmiştir. 08.10.2014 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi heyeti 03.04.2017 tarihli ek raporlarında; kök raporu tekrarla davacı/karşı davalının, kendi ticari defterlerinde 16.05.2012 tarihi itibari ile davalı/karşı davacıdan 148.761.41 TL alacaklı gözüktüğü, cihazın 2 yıllık sürede %20 oranında (100.473,20 TL) değer düşüklüğüne uğradığı belirtilmiştir. Aynı bilirkişi heyeti 02.11.2018 tarihli 2. Ek raporlarında; Mali inceleme sonucu, söz konusu cihazın satıcısının dava dışı … olduğunun görüldüğü, davalı/k.davacı tarafından sunulan faturalarda ve kayıtlara bakıldığında da davacı/k.davalı …’ nin ünvanı ile davacı/k.davalı şirkete ilişkin herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, kök ve ek rapordan sonra dosyaya sunulan taraflar arasında akdedilmiş bir satış sözleşmesine de rastlanılmadığı ifade edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen protokol isimli belgenin Taahhüt ve Garanti edilen başlıklı 2. Maddesinde, sözleşmenin konusu belirlenmiştir. Buna göre … A.Ş’nin satış sözleşmesi doğrultusunda yurt dışından aldığı ve Türkiye de faaliyete geçireceği hastane projesinde kullanacağı medikal ekipmanların teslimi, sözleşmenin ekinde belirtildiği koşullarda çalışır vaziyette montajı ve montaj sonrası eğitim hizmetleri asıl dosyanın davacısı … A.Ş tarafından taahhüt ve garanti edilmiştir. Sözleşmenin fiyat ve ödeme şekli başlıklı maddesinde, satışa konu ürünlerin … A.Ş tarafından … A.Ş teslim edileceği belirlenmiştir. Yine aynı maddede, ekipmanların montajının … A.Ş tarafından yapılacağı belirtildikten sonra ekipmanların zamanında teslim edilmemesi durumunda veya çalışır vaziyette kurulmaması halinde … şirketine ceza ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Bunun dışında taraflar arasında 30/04/2010 tarihli tıbbi cihazlar bakım- onarım hizmet sözleşmesi yapılmıştır. Bu sözleşmede de, sözleşme süresinde de … A.Ş, … şirketine servis hizmeti sağlayacağını taahhüt etmiştir. İlk derece mahkemesince, … A.Ş’nin … şirketine verdiği servis ve bakımdan kaynaklı alacağı kabulüne karar verilmiştir. Verilen servis hizmetinin cihazların çalışmasına fayda sağlamadığı, cihazları ayıplı olduğu bilinmesine rağmen bir kısım parçaların değiştirildiği ve gereksiz hizmet verildiğinden … A.Ş nin … şirketinden servis hizmeti karşılığında tahsil ettiği miktarların tahsiline karar verilmiştir. … şirketinin ekipmanları … A.Ş dışında başka bir şirketle yaptığı sözleşmeyle satın aldığı, dolayısıyla cihazların ayıplı olmasından kaynaklı tazminat taleplerinin … A.Ş ye yöneltemeyeceği gerekçesi ile bu konudaki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. … şirketi, reddedilen bu kısım yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dosyaya ibraz edilen 17/04/2008 tarihli protokol gereğince, … A.Ş, … şirketinin yurt dışından satın aldığı ekipmanları … şirketine teslim etme, çalışır vaziyette montajını yapma, ekipmanları çalışır vaziyette tutma ve ekipmanları kullanacak teknik elemanlara eğitim hizmeti vermeyi üstlenmiştir. … A.Ş sözleşmede, teslim edilecek ekipmanların üretim hatasından ve gizli ayıbından sorumlu olacağına dair taahhüt ve garantisi bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile aldırılan bilirkişi raporlarına göre, ekipmanlarda üretim hatası olduğu anlaşılmaktadır. Üretim hatasına yönelik birleşen dosya davalısının garanti taahhüdü bulunmadığından ayrıca ekipmanları satan taraf da olmadığından ilk derece mahkemesince bu konuda verilen ret kararın isabetlidir. İlk derece mahkemesince verilen daha önceki karar davalı-davacı tarafından istinaf edilmiş olsa da, ilk kararın sadece birleşen dosyada ıslahın dikkate alınmadığından bahisle kaldırılmasına karar verildiği, asıl dosya yönünden ve birleşen dosya yönünden taktir edilen vekalet ücretlerinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı-davacının istinaf başvurusunun reddine dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı-davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince asıl dosya için alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcı davalı-davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince birleşen dosya için alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının kararı istinaf eden davalı-davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4-Davalı-davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere üye …’nın muhalefetiyle oyçokluğu ile karar verildi.30/09/2021
Muhalefet şerhi; Dava konusu uyuşmazlığın temelini oluşturan hukuki vakıalar 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte bulunduğu döneme tekabül etmektedir. Satış sözleşmelerinde tarafların hak ve sorumluluklarını düzenleyen ilgili hükümler BK. 182 ve devamı maddelerinde yer almıştır. Burada SATICI, “satılan malı alıcının iltizam ettiği semen mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyeti ona nakletmek borcunu tahammül eden… kişi olarak tanımlanmaktadır.BK’nun 182/1.maddesinde düzenlenen satım sözleşmesiyle; alıcı satış bedeli olarak bir miktar para vermeyi borçlanır; satıcı ise satıma konu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu altındadır. Satıcının belirtilen bu borçları yanında, ayıba karşı tekeffül ve zapta karşı tekeffül borçları da bulunmaktadır. Ticari satımdan kaynaklanan uyuşmazlıklara bakan Yargıtay (Kapatılıp 11, HD ile birleştirilen )19 Hukuk Dairesi, üretici, ithalatçı vs gibi ilişkinin doğrudan tarafı olmayan kişilerin ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu olmayacaklarına dair yerleşik uygulaması mevcuttur. Daire emsal nitelikteki bir kararında: “…Ne var ki, satıcının ayıba karşı tekeffülü düzenleyen TBK hükümlerine göre alıcıya karşı satıcının sorumluluğu bulunmaktadır. Olayımızda aracı davacıya satan davalı … olup diğer davalı … Ltd. Şti. ile davacı arasında satış ilişkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla ithalatçı şirket olan bu davalıyı satıcının ayıba karşı tekeffülü hükümleri çerçevesinde hukuki ayıplı mal satışından dolayı sorumlu tutmak doğru değildir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından… (Yargıtay 19. H.D. 09.05.2016, 2015/12073 E, 2016/8453 K,)” denilmektedir. Borçlar Kanununun satım akdi hükümlerine göre sorumlu olmayacak üretici veya tedarikçi firmalar ancak garanti vermeleri halinde ayıba karşı sorumlu olacakları izahtan varestedir. Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Zira, satımda alıcının amacı, istediği maksat için kullanabileceği, yararlı bir malın mülkiyetine sahip olmaktır. Satıcı, malın değerini veya yararını azaltan eksikliklerin bulunmadığını ayrıca garanti etmese bile; bu borç kanunen mevcuttur. Bu nedenle satıcının bu borcunu kanuni bir borç olarak nitelendirmek mümkündür (Tandoğan, H.:Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 4.Bası, Cilt I/1, Ankara 1985, s.163; Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1996, s.91). Ayıba karşı tekeffül borcunun, BK’nun 194 ilâ 201 maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı; BK’nun 202 ve devamı maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını, satıcıya karşı kullanabilecektir. Gerçekten, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Bey’in feshi yahut semenin tenzili” başlığını taşıyan 202.maddesinde: “Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey’in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder. Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey’in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir. Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey’in feshini talep edebilir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre, satıma konu mal satıcıyı sorumlu kılacak şekilde ayıplı ise, alıcı satım sözleşmesini feshedebileceği gibi satım bedelinin indirilmesini de isteyebilecektir. Yine dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK md. 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu hareketten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu hareket yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır.Menfi zarar ise borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482). Tüm dosya kapsamına göre; kurulumu ocak 2009 tarihinde gerçekleştirilen cihazın kurulduğu tarihten itibaren sürekli arıza verdiği, cihazın ayıplı olduğu, yargılama sırasında 18.04.2019 tarihinde davalı-davacı tarafından sunulan ve davacı-davalının itirazına uğramayan 17.04.2008 tarihli protokolün garanti başlıklı 3. Maddesinde tıbbi cihazın fabrikasyon ve montaj hatalarına karşı davacı-davalının 1 yıl süre ile garanti verdiği, arızaların garanti süresi içerisinde meydana geldiği, davalı-davacının 11.05.2011 tarihinde Bakım Onarım Sözleşmesini tek taraflı feshettikten sonra 28/09/2011 tarihinde eldeki davayı açtığı, 13.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda davacı-davalının, davalı-davacı tarafa 312.519,16 TL tutarında yedek parçaya ilişkin fatura tanzim ettiğinin belirtildiği, davacı-davalının, davalı-davacı aleyhinde bakım sözleşmesi ve yedek parça nedeni ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası üzerinden 148.761,41 TL asıl alacak, 3.670,25 TL faiz olmak üzere toplam 152.431,66 TL üzerinden takip başlattığı, bu durumda davalı-davacının yedek parça ve bakım sözleşmesi gereğince davacı-davalıya (312.519,16-148,761,41 TL =163.757,75 TL) 163.757,75 TL ödeme yaptığı sonucuna ulaşıldığı, nitekim davalı-davacının ticari defterlerinde gözüken ve ıslah dilekçesi ile talep edilen yedek parça için ödendiği iddia edilen 147.895,00 TL’nin bu bedel içinde kaldığı, davacı-davalının bu kalem yönünden istinafının bulunmadığı, davacı-davalının verdiği bakım ve yedek parça hizmetinin sorunu çözmediği, cihaza yetersiz ve gereksiz müdahaleler yapıldığı, 05/04/2014 tarihli bilirkişi (mali müşavir) raporunda geçen ve diğer bilirkişi heyet raporlarında kabul edilen cihazdaki 100.473,20 TL değer düşüklüğü ve çalışmamasından kaynaklı 249,886,73 TL kar kaybından da davacı-davalının sorumlu olduğu bu kalemler yönünden de davanın kabulü gerekirken reddinin isabetli olmadığı düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.30/09/2021