Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1101 E. 2021/1435 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1101 Esas
KARAR NO: 2021/1435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/01/2021
NUMARASI: 2019/368 Esas, 2021/82 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 09/12/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 28/06/2019 tarihli dava dilekçesinde; … isimli şahsın müvekkili şirkete sağlık sigortası poliçesi ile güvence altında olduğunu, sigortalının sol göz koroid melonomi sebebiyle tedavi gördüğünü, tedavi giderlerinin müvekkili şirket tarafından karşılandığını, bu aşamada sözü edilen sigortalının davalı şirket nezdinde de aynı süre için teminat sağlayan sigorta poliçesi bulunduğunun tespit edildiğini, sigortalının müşterek sigortalı olduğu hususunun yazı ile davalı şirkete bildirildiğini, müvekkil şirket tarafından karşılanan 29.441,07 TL’lik tutarın %50’sinin hesaba ödenmesinin talep edildiğini, davalının bu bedeli ödememesi üzerine arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; …’nun sağlık sigortası poliçesi kapsamında müvekkili sigorta şirketi nezdinde de sigortalı bulunduğunu, sigortalının poliçe teminatları kapsamında olduğu tespit edilecek mahiyetteki bir rahatsızlığına ilişkin olması halinde teminat verildiğini, söz konusu rahatsızlığın mahiyetine ve poliçe teminatları bakımından değerlendirilmesine ilişkin ayrıntılı açıklamalarda yer verilecek olmakla birlikte sigortalının tedavi giderlerinin ödenmesi bakımından kendisi için en uygun poliçeye müracaat ettiğini, bu kapsamda sigortalının bu yönde bir izni olup olmadığına bakılmaksızın menfaati bakımından müracaat etmeyi tercih etmediği diğer poliçesinden tazminat ödemesi yapmanın hasarsızlığını etkilemek ve hasar / prim dengesi nedeniyle daha sonra daha fazla prim ödemek zorunda bırakmak şeklindeki uygulama sigortalının seçiminde bulunma hakkına, tüketici haklarına aykırılık teşkil edeceğini, tedaviye konu belirtilen gider bakımından herhangi bir provizyon istemi olmadığını, somut olayda müşterek sigorta hükümlerinin uygulama alanının bulunmadığını, davacının müvekkiline rücu imkanının olmadığını, müteselsil sorumluluğun bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı … şirketinin sigortalısına yaptığı ödemeye ilişkin halefiyet koşullarının oluşmadığı, halefiyet koşulları oluşmadığından rücu talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, ilk derece mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini, itirazların incelenmediğini, hatalı bilirkişi raporuna göre hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; Sağlık Sigorta Poliçesi kapsamında ödenen tedavi giderinin müşterek sigortayı ihtiva eden sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacı … ile dava dışı sigortalı … arasında başlangıç tarihi 12/01/2018, bitiş tarihi 12/01/2019 olan grup sağlık sigortasının düzenlendiği, dava dışı sigortalı …’nun davalı … ile ise başlangıç tarihi 21/08/2017, bitiş tarihi 21/08/2018 olan modüler sağlık sigorta poliçesini düzenlediği, dava dışı sigortalının tedavi giderlerinin davacı … tarafından karşılandığı ve karşılanan tedavi giderlerinin %50 oranının TTK 1466.maddesi gereğince davacı … şirketinin davalı … şirketinden ihtar ile talep ettiği, ödenmemesi karşısında arabuluculuk aşamasından sonra iş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her birinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller oranında olduğu ifade edilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘ın 62. maddede ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlenmiştir. Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesinde ki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerin iş bu davada, sigorta poliçesinde ki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır. Sigorta rücu davalarının TTK nun 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut davada, dava dışı sigortalı ile gerek davacı gerekse de davalı … şirketleri arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı yasanın 73. maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı … arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK ‘ nın 1466. maddede yer alan müşterek sigorta, 1472.maddedeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62.maddesi ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın HMK 114/1-c maddesinde düzenlenen mahkemenin görevi ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle aynı yasanın 115/2.fıkrası uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına ilişkin karar verilmiş olması isabetli bulunmamıştır. Ancak söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının düzeltilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE , 2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/368 Esas, 2021/82 Karar ve 28/01/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, a-Açılan davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK.114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava dilekçesinin usulden REDDİNE, b)6100 sayılı HMK’nın 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, c)İki haftalık süre içinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA, d) 6100 sayılı HMK 331. maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerin görevli mahkemece, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama giderlerinin davanın açıldığı mahkemenin dava dosyası üzerinden KARARA BAĞLANMASINA, e)Varsa artan gider avansının dosyasına AKTARILMASINA, f)Sair işlemlerin yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1b-2 bendi gereğince düzeltilerek aynı yasanın 353/1-a-3 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/12/2021