Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1083 E. 2021/1247 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1083 Esas
KARAR NO: 2021/1247
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/02/2021
NUMARASI: 2016/290 Esas, 2021/110 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin plastik boru üretiminde ülke çapında saygın bir yeri olduğunu, şirket sermayesinin 7.000.000,00 TL olup tamamının ödendiğini, son dönemlerde ülke ekonomisinde meydana gelen dalgalanmalar, döviz kurlarının artması, talep düşüklüğü, artan hammade fiyatları ve maliyetler nedeniyle finansal darboğaza düştüğünü, sunulan iyileştirme projesi ile borca batıklıktan çıkılacağını belirterek iflasın bir yıl süre ile ertelenmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesi; davacı şirketin rayiç özvarlığının 31.12.2015 tarihinde (-) 886.509,69 TL olduğu, iyileştirme projesinde şirketin 30.06.2020 tarihi itibariyle borca batıklıktan çıkarak rayiç özvarlığının (+) 42.418,21 TL’ye ulaşmasının hedeflendiği, ancak erteleme talep eden şirketin 30.09.2020 tarihinde halen (-) 22.279.155,76 TL borca batık olduğu, şirketin revize edilen iyileştirme projesindeki satış ve kârlılık hedeflerine ulaşamadığı gibi ulaşmasının da mümkün gözükmediği, davacı borçlu şirketin yapısal iyileşmesinin artık mümkün olmadığı, sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gerekçesiyle iflas erteleme talebinin reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı ve müdahil … AŞ vekili tarafından istinaf
edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkili şirketin tedbir tarihinden sonra kesintisiz faaliyetine devam ettiğini, mahkemece yapılan borca batıklık tespitinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda alıcılar hesabındaki 10.513.920,20 TL alacağın tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle bu alacağa aktifler arasında yer verilmediğini, bir alacağın değersiz kabul edilebilmesi için borçlular hakkında iflas kararı ya da iflas erteleme kararı bulunması veya aciz vesikası alınması gerektiğini, müvekkilinin borçluları hakkında anılan durumların bulunmadığını, müvekkili şirketin pasiflerinin de hatalı belirlendiğini, şirketin yaptığı protokoller ve bu protokoller uyarınca yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, müvekkilinin banka borçları 18.01.2019 tarihli raporda 10.491.213,26 TL iken hükme esas alınan raporda bu borçların 18.808.981,15 TL olarak tespit edildiğini, müvekkilinin protokol kapsamında yaptığı ödemelerin dikkate alınmadığını, protokollerde faiz dahil hesaplama yapılmasına rağmen protokole aykırı şekilde icra takipleri üzerinden faiz uygulaması yapılarak borçların fazla hesaplandığını, bu nedenle hatalı olarak müvekkilinin pasifine yaklaşık 17.000.000,00 TL ekstra borç kaydı yapıldığını, yine ne şekilde hesaplandığı belli olmayan 263.427,62 TL kıdem tazminatı borcunun de pasif hesaplamasında dikkate alındığını, müvekkili şirketin bu açıklamalar doğrultusunda revize projede öngörüldüğü üzere borca batıklıktan çıktığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir. Müdahil müdahil … AŞ vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemece davacı şirketin iflas erteleme talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu, ancak davacı şirketin borca batıklık durumunun kesin ve net verilere dayalı olarak açıklanmadığından iflas kararının kaldırılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak davacının iflas erteleme talebinin reddini ve iflas kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının iflas erteleme talebinin reddine ve şirketin borca batık olması nedeniyle davacı şirketin iflasına karar verilmiş, davacı ve müdahil … AŞ karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, aynı Yasanın 179/b maddesinde ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesinde, iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirketin yönetim kurulunca şirket hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin mal varlığı tespiti amacı ile keşfen mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Ayrıca şirketin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi kurulundan rapor ve ek raporlar alınmış, sonrasında başka bilirkişilerden de rapor alınmış, kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya kayyım raporları ibraz edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.). Somut olayda, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 28.10.2016 tarihli raporda; 1.12.2015 tarihli mali tablolar üzerinde yerine konulması neticesinde şirketin rayiç değerli özvarlık tutarının -886.509,69 TL olup, şirketin borca batık bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemece ayrı bilirkişilerden alınan 08.01.2021 tarihli raporda ise; “Borçlu şirketin 30.09.2020 tarihli rayiç özvarlığının (-) 22.279.155,76 TL olarak hesaplandığı, diğer bir anlatımla, erteleme talep eden şirketin borca batık durumda olduğu, Borçlu şirket vekilinin 15.10.2019 tarihli dilekçesine ekli olarak sunulan revize iyileştirme projesinin 20. sayfasında yer alan özkaynak değişim tablosunda, borçlu şirketin 30.06.2020 tarihi itibariyle rayiç özvarlığının 42.418,21 TL olacağının yani şirketin 30.06.2020 tarihi itibariyle borca batıklıktan çıkacağının belirtildiği, revize projede 30.06.2020 tarihi itibariyle borca batıklıktan çıkılacağı belirtilmesine rağmen 30.09.2020 tarihi itibariyle halen 22.279.155,76 TL borca batık durumda olunmasının tek başına, sunulan revize iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığını gösterdiği, 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesi ve bu Kanun’a göre alınan 2480 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı uyarınca duran 86 günlük süre dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda, borçlu şirketin erteleme tedbirlerinden faydalanabileceği en son tarihin 03/06/2021 olarak tespit edildiği, 2020 yılının ilk 9 ayında yalnızca 48.146,96 TL dönem kârı elde eden şirketin, iflasın ertelenmesine özgü tedbirlerden faydalanabileceği maksimum tarih olan 03/06/2021 tarihine kadar 22.279.155,76 TL tutarındaki borca batıklığı bertaraf etmesinin mümkün olmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekili alıcılar hesabındaki 10.513.920,20 TL alacağın tahsil edilemeyeceği gerekçesiyle bu alacağa aktifler arasında yer verilmemesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür. Yaklaşık 3 yıldır durağan seyreden alacağın tahsil kabiliyetinin çok düşük kalması nedeniyle “ihtiyatlılık” temel muhasebe kavramı uyarınca borca batıklık hesabında aktif toplamından düşülmesinde yanlışlık bulunmamaktadır. Diğer taraftan bilimsel verilen içeren, denetime açık ve gerekçeli son rapora göre, 30/09/2020 tarihi itibarıyla davacı şirketin rayiç özvarlığı (-) 22.279.155,76 TL olarak tespit edilmiştir. Revize projede 30/06/2020 tarihi itibariyle borca batıklıktan çıkılacağı belirtilmesine rağmen 30/09/2020 tarihi itibariyle halen 22.279.155,76 TL borca batık durumda olunması, sunulan revize iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığını göstermektedir. Davacı tarafın pasifinin yaklaşık 17.000.000,00 TL fazla hesaplandığını ileri sürmesi ise soyut olup dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacı ve müdahil vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/290 Esas, 2021/110 Karar ve 17/02/2021 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekili ve müdahil … AŞ’nin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcının davacı ve … AŞ tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İ.İ.K 179/c. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/10/2020 04/11/202