Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1068 E. 2021/1167 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1068 Esas
KARAR NO: 2021/1167
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2021
NUMARASI: 2017/930 Esas, 2021/65 Karar
DAVA: İTİRAZIN KALDIRILMASI VE İFLAS (İİK.nun m.156)
KARAR TARİHİ: 21/10/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 25.08.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin dahil olduğu … Şirketlerinin 100’den fazla ülkede operasyonları bulunan, dünyanın lideri boya ve toz boya üreticilerinden biri olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01.09.2015 tarihinde imzalanan Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ve eki mahiyetindeki, ariyet sözleşmesi ve yazılım lisans anlaşması ile akdi ilişki kurulduğunu, davalı şirketin müvekkili …’un yetkili satıcı sıfatını elde ettiğini, davalı şirketin, sözleşmenin imzalanması tarihinden itibaren müteaddid defa satın almış olduğu ürünlerin vadesinde ödenmesi hususunda gecikmeler yaşadığını, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarından kolayca anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin tahsilat problemlerini çözmek için düzenli olarak davalı şirketin borçlarının teminatı karşılığında müvekkili lehine ipotek tesis edilmesi, limitlerinin artırılması vb. taleplerde bulunduklarının anlaşılacağını, davalının satın aldığı ürünlere karşılık gerçekleştirmesi gereken ödemelerde kronik gecikmeler meydana geldiğini, müvekkili şirket çalışanlarını suçlayıcı ifadeler kullanılmaya başlandığını, müvekkili şirket tarafından gerek fiziken gerekse de dijital ortamda davalı şirkete iletilen hesap mutabakatlarına sözleşme ilişkisinin hitabına kadar hiçbir aşamada itiraz edilmediğini, sözleşmenin 10. maddesinde, … tarafından saptanan hesap dönemlerinde gönderilen hesap özetlerine süresinde itiraz edilmemiş ise hesap özetinin yetkili satıcı tarafından kabul edilmiş sayılarak kesinleşmiş sayılacağını, ayrıca davalının müvekkili şirkete göndermiş olduğu 22.05.2017 durum değerlendirme başlıklı mektupta her ne kadar mevcut borç 476.089,44 TL olsa dahi davalının müvekkili şirkete 384.636,38 TL borcu bulunduğunu ikrar ettiğini, davalı şirketin akdi ilişkinin kurulduğu tarihten itibaren daima bir ödeme güçlüğü içerisinde bulunduğunu, davalı şirketin mevcut borçlarına karşılık teminat vermekten imtina etmesi ve 476.089,44 TL tutarındaki borcun yapılandırılmasına yönelik hiçbir somut çözüm önerisi sunamamasından ötürü müvekkili şirketin sözleşmeyi 28.06.2017 tarihli noter ihtarnamesi ile feshettiğini, sözleşmenin 15/d madde hükmünün ödememe ve / veya geç ödeme halinde müvekkili şirkete dilediği zaman sözleşmeyi feshetme imkanı verdiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete olan 476.089,44 TL tutarındaki cari hesap borcunu ödememesi, ödemek için herhangi bir girişimde bulunmaması nedeniyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında iflas yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalının yetkiye ve borca itiraz ettiğini, takibin mutabık kaldıkları İcra dairesinde başlatıldığını, davanın ise kesin yetki kuralı doğrultusunda açıldığını iddia ederek, davalının İtirazının kaldırılmasını ve davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflarınca davacı şirket aleyhine ikame edilen menfi tespit ve tazminat istekli İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/723 Esas sayılı dosyasının bu dosya yönünden bekletici mesele yapılmasını, taraflar arasındaki yazışmalarda tahsilat sorunlarına çözümler arandığını, müvekkilinin davacı nezdinde oluşturulan borç kaydının kaynağının tamamen davacı şirketin kendi haksız rekabetine dayalı satış politikası olduğunu, dava açılmadan önce gönderilen ihtarname ile müvekkilinin iddia edilen miktarda borcu olmadığının izah edildiğini, sözleşmeye aykırı davranan davacı kayıtlarına itibar edilmesinin hukuken olanaklı olmadığını, borç kalemleri incelendiğinde tamamen usulsüz işlemler neticesinde tahakkuklar yapıldığı, davacı şirketin haksız rekabet yaratacak ve bayiler arasında eşitsizliği doğuracak fiyat politikalarından dolayı düzensiz tutulan kayıtlarda borç meydana getirildiğinin açık olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı davranışlar sergilediğini, tüm borç kalemlerinin davacının insiyatifinde olduğunu, müvekkilini aracı göstermek suretiyle gerçekleştirdiği satışlara İlişkin olduğunu, takip dosyasında yetki itirazlarının mevcut olduğunu, hiçbir inceleme yapılmaksızın davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/723 Esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit ve tazminat talepli davanın takip edilmeyerek 11.04.2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı, süresi içerisinde yenilenmediği ve açılmamış sayılmasına karar verildiği, ticari defter ve kayıtlardan da anlaşılacağı üzere davacının kendi defterlerine göre 476.089,44 TL alacaklı olduğu, borçlu defterlerine göre davacıya 575.893,05 TL borçlu göründüğünün sabit olduğu, yine taraflar arasındaki yazışmalara göre ödemelerde gecikme olması nedeniyle davacı şirketin davalıyı uyardığı, davalının da Avrasya Tüneli işi nedeniyle dava dışı şirketlerin ödemelerinin gecikmesi nedeniyle kendilerinin ödemelerinin de geciktiğine dair cevabı yazı yazdıkları, davalının başka şirketlerle yaptığı sözleşmelerde alacaklarını tahsil edememiş olmasının davacı yönünden dinlenebilir haklı bir sebep sayılamayacağı, bu nedenle davacı şirketin takipte talep ettiği kadar alacaklı olduğu kanaatine varıldığı, davalının yeni bir bilirkişiden rapor alınması taleplerinin yerinde görülmediği, itirazın kesin kaldırılmasına, ilanların yaptırılmasına karar verildiği, 18/11/2020 tarihli celsede depo emrinin çıkarıldığı, yasal süre içerisinde davalının depo emrine esas tutarı mahkeme veznesine yatırmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, davada, bayilik Sözleşmesinin hukuka aykırı şekilde davacı tarafça sonlandırılması ve müvekkilinin uğradığı zarar ve borcun oluşmasına neden olanın karşı taraf oluşu konusundaki itirazlarının dikkate alınmadığını, bayilik konusunda uzman bilirkişinin bilirkişi heyeti oluşturulurken dikkate alınmadığını, fesih konusunda görüş alınması gerektiğini, 3 yıllık bir bayilik sözleşmesi bulunmakta iken 1,5 yıl sonunda daha önce müvekkili şirkete ihtar veya uyarı gönderilmeden bir gün içinde fesih edildiğini, davacının çek ve senetlerinin protesto edilmesi veya karşılıksız olduğunu ileri sürerek bunun bayilik sözleşmesinin feshetmesinin gerekçesi olduğunu iddia ettiğini, karşı tarafın ödemelerin gecikmesi iddiasının davacının kendi hatasına dayandığını, gecikmenin kaynağının davacının da taraf olduğu Avrasya Tüneli Boya işinden alınan geç ödemeler olduğunu, ticari defterlerin doğru incelenmediğini, TTK’nın emredici hükümlerine uymaksızın borç tahakkuk ettirilip İflas talep etmiş olmasının kanunlara aykırı olduğunu, davacının dayanaklarının hiçbirinin gerçekleşmediğini, davacının taahhüt ettiklerini de yerine getirmediğini, davacının borcun ödenmesi için imkan vermediğini, noterden fesih yazısının bildirildiği tarihte boyası başlamış devam eden müşterilere dahi satış yapılmasını engellediğini, davacı şirket yöneticilerinin tamamen kişisel nedenlerle bu sorunları bahane ederek bayiliğini sonlandırmak istediğini, kötü niyetli olduğunu, müvekkili aleyhine karar verilmesinin hatalı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen iflas yolu ile başlatılan takibe karşı yapılan itirazın kaldırılması ile borçlu şirketin İİK 156/3. fıkrası gereğince iflasının istemine ilişkindir. Taraflar arasında, yetkili satıcılık ve eki sözleşmeler kapsamında, davalı şirketin davacı şirketin yetkili satıcısı iken bu sözleşmenin davacı şirket tarafından fesih edildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, feshin haklı olup olmadığı, davacının takip konusu cari hesap alacağının olup olmadığı, mahkeme incelemesinin ve bilirkişi raporu ile hükmün isabetli olup olmadığına ilişkindir. 2004 Sayılı İİK nun 154 vd maddelerinde iflas yoluyla takip düzenlenmiştir. 156/4 fıkrasında, iflas istemek hakkının ödeme emrinin tebliğ tarihinden bir sene sonra düşeceğine yer verilmiştir. Bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden gözetilir ve süresinde açılmayan dava reddedilir. Ayrıca, iflas ödeme emri tebliğ edilmeden açılan takipli iflas davası dinlenemeyeceğininden, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı ve diğer şartlarının re’sen incelenmesi gerekecektir. Bu nedenle öncelikle takip başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesi gerekmiştir. ( Takip dosyasının dosya içerisinde bulunmaması yerinde olmamakla birlikte, usul ekonomisi ilkesi ve davanın niteliği de gözetilerek takip dosyasına dair fotokopi belgelerin incelenmesi ile yetinilmiştir ). Takip evraklarının incelenmesinden, davacı alacaklı şirketin borçlu şirket hakkında, 04.08.2017 tarihinde 760.768,21 TL asıl alacak ve 4.184,79 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 464.953,00 TL alacağın tahsili amacı iflas yolu ile adi takip başlattığı, davalı borçlunun borca ve İcra Dairesinin yetkisine itiraz ettiği, davacının ise davayı 25.08.2017 tarihinde, İİK nun 156.maddesi gereğince, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde açmış olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca İflas davası, İİK 154/3. fıkrası gereğince mutlak yetkili yer olan borçlu şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılmıştır. Ayrıca yargılama aşamasında, İİK ‘nın 160. maddesi gereğince masrafların ve iflas avansının depo ettirildiği, aynı yasanın 158/1. fıkrası gereğince takibin kesinleşmesi ile birlikte 166. madde gereğince gerekli ilanların yapılmış olduğu görülmekle işin esasının incelenmesi gerekmiştir. Dosyanın incelenmesinden, taraflar arasında 01.09.2015 tarihli, davalı şirketin yetkili satıcı olarak yer aldığı yetkili satıcılık sözleşmesi, bayilik Sözleşmesinin eki olarak ariyet sözleşmesi, yazılım lisans sözleşmesi imzalandığı, yetkili satıcılık sözleşmesinin konusunun “1”. maddede, yetkili satıcı tarafından, … Markasının ününe yakışır şekilde belirtilen sistem dahilinde listede belirtilen … tarafından dağıtımı yapılan ürünlerin pazarlama, satışı olduğu, 9. maddede, “ Ödeme”nin düzenlendiği, (a) bendinde, yetkili satıcının, … ürünlerinin ödemelerini, sipariş faksı veya … Bayi Web Sayfası üzerinden teyit ettiği vadeye göre yapacağına yer verildiği, 14. maddede, sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl için geçerli olduğu, 3 yıllık sürenin sonunda tarafların bu sözleşmeyi 1 yıllık izleyen dönem için uzatabileceği, ”15”. maddenin (a) bendinde, iş bu sözleşmenin önceden noter kanalı ile ihbar edilmek kaydıyla her zaman feshedilebileceği, (b) bendinde, böyle bir fesih ihbarının olması halinde taraflar arasında ki ticari ilişkilerin hukuken feshi ihbarda belirtilen tarihte sona ereceği, 2/d bendinde, tarafların yetkili satıcının iş bu sözleşme ile üstlenmiş olduğu herhangi bir esaslı yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde aynı şekilde yetkili satıcının …’a maddi ve manevi bir zarar verecek nitelikte davranışlarda bulunması halinde, …’un her an teslimatları durdurabileceği ve gerekli görürse, önemsiz olarak noterden göndereceği bir ihbar ile iş bu sözleşmeyi derhal feshedebileceği, yetkili satıcılığı bir başka kişi veya şirkete tüm diğer haklar saklı kalmak kaydıyla verebileceği hususunda açıkça anlaştıklarının belirtildiği, devamında, nedeni ve türü ne olursa olsun …’a ödeme yapılmaması ya da ödemelerin gecikmesi halinde ve özellikle, yetkili satıcının kabul ettiği veya …’un teslimatlarına karşılık …’a verdiği senedin gerek … tarafından gerekse başkaları tarafından veya genel olarak sözleşmenin uygulanmasına ilişkin her tür işlem vesilesiyle kendisinin kabul etmiş olduğu herhangi bir senedin protesto edilmesi, yetkili satıcının …’a bir çeki ödememesi, ödemelerini durdurması, iflası, hakkında kayyım tayin edilmesi, hukuki veya fiili tasfiyesi, kişisel iflası halleri olarak belirtildiği, 16.madede, sona ermenin sonuçlarına yer verildiği, davacı şirket tarafından davalı şirkete, Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye nolu 28.06.2017 tarihli ihtarname ile 01.09.2015 tarihli Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin anılan sözleşmenin 15/d mucibince, vadesi gelen borçların ödenmediği için ihbarname tarihi itibariyle derhal geçerli olmak üzere feshedildiği, 28.06.2017 tarihi itibariyle 476.089,44 TL tutarındaki borcun ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren derhal ve nakten ödenmesinin talep edildiği, davalı şirketin Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye nolu ve 05.07.2017 tarihli cevabı ihtarnamade, sözleşmenin 15/d maddesi hükmüne göre önelsiz feshin ancak belirlenen hususların gerçekleşmesi halinde mümkün olabileceğinin açık olduğu, cevabı ihtarnamenin tebliğinden itibaren iki gün içinde müvekkili ile irtibat kurulmak suretiyle mutabakat yapılması, fesih koşullarının ve borç bakiyesinin müştereken tasfiyesinin sağlanmasının belirtildiği, … yevmiye nolu, 18.07.2017 tarihli ihtarnamesinin gönderildiği, ihtarnamede, sözleşmenin feshedildiği, işlemin akabinde müvekkili şirkete ait makinaların, stantların, tabelanın ve kullanılır durumdaki boyanın iade işlemlerin 12.07.2017 tarihinde tamamlandığı, bakiye borcun ihtarnamenin tebliğ ile birlikte 7 gün içinde derhal ve defaten ödenmesi aksi takdirde yasal yolara başvurulacağının belirtildiği, borcun ödenmemesi üzerine 04.08.2017 tarihinde iflas yolu ile takip başlatıldığı, taraflar arasında çok sayıda mail yazışmaları olduğu anlaşılmıştır. Tanıklar dinlenilmiş ve bilirkişi raporu ile ek rapor alınmıştır. 19.02.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketin ticari defterlerinin süresinde açılış tasdikinin yapıldığı, ticari defterlerinin birbirini teyit ettiği, 2015,2016 ve 2017 yılları ticari defterlerin E-Defter olması nedeniyle kapanış tasdikinin yer olmadığı, davalı şirket ticari defterlerinin süresinde açılış tasdikinin yapıldığı, kural ve standartlara uygun tutulduğu, ticari defterlerinin birbirini teyit ettiği, 2015, 2016 ve 2017 yılları ticari defterlerin kapanış tasdikinin yapıldığı, davacı şirket kayıtlarında davacının davalıdan 3.588,08 TL, 11.733,15 TL, 460.768,21 TL olmak üzere takip tarihi itibariyle 476.089,44 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, davalı kayıtlarında davalının davacıya takip tarihi itibariyle 575.893,05 TL tutarında borçlu gözüktüğü, sonuç olarak, davacının mail yazışmalarında belirttiği davalı tarafından yapılması gereken ödemelerdeki gecikmelerden dolayı Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin 15. maddesi uyarınca 28.06.2017 tarihli ihtarname ile feshedildiği, mahkemenin 19.02.2020 tarihinde depo kararına hükmedilmesi durumunda alacak toplamının 701.552,99 TL olarak hesaplandığı, 19.02.2020 tarihinden sonraki her gün için 173,58 TL faiz işleyeceği belirtilmiştir. 18.11.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda, depo kararına esas alacak ve ferileri hesaplanarak, sonuç olarak 18.11.2020 tarihinde depo kararına hükmedilmesi halinde alacak toplamının 738.259.81 TL olarak hesaplandığı, 18.11.2020 tarihinden sonraki hergün için 126,24 TL faiz işleyeceği belirtilmiştir. Mahkemece, 18.11.2020 tarihli celse ara kararı ile itirazın kaldırılmasına karar verilerek, İİK 166. maddesi gereğince iflas davasının ilanına ve aynı yasanın 158. maddesi gereğince depoya dair ara karar oluşturularak tebliğine karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından, ara karara yazılı itirazda bulunularak, sonuç olarak müvekkili şirketin anlaşma çerçevesinde oluşan zararınında hesaba katılıp hesap yapılmasına karar verilmesini ve bu süre içerisinde iflas isteminin durdurulmasını talep etmiştir. Depo emrine esas ara karar davalı vekiline 10.12.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Depo kararı yerine getirilmemiştir. Taraf vekillerinin hazır olduğu karar duruşmasında, davacı vekili, depo emrinin yerine getirilmediğini ve davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise önceki celse ara kararından dönülmesini, bayilik konusunda ayrıntılı inceleme yapılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin talebi ara karar ile reddedilerek yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne ve davalı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK 154. maddesi gereğince, iflas yolu ile başlatılan takibe karşı borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, takibin duracağı, alacaklının bu İtirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini isteyebileceği İİK ‘nun 156/3. fıkrasında düzenlenmiştir. İflas davası basit yargılama usulüne göre incelenir.Borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, mahkemece ilk önce davacı alacaklının itirazın kaldırılması hakkındaki talebi incelenir. Bu itirazın kaldırılması talebinin incelenmesi, genel haciz yolundaki itirazın kaldırılması talebinin incelenmesinden ( m.68-70) tamamen farklıdır. Genel haciz yolunda tetkik merciinin incelemesi yalnız belgelere göre ve ilamsız icra kuralları çerçevesinde yapıldığı halde, buradaki ticaret mahkemesinin incelemesi genel hükümlere ( yani HMK ‘daki hükümlere) göre olur. Bu nedenle borçlu, ticaret mahkemesindeki savunması sırasında ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Davalı borçlu, İflas davasına karşı vereceği cevap layihalarında bütün savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Ticaret mahkemesi normal bir alacak davasında olduğu gibi, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borçlunun gerçekten borçlu olup olmadığını araştırır. İflas davasında alacaklı, alacağını ispat bakımından m.68. ‘de olduğu gibi tahdidi olarak sayılmış olan belgelerle bağlı değildir. Alacaklı normal bir alacak davasında olduğu gibi, alacağının varlığını HMK’ya göre mümkün olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada alacaklının alacaklı olup olmadığı maddi hukuk kurallarına göre esastan incelendiğinden ticaret mahkemesi borçlunun itirazının ya kesin olarak kaldırılmasına veya kesin kaldırma talebinin ( bununla iflas davasının ) reddine karar verir. Burada, borçlunun itirazı esastan karara bağlanmakta ve alacağın esası hakkında hüküm verilmektedir. Bu hüküm normal bir alacak davasında olduğu gibi kesin hüküm oluşturur. Mahkeme, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda, davacının alacağının mevcut olduğunu tespit eder ve borçlunun itiraz ve defilerini yerinde bulmazsa, yani borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa borçlunun İtirazının kesin olarak kaldırılmasına karar verir. Buradaki itirazın kaldırılması kararı bir ara karardır. ( Prof.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 3.sayfa, 2672 vd, 1993 baskı ). Bu nedenle yalnız başına istinaf edilemez. Somut davada, taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş yetkili satıcılık ve ek sözleşmeler mevcuttur. Sözleşmeler her iki tarafa borç ve edimler yüklemektedir. Sözleşme hükümleri yoruma açık olmayacak şekilde düzenlenmiştir. Davacı şirket sözleşmeyi fesih ihbarında sözleşmenin 15/d bendini göstermiştir. İlgili maddede davacının hangi hallerde önelsiz olarak noter vasıtası ile gönderilen ihbarname ile sözleşmeye derhal son vereceğine yer verilmiştir. Bu durumlar arasında, yetkili satıcının üstlenmiş olduğu herhangi bir esaslı edimini yerine getirmemesine de yer verilmiştir. Sözleşmenin davalıya ilişkin esaslı edimlerinden birisi ise 9. maddede yer alan ödemedir. Davalı şirketin usulüne uygun düzenlenmiş olan ticari defter ve kayıtlarında da yer aldığı üzere, davacı şirkete takip konusu borcu bulunduğu, söz konusu borcun davalı yetkili satıcı tarafından yerine getirilmediği sabittir. Davalı tarafça her ne kadar ödemelerin gecikmesinin karşı tarafın hatasından kaynaklandığını iddia etmiş ise de bu konuda davacı şirkete daha önceden usulüne uygun şekilde gönderilmiş herhangi bir ihbar ve/ veya ihtar vb delil ibraz edilmemiştir. Sözleşme serbestliği kapsamında, her iki tarafın, özgür iradeleri ile imzalamış oldukları sözleşme hükümlerin tacir olan tarafların yerine getirmesi beklenecektir. Sözleşme konusu edimlerini yerine getirmeyen tarafın soyut savunmalarına itibar edilemeyecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222. maddesi ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca usulüne uygun şekilde düzenlenen ve delil niteliğine haiz olan taraf ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamından davacının takip konusu alacağının sübutu kuşkusuzdur. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 154 vd maddeleri ile ilgili mevzuat hükümleri kapsamında, sözleşme kapsamında ödemelerini ifa etmeyen davalı yetkili satıcının, takip konusu alacak ve ferilerine dair depo kararını yerine getirmemesi sonucunda iflasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ( İstinaf incelemesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. madde kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak gerçekleştirilmiştir ).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/930 Esas, 2021/65 Karar ve 13.01.2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164/2 fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/10/2021