Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1054 E. 2021/1102 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1054 Esas
KARAR NO: 2021/1102
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2021
NUMARASI: 2018/306 Esas, 2021/397 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 06/04/2015 tarihli adi yazılı sözleşme gereğince davalının teslimini yüklendiği … sitesinde bulunan … Blok ….Kat … nolu bağımsız bölümü teslim etmediğini, müvekkilinin anılan sözleşmeler uyarınca davalı tarafa toplamda 413.900,00 -USD ödeme yaptığını, İstanbul …Noterliğinin 28/12/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalıya sözleşmenin feshedildiği bildirilerek ödenmiş olan 413.900,00-USD’nin geri verilmesinin talep edildiğini, ayrıca davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında iflas yoluyla ilamsız takip yapıldığını, iflas ödeme emrini tebliğ alan davalının takibe haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini belirterek davalının haksız itirazının kaldırılmasına ve davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava dışı … A.Ş.tarafından inşa edilen … Projesinde bulunan dava konusu … ve … nolu bağımsız bölümleri müteahhit … A.Ş.den satın aldığını, dava dışı şirketten satın alınan iki adet dairenin ikinci el satışını dairelere talip olan davacıya yaptığını, taraflar arasında konut satış sözleşmesi imzalandığını, dava konusu dairelerin inşaasının müvekkili tarafından yapılmadığını, netice itibariyle somut olayda bir ön ödemeli konut satışı ya da sözleşmesi mevcut olmadığını, dairelerin teslimi için dava dışı müteahhit tarafından müvekkiline teslim çağrısı yapıldığını, müvekkili tarafından da davacıya 13/04/2017 tarihinde gönderilen e-mail ile dairelerin teslime hazır olduğunun bildirildiğini, müvekkilinin konut satış sözleşmesinden doğan tüm edimlerini eksiksiz ifa etmesine rağmen davacının toplam 88.103,00-USD gecikmiş borcunu ödemediğini, bunun üzerine davacı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe girişildiğini, davacının kalan ödemesini ifa etmemesinin yanında haksız ve kötüniyetli şekilde müvekkili aleyhine icra takibine girişerek huzurdaki davayı ikame ettiğini, davacının dolar kurunun yükselmesini fırsat bilerek haksız kazanç elde etme gayesinde olduğunu, imza edilen sözleşmeler ön ödemeli konut satış sözleşmesi olmadığından davacının sözleşmenin geçersiz olduğu yönündeki iddialarının açıkça kötü niyetli olduğunu, sözleşmenin imza edilmesinden üç yıl sonra müvekkili tarafından tüm edimlerin eksiksiz yerine getirilmiş olması, davacının da sözleşmeden doğan bir kısım ödemelerini yapmış olması karşısında sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin TMK 2.maddesindeki dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, temerrüte düşen tarafın davacı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının geçersiz sözleşme nedeni ile 2 yıl ödeme yaptığı, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmediği, edimini yerine getirmediği, inşaatın %100 oranında tamamlandığı, teslime hazır olduğu, davacı davranışının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde bulunduğu gerekçesi ile iflas şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin önce 05.03.2020 tarih 6. nolu celsede, İstanbul 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/68 E. Sayılı dosyasını bekletici mesele yaptığını, bu davanın, davalının müvekkili aleyhinde başlattığı takibe karşı menfi tespit istemine ilişkin olduğunu, takibin dayanağı kambiyo evraklarına ilişkin müvekkili tarafından açılan takibin iptaline ilişkin davanın İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/587 E. Sayılı dosyasında kabul ile sonuçlanması ile davanın konusuz kaldığından bahisle hüküm tesis edildiğini, kararın kesinleştiğini, bekletici mesele yapılan dosyanın kesin olarak karara bağlanmasıyla mahkemenin bilirkişi raporu aldığını, rapora karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, uyuşmazlığa genel hükümler değil, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğini, müvekkilinin ailesiyle oturmak amacıyla 2 adet taşınmazı davalı inşaat şirketinden taksitle satın almak amacıyla ilgili sözleşmeleri akdettiğini, sözleşmelerin, kanunda verilen tanımı ile ön ödemeli konut satış sözleşmesine birebir uygun olduğunu, öyle ki, davalı şirketin, müvekkiline bankadan bağlı kredi seçeneğini de sunduğunu ancak müvekkilinin senet üzerinden ödeme yapmayı kabul ettiğini, işlemin tüketici işlemi olduğunu, sözleme metninden de bu durumun anlaşılacağını, İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/587 E. Sayılı dosyasında da müvekkili tarafından verilen senetlerin 6502 Sayılı Kanunda yer alan tüketici senetleri gibi düzenlenmesi gerektiği, senetlerin bu haliyle geçersiz olduğu gerekçesiyle ilgili senetlerin iptal edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için dava konusu uyuşmazlık bakımından genel hükümlerin uygulanacağı düşünülse dahi, müvekkilinin TBK 124. Maddesi kapsamında davalıya süre vermeksizin sözleşmeleri sonlandırabileceğini, ayrıca davalıya makul bir süre verildiğinin e-posta yazışmaları ile de sabit olduğunu, dosyaya sunulan noter tespit tutanağı incelendiğinde 2018 yılı Mayıs ayında dahi ortak alanlar da dahil olmak üzere dairelerin oturmaya elverişli olmadığının anlaşılacağını, dolayısıyla makul bir süre verilmiş olsaydı dahi bu makul süre içerisinde dairelerin oturuma elverişli hale getirilmeyeceğinin açık olduğunu, raporda yer alan tespitlerin hükme esas alınamayacağını, en önemli delil olan noter tespitinin mahkemece dikkate alınmadığını, sözleşmeye göre dairelerin teslim tarihlerinin 30.11.2016 tarihi olduğunu, Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik’in “Konut Teslimi” başlıklı 10. maddesine göre;“Ön ödemeli konut satışında devir veya teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez.” hükmünün bulunduğunu, dolayısıyla 06.04.2015 tarihli Sözleşme için en son teslim tarihiin, 06.04.2018 ve 07.04.2015 tarihli Sözleşme için en son teslim tarihinin 07.04.2018 olduğunu, davalının, sözleşmelerde belirlenen teslim tarihlerinin uzayacağına dair davacı müvekkile hiçbir bildirimde bulunmadığını, müvekkilinin bu sebeple ödeme yapmayı durdurduğunu, her ne kadar bilirkişiler raporda, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının dosya içerisinde yer almadığını belirtmişlerse de, davalının cevap dilekçesinin 2 numaralı ekinde sunulan e-posta yazışmalarından da görüleceği üzere, müvekkilinin davalıya, 13.04.2017 tarihinde daireleri teslim almak istediğine dair bir e-posta ilettiğini, bunun üzerine davalı yetkilisinin, dairelerin Mayıs ayında teslim edilebileceğine ilişkin beyanda bulunduğunu, ancak bu teslim tarihinde de dairelerin teslim edilmediğini, mahkeme kararında, … Blok … (…) nolu daire ile ilgili olarak dairenin taahhüt edildiği tarihten (30.11.2016) yaklaşık 1 seneden daha uzun bir süre sonra oturuma uygun hale getirildiğinin ifade edildiğini yine … Blok … nolu daire ile ilgili olarak davanın açılış tarihinden bu yana dairenin oturuma hazır hale getirilmediği ve teslim edilmediği hususlarının bilirkişilerce de doğrulandığını, 14.05.2018 tarihinde noter aracılığıyla inşaat alanında tespit yaptırıldığını, tespitin ilk derece mahkemesinin 28-29.12.2017 tarihinde dairelerin oturmaya elverişli hale getirildiğine ilişkin değerlendirmelerini çürüttüğünü, eksik inceleme ile karar verildiğini, iflas şartlarının oluştuğunu, mahkemenin usule aykırı olarak hukukçu bilirkişi atadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; İİK.nun 155 ve devamı maddelerine dayalı takibe itirazın kaldırılması ve iflas talebine ilişkin olup, uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin geçerli olup olmadığı, tarafların edimlerini yerine getirip getirmediği, davacı tarafından sözleşmenin haklı olarak feshedilip edilip edilmediği, davacının takip dosyasında talep etmiş olduğu miktarda alacağının bulunup bulunmadığı, iflas şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmıştır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına göre, davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu şirket aleyhine 413.900,00 USD asıl alacak, 373,08-USD geçmiş gün faizi olmak üzere toplam 1.566.863,64 TL alacağın tahsili için 08/03/2018 tarihinde iflas yoluyla adi takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalı-borçlu şirkete 12/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 13/03/2018 tarihinde ödeme emrine, asıl borca, işlemiş faize, faiz oranına ve tüm diğer fer’ilerine itiraz ettiği, iflas davasının ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yasal bir yıllık süre içinde 27/03/2018 tarihinde şirketin muamele merkezi Esenler/İstanbul’un bağlı bulunduğu yetkili mahkemede açıldığı, iflas avansının yatırıldığı anlaşılmıştır. Mahkeme, takipli iflas prosedüründe, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda, alacağın mevcut olduğunu tespit eder ve davalının itiraz ve def’ilerini yerinde bulmaz ise itirazın kaldırılmasına karar verir ve bu halde iflas takibi kesinleşeceğinden iflas talebini İİK’nın 166. maddesindeki usule göre ilan eder (KURU B./ARSLAN R./YILMAZ E.; İcra ve İflas Hukuku 23. Baskı, Ankara 2009, s. 471). Diğer yandan başka alacaklılar tarafından davaya müdahale edilmez veya yapılan itirazlar yerinde görülmez ise, borçluya alacağın ödenmesi konusunda ihtaratlı depo kararı verilir. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış, uyuşmazlık konusunda bilirkişi raporu alınmıştır. 10.02.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının temerrüt konusunda davalıya süre vermediği, son iki taksit ödemelerini yapmadığı, davacının 28.12.2017 tarihli ihtara rağmen teslim süresinden sonrada ödemeler yaptığı, taraflar arasındaki taşınmaz salım sözleşmelerinin kanunen öngörülen geçerlilik şekline aykırı olarak adı yazılı şekilde akdedilmeleri nedeniyle kesin hükümsüz olduğu, ancak dosya kapsamındaki bilgiler ışığında sözleşmenin şekle aykırılık nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, bu nedenle şekle aykırılık iddiasının dinlenmeyeceği ve sözleşmenin geçerliymiş gibi sonuç doğuracağı, taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında taşınmazların belirli vade günü olan 30.11.2016 tarihinde teslim edilmediği, bunun üzerine satıcının, herhangi hir ihtara gerek olmaksızın, kendiliğinden borçlu temerrüdüne düşmüş olduğu, davalı tarafından feshe dayanak gösterilen olgulardan ölçü eksikliğinin kanunen feshe imkân vermediği, yazışma iddialarının ispata muhtaç olduğu, ödemelere devam edilmesi ve davacı yana uygun mehil tanınmaması nedeniyle sözleşmeyi sona erdirmek için gerekli prosedürün işletilmediği ve dolayısıyla fesih koşullarının oluşmadığı, davacının sözleşmeler kapsamında bakiye borcunun bulunduğu, yine sözleşmelere göre alıcı tarafından satış bedelinin tamamının ödenmesinin ardından bağımsız bölümün mülkiyetinin devrinin gerçekleştirileceği, davaya konu … (…) …, … nolu dairenin ve …) … nolu dairenin içinde bulunduğu binalarda inşaatların % 100 oranında tamamlanmış olduğu, binaların komple oturumda olduğu, davaya konu iki dairenin içinin de tamamlanmış durumda olduğu, davaya konu dairelerin anahtarlarının davalı şirkette bulunmakta olduğu, dairelerin davacıya fiilen tesliminin yapılmamış olduğu, dairelerin oturmaya müsait bir vaziyette boş durumda beklemekle oldukları, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı yanın dava ettiği alacağının bulunmadığı, dolayısıyla İİK. m 155 vd hükümlerine dayalı iflas yoluyla adi takiple itirazın kaldırılması sureliyle iflas koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir. Davacı ile davalı arasında … Sitesinde inşa edilecek iki adet bağımsız bölümün (dairenin) satımı amacıyla iki ayrı yazılı adi sözleşme tanzim edildiği, … Şilesinde … Blok …. Kat … no.lu hağımsız bölüm için düzenlenen 07.04.2015 tarihli sözleşmede daire bedelinin KDV hariç 235 700,00-USD, … Blok … Kat … nolu bağımsız bölüm için düzenlenen 06.04.2015 tarihli sözleşmede daire bedeli KDV hariç 266.000,00-USD olarak belirlendiği, sözleşmelerde her iki dairenin teslim tarihinin 30.11.2016 olarak belirlendiği, sözleşmelerde, her iki daire için peşinat ve taksit ödeme tutarlarının ayrı ayrı tespit edildiği, davacının bir kısım taksitleri ödemediği, dairelerin belirlenen tarihte teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 237, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60/3 ve 89 ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 706 ve 1009. maddelerinde şekil ve şerh konuları itibariyle yer verilmiştir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ile ilgili doktrinde farklı tanımlar mevcut olup, doktrindeki çoğunluk görüşüne göre taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri; bir taşınmazın ileride belirli şartlarla belirli bir kişiye satılması borcunu içeren; bir tarafa veya iki tarafa birden taşınmazın satış sözleşmesinin yapılmasını talep etme hakkı sağlayan bir ön sözleşme olarak tanımlanmıştır (Demirkaya, S., Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 2020, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 5). Taşınmaz mülkiyetini devir borcunu doğuran sözleşmelere ilişkin 4721 sayılı TMK’nın “Hukuki işlem” başlıklı 706. maddesi ; “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tabidir” şeklindedir. 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. maddesi taşınmaz satışları için tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlilerini yetkili kılmışken, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60/3 ve 89. maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde (res’en) yapılacağı kuralını getirmiştir. Bu açık hükümler göstermektedir ki, resmî senede bağlanmayan tapuda kayıtlı taşınmaz satımları ile noterde düzenleme biçiminde (resen) yapılmamış olan taşınmaz satış vaadine ilişkin sözleşmeler geçersizdir. Kanunun öngördüğü şeklin bir geçerlilik (sıhhat) şartı olarak düzenlendiğini, buna uyulmadan yapılan sözleşmelere “geçersizlik” müeyyidesinin bağlandığını, bunun hukuki mahiyet olarak emredici nitelikte olduğunu, bu nedenle de “geçersizlik” müeyyidesine bağlanan şekil eksikliğinin hâkim tarafından taraflar ileri sürmeseler dahi, yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınması gerektiğini belirtmekte yarar vardır (Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 05.12.2001 tarihli ve 2001/13-1021 E., 1101 K. sayılı kararı). Mahkeme TMK’nun 2. Maddesinden yola çıkarak sonuca ulaşmışsa da; değerlendirmenin somut olaya ve mevcut yasal düzenlenemlere uygun düşmediği anlaşılmaktadır. Davacı geçersiz sözleşme gereğince son iki taksit hariç taksitlerini ödemiş olsa da, sözleşmeler gereğince taşınmaz devrinin taksitlerin tamamen ödenmesinden sonra yapılacağının kararlaştırıldığı, taşınmazların davacıya tapuda devrinin yapılmadığı, davalının daireleri teslim tarihi olan 30.11.2016 tarihinde tamamlayamadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemenin ulaştığı sonuç isabetli olmamıştır. Sözleşme resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. Bu durumda sözleşme kapsamında tarafların aldığını iade etmesi gerekir. Bu sebeple işin esasına girilerek, alacağın miktarı noktasında delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile sonuca gidilmesi gerekirken iflas şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/04/2021 tarih, 2018/306 Esas, 2021/397 Karar sayılı kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere Üye Hakim …’ın muhalefetiyle oyçokluğu ile karar verildi.07/10/2021
Muhalefet şerhi; Davacının sözleşmenin ifasından itibaren yaklaşık 2 sene dairelerin taksitlerini ödediği, dairlerin teslim tarihi olan 30.11.2016 tarihinden sonrada ödemelerinin bulunduğu, bu süre zarfında sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmediği, davalının daireleri bitirerek teslime hazır hale getirdiği, daha sonra sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmesinin iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.07/10/2021