Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/1011 E. 2021/872 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1011 Esas
KARAR NO: 2021/872
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 04.03.2021
NUMARASI: 2019/140 Esas
DAVA: İFLAS (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı 13.03.2019 tarihli dava dilekçesinde, davalı firmaya 2017 ve 2018 yıllarında toplam 5.106.434, 00 TL tutarında mal verdiklerini, bugüne kadar ancak 2.000.000,00 TL tutarını tahsil ettiklerini, bakiye borçların ise senede bağlı alacaklarının şimdiye kadar gününde ödenmeyip protesto olduğunu, senetlerin faizsiz süre uzatılmasından doğan borçları olup bunlarında ödenmediğini, 125.08,00 TL alacak için Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, 125.000,00 TL ‘nin davalı tarafça haricen banka kanalıyla taksitler halinde ödendiğini, bakiye 9.625, 00 TL için acze düşülmüş ödenmediğini, 31.01.2019 vadeli dört senet tutarı olan 500.113,00 TL için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, sadece 25.000,00 TL ödeme yapılıp bakiye 475.113,00 TL ve ferileri için acze düşülüp ödenemediğini, davalıdan toplam senede bağlı alacakları 3.000.000,00 TL olduğunu, ödeme imkanı ve niyeti olmadığını, ticaret sicil kayıtlarındaki davalı şirketin kayıtlı sermayesinin 13.600.000,00 TL olup yaklaşık yüzde yirmiikisinin şirketin alacağına tekabül ettiğini, ayrıca davalı şirketin kendi şirketleri gibi yüzlerce firmadan emtia alıp sattığını, aldığı malların hepsini sattığını, iddia edildiği gibi pazarında bir daralma olmadığını, satışlarının perakende olup bedellerinin nakit yahut kredi kartıyla tahsil edildiğini, davalı şirket yöneticilerinin kötü niyeti sebebiyle ödeme yapmadığını ve konkordato ilan etmekle tehditlerde bulunduğunu, davalının, … Markalı yüzden fazla mağazası olduğu halde bunlardan ancak 25 adedinin ticaret siciline kayıtlı olduğunu, ayrıca tedarikçilerden temin ettiği emtiayı olası hacizlerden korunmak için mal kaçırmak maksadıyla üçüncü kişilerin depolarında muhafaza ettiğinin bilindiğini iddia ederek, İcra ve İflas Kanunun 177.maddesinin evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas hallerini düzenlendiğini, davalının durumunun başta “ borçlu ödemelerini tatil eylemiş “ hükmü olmak üzere 177.maddedeki şartları taşıdığını iddia ederek, davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin ticari faaliyetine devam ettiğini, müvekkili … San.ve Tic.A.Ş ‘nin yıllardır bay – bayan ayakkabı ve deri ürünleri üretimi ve satışı İle iştigal eden bir Türk firması olduğunu, şirketin temellerinin 1917 yılında atıldığını, müvekkili şirketin 100 yılı aşkın süredir aralıksız olarak ulusal ve uluslararası pazarda faaliyetini sürdürdüğünü, Türkiye genelinde yaklaşık 60 adet mağazası ile faaliyetini sürdürdüğünü, davacının iflas talebinin gerçekleri yansıtmadığını, sırf kötü niyetli ikame edilen davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını, yapılacak incelemelerle ortaya çıkacağını, bu durumun İcra takip dosya kapsamları ile sabit iken, icra takibinin yasanın emredici hükmüne aykırı olup koşulları bulunmadığından davacı tarafın huzurdaki davayı ikame etmekte meşru bir menfaati ve davacı sıfatı bulunmadığını, zira İİK m.177, doğrudan iflas davası açma hakkının yalnızca iflası istenen şirketlerin alacaklılarına tanıdığını, davacı tarafın iddia ettiği borç meblağının 475.113,00 TL olduğu, iş bu meblağın ticaret hacmi yüzlerce milyon liraya varan ve ülke genelindeki mağazaları ve bayileri ile yurt dışındaki bayilikleri eliyle ticari faaliyetini yürüten müvekkili şirket için oldukça cüzi bir miktar olduğunu, müvekkili şirketin ödemelerini vadesinde ve düzenli şekilde yaptığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı 07.01.2021 tarihli dilekçesi ile borçlu şirketin mevcutlarını arzettikleri gibi illegal yollardan üçüncü kişilere aktarıp şirketin içinin boşaltıldığını, boşaltılmaya devam ettiğini, kalması durumunda mevcutlarına tedbir konulmasını, kayyım atanması taleplerini tekrar ettiğini beyan ve iddia etmiştir. Davalı vekili 05.02.2021 tarihli dilekçesinde, davacı dilekçelerine, delillerinin toplanmasına dair beyanda bulunarak, davanın kötü niyetli açıldığını, müvekkilinin bir ay içinde davacıya 125.000,00 TL ödeme yaptığını, müvekkili şirketin borçlarını ödemediği ve ödemeleri tatil ettiği gerekçesiyle dava ikame ettiğini, ayrıca müvekkili şirketin davacı …’a bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin alacaklısının … Ayakkabı olduğunu, davacının dava açmakta taraf ehliyetinin olmadığını, davacı tarafın, mal varlıklarına ve banka hesaplarına tedbir konulmasını talep ettiğini, HMK 389. maddesi gereğince davacının iş bu davada iddialarını doğrular yönde yaklaşık bir ispatının olmadığının anlaşıldığını belirterek, tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, 04.03.2021 tarihli ara karar ile açıklanan hal, mevcut rapor içeriği ve dosya kapsamı dikkate alındığında bir çok İcra dosyasının kısmen cevap beklenmesi kısmen ise cevap gelmemesinin söz konusu olduğu, gelen ve gelecek kayıtlar ve dosya kapsamı dikkate alındığında muhasebel ve finansal açıdan ödemelerin tatil edilip edilmediğinin araştırılacağı, bu itibarla bu aşamada davacının tedbir talebi ile ilgili yaklaşık seviyesinde de olsa davalının markaları başta olmak üzere diğer mallarına tedbir konulması yönündeki talebinin mümkün olmadığı gibi halihazırda davalı şirketin illegal yollardan şirketin içini boşalttığı yönündeki iddia önem arz etsede henüz bu noktada yaklaşık ispat ve delil durumunun mevcut olmadığı, şirketin kayden ve fiilen faal olduğu noktasında beyan ve durum mevcut olduğu, kaldı ki faal olarak çalıştığı anlaşılan şirket ile ilgili şirket mal, hak ve alacakları üzerine mahkemece tedbir konulmasının İİK m.159 hükmü dikkate alındığında alacaklıların menfaatinden ziyade zararına dahi yol açabilecek hallere yol açması ihtimal dairesinde olduğu, bu çerçevede tedbirin şartları oluşmadığı halde davalı şirket hakkında verilecek tedbir kararının “ Ölçülülük ilkesini “ ihlal edici sonuçlara da yol açacağı, davacının geçici hukuki korumalarından diğerinin ise davalı şirkete kayyım atanmasına dair olduğu, halihazırda ve şeklen şirketin yönetiminin organsız kaldığı kabulü noktasında yaklaşık ispatın gerçekleşmesine elverişli bir haklılık durumunun olmadığı, TTK 427/4 hükmüne göre en azından tedbiren bir şirketin organsız kaldığı gerekçesiyle kayyım atanabilmesi kural olarak mümkün ise de bu noktada yaklaşık ispat koşulunun oluşması gerektiği, ödemelerin tatili nedenine dayalı İflas talebine dayalı iflas davasının görülmesi aşamasında davacının davalı şirkete kayyım atanması yönündeki taleplerinin reddi gerektiği, davacının, davalı şirketin mal, hak ve alacaklarına tedbir konulması ve davalı şirkete kayyım atanması amacına yönelik tedbir taleplerinin bu aşamada reddine karar verilmesi gerekçesiyle davacının tedbir talebi reddedilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı istinaf nedenleri olarak, talebin yanlış, eksik yanıltıcı evrak sunulmasıyla reddedildiğini düşündüklerini, red gerekçelerinin yerinde olmadığını, şirketi bu hale getirenin hali hazırdaki yönetim kurulu başkanı olduğunu, Londra’da yaşadığının bilindiğini, yaptığı tek işin eski tedarikçilerini telefonla arayıp, araya adamlar koyup mahkemeye git iflasını istemiyorum şeklinde dilekçe ver şeklinde telkinlerde bulunmaktan ibaret olduğunu, şahsın diğer bir faaliyetinin ise şirketin içini boşaltmak, ünvanını ve adresini değiştirip kafa karışıklığı yaratıp süreci uzatmak olduğunu, şirketin ünvanının … olduğunu, manasının, giden adam, gidici vb manalarına geldiğini, karar verilse dahi, kararın … A.Ş için değil, … A.Ş için hüküm ifade edeceğini, karardan sonra … Markasının tekrar piyasaya kaldığı yerden devam edeceğini, şirket merkezinin posta kutusu şirketlere benzer şekilde Beşiktaş’ta bir masa, büromsu bir mekan olduğunu beyan edip keşif talebinde bulunduklarını, 2019 Mart ayında davalının 80 şubesi 200 çalışanı, Eyüp İlçesinde gerçek bir şirket merkezi, olması gereken tüm organları mevcut iken bir masa bir sandalyeden oluşan bir mekanın adres olarak gösterildiğini, 2019 yılında şirketin banka hesaplarına haciz mümkün iken şimdi banka hesaplarının boşaltıldığını, geçen sürede bu stoklara ilişkin yirmiden fazla dilekçelerine karşılık fiili envanter yapılmadığını, stokların buharlaştığını, İİK 159. maddesi gereğince mahkemenin defter tutmadan gayri muhafaza isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayabilecekleri zararları karşılamak üzere HMK 96. maddede yazılı bir teminat alınmasını isteyebileceğini, tam iki yıl olmasına rağmen bu tür davaların olmazsa olmazı fiili envanter yapılmadığını, bilirkişi raporu kaynak gösterilerek taleplerinin reddedildiğini, davalının hiçbir ödemede bulunmadığını, faaliyete devam edebilmesi için personel ödemelerinin dahi olmadığını, haklarında İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/137 dosyasında hakaret ve tehdit suçu nedeniyle dava açıldığını, şirketin bütün mağazalarının kapandığını, kiraların ödenmediğini, personelin kapı önüne konulduğunu, bütün tedarikçi alacaklarının ödenmediğini, şirket yönetim kurulu başkanının adresinin dahi olmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını, tedbir ve kayyım taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 15.03.2021 havale tarihli dilekçe ile ek beyanlarını ve dilekçe eklerini dosyaya ibraz ettirmiştir.Dilekçede, davalının kurumlar vergisi beyannamesi ile mali tabloların yeterli bilgileri içerir iken red kararı verilmesinin evrakın heyete sunulmadığını gösterdiğini, sisteme 12.02.2021 tarihinde gönderilen evrakların ancak 01.03.2021 tarihinde onaylandığını, ekteki beyan ve tablolarda ki rakamların bir önceki döneme ait rakamlara göre uçurum olduğunu, şirketin içinin boşaltıldığının kesin delili olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve tedbir kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 177 maddesi uyarınca doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 177. maddesinin üst başlığı, evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas, başlığı ise alacaklının talebi olup, 177 maddenin 4 bendinde, evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi olmayan borçlunun iflası istenebileceği belirtilmiştir. 1. bentte, borçlunun malum yerleşim yerinin olmaması, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelede bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa, 2. bentte, borçlunun ödemelerini tatil eylemiş bulunursa düzenlemelerine yer verilmiştir. Somut talebin iş bu bentlere dayandığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık; İİK’nın 159.maddesi gereğince davalı borçlu şirket hakkında alınması gereken muhafaza tedbirlerinin ne olması gerektiği ve mahkeme kararının bu anlamda usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır. 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 181.maddesinde usul düzenlenmiş, maddede 159, 160, 164, 165 ve 166. maddelerin bu fasıl hükmüne görü vukua gelen iflaslara da tatbik olacağı belirtilmiştir. Aynı yasanın 159.maddesinde ise; muhafaza tedbirleri üst başlığı ile iflas talebi halinde mahkemenin ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu, bu emirlerin iflas dairesince yerine getirileceği, ikinci fıkrada ise defter tutmadan gayri muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacağı zararları karşılamak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 96.maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminatın aranmayacağı ifade edilmiştir. İş bu davada, mahkeme ara kararı ile borçlu şirkete mal, hak ve alacaklarına tedbir konulması ve davalı şirkete kayyım atanmasına yönelik tedbir talepleri reddedilmiştir. Davacının talebi ise davalı borçluya ait mevcut mallara tedbir konulması ve kayyım atanması istemine ilişkindir. Her ne kadar yasal düzenlemede mahkeme tarafından alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerinin alınabileceği belirtilmiş ise de, yasal düzenleme ile mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Ancak, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemişse alacaklının talebi üzerine mahkemenin bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu ifade edilmiştir. İş bu davada ikinci cümlenin uygulama yeri mevcut olmadığı gibi davacı taleplerinin İİK 159/2. fıkrasındaki yer alan düzenleme kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü davacı, davalı şirketin bütün mallarına tedbir konulup, davalı şirkete kayyım tayin edilmesini talep etmektedir. İcra ve İflas Kanunun 159. madde üst başlığı muhafaza tedbirleridir. Mahkemelerin verdiği muhafaza tedbirleri ile borçlunun malvarlığının dağılmasına engel olunarak geçici hukuki koruma sağlanır. Hukuk Muhakemeleri Kanununda, tedbiri alan organ bakımından ayrım yapmaksızın muhafaza tedbirlerini geçici hukuki koruma niteliğinde kabul etmiştir. ( m.406/2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 406. madde üst başlığı “ Diğer geçici hukuki korumalar “dır. Maddede, mahkemece, gerekli hallerde, mal veya haklarla ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme yapılmasına karar verilebileceği ve ikinci fıkrasında ise İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümlerin saklı olduğuna yer verilmiştir. Mahkemenin hükmettiği muhafaza tedbirleri İcra ve İflas Kanunun çeşitli hükümlerinde düzenlenmiştir. Örneğin, iş bu davada olduğu gibi iflas davası açılması ya da İflas talebinde bulunulması ile alınacak muhafaza tedbirleridir (İİK m.159). İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmında, 389 vd maddelerinde geçici hukuki korumalar üst başlığı altında düzenlenmiştir. 389. maddede şartlarına yer verilmiş, 390/3. fıkrada ise,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”. Düzenlemesi ile ihtiyati tedbir talep eden tarafa yüklenen edimler bir nevi açıklanmıştır. HMK kapsamında ise, davacı alacaklının talep tarihi itibariyle ihtiyati tedbir şartlarının mevcut olmadığı, mahkeme heyetinin incelemediği iddia edilen bilgi ve belgelerle ilgili ise ilk derece mahkemesince olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olduğu iddiası karşısında, söz konusu hususlarda istinaf incelemesi yapılamayacağından davacının istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 159 maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 389 vd maddeleri ile ilgili yasal mevzuat çerçevesinde davacının istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/ 140 Esas sayılı derdest dosyada verilen 04.03.2021 tarihli ara kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken harç peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davanın niteliği ile istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi ve 391/3. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/07/2021