Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/101 E. 2021/277 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/101 Esas
KARAR NO: 2021/277
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2020
NUMARASI: 2017/628 Esas, 2020/778 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yönetim kurulunu oluşturan üyeler arasında anlaşmazlık bulunduğunu, şirketin borca batık olduğunu belirterek borca batık şirketin iflasına, şirkete idari kayyum atanmasına, şirket ile ilgili her türlü muhafaza tedbirlerinin alınmasını talep ve dava etmiştir.
MÜDAHİL BEYANLARI: Bir kısım müdahiller davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; şirketin borca batık olduğundan bahisle davanın kabulü ile şirketin iflasına, kararın niteliği de göz önünde bulundurularak kayyımın görevinin sonlandırılmasına, 28/11/2019 tarihinde atanan ve 02/12/2019 tarihinde görevi tebliğ alan kayyıma ödenmeyen aylık 1.500,00 TL olmak üzere 16.500,00 TL kayyımlık ücretinin HMK 325 maddesi gereği yargılama gideri sayılarak iflas masasına borç kaydına ve atanan kayyım …’a ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin borca batık olduğu sabit olup iflasına hükmedilmesinin isabetli olduğunu, ancak yerel mahkemece hüküm fıkrasında takdir edilen kayyım ücretinin, kayyımın harcadığı emek ve mesai dikkate alındığında fahiş seviyede ve haksız olduğunu, müvekkil şirketin ticari faaliyetlerinin dava öncesindeki dönemde sonlandığını, kayyımın görevi süresince şirketle ilgili olarak hiçbir yönetim işleminde bulunmadığını, şirketin idaresine, ticari faaliyetlerine ilişkin tek bir işlem dahi yapmadığını, kayyımın görevi boyunca sadece şirketin Büyükçekme’deki merkezine gittiğini, şirketin tabelası dahi olmadığını, iş yerinin de boş olduğunu tespit ettiğini, dosyaya sunulan bilançoları, vergi dairesinden gelen mali tabloları ve sicil kayıtlarını rapor halinde dosyaya sunduğunu, ve aynı raporu birkaç kez tekrarladığını, bu 2 iş için 16.500,00 TL tutarında ücrete hükmedilmesinin haksız olduğunu, kaldı ki dava kapsamında şirkete kayyım atanmasının tamamen bir tedbir işlemi olduğunu ve geçici nitelik taşıdığını, kayyımın en fazla bir alacak davasındaki bilirkişi kadar emek ve mesai harcadığını, bunun bedelinin ise, güncel tarifeye göre 2.000,00 TL civarında olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile bilirkişi ücreti tarifeleri dikkate alınarak kayyım ücretinin makul bir seviyeye indirilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Dava, İİK’nın 178. ve 179. madde hükümlerine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 376/3. ve İİK’nın 179. maddeleri uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. Borca batıklık sebebiyle şirketin doğrudan doğruya iflâsını, şirket adına yönetim kurulu talep edebilir (İİK m.179; TTK m.324,II). Şirketin iflâsının bir vekil (avukat) tarafından talep edilebilmesi için ise vekilin vekaletnamesinde iflâs talebi konusunda özel yetkinin bulunması zorunludur. Ayrıca vekaletnameyi verenlerin, vekaletnamenin tanzimi tarihinde şirketi temsil ve idare yetkisine sahip olmaları gerekir. Anonim şirket, kural olarak, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. “Kurul organ” olması noktasında, “yönetim görev ve yetkisi” kurul olarak icra edilir. Bu manada, anonim şirketin yönetimi ve temsili devredilmediği takdirde yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir (TTK, m.367/2). Bununla birlikte, TTK, yönetim kuruluna, şirketin yönetimini, bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya yönetim kurulu üyesi olması şart olmaksızın üçüncü bir kişiye ya da kişilere devretme imkanı getirmektedir (TTK, m.367/f.1). Yönetimin devri, “kısmen” veya “tamamen” olabilir. Bir başka deyişle, yönetim kurulu, şirketin yönetimini tümüyle devredebileceği gibi, bir kısmını da devredebilir. Yönetimin bu anlamda devri, organsal işlevin devridir. Devir, kural olarak temsil yetkisinin devrini içermez. Bunun için temsil yetkisinin 370. maddeye göre ayrıca veya aynı işlemde açıkça belirtilmek suretiyle devri gerekir. Şirket yönetiminin devri için, evvela şirket esas sözleşmesinde “yönetimin kısmen veya tamamen devredilebileceğine” dair bir hükmün bulunması, bulunmuyor ise de bu yönde bir hüküm tesis edilmesi gerekir. (TTK, m.367/f.1). TTK m. 375 yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkilerini düzenlemiştir. TTK nun375/son fıkrası, “ Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması” şeklindedir. Borca batıklık durumunda şirketin yapması gerekenlere TTK m.376/3’te yer verilmiştir. Yönetim kurulu borca batıklık şüphesi var bir ara bilanço çıkarır ve denetçiye verir. Denetçi bu bilançoyu inceler ve önerilerini rapor halinde yönetim kuruluna sunar. Yapılan incelemeler sonucunda şirket aktifleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamıyorsa yönetim kurulunun bunu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirmesi gerekir. Bu bildirimin yapılması da yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında düzenlenmektedir. 6102 sayılı TTK’nın “Görev dağılımı” başlıklı 366. maddesinde “Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir. Yönetim kurulu, işlerin gidişini izlemek, kendisine sunulacak konularda rapor hazırlamak, kararlarını uygulatmak veya iç denetim amacıyla içlerinde yönetim kurulu üyelerinin de bulunabileceği komiteler ve komisyonlar kurabilir.” aynı Yasa’nın “Yönetimin devri” başlıklı 367. maddesinde ise, “Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.” , 370. maddesinde ”Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.”, 390/1 madde ve fıkrasında da ”Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.”, 391. maddesinde de ”Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle; Eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararlar batıldır.” hükümleri düzenlenmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/5382 E. 2017/3443 K. Sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta, davacı şirketin yönetimi, Yönetim kurulu başkanı …, yardımcıları … ve …’den oluşmaktadır. Yargılama sırasında mahkemece yönetim kurulu kararının ibrazı konusunda davacı vekiline süre verilmiş, davacı vekili tarafından 04.07.2017 tarih, 2017/2 Karar sayılı Yönetim kurulu kararı ibraz edilmiştir. İbraz edilen yönetim kurulu kararında Yönetim kurulu başkanı …’ın imzası bulunmadığı gibi bu toplantıdan haberdar edildiğine dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 390/4. maddesi gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/13709 E. 2018/6884 K. Sayılı ilamı) Bu durum kamu düzeni ile doğrudan ilgilidir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece öncelikle şirket yönetim kurulu görevlerinin davacıya devredilip devredilmediği, devredilmemişse Yönetim Kurulunun TTK’nın 416. maddesi uyarınca usulüne uygun toplanıp toplanmadığı, toplanmamışsa borca batıklık kararının şirket yönetim kurulu başkanı …’ın önerisine sunulup sunulmadığının araştırılması ve şirketin devredilmez yetkileri arasında sayılan borca batıklık bildiriminin TTK’nın 390/4 ve 392/7. maddeleri gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olup olmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken iflas kararı verilmesi doğru olmamıştır. Bu sebeple diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/628 Esas, 2020/778 Karar ve 05/11/2020 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 50,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkatealınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/02/2021