Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/968 E. 2020/1015 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/968 Esas
KARAR NO: 2020/1015
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/141 Esas
KARAR NO: 2020/144
KARAR TARİHİ: 17/02/2020
DAVA: ZAYİ BELGESİ VERİLMESİ
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile, kooperatif merkezinde 13.02.2020 tarihinde geçmiş yıl karar defterleri tasnifi için çalışma yapılırken yapılan tüm aramalara rağmen 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait yönetim kurulu karar ve ortaklık pay defterleri bulunamadığını belirterek müvekkili kooperatife ait 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015,2016 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait Yönetim Kurulu karar ve ortaklık pay defterleri zayi olduğundan zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, TTK’nın 82/7 maddesine göre zayi belgesi verilebilmesi için bu maddede belirtilenler gibi olağanüstü hallerden birinin olması gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/10/1984 tarih, 1982/11-852 Esas, 1984/788 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere tacirin saklamakla mükellef olduğu ticari defter ve belgelerini özenle muhafaza etmesinin zorunlu olduğu, yine Yargıtay 11.HD’nin 06/02/2014 tarih, 2013/17799 Esas, 2014/2045 Karar sayılı ilamı ve benzer içtihatlarında belirtildiği gibi davacı tarafın ve/veya muhasebecisinin gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek söz konusu defterlerin kaybına neden olduğu bu şekilde kendi kusuru ile defterlerin kaybına neden olan davacının zayi belgesini talep edemeyeceği, bu nedenle davacı kooperatifin kaybolan defterleri itibariyle kanunda sayılan sebeplerin bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Mahkemece, ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin yapılmadığını, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken bunların hiç birisi yapılmayarak davanın esası hakkında karar verilmesi usul hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkil kooperatif hakkında mali ve vergisel her hangi bir soruşturma ve inceleme olmadığını, dolayısıyla, müvekkil kooperatif tarafından açılmış olan bu davanın mali ve vergisel bir denetimden kurtulmak için açılmadığını, sözü edilen defterler, kooperatifin iç ilişkisini düzenleyen maliye ve vergiyi ilgilendirmeyen defterler olduğunu bu nedenle dava konusu defterlerin bulunamaması sebebiyle açılan huzurdaki davada, TTK’nın 82.maddesindeki sebeplerin var olup olmadığı hususunda katı bir değerlendirmede bulunmak veya yasada sözü edilen hususlardan birinin varlığını mutlak şart olarak kabul etmek hakkaniyete uygun olmadığı gibi yasanın çıkarılma amacına da uygun olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, TTK 82/7. maddesi gereğince hasımsız açılan zayi belgesi istemine ilişkindir. Davacı Kooperatif, 13.02.2020 tarihinde geçmiş yıl karar defterleri tasnifi için çalışma yapılırken yapılan tüm aramalara rağmen 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait yönetim kurulu karar ve ortaklık pay defterleri bulunamadığını belirterek bu nedenle karar defteri hakkında zayi belgesi verilmesini talep etmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 82/7. maddesinde; “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. 1163 sayılı Kooperatif Kanunun 98. maddesinde ise ” bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda TTK’da A.Ş.lere ait hükümlerin uygulanacağı ” ifade edilmiştir. Yönetim kurulu karar defteri TTK 82. maddesi bağlamında tutulması ve tasdik edilmesi zorunlu defterlerdendir. Belirli sürelerde saklanması da kanuni zorunluluktur. TTK 82/7. maddesi uyarınca bu defter ve belgelerin yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi doğal afetlerle veya hırsızlık gibi eylemlerle ziyaa uğraması halinde zayi belgesi verileceği düzenlemiştir. TTK’nın 82/7. maddesinde, zayi belgesi verilmesini gerektirecek zayi olma durumları sınırlı olarak sayılmamış ise de tacirin zayi belgesi isteyebilmesi için, defterlerin zayi olmasında kusur ve sorumluluğunun bulunmaması, tedbirli bir tacir gibi davranmasına rağmen zayi olayına engel olamamış durumda olması gerekir. Ayrıca, ziya durumunun tacirin iradesi dışında meydana gelmesi zorunludur. Somut olayda, davacı taraf defterlerin ne zaman ne şekilde kaybolduğunu kanıtlayamamıştır. Yukarıda açıklandığı üzere kaybolan defterler için zayi belgesi verilebilmesi için defterlerin, ne zaman, nerede ve nasıl kaybolduğunun da açıklanması ve ispat edilmesi gerekir. Defterler, yangın, sel baskını ve deprem gibi doğal afeterle veya hırsızlık sebebiyle kaybolmadığı gibi hangi sebeple kaybolduğu da tespit edilememiştir. Bu nedenle davacı taraf, basiretli bir tacir gibi davranmamıştır. Zira, zayi olduğu iddia edilen defterler 2005 ila 2019 yıllarına ait olup, o tarihten beri yokluğunun farkedilmemesi ve 15 yıl sonra 2020 yılında dava açılması da, davacı tarafın basiretli davranmadığının kanıtıdır. Sonuç olarak ilk derece mahkemesince verilen kararda esas ve usul yönünden hukuka herhangi bir aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 /1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.10/06/2020