Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/955 E. 2020/1858 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/955 Esas
KARAR NO : 2020/1858
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2020
NUMARASI : 2019/331 Esas, 2020/19 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı tarafından İstanbul İş Mahkemesine verilen dilekçe özetle, müvekkili ile davalı arasında 24/02/2004 tarihinde satış temsilciliği sözleşmesinin yapıldığını ve her yıl tekrarlanması gereken sözleşmenin yazılı olarak yenilenmediğini, sözlü olarak ve yasal olarak aynı şartlarda yenilendiğini, söz konusu sözleşmede müvekkilinin satış temsilciliği ve daha sonraki ünvan ile menejerliğine son verilmesi ile ilgili bir hüküm de bulunmadığını, müvekkilinin çabaları ile müvekkilinin oluşturduğu grup ve bu grubun gerçekleştirdiği iş hacminin şirket kayıtları incelendiğinde çok ciddi bir yekün tuttuğunu ve şirket ölçüsünde oldukça büyük bir grup oluşturduğunu, davalı şirketin 25/05/2010 tarihli tek taraflı fesih ihtarı ile müvekkilinin sözleşmesini haksız, yersiz ve kanunsuz bir şekilde fesh ettiğini, müvekkilinin görevi sırasında menejerlik kademesinden dolayı alacağı primleri de düşünerek ileriki aylarda ödenecek şekilde taksitli mal çektiğini, firmanın haksız olarak menejerliğini fesh etmesinden dolayı taksitler konusunda mağdur olduğunu ve 2010 yılı sonuna kadar büyük sıkıntılar ile taksit ödemek durumunda kaldığını, müvekkilinin söz konusu şirkette menejerlik görevi sırasında aylık ortalama kazancının 3.000,00 TL’yi geçtiğini, davalı şirketin müvekkilinin sözleşmesini yasalara aykırı biçimde usulsüz, haksız ve çifte standartlı bir uygulama ile fesh etmesi sebebiyle müvekkilinin uğradığı 20.000,00 TL maddi zararın ve kazanç kaybının (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere) ve 10.000,00 TL manevi zararının sözleşmesinin fesih tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İstanbul 13. İş Mahkemesi 19/06/2012 tarih ve 2011/164 E. 2012/304 K. sayılı kararı ile davaya bakmaya Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine göndermiştir. Davanın gönderildiği İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi 16/04/2013 tarih ve 2013/96 E. 2013/92 K. sayılı kararı ile davaya bakmaya yetkili olmadıkları gerekçesi ile dosyayı Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, dosya Bakırköy 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/389 E. sırasına kaydedilmiş, 17/10/2014 tarihli celseden itibaren yargılamaya Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam edilmiş, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/745 E, 2017/869 K. sayılı kararı ile görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı vermiş, Dairemiz 2018/3174 E. 2019/703 K. sayılı kararı ile Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı kaldırılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 24/02/2004 tarihinde Satış Temsilcisi olarak … Doğrudan Satış Sistemine katıldığını, yeni Satış Temsilcileri ile grup oluşturduğunu, oluşturduğu grubu yöneterek Menajer olduğunu, davacının sözleşmeleri kendi hesabına ve/veya davalı … hesabına ve kendi prim karşılığı devamlı surette yürüttüğünü, davacının müvekkili şirketin satış memuru ve müstahdemi, aylık ücretli, sigortalı personeli olmadığını, Grup Kurma ve Menajerlik başarısına ve başarının devamına bağlı olduğunu, Büro Giderlerine katılmanın ticari-idari bir karar olduğunu, davacının açtığı ve işlettiği büronun bir dönem kira, elektrik, su, telefon, çay, kahve gibi tüm masraflarını müvekkili şirketin karıladığını, daha sonra … aldığı bir ticari-idari karar ile büro gideri adı altında Menajerin yaptığı aylık ciroya orantılı olarak ödeme yoluna gidildiğini, büroda yapılan masrafların … için yapılmış zorunlu masraftan olmadığını, davacı ve eşinin büro gideri uygulamasına itiraz ettiğini, müvekkilin şirketin kabul etmediğini, bunun üzerine davacının çalışmayı bıraktığını, büroyu kapattığını, akabinde rakip su arıtma şirketi … ile anlaştığını ve mevcut ekibini oraya ayartmaya başladığını, …, uyarı mektubu gönderdiğini, davacının Satış Temsilciliği Sözleşmesine aykırı rakip firmalar içinde satış temsilciliğini yürüttüğünü, davacının davet edildiği seminerlere katılmadığını, … Satış Temsilciliği Sözleşmesine riayet etmeyen davacının Sözleşmesinin 25 Mayıs 2010 tarihli iadeli taahhütlü fesih ihbarı ile 01 Haziran 2010 tarihinden geçerli olarak sona erdirildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesi iddia, savunma, bilirkişi raporu, tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına nazaran feshin haklı olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin müvekkilinin bir kısım eğitim toplantı ve seminerlerine katılmayarak sözleşmedeki ilgili maddeyi ihlal ettiği ve bürosunu kapattığı gerekçesi ile davanın reddine karar verdiğini, kararın hatalı olduğunu, davalı firmanın uluslar arası bağlantısı olan, Türkiyenin her şehrinde hatta ilçesinde faaliyet gösteren ve tüm iş ve işlemlerini kayıt altına alan bir firma olduğunu, ancak yargılamanın hiçbir aşamasında eğitim toplantı ve seminerlerinin kayıtlarını, toplantıların gerçekleştirildiği otel kayıtlarını, bu toplantılara kimlerin katıldığına ilişkin resmi listelerini ve otel kayıt listelerini sunmadığını, mahkemenin halen davalının yanında çalışan tanıkların beyanına itibar ettiğini, ilgili kayıtların ibrazı konusunda davalıya süre verildiğini, davalının kayıtları ibraz edemediğini, bilirkişi raporunun lehlerine olduğunu, müvekkilinin, davalı şirkette aktif olarak çalıştığı dönemde yapılan ve kendisinin davet edildiği Kayseri ili dışında yapılan 15 seminer-toplantıdan 14 üne katıldığını, 16-17/10/2009 tarihinde Antalya da yapılan seminere sağlık sorunları sebebiyle katılamadığını, mazeretin davalı şirkete sözlü ve irtibat telefonu ile iletildiğini, 7 ve 10 Kasım 2009 da yapılan ve müvekkilinin katılmadığı iddia edilen toplantılara müvekkilinin kesinlikle sözlü veya yazılı olarak davet edilmediğini, davet edildiği hususunda ispatın davalıya düştüğünü, müvekkilinin toplantı ve seminerlere katıldığı gibi davalı şirketin Nisan-2010 bülteninde açıkça görüleceği gibi Şubat Ayı (2010 yılı) Gurup Satışta Türkiye Çapında ve Top On Listesine 8. sıradan girdiğini, davalı şirketin çok daha az seminer-toplantıya katılan bir kısım temsilcilerin sözleşmelerini devam ettirdiğini, taraflar arasındaki sözleşmede ve davalı ile çalışan benzer konumdaki diğer tüm çalışanların büro açma ve çalışma yükümlülüğünün bulunmadığını, büro masraflarının davalı şirketçe karşılanma şartı ile müvekkilinin büro açtığını, son dönemlerde davalı tarafın üstlendiği ve söz verdiği masrafları karşılamaması üzerine müvekkilinin büroyu kapattığını, feshin haksız olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava; satış temsilciliği sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.Taraflar arasında 24/02/2004 tarihli (01 Bölge kodu, 458 S.T. Kodu ile) Satış Temsilciliği sözleşmesinin akdedildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık, feshin haklı olup olmadığı, davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı bir alacağının bulunup bulunmadığı, manevi tazminat taktirinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmıştır.Mahkemece taraf delilleri toplanmış, tanıklar dinlenmiş, uyuşmazlık konusunda bilirkişi raporu alınmıştır.02/11/205 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinun, TBK’nun m. 448 hükümlerinde düzenlenen pazarlamacılık sözleşmesi olarak nitelendirilebileceği, davalı tarafından gerçekleştirilen feshe dayanak olarak gösterilen 25/05/2010 tarihli fesih beyanında ve 12/11/2009 tarihli uyarı mektubunda yer verilen vakıalar taraflar arasındaki sözleşmede davacının “şirketin haftalık eğitim seminerlerine katılacağını” taahhüt ettiği gözönünde tutulduğunda, davacı açısından sözleşmeye aykırılık teşkil eden vakıa niteliğinde bulunduğu, bu sebeple davalının fesihte haklı olduğu, mahkemenin takdirinin davalı tarafından gerçekleştirilen feshin haklı sebeple fesih niteliği taşımadığı yönünde olması halinde, taraflar arasındaki sözleşmede fesih süresinin sözleşmenin bitim tarihinden önce bir ay olarak belirlendiği hususunun dikkate alınması gerektiği, birinci sözleşmenin 24/02/2010 tarihinden itibaren bir yıl uzayarak 24/02/2011 tarihinde sona ereceği, fesih beyanının bu tarih itibariyle hüküm doğuracağı, davacının 25/5/2010 tarihinden sözleşmenin sona erdiği tarih olan 24/2/2011 tarihine kadar doğmuş komisyon bedellerini ve bu sürede elde edebileceği komisyon bedellerini talep edebileceği, davacının 9 aylık elde edebileceği komisyon gelirinin 45.527,49 TL olduğu belirtilmiştir. Bilirkişiler ek raporlarında; taraflar atasındaki ilişki pazarlamacı sözleşmesi olarak nitelendirildiğinden ancak sözleşme sonuna kadar geçen süre için hesaplama yapılarak takdire sunulduğunu, davacının iddia ettiği gibi en az üç yıllık sürenin kazancı kadar bir kaybının bulunduğu görüşünün kabul edilmesi halinde davacının gelir kaybının 182.109,96 TL olduğunu bildirmişlerdir.Taraflar arasında akdedilen 24/02/2004 tarihli sözleşmede; “ST” (satış temsilcisi) şirketin sigortalı personeli olmayıp bu işi serbest meslek erbabı olarak kendi adına prim karşılığı yanar “ST” vergi yasalarınca belirtilmiş yıllık kazançları üzerinden aldığı primler için fatura düzenlemek zorundadır. Yasal limitlerin altında kalan ve fatura düzenlemeyen “ST” leri hakettiği primlerinden stopaj; vergisi kesintisi yapılarak, ilgili vergi dairesine yatırıldığı, “ST” leri tanıtımlarda kullanılmak üzere, firmanın belirlediği numune takım setini satın aldığı ve tanıtımlarda bu seti kullandığı, “ST” satış işlemi anında şirketin baskılı ve yazılı evraklarını kullanacağı, Şirketin evraklarını 3. kişilere veremeyeceği, “ST” teslimatı gerçekleşmemiş siparişlerine mahsuben avans talep edemeyeceği, “ST” şirketin haftalık eğitim seminerlerine katılacak ve kendisini bu hususta geliştireceği, “ST” şirketten aldığı evraklar üzerinde hiçbir şekilde tahrifat yapıp değiştiremeyeceği, “ST” şirketin ürünlerini gazete, el ilanı ve benzeri reklam araçları ile tanıtamayacağı, “ST” görevini icra ederken ticari örf adet, haksız rekabet kuralları ve 4077 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanufe hükümlerine uyacağını işbu sözleşme iletaahhüt etmiş olduğu, “ST” aldığı siparişlerle ilgili sözleşmeleri en geç 3 gun içerisinde şirket merkezine teslim etmek veya ulaştırmak zorunda olduğu, sözleşmenin suresi bir yıl olduğu, Taraflarca yazılı olarak fesih edilmediği sürece şirketin ilave edeceği yeni kuralları da kapsamak şartı ile aynen devam edeceği, Her halükarda yazılı bildirim suresi sözleşme bitim tarihinden bir ay öncesi olduğu, Anlaşmazlık halinde şirketin kayıt ve defteri esas alınıp Bakırköy/İstanbul Mahkeme ve icra daireleri yetkili olduğu” belirtilmiştir.Fesihten önce davalı tarafça davacıya uyarı yazısı gönderildiği ve sonrasında sözleşmenin feshedildiği konuları çekişmesizdir. Davacı birinci seminer hariç tüm seminerlere katıldığını, sözleşme ilişkisini ifa için büro zorunluluğunun bulunmadığını, iştirak edilemeyen seminer için sağlık mazeretinin davalıya yazılı ve sözlü olarak iletildiğini iddia etmiştir.Tanık … 06/11/2014 tarihli beyanında;”Davacı …’in bir alt konumunda görev yapardım. Davacı …, davalı şirketin var olan gerek seminer gerekse alt yapıda uygulamaya koyduğu katılım programlarına katılırdı, ancak işi bırakmadan 1 yıl öncesinde hiçbir seminer ve programa katılmadı. Bu nedenle birçok kez ihtar aldı” Tanık …06/11/2014 tarihli beyanında;”Şirket Yönetim Kurulu başkanı … ve Genel Müdür …, davacının tek taraflı edimlerini yerine getirilmediği gerekçesiyle feshedildiğini sözlü olarak söyledikten sonra kendisine yazılı olarak bu feshe ilişkin belge gönderildiğini biliyorum” Tanık … 06/11/2014 tarihli beyanında; “Davacı … davalı şirketin var olan gerek seminer, gerekse alt yapıda uygulamaya koyduğu katılım programlarının hepsine dahil olmasa da bazılarına katılırdı” Tanık …06/11/2014 tarihli beyanında; “Davacı aktif olarak Kayseri sorumlusu olarak menajerlik yapar. Hatta üst menajer olarak bilinir. Davacı …’in davalı şirketin var olan gerek seminer gerekse alt yapıda uygulamaya koyduğu katılım programlarına katıldığını görmedim… Davacının kendisi Antalya ve İstanbul’da gerçekleşen seminerlere katılmamıştır. Çünkü bu seminerlere ben katıldım. Davacının davalı şirket ile yürüttüğü iş dışında başka bir iş ile meşgul olduğunu biliyordum”Tanık … 06/11/2014 tarihli beyanında; “Davacı …’in davalı şirketin var olan gerek seminer gerekse alt yapıda uygulamaya koyduğu katılım programlarına katılmadığını biliyorum” Tanık …06/11/2014 tarihli beyanında; “Davacı … davalı şirketin var olan gerek seminer gerekse alt yapıda uygulamaya koyduğu katılım programlarına katılmadığını biliyorum. Hatta ben öğretmen olduğum için benim grup toplantılarımı yapabilmem için büronun açılması gerekirdi, ancak kendisi büroyu açmaz, başka yerde toplanın derdi” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmıştır.Tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına nazaran; davacının sözleşme gereğince seminerlerine katılma yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği, davalı şirketin büro masrafı konusunda yöntem değişikliğine gitmesi nedeni ile bürosunu kapadığı, seminerlere katılmama sonrasında büronun kapatılması yönündeki davranışın haklı fesih nedeni olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/331 Esas, 2020/19 Karar ve 15/01/2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/10/2020