Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/952 E. 2023/1265 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/952 Esas
KARAR NO: 2023/1265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2019
NUMARASI: 2017/967 Esas, 2019/1160 Karar
DAVA: ALACAK
KARAR TARİHİ: 23/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında 15/01/2010 tarihli İş Verme ve İş Takip Protokolü akdedildiğini, 02/02/2010 tarihinden bugüne kadar irtibat bürosu olarak müvekkilinin yaklaşık 106 dosya kendilerine teslim ettiğini, davalı şirket tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığını ancak ödenmesi gereken alacakların müvekkiline daha sonra hiç ödenmediğini, davalı tarafından 6 sene içerisinde toplam 23.500,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkili tarafından yapılan işler konusunda bir anlaşmazlık olmadığını, hak ettikleri primin 2.001.162,00 TL üzerinden 144.083,00 TL olduğunu, 23.500,00 TL ödendiğinden davalının 120.583,00 TL daha ödeme yapması gerektiğini, protokolün 5. maddesine göre, verilen her iş için hak ediş sonuçlandığında her ayın 15’inde müvekkili şirkete %10 prim ödenmesi gerektiğini, ancak çeşitli bahaneler ileri sürülerek ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL+KDV alacağının, doğduğu tarihten itibaren en yüksek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 30/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; 20.000,00 TL olarak açtıkları davayı, 77.734,47 TL daha ıslah ederek 99.734,47 TL’ye yükselttiklerini bildirerek buna dair harcı yatırdığı anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin, davacı tarafından getirilen, işin resmiyeti olsun denilip imzalanılan, aradaki şahsi dostluk ilişkisine güvenilerek yazılı gibi gözükse dahi şartlarının sözlü olarak kararlaştırıldığı bir akit olduğunu, davacı firmanın, söz konusu protokol gereği iş takibi yapma görevinin yanında şantiye şefi olarak görev yaptığını, söz konusu görevlerini ifa ederken tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, müvekkilinin bu nedenle zararlarının doğduğunu, bir an için davacının söz konusu bedelleri almaya hak kazandığı düşünülse dahi protokolün 5. maddesinde belirtildiği üzere, prim bedellerine, davacının işi yapmasıyla değil söz konusu hakediş bedellerinin tam ve eksiksiz olarak alınmasıyla hak kazanıldığını, davacı tarafın söz konusu bedelleri kazanmadığı halde bir an için aksi düşünülse dahi işi eksik yapmasından dolayı talep edilen bedelin fahiş olduğunu, davacının eksik ve hatalı işleri neticesinde müvekkili firmanın çeşitli cezalar aldığın ve bunun üzerine davacı firmanın işleyişine son verdiğini, ödenmesi gereken tüm hakedişlerin ödendiğini, kabul manasına gelmemekle birlikte bir an için davacının ücrete hak kazanıldığı düşünülse dahi söz konusu ücretten indirim taleplerinin olduğunu, protokol doğrultusunda belirlenen %10 primin (reel piyasada %3-5), söz konusu piyasa koşulları düşünüldüğünde fahiş olduğunu ve bunun neredeyse bir gabin oluşturduğunu, şöyle ki, yapılan faaliyetler ile ücret arasında oluşan uçurumun, gabinin varlığına kanıt oluşturduğunu, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde TBK’nun 525. maddesi uyarınca dava konusu ücretlerin, prim oranlarının yeniden belirlenmesini talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının, taraflar arasındaki İş Verme ve İş Takip protokolü gereğince davalıya sunduğu dava konusu yapı denetim hizmetleri nedeniyle davalıdan 99.734,47 TL alacaklı olduğu ve davalının 09/10/2015 tarihinde temerrüte düştüğünden bahisle davanın kabulüne, davacının, davalıya sunduğu yapı denetim hizmetlerinden kaynaklanan 99.734,47 TL alacağın, temerrüt tarihi olan 09/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirkete ait olmayan sözleşmelerin esas alınarak hatalı karar verildiğini, davacı tarafın, …Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti.’ye ait olan ve müvekkilinin taraf olmadığı sözleşmeleri müvekkili şirkete verdiği işler olarak göstererek hileli şekilde hareket edip Mahkemeyi yanılttığını, bu hususa yönelik savunmaları incelenmeden karar verildiğini, müvekkili şirket ve … isimli şirketin 2011 yılından itibaren aynı anda faaliyette olup farklı tüzel kişilikler olduğunu, birbirinin devamı olduğu şeklideki iddiaların ciddiyetten uzak olduğunu, Mahkemenin, bu konuda ticaret sicil kayıtlarını, sair evrakları toplamadan ve tüm delilleri incelemeden karar verdiğini, ayrıca davacının da, …şirketinin sözleşmeye taraf olmadığını düşündüğü için davalı olarak göstermediğini, davacının, sözleşme maddelerine dayanarak alacak talep ederken bu kapsamda olduğu ileri sürülen sözleşme ve işleri kendisinin verdiğini ancak sözleşmenin 7. maddesine göre, imzalı teslim evraklarıyla ispatlayabileceğini, imza karşılığı teslim belgesi olmayan hiçbir işin sözleşme kapsamında değerlendirilmesi ve alacağa konu yapılmasının mümkün olmadığını, sözleşme gereği talep edilebilecek olan primin, davacının imza karşılığı müvekkiline teslim ettiği işlerin hakedişlerinin sonuçlandığı seviyelere göre tespit edileceğini, oysa bilirkişinin, yetersiz ve dava konusunda bilgisi olmadığı için tüm işleri % 100 seviyede yapılmış gibi değerlendirdiğini, davacı inşaat şirketinin, yapı denetim şirketiyle iş takipçiliği (simsarlık sözleşmesi) yapmasının emredici hukuk kurallarına ve 4708 sayılı Yapı Denetim Kanununa aykırı olduğundan kanun önünde geçerliliğinin olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, hizmet verildiğinden bahisle sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/68 Esas 2017/312 Karar sayılı kararı ile, Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya gönderilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 15/10/2019 tarihli raporda; davacının, davalıya verdiği yapı denetim hizmet bedelleri yönünden yapılan teknik inceleme neticesinde davacıya verilecek prim miktarının 141.186,68 TL olduğu, davacının prim olarak aldığı paranın 23.500,00 TL olduğu, buna göre davacıya ödenecek tutarın KDV dahil 117.686,68 TL olduğu, davacı tarafından, sözleşme bedeli tahsil edilmediğinden bahisle ticari defterlerinde davalıya ait bir kayıt olmadığı beyan edilerek ticari defterlerinin ibraz edilmediği, yapı denetim hizmet sözleşmeleri KDV’siz hesaplama olup Mal Müdürlüğüne ödemeye gidildiğinde KDV tahsil edildiğini, davacının, davalıya verdiği yapı denetim hizmetlerinden kaynaklı bakiye alacağının 117.686,68 TL (KDV dahil) hesaplandığı, davacı, bu tahsilatları Mal Müdürlüğü aracılığı ile yapmayacağından %18 KDV’nin mahsubu neticesinde davacının, davalıdan 99.734,47 TL alacaklı olduğu, davacının, davalıyı noter ihtarnamesi ile temerrüde düşürdüğü 09.10.2015 tarihinin temerrüt tarihi olarak alınmasının uygun olacağı, bu tarihten itibaren değişen oranlarda ticari temerrüt faizi talep edilebileceği bildirilmiştir. Mahkemece tesis edilen istinaf başvurusuna konu kararın esas bakımından incelenmesine geçmeden önce bazı hususların üzerinde durmak gerekmiştir. Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde ayrıntılı bir şekilde hükmün kapsamı düzenlenmiş, hükmün hangi hususları kapsayacağı maddeler halinde ve açıkça belirtilmiştir. HMK.nun 297/1- c bendinde “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin hükümde gösterilmesi” gerektiğine yer verilmiştir. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak (m.33), hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hakim hükmün gerekçesini hazırlarken yargı kararlarından (içtihatlardan) ve bilimsel görüşlerden yararlanır (TMK m.1). Gerekçe çok önemli olduğundan, Anayasa’ya “bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı” hakkında açık hüküm konulmuştur (Anayasa m.141/3) (Prof.Dr.Baki Kuru, Prof.Dr.Ramazan Arslan, Prof. Dr.Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku 22. Baskı,sayfa 472). Somut olayda, Mahkemece, toplanan delillere göre davacının, bilirkişi raporunda belirtilen miktar esas alınarak davalıdan alacaklı olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, tesis edilen kararın, herhangi bir gerekçe ve hukuki değerlendirme ihtiva ettiğinden söz edilemez. Mahkemenin gerekçeli kararında davanın neden kabul edildiğine dair herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmamıştır. Mahkeme kararında, rapora hangi nedenle itibar edildiği hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği gibi iddia ve savunmanın değerlendirilmesi yönünden hangi tarafın haklı, hangisinin haksız olduğu hususunda da herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, ayrıca kararda davanın kabulüne dair kanaate nasıl ve hangi delile dayanılarak varıldığı da tartışılmamıştır. Oysa kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Sonuç olarak Mahkemece, davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamıştır. Bu nedenle Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine gerekçesiz şekilde oluşturduğu karar usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- a-6. bendi de göz önünde bulundurarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/967 Esas, 2019/1160 Karar ve 29/11/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.703,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.433,35 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/11/2023