Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/936 E. 2020/1685 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/936 Esas
KARAR NO: 2020/1685
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/09/2019
NUMARASI: 2018/1274 Esas, 2019/861 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin bebek araç- gereçleri imalı ve satışı alanında faaliyet gösterdiğini, şirket sermayesinin 7.000.000,00-TL olup bu sermayenin tamamının ödendiğini, diğer davacıların şirketin ortakları ve şirket borçlarına kefil olduklarını, kurlarda ve faizlerdeki artışlar, şirketin alacaklarını tahsil edememesi veya geç tahsil etmesi gibi nedenlerle müvekkili şirketin ödeme güçlüğüne düştüğünü, konkordato taleplerinin vade konkordatosu olup, borçların tamamının ödeneceğini, borç tasfiye projelerinin; sermaye artışı, satış ve karlılığın artırılması, tasarruf tedbirleri, borçların yeniden uzun vadeye yayılması, alacakların tahsil sürecinin kısaltılması ve yeterli reklam faaliyeti ile satışların artırılmasına dayandığını belirterek konkordatonun tasdiki ile müvekkilleri lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, şirketin rayiç ve kaydi değerlere göre borca batık durumda olmadığı, bununla birlikte davacı şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşması imkanının bulunmadığı, komiser heyetinin talimatlarına uyulmadığı, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar sergilediği, mal varlığının korunması için iflasın açılması gerektiği gerekçesiyle davacı şirket yönünden şirketin iflasına, davacı gerçek kişilerin konkordato talebinin reddine ve kesin mühletin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; komiser heyetinin 25/01/2019, 05/03/2019, 18/04/2019 ve 06/05/2019 tarihli raporunda şirketin faaliyetlerine devam ettiği ve iyileşme sürecine girdiğinin belirtildiğini, sonraki raporlarında ise şirketin başka firmalar üzerinden içinin boşaltıldığının belirtildiğini, ancak şirkete dışarıdan müdür atandığını ve belirtilen usulsüzlüklerin anılan müdür tarafından gerçekleştirildiğini, şirkete ait hammade, kalıp ve bazı makinelerin bu şahıs tarafından gasp edildiğini, şirket ortakları müvekkillerinin de işyerlerine girmesine izin verilmediğini, bu hususta komisere müracaat edildiği halde gerekli işlem yapılmadığını, komiser tarafından önlem alınsaydı, şirketin faaliyetine devam edeceğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.Bir kısım müdahiller, istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Mahkemece davacı gerçek kişiler hakkında kesin mühletin kaldırılarak, konkordato taleplerinin reddine, davacı şirketin ise iflasına karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur. Konkordato talepleri ile ilgili 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezi ile davacı gerçek kişilerin yerleşim yeri asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, mahkemece İİK’nın 286 maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacılar lehine 19/12/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ve geçici komiser atandığı, bilahare geçici mühletin 2 ay daha uzatıldığı, 08/05/2019 tarihli duruşmada davacıların kesin mühlet talebinin kabulüne karar verilerek 08/05/2019 tarihinden geçerli olmak üzere davacı borçlulara 1 yıllık kesin mühlet verildiği, 03/09/2019 tarihli duruşmada ise davacı şirketin iflasına karar verildiği görülmektedir.Komiser heyetinin 08/08/2019 tarihli raporunda; 23 Mayıs 2019 ve 20 Haziran 2019 tarihlerinde şirket merkezinde yapılan toplantılarda heyetçe takibe alınan, şirket müşterileri arasında yer alıp yüksek meblağda mal verilen … AŞ ve … şirketlerinin paravan şirket görünümünde olduğu belirtilerek adı geçen şirketlerle ilgili işlemler hususunda şirket yetkililerinden bilgi istenildiği,”… AŞ.nin … AŞ.nin müşterisi olduğu, şirketin internet satışlarını yaptığı, ayrıca başkaca satışlar da yaptığı, bu satışlar karşılığında … AŞ’ye ileri tarihli çekler verdiği, söz konusu çeklerin bir kısmının müşteri çekleri bir kısmının ise adı geçen şirketlerce keşide edilen çekler olduğu, mal satışı karşılığı alman bu çeklerin ham madde altınında kullanıldığı, aynı şekilde …’nin de şirketin müşterisi olduğu ve toptan satış yapan bir şirket olduğu, … şirketi ile … arasında mal alını satımı dışında başkaca herhangi bir organik bağın bulunmadığı, söz konusu şirketlerin paravan şirketler olmadıkları” şirket yetkililerince belirtildiği; 23.07.2019 tarihli toplantıda talep edilen bilgi ve belgelerin heyete uzun süre teslim edilmediği gibi teslim edilen belgelerde önemli eksiklerin bulunduğu, eksiklerin tamamlanması amacıyla şirket yetkililerine defalarca ulaşılmaya çalışılmış ise de irtibat kurmakta zorluklar yaşanmaya başlandığı, mail ile istenen bilgi ve belgelerin heyete geç ve eksik olarak iletildiği, 06/08/2019 tarihinde toplantı yapılacağının şirkete ve yetkililerine bildirildiği halde şirket yetkililerinin toplantıda hazır bulunmadıkları, ürün satışlarından gelen tüm çeklerin kasada kilitli olduğu, kasa anahtarının şirket ortağı …’de olduğu, haberdar olduğu halde toplantıya katılmadığı, kasa anahtarını bırakmadığı için çeklerin heyet denetimine hazır edilemediği, kasada bulunması gereken çeklerin bir kısmının Komiser Heyetinin bilgisi ve onayı dışında kullanılmış olduğunun anlaşıldığı, şirket personel maaşları ile işten çıkartılan personelin de tazminat ve hakkedişlerinin ödenmediği, şirketin faaliyet göstermekte olduğu gayrimenkul kira bedellerinin ödenmediği, icrai işlem yapıldığı ve bunun komiser heyetinden saklandığı, paravan şirket oldukları düşünülen ve konkordato mühlet içerisinde yaklaşık 3.5 milyon TL cironun yöneldiği en büyük iki müşteri olan … ve …’nin hesap çekleri talep edildiği halde çeklerin komiser heyetine sunulmadığı, toplantı tarihi itibariyle cironun tespiti için 600 hesapların muavini ve karşılığında yapılan tahsilatların tespiti için alınan çekler hesabının vc bankaların muavini talep edildiği, hesaplar muavininde 15.937.000 TL satış olduğu, buna karşılık yapılan tahsilatlara ilişkin alınan Çekler hesabının 28.05.2019’a kadar işlendiği ve 7.875.000,00 TL tutarında portföyde çek bulunduğu, ancak talep edilmesine rağmen fiziken varlıklarının saptanamadığı, muhasebe kayıtlarının zamanında işlenmediği ve doğruluğunun teyit edilemediği, konkordatonun tasdiki için her şeyden önce dürüst olma koşulunun sağlanması gerektiği, anılan sebeplerle Borçlu … A.Ş.ve şirket ortaklan olan gerçek kişiler …, … ve …’in bu koşulu sağlamadıkları, konkordato projesinin başarıya ulaşmasını engelleyecek tutum ve eylemlere giriştikleri, Komiser Heyetinden bilgi ve belge sakladıkları İİK. 297/3 madde hükmünü ihlal edecek şekilde Komiser Heyetinin talimatlarına uymadıkları, Konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin ortadan kalktığı, İİK m. 292 hükmü kapsamında; borçlu … A.Ş. hakkında verilen kesin mühletin kaldırılması ve malvarlığının korunması için iflasın açılması gerektiği kanaatinin oluştuğu ve iflasa tabi olmayan gerçek kişi borçlular …, … ve … hakkında kesin mühletin kaldırılması gerektiği şeklinde görüş bildirdikleri görülmüştür. İİK’nın 288/1. maddesi uyarınca geçici mühlet hakkında da kıyasen uygulanması gereken İİK’nın 292/1.c bendi uyarınca borçlu 297. maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve iflasa tabi borçlunun iflasına resen karar verir. İİK’nın 297/3 maddesi uyarınca borçlu komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa mahkeme, borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir veya 292. madde çerçevesinde karar verir. Somut olayda, komiser heyetince istenen bilgi ve belgelerin verilmediği ya da eksik verildiği, şirketin faaliyet gösterdiği taşınmazın kiraya vereni ile yaşanan uyuşmazlığın saklandığı, şirketin uhdesindeki çeklerin komiser heyeti denetimine sunulmadığı, çeklerin bir kısmının komiser heyeti onayı dışında kullanıldığı, personel maaşlarının ve işçilerin tazminatlarının ödenmediği, davacı şirketin 2019 yılı Mayıs ayında yeni kurulmuş tedarikçi …, … ve … şirketlerinden alım yaptığı, ancak anılan şirketlerin ağırlıklı olarak inşaat malzemelerinde faaliyet gösterdiği ve davacı şirket ile iştigal konusunun aynı olmadığı görülmektedir. Buna göre davacı şirketin komiser heyetinin talimatlarına uymaması, bilgi ve belgelerin saklanması, kayıtlı çeklerin komiser denetimine sunulmaması ve fiziki varlıkların tespit edilememesi, çeklerin bir kısmının ise komiser heyeti onayı dışında kullanılması, personel maaşlarının ve işçilerin tazminatları ile şirketin faaliyette bulunduğu yerin kira bedellerinin ödenmemesi karşısında şirketin projesinin başarıya ulaşamayacağı ve işletmenin devamının mümkün gözükmediği, malvarlığının korunması için iflasın açılması gerektiği anlaşıldığından mahkemece davacı şirket yönünden şirketin iflas kararı verilmesi yerindedir. Ancak İİK’nın 292/1 maddesi uyarınca davacı şirket bakımından kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, sadece şirketin iflasına karar verilmesi ile yetinilmesi doğru değilse de, hükmün sırf bu nedenle kaldırılması ve sonrasında mahkemece yeniden hüküm kurulması sonuca etkili görülmediğinden yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.Diğer taraftan davacı vekilinin istinaf talebinde, davacı şirket yönünden açıklamada bulunulmuş, davacı gerçek kişiler yönünden başvuru sebebi ve gerekçesi gösterilmemiştir. HMK’nın 342/2-e bendi uyarınca istinaf dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesi gösterilir. Bununla birlikte aynı maddenin 3 fıkrası; “İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” düzenlemesine; HMK’nın 355. maddesinde ise; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re’sen gözetir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 352/1. maddesinde de başvuru şartlarının yerine getirilmemesi ya da başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde gerekli kararın verileceği belirtilmiştir.Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş, HMK’nun 342/2/e 342/3. maddesinde belirtildiği üzere, istinaf dilekçesini reddetmeden, HMK’nun 352 ve 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ile sınırlı olmak üzere istinaf isteminin incelenip sonucuna göre karar verilmesidir (Yargıtay 12.HD’nin2019/16662 Karar sayılı kararı)Dosya kapsamında, davacı gerçek kişiler yönünden kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilmesinde, kamu düzenine aykırılık bulunmadığından, davacı gerçek kişiler yönünden de HMK’nun 353/1-b-1. maddesi gereği, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacılar tarafından ayrı ayrı peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL’şer harcın istinaf kanun yoluna başvuran davacıların her birinden ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile davacı gerçek kişiler yönünden 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince KESİN ve davacı şirket yönünden ise İİK’nın 164. Maddesi gereği kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/09/2020