Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/631 E. 2023/1152 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/631 Esas
KARAR NO: 2023/1152
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI: 2017/962 Esas, 2019/939 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, bünyesindeki Avrupa yakası posta gönderilerinin taşınması ve dağıtım işinin 26.12.2011 tarihli ve 4734 Sayılı Kamu ihale Kanunun 3/G maddesi kapsamında yapılan sözleşme kapsamında davalı tarafından yerine getirildiğini, Bakırköy Posta Dağıtım Merkez Müdürlüğünde davalı şirket işçisi sıfatıyla dağıtıcı olarak çalışan dava dışı … tarafından iş akdinin 31.03.2012 tarihinde haksız olarak fesh edildiği iddiasıyla, bir kısım işçilik hak ve alacaklarının tahsiline yönelik davacı ve davalı aleyhine Bakırköy 8.İş Mahkemesinin 2012/452 Esas sayılı dosyasında tazminat davası açıldığını, bu dava sonucunda, davacının iş akdinin haksız olarak feshedildiğine ve davanın kabulüne karar verildiğini, temyiz edilen kararın Yargıtay denetiminden geçtiğini, kararın Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden icraya konulduğunu, davacı tarafından toplam 52.763,83 TL ödendiğini, bahsi geçen yargılama kapsamında toplamda 3.561,30 TL masraf yapıldığını, davacının yukarıda belirtilen kararda üst işveren, davalı taraf ise alt işveren olarak kabul edilse de davacı taraf ile davalı arasında imzalanmış sözleşme hükümlerine halel getiremeyeceğini, akdedilen sözleşme ve eki niteliğindeki idari şartname ve teknik şartnamenin ilgili maddeleri gereğince; işçinin işvereni, sorumlusu ve muhatabının yüklenici firma olduğu ve bu sebeple YHGK. 2004/11-254 E.,2004/294 K saylı kararı doğrultusunda ödenen kalemlerin davalı şirketten tahsili gerektiğini, davacı şirketin, dava dışı işçiye yapılan bahse konu ödemeler sonucunda malvarlığında azalma meydana geldiğini, zararın ödemenin yapıldığı tarihlerde ortaya çıktığını ve iki tarafın da tacir olması sebebiyle avans faizinin uygulanması gerektiğini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, zamanaşımı definde bulunduklarını, işçinin sadece 3 ay davalı müvekkil bünyesinde çalıştığını, kıdem tazminatından diğer yüklenici firmaların her birinin çalıştırdıkları dönemler ile sorumlu olduklarını, davalı tarafça dava dışı işçiye çalıştığı dönemlere ilişkin ücretlerinin eksiksiz ödendiğini, ihale sözleşmesine bağlı olarak dava dışı işçinin, davalı şirket bünyesinde sigortalı işçi olarak sadece 01.012012-31.03.2012 tarihleri arasında 3 ay çalıştığını ve davalı tarafın işçiye kıdem tazminatı ödemesi ve yıllık izin hakkı için kanunda öngörülen 1 yıllık çalışma süresi şartının gerçekleşmesi gerektiğini, işçinin kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağından İş Kanununda 6552 sayılı yasayla yapılan değişikler gereği davacı idarenin sorumlu olduğunu, dava dışı işçiye işçilik alacaklarının ödenmesinde davalı şirketin herhangi bir kusur ve sorumluluğunun olmadığını, gecikme ile faizlerden ve diğer masraf ve zararlardan davalı şirketin sorumlu olamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, 2.810,40 TL’nin 08/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkeme kararının davacıya 22/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, istinafın yasal 2 haftalık süre içerisinde yapıldığı, harçların tamamlandığı anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkemece, davalının, sadece işçinin davalının şirketinde çalışmış bulunduğu 2 ay 30 günlük süreyle sorumlu tutulabileceğine hükmedildiğini, bu kararın hukuka aykırı olduğunu, çünkü davalı işçinin en son çalıştığı firma olduğunu ve işçinin çalıştığı tüm süre boyunca doğan alacaklarından sorumlu olduğunu, ayrıca davalı lehine 6.236,62 TL vekalet ücretinin ödenmesine hükmedildiğini, davalı lehine hükmedilen miktarın davada kabul edilen miktarı geçemeyeceğini, hükmedilen vekalet ücretinin fahiş olduğunu, bu nedenlerle hukuka aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, hizmet alım sözleşmesi kapsamında davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının rücuen tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğu ve davalı yüklenici şirketin ihale konusu işlerin yapılmasında çalıştırdığı dava dışı işçinin, işçilik alacağının davacı şirket tarafından ödendiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacı işverenin, işçiyi çalıştıran davalı yükleniciden, ödediği bedeli talep etme hakkı bulunup bulunmadığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarının tespiti açısından dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Hesap bilirkişisi tarafından ibraz edilen 14/10/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; kıdem tazminatı alacağından sorumluluğun açık ve seçik olarak yükleniciye ait olacağının kararlaştırılmadığı, bu nedenle sorumluluğun %50, %50 paylaşılması gerektiği, davalı yanın esas ve işlemiş faizi ile birlikte toplam 2.021,42-TL ihbar tazminat alacağından tek başına sorumlu olduğunu, diğer alacak kalemleri yönünden davalının sorumluluğunun ise 6.695,75-TL olmak üzere toplam davalı sorumluluğunun 8.717,17 TL hesaplandığı belirtilmiştir. Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici tarafından yerine getirilecektir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2017/2497 Esas 2020/2808 Karar sayılı ilamı). “…4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da davacı Belediye ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir…” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/7554 Esas, 2015/32409 Karar sayılı ilamı).Mahkemece, bilirkişi kurulundan alınan raporda, ” Dava dışı …’in taraflar aleyhine Bakırköy 8.İş Mahkemesi’nin 2012/452 E. ve 2014/251 K. Sayılı dava dosyası ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık ücretli izin alacağı ve fazla mesai ücret alacaklarının tahsili istemli dava açtığı, davanın kısmen kabulü ile taraflardan müştereken ve müteselsilen karar verildiği, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, Mahkeme ilamının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile işleme konulduğu, davacı … A.Ş ‘nin dosya borcuna karşılık 08/08/2014 tarihinde 52.763,83 TL ödeme yaptığı, davalı … San. Ve Tic, Ltd. ŞtL tarafından da 05.05.2016 tarihinde 6.104,75 TL ödemenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bakırköy 8 İş Mahkemesinin 2012/452 E. Ve 2014/251 K. Sayılı kararı ile dava dışı …’in taraflara ait işyerindeki toplam hizmet süresinin 07.06.2001-31.03.2012 tarihleri arasında 10 Yıl 9 ay 24 gün olduğu tespit edilmiştir. Dosyada mübrez SGK işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinde dava dışı …’in 01.01,2012-31.03.2012 tarihleri arasında 1243046 sicil numaralı davalı iş veren … San. Tİc. Ltd. Şti’de işe giriş-çıkışının yapıldığı ve davalı nezdindeki hizmet süresinin 2 ay 30 gün olduğu görülmektedir.Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeriyle ilgili olarak İş Kanunumdan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumlu iken Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine gereklidir. “Davacının kıdem tazminatı alacağına konu ödediği işçilik hakkından doğan bedelden, davalı şirketlerin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemle sınırlı sorumlu olacağı, bu nedenle dava dışı işçinin davalılar işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldın az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak kıdem tazminatının ve yıllık izin ücretinin bu alt işverenlerden tahsiline karar verilmesi gerektiği, ihbar tazminatı yönünden ise son işverenin haklı bir neden olmadan ve ihbar önellerine uymadan dava dışı işçinin iş o kâine son verdiği için bu alacak talebinin tamamından da onun sorumlu olması gerektiği gözetilerek ve işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz açısından da davacının davalılara rücu edebileceği işçilik alacağı miktarına yapılarak davalıların bu ilkeler çerçevesinde sorumluluğunun belirlenmesi. “(Yargıtay 13. HD. 19/12/2017 tarih ve 2015/34351 E. , 2017/12705 K. sayılı İlamı) “… son işveren olan alt işverenin, ihbar tazminatının tamamından, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere diğer işçilik alacaklarından ise, alt işverenlerin kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek..” (Yargıtay 13. HD. 19, 2016/2957 E., 2017/12716 K. sayılı ilamı) Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen kıdem ve ihbar tazminattan, işçilik alacakları ile faiz,vekalet Ücreti, yargılama harç ve giderlerinden tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Taraflar arasında aktedilen 26.12.2011 tarihli Hizmet Alımına İlişkin sözleşmenin 28.2 maddesi ve İdari Şartnamenin 45.maddesinde “İdare, yüklenicinin çalıştırılacağı işçinin işvereni, muhatabı ve sorumlusu değildir. Yüklenicinin kendisi veya çalıştırılacağı işçi ile ilgili İş Kanunu ve diğer mevzuaattan doğan sorumlulukları yükleniciye aittir” düzenlemesini içerdiği, sözleşme gereğince davalının sorumluluğunun sözleşme süresi ile sınırlı olarak ve işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat ve alacakların tamamından sorumlu olduğunun anlaşıldığı; Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda son işveren olan davalı alt işveren, ihbar tazminatı ile ücret alacağının tamamından, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere diğer işçilik alacaklarından ise, davalının kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumludur. Bakırköy 8 İş Mahkemesinin 2012/452 E. Ve 2014/251 K. Sayılı kararı ile dava dışı …’in taraflara ait işyerindeki toplam hizmet süresinin 07.06.2001-31.03.2012 tarihleri arasında 10 Yıl 9 ay 24 gün olduğunun tespit edildiği; yapılan hesaplamalar göre davalının, davacı tarafça ödenen 63.151,68 TL ‘nin 9.636,95 TL’lik bölümünden sorumlu olduğunu, icra dosyasına ödenen 6.826,55 TL’nin mahsubu sonucu davalının bakiye sorumlu olduğu tutarın 2.810,40 TL olduğu” bildirilmiştir. Taraflar arasında aktedilen 26.12.2011 tarihli Hizmet Alımına İlişkin sözleşmenin 28.2 maddesi ve İdari Şartnamenin 45.maddesinde “İdare, yüklenicinin çalıştırılacağı işçinin işvereni, muhatabı ve sorumlusu değildir. Yüklenicinin kendisi veya çalıştırılacağı işçi ile ilgili İş Kanunu ve diğer mevzuaattan doğan sorumlulukları yükleniciye aittir” düzenlemesini içerdiği, sözleşme gereğince davalının sorumluluğunun, işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat ve alacakların tamamının kapsadığının taraflarca kabul edildiği görülmüştür. Bilirkişi raporundaki hesaplamaların yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve Yargıtay kararlarına uygun olarak, davalı alt işverenin ihbar tazminatı ile ücret alacağının tamamından, kıdem tazminatı dahil işçilik alacakları ile bu alacaklara ait faiz, yargılama harç -gideri ile vekalet ücretinin ise işçinin toplam çalıştığı süre ile davalı şirket nezdinde çalıştığı sürenin oranlanması suretiyle, çalıştığı süreye tekabül eden bölüm tutarı kadar sorumlu tutulmak suretiyle yapıldığı ve mahkemece bu raporun karara esas alındığı dolayısıyla usul ve yasaya ve dosya kapsamına uygun gerekçe ve sonucu içeren bilirkişi raporu ile davalının, dava dışı işçi alacakları için davacının ödediği 63.151,68 TL’nin, 2.810,40 TL’lik bölümünden sorumlu olduğu kabulüne dair verilen ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, bu yönden davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmektedir. Ayrıca davacı vekili her ne kadar mahkemece davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin fahiş olduğu iddiasıyla kararı istinaf etmiş ise de yapılan inceleme ve hesaplamada mahkemenin 2019 yılı AAÜT gereğince davanın reddedilen 53.514,43 TL yönünden doğru olarak davalı lehine 6.236,62 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verdiği anlaşılmakla yerinde görülmeyen davacı vekilinin tüm istinaf taleplerinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/11/2019 tarih ve 2017/962 Esas, 2019/939 Karar sayılı ilamı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-1 bendi ile aynı kanunun 362/1a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 02/11/2023