Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/624 E. 2020/1919 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/624 Esas
KARAR NO: 2020/1919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2019/391 Esas, 2019/775 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı dava dilekçesi ile; dava dışı … şirketinin Almanya’da kurulu bir şirket olup, … Bankası’ndan kredi çektiğini, kendisinin kredi borcunun kapatılması ve kredi alacaklısı banka lehine konulun ipoteğin fekki için şirket yetkilisi ve ortaklarına 27.500 Euro borç para gönderdiğini, anılan miktarın ödenmesi istendiğinde şirket ortaklarının şirketin iflas aşamasında olduğunu beyan ettiğini, alacağın tahsilinin imkansız hale geldiğini, dava dışı şirkete açmış olduğu davada verilen karar ile borcun sabit olduğunu, dava dışı …’in iflas sürecinde olmasına ve iflas etmiş bir şirkete hesap açılması mümkün olmamasına rağmen, banka çalışanlarının, banka alacağını kurtarmak ve şahsi menfaatleri ile hareket ederek usulsüz işlem ile dava dışı şirket adına hesap açtığını, gönderdiği paranın banka müdürü ve dava dışı şirket tarafından paylaşıldığını, bir kısım paranın da şirketin borçlarına mahsup edildiğini, davalı banka ile dava dışı şirket yetkililerinin hukuka aykırı ve hileli işlemleri ile alacağının tahsilinin imkansız hale getirdiğini, sundukları maddi vakıalara göre hakimin Türk Hukukunu resen uygulaması gerektiğini belirterek iflas talebinin ilanına ve muhafaza tedbirlerinin alınmasına, davalı bankaya alacağın faizi ile birlikte ödenmesi için muhtıra gönderilmesine, ödenmesi halinde İİK’nın 37 ve 117 maddeleri uyarınca iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında, davacının dilekçesinde hileli işlem yapmakla itham ettiği dava dışı …’nın müvekkili … Bankası AŞ’den ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğunu, bu nedenle müvekkili bankanın taraf sıfatının bulunmadığını, İİK’nın 177 maddesi uyarınca doğrudan doğruya iflas davası açılabilmesi için davalının borçlu sıfatına sahip olması ve hile iddiasının borçluya yöneltilmesi gerektiğini, bu nedenle borçlu sıfatı olmayan müvekkili bankaya karşı açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın müvekkili bankanın itibar ve saygınlığına zarar verecek nitelikte olduğunu belirterek davanın usulden reddini ve davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; İİK’nın 177. maddesi uyarınca borçlunun iflasının istenebileceği, davalı bankanın borçlu olmadığı, hileli işlem yaptığı ileri sürülen banka ile davalı bankanın da ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğu, anılan madde uyarınca iflas kararı verilebilmesi için, alacakların haklarını ihlal eden hileli işlemlerinde borçlu tarafından yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialarını özetledikten sonra, davalı bankanın Almanya’daki bankanın hakim ortağı olduğunu ve iki banka arasında organik bağ bulunduğunu, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi gereği davalı bankanın alacaktan sorumlu olduğunu, icra dosyasının istenmesine rağmen gelmeden karar verildiğini, mazeretinin haksız reddedildiğini ve kararda buna ilişkin gerekçe gösterilmediğini, kararın gerekçesiz olduğunu belirterek dava dilekçesinde belirtilen taleplerin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf talebine cevabında; dava şartı yokluğu nedeniyle dosya üzerinden karar verilebileceğinden davacının yokluğunda ve esasa ilişkin deliller toplanmadan karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığını, kaldı ki belirtilen icra dosyasının da duruşmadan önce uyap sisteminden gönderildiğini, davacının cevap dilekçesine karşı organik bağ ile ilgili iddialarda bulunmuşsa da, iddianın genişletilmesi niteliğinde olduğundan muvafakat etmediklerini, ayrıca tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin, kesin delillerle hak sahibi olunduğunun tespit edilebildiği durumlarda, tüzel kişiliklerin farklı olduğu iddia edilerek kötüniyetli olarak bir hakkın elde edilmesinin engellendiği çok istisnai hallerde tartışılan bir durum olduğunu, somut olayda ise davacının davalı bankadan alacağı olduğunu ortaya koyamadığını, İİK’nın 177. maddesi uyarınca iflas davası açılabilmesi için, davacının alacağının bulunmasının ön şart olduğunu, ancak davacının müvekkili bankadan alacaklı olduğunu ortaya koyamadığını belirterek istinaf talebinin reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, dava dışı … şirketine borç olarak gönderilen paranın, sözkonusu şirket ve davalı bankanın hileli işlemleri ile tahsilinin imkansız hale geldiği iddiasına dayalı, davalı bankanın İİK 177.maddesinde düzenlenen doğrudan doğruya iflas iddiası ile açılan iflas davasıdır. Mahkemece, doğrudan doğruya iflas davasının alacaklı tarafından borçluya karşı açılması gerektiği, davacının davalı bankadan alacaklı olduğunu ortaya koyamadığını, hileli işlem yaptığı ileri sürülen banka ile davalı bankanın da ayrı tüzel kişiliğe sahip olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nın 177.maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri” üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas, Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 117/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen 4 bent ise sırasıyla; 1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Somut olayda, davacı hangi bent veya bentler gereğince iflas talep edildiğini belirtmemiştir. Davacının belirttiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 33. maddesi gereğince, hakim, Türk hukukunu resen uygular, ancak aynı yasanın diğer maddelerinin de bir bütün halinde değerlendirilmesi gerekecektir. Örneğin, HMK 24. maddesinin ilk fıkrasında, hakimin, iki taraftan birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyemez karara bağlayamaz, 25.maddenin ilk fıkrasında, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakimin iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatacak davranışlarda dahi bulunamaz, 26/1. fıkrada, hakimin tarafların talep sonucu ile bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, 31. maddede ise, hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir düzenlemelerine yer verilmiştir. Somut olayda davacı alacaklı, davasını, İİK 177. maddesine dayandırmışsa da, davacının alacaklı olduğu borçlu, davada taraf değildir. Halbuki yukarıda ifade edildiği üzere, yasanın ilk fıkrasında, borçlunun iflasını isteyebileceği belirtilmiştir. Davacı, diğer yandan, İİK ‘da düzenlenen şekilde davalıya karşı iflaslı takipte başlatmadığı gibi böyle bir iddiası da yoktur. Davacı, hile iddiasında bulunmuşsa da, yasal düzenleme de, hileli muamele ile ilgili düzenleme iddiaları da, diğer iddialar gibi borçluya ait olup, borçlu ile işlem yaptığı iddia edilen kişilere özgü değildir. Aksinin kabulü yasal düzenlemeye uygun düşmeyecektir. Diğer taraftan davacı, dava dilekçesinde, İİK nun 37. maddesini de belirterek iflas kararı verilmesini talep etmiştir. İİK 37. maddede, “haciz veya İflas istemek yetkisi” başlığı ile, icra emrinde yazılı müddet geçtiği halde borcunu ödeyemeyenlerin mallarının haczolunacağı yahut borçlu iflasa tabi eşhastan olduğu takdirde alacaklının istediğinde yetkili ticaret mahkemesince iflasına karar verileceği belirtilmiştir. Düzenleme, yasanın müşterek hükümler bölümünde yer almakta olup, yasa da, icra emrine rağmen borcunu ödemeyenlerden, yani icra borçluları söz konusu edilmektedir. Buna göre davacının, İİK.nın 177.maddesi gereğince, doğrudan doğruya iflasını talep ettiği davalı banka, davacının borçlusu olmadığından, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/2. bendinde belirtilen şekilde, diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır, düzenlemesi kapsamında davanın usülden reddine karar verilmesi yerindedir.Davacı, mazeretinin haksız reddedildiğini ve kararın gerekçeden yoksun olduğunu da belirterek istinaf talebinde bulunmuşsa da, mahkemece dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebileceği, mahkeme gerekçesinde usule aykırılıkta bulunmadığı gözetilerek bu yöndeki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/10/2020