Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/614 E. 2020/1857 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/614 Esas
KARAR NO: 2020/1857
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/01/2020
NUMARASI: 2018/1375 Esas, 2020/4 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1997 yılında hazır beton üzerine kurulduğunu, ekonomik darboğaza girdiğini belirterek müvekkili şirket hakkında İİK’nun 285. ve devamı hükümleri gereği konkordato geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonunun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, geçici komiser heyeti raporu ve tüm dosya kapsamına göre; yapısal düzelme ve net tedbirlerin somutlaştırılamadığı, net kar hedefinin tutturalamadığı gibi şirketin taşınmaz satışına ilişkin somut bir gelişme gösteremediği, sürecin bu haliyle devam etmesi halinde şirketin zararının artacağı ve alacaklıların haklarının da tehlikeye gireceği, geçici mühlet ve kesin mühlet dönemi içinde (Mart 2019 ve sonrasında sürekli) zarar ettiği, bu koşullarda kabul edilebilir, başarıya ulaşabilir gerçekçi bir konkordato sürecinden söz edilemeyeceği, aksi takdirde amacın ödemelerin bir süre tatil edilmesi, alacaklıların alacağına geç kavuşması için kurumun kullanılması anlamına gelebileceği, davacı şirketin borca batık olmadığı gerekçesi kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme tarafından kesin mühlet kararı verilmesinden sonra müvekkili şirketin şirketten alacaklı olan bankalar ile borcun yapılandırılması, faizlerin indirilmesi hususunda görüşmeler yaptığını, imtiyaz sahibi işçiler ve diğer alacaklılar ile de borcun ödenmesi için izlenecek yol ve ödeme planı konusunda çok sayıda toplantılar gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin en büyük alacaklısı olan ve aynı zamanda taşınmaz üzerinde ipoteği bulunan … ile yapılan görüşmelerde kayıt altına alınan 15.433.606,00 TL olan alacaktan indirim yapılmasının sağlandığını, 13.100.000,00 TL’nin ödenmesi halinde borcun sona ereceği konusunda mutabık kalındığını, yine …’nın 6.973.328,00 TL alacağının görüşmeler sonunda 5.750.000,00 TL olarak ödenmesi konusunda anlaşmaya varıldığını, her iki banka alacağının mevcut alacağın yarısından daha fazlasını oluşturduğunu, bu bankalar ile yapılan görüşmelerde sağlanan indirim tutarının kayda değer miktarda olup başkaca alacakların ödenmesini kolaylaştıracağını, ayrıca şirkete ait arsaya … isimli şahsın 20.000.000,00 TL teklif ettiğini, aynı zamanda 6 ay süre ile bila bedel şirketin aynı yerde faaliyet göstermesine de muvafakat ettiğini, söz konusu belgelerin 31/12/2019 tarihli dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğunu, yine Bahçeşehir Kolejininde arsayı satın almak üzere arsaya iki ayrı tarihte ekspertiz gönderdiğini, mevcut değerin 30.000.000,00 TL olması halinde bunu 36 ay vade ile ödemeyi teklif ettiğini, müvekkili şirketin en büyük malvarlığının sahip olduğu arsa olduğunu, bu arsanın satılması noktasında kesin mühlet kararının verilmesinden bu yana çok sayıda alacaklı ile görüşmeler gerçekleştirildiğini, müvekkili firmanın konkordato projesinin gereklerini yerine getirmek için olağanüstü bir çaba harcadığını, projenin başarısız olmasının söz konusu olmadığını, hükme esas alınan Komiser Heyeti Raporunun hatalı olduğunu, raporda müvekkil şirketin arsanın satışı için yapmış olduğu görüşmelerin somut olmadığı yönündeki tespitlerin gerçeği yansıtmadığını, raporun hazırlandığı kasım ayından mahkemenin yapıldığı ocak ayına kadar projeye yönelik çok sayıda gelişme yaşandığını, ancak bunların yok sayılarak raporun hazırlandığını, kesin mühlet süresinin uzatılmasına ilişkin taleplerinin komiser heyetinin görüşünün alınarak değerlendirilmesi gerekirken mahkemece yapılmadığını, arsanın satılmasının konkordatonun tasdik edilmesine olanak vereceğinden mahkemece sürenin uzatılmasına karar vermesi gerektiğini, Komiser Heyetinin tüm talimatlarına uyulduğunu, konkordato projesinin başarısız olacağını gösteren herhangi bir emarenin bulunmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak konkordatonun devamına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Konkordato talepleri ile ilgili 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, borçlu şirket hakkında kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Uyuşmazlık, davacıların, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühletin kaldırılması şartlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İİK’nun 285. maddesine göre borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek suretiyle veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). Diğer taraftan iyileşme kavramı, borçlunun alacaklılara tam ve zamanında ödeme yapabilecek şekilde ödeme gücünü kazanması şeklinde anlaşılabilir ise de, İİK’nın 291. madde çerçevesinde özellikle açıklanmamış ve konu kazai ictihatlara bırakılmıştır. İİK’nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamından, mahkemeece İİK’nın 286. maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı şirket hakında 22/11/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ve geçici komiser atandığı, bilahare 21/02/2019 tarihinde geçici mühletin 2 ay daha uzatıldığı, 17/04/2019 tarihli duruşmada, davacıların kesin mühlet talebinin kabulüne karar verilerek 1 yıllık kesin mühlet verildiği, 02/01/2020 tarihli duruşmada kesin mühletin kaldırılarak davacıların konkordato taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı şirketlerin konkordato teklifi vade ve tenzilat konkordatosu olup, konkordato ön projesinde 10/10/2018 tarihi itibarı ile ödenecek borç toplamının 26.999.479,93 TL olarak belirtildiği, konkordato on projesinde dönem başı nakitten 114.831,34 TL, 2019 yılında yapılacak sermaye artışından 7.000.000,00 TL, gayrimenkul satış gelirinden 30.000.000,00 TL, eski dönemden Alıcılar hesabından 6.788.779,75 TL, eski dönem Alınan Çeklerden 6.554.075,78 TL ve hedeflenen net kar ile oluşacak kaynaklardan 3.133.633,34 TL olmak üzere, toplamda; 53.591.320,21 TL tutarında nakit girişi ile şirketin borçlarını ödeneceği ve zor durumdan bu şekilde kurtulacağının öngörüldüğü, borçların ödenmesinde en büyük ve ana kaynağın, belirtildiği üzere 30.000.000,00 TL tutarında gayrimenkul satış geliri ve yapılacak sermaye artışı olduğu anlaşılmaktadır. Komiser heyeti 18/02/2019 tarihli raporlarında; davacı şirketin 31/12/2018 tarihli rayiç değerler üzerinden özvarlık değerinin (+) 15.859.404,91 TL tutarında olup, şirketin borca batık olmadığını, şirketin faaliyetini sürdürdüğünü, arsa satışı için görüşmelerin devam ettiğini bildirmişlerdir. Komiser heyeti 22/11/2019 tarihli raporlarında; şirketin mevcut faaliyetine devam ettiğini, şirketin Mart/2019 döneminde 314.592,70 TL, Haziran/2019 döneminde 1.230.296,13 TL Eylül/2019 döneminde 1.034.112,63 TL, Zarar ettiğini, Eylül/2019 dönemindeki zararının 30/06/2019 dönemine göre 196.183,50 TL, azalma göstermekteyse de şirket Revize Konkordato projesindeki projeksiyon Gelir Tablosundaki 2019 yılı 1.260.800,00 TL, kârını elde etmesinin mümkün görünmediğini, şirketin 30/09/2019 tarihi itibariyle şirketin son ödeme tarihi geçmiş ödenmemiş elektrik borcu bulunmadığını, 30/09/2019 tarihi itibariyle şirketin su borcu bulunduğunu taksitler halinde ödediğini, 30/09/2019 tarihi itibariyle şirketin hale hazırda çalışan işçilerine geçmiş dönem işçi ücreti borcu bulunmadığını, ancak konkordato ilanından önce işten çıkarılan işçilere kıdem ve ihbar tazminat borçları bulunduğunu, şirketin vadesi geçmiş Vergi ve SGK prim borçlarının bulunduğunu, şirketin kerdi borçlusu olduğu … ile 1 yıl ödemesiz 36 ay yapılandırma yaptığını, şirketin beton santralının kurulu olduğu arsayı 30.000.000,00 TL.’ye … Ltd. Şti.’ne satmak için satış sözleşmesi imzaladığını, 200.000,00 TL. tutannda kaparo çeki aldığını, arsanın üzerinde bankaların ipotekleri ve bazı icra takyidatları bulunması nedeniyle, bu takyidatlardan ari olarak satışa hazır hale getirmek kaydı ile 15/07/2019 tarihine kadar şirkete süre tanındığını, ancak bu sözleşme şartlar yerine getirilemediği için taraflarca feshedildiğini, daha sonra birçok firmalarla satış İçin görüşmeler yapıldığını ancak somut bir gelişme olmadığını ifade etmişlerdir. Davacı şirket revize ön projede sermaye artırımından bahsetmemiş, projenin mali anlamda esaslı unsunun yine davacı şirkete ait arsanın satışından elde edilecek gelir oluşturmuştur. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş olmasına rağmen yerine getirmemiştir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu olmasa dahi, somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi isabetli olacağı gibi, somut olayda şirketin faaliyetine devamı için önem arz etmektedir. Diğer yandan yukarıda ifade edildiği üzere, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun onikinci basında, 285 vd maddelerde düzenlenen konkordato da verilecek süreler yasa ile belirlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 94. maddenin üst başlığı kesin süre olup, “1”. fıkrasında Kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğu belirtilmiştir. Şu halde, mahkeme, konkordato talebi karşısında, süreleri kendiliğinden artıramayacaktır. Yani, sürenin sonunda, mali kaynaklarla birlikte konkordato ön projenin değiştirileceği yani ıslah edileceği gerekçeleri ile mahkemeden süre istenilmesi ve bu sürenin borçlu davacıya verilerek, yasanın belirlediği sürenin fiilen aşılması kabul edilemeyecektir. Başvuran borçlu şirketin, süreleri göz önünde bulundurarak gerekli olan işlemleri biran öncesi yapması kaçınılmazdır. Her ne kadar davacı vekili Av. …, istinaf başvurusundan feragat ettiğine dair dilekçe ibraz etmiş ise de, dosya içerisinde bulunan Kartal … Noterliğince tanzim, 06/03/2019 tarih, … yevmiye nolu vekaletnamede davacı vekilinin istinaf başvurusundan feragat edeceğine dair bir yetkisinin bulunmadığı görülmüştür. Akabinde; davacı şirket temsilcileri olduğunu beyan eden … ve … davadan feragat beyanlarını içerir dilekçe ibraz etmişler, …’ın kimlik tespiti ön büro yetkilisi tarafından yapılmıştır. Dilekçe ekinde sunulan imza sirkülerine göre; … şirketi temsile yetkili olsa da, bu yetkisini …, … ve … ile birlikte kullanacağı belirlenmiştir. Dilekçe üzerinde …’un imzasının bulunduğu ancak dilekçenin ön büroya … tarafından verildiği, …’un kimlik tespitinin yapılmadığı, bu durumda davadan feragat edildiğine dair usulüne uygun feragat dilekçesi verildiğinden bahsedilemeyeceğinden bu aşamada davacı vekilinin ve şirket yetkilileri olduğunu beyan edenlerin verdikleri dilekçeler gereğince işlem yapılmamış davanın esası hakkında inceleme yapılarak karar verilmiştir. İİK m. 287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK’nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Dosya kapsamına göre davacı şirket ön projesinin başarı şansının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacının konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplam 232,10 TL harçtan, davacı tarafından 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL’şer harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b.1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/10/2020