Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/53 E. 2020/210 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/53 Esas
KARAR NO: 2020/210
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/01/2019
NUMARASI: 2019/55 Esas, 2019/90 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 23/01/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Talep, İİK 285 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan adi konkordatonun tasdikine ilişkin olup, mahkemece davacı gerçek kişinin kendisine özgü bir konkordato projesinin bulunmadığı, kefili olduğu şirketin konkordato projesine bağlı olarak kendi durumunun düzelme ihtimaline dayalı konkordato talebinin mümkün olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacının istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizin 24/10/2019 tarih ve 2019/815 Esas, 2019/1925 Karar sayılı kararı ile süresinde istinaf başvurusu yapılmadığı belirtilerek HMK’nın 351/1.c bendi uyarınca başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 27/12/2019 tarihli dilekçesi ile; müvekkilinin yetkilisi olduğu şirket ile birlikte konkordato talebinde bulunduğunu, mahkemenin 2018/771 Esas sayılı dosyasında dava görülürken 15/01/2019 tarihli duruşmada şirket hakkında 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, aynı duruşmada 4 nolu ara karar ile de, istinaf yolu açık olarak, müvekkili hakkındaki geçici mühletin kaldırılarak müvekkilinin konkordato talebinin reddine karar verildiğini, bunun üzerine yasal süresinde 25/01/2019 tarihinde müvekkili hakkındaki karara karşı istinaf yoluna başvurduğunu, ancak mahkemenin aynı gün müvekkili yönünden dosyayı tefrik ederek 2019/55 Esasına kaydettiğini ve gerekçeli kararın bu dosyadan yazıldığını, bu dosyadan yaptıkları 19/02/2019 tarihli istinaf başvurusunun ise Dairemizin 2019/815 Esas, 2019/1925 Karar sayılı kararı ile süresinde olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, oysa müvekkili yönünden verilen karara karşı dosya tefrik edilmeden 2018/771 Esas sayılı dosyada istinaf talebinde bulunulduğunu, ancak 2019/55 Esas sayılı dosyada bu evraklar gözükmediğinden istinaf başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, bu nedenle Dairemizin 2019/815 Esas, 2019/1925 Karar sayılı kararında maddi hata yapıldığını belirterek Dairemizin anılan kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı gerçek kişinin şirketle birlikte 2018/771 Esas sayılı dosyada konkordato talep ettiği, 15/01/2019 tarihli duruşmada şirket hakkında 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, aynı duruşmada 4 nolu ara karar ile de, davacı hakkındaki geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verildiği, davacı vekilinin, anılan karara 2018/771 Esas sayılı dosyada, yasal süresinde, 25/01/2019 tarihinde istinaf yoluna başvurduğu anlaşılmakla Dairemizin 2019/815 Esas, 2019/1925 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek davacı vekilinin istinaf nedenlerinin esastan incelenmesi gerekmiştir. Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; müvekkilinin şirketin tek ortağı ve yetkilisi olup, şirket borçlarının tamamında şahsi kefaleti bulunduğunu, müvekkili hakkında kesin mühlet verilmemesi halinde, alacaklıları müvekkili hakkında takibe girişeceğini ve bu durumun konkordato ruhuna aykırı olacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve müvekkili hakkında bir yıl kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının yetkilisi ve ortağı olduğu şirket borçlarına kefil olduğu, davacının konkordato tasdiki davasının, şirket ile birlikte aynı dava dilekçesinde açıldığı, mahkemece davacı ve şirket hakkında İİK’nın 286. maddesinde sayılı belgelerin sunulduğu belirtilerek 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği, 09/11/2018 tarihli duruşmada hem şirket, hem de davacı hakkında geçici mühletin 17/11/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 2 ay daha uzatıldığı, 15/01/2019 tarihli duruşmada borçlu şirket için kesin mühlet kararı verildiği, aynı duruşmada davacı gerçek kişi yönünden geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verildiği görülmektedir. Davacının sunduğu konkordato projesine göre, davacının konkordato teklifi, şirket borçlarına kefaletten kaynaklanmaktadır. Tüzel kişi ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir Somut olayda, davacının borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projesinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı görülmektedir. Sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar sonuç olarak doğru görülmüştür. Bununla birlikte mahkemece davacı gerçek kişi yönünden konkordato talebinin reddine dair kısa kararın, tefrik kararı verilmeden 2018/771 Esas sayılı ilk dosyada verildiği, gerekçeli kararın ise, kısa karardan sonra yapılan tefrikle, incelenen 2019/55 Esas sayılı dosyada yazıldığı görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167. maddesinde davaların ayrılması düzenlenmiştir. Maddede, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği ifade edilmiştir. HMK’nın 57. maddesi uyarınca dava konusu borcun davacılar arasında ortak olması halinde ihtiyari dava arkadaşlığı sözkonusu olacaktır. Somut olayda, davacı şirket ortağı gerçek kişi ve davacı şirket arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Birlikte dava açmış olan ihtiyari dava arkadaşlarının bir kısmı hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulabilmesi, ancak tefrik kararı ile mümkün olabilecektir. Mahkemece tefrik kararı verilmeden davacı gerçek kişi hakkında kısa kararın verilmesi doğru değilse de, anılan hususun sonuca etkili olmayacağı gözetilerek yanlışlığa değinilmekle yetinilmiş ve davacı gerçek kişi yönünden istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nın 293/2 maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.23/01/2020