Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/52 E. 2020/1061 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/52 Esas
KARAR NO: 2020/1061
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2019/236 Esas, 2019/803 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili Vize Asliye Ticaret Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini belirterek İİK’nun 285. ve TTK’nun 286. maddeleri hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonunu tasdikini talep ve dava etmiştir. Vize Asliye Ticaret Mahkemesi şirket merkezi itibari ile yetkisizlik kararı vermiş, dosya Bakırköy Ticaret Mahkemesine intikal etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, tüm dosya kapsamına göre; şirket tarafından komiser heyetine bilgi akışının sağlanmadığı, iletişim kanallarının açık olmadığı, telefonla ulaşılamadığı ve komiser heyetinin ücretlerinin ödenmediği, şirketin makinalarının hacizli olması nedeniyle hacizden kurtarmaya yönelik olarak geçici mühlette ya da kesin sürede buna dair bir girişimin olmadığı, şirketin çalışanın olmadığı, pasif durumda olduğu herhangi bir üretim faaliyetinin olmadığı, revize proje dahi sunmadığı, şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğu, konkordato talep eden firmanın konkordato ön projesinde konkordato kaynaklarının tamamının faaliyet karlarından oluştuğunu belirttiğinden bahisle davacının konkordato talebinin reddine, İİK 292/1-b bendi uyarınca iflâsına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemeye sunulan talep dilekçelerinin ya hiç değerlendirilmediği ya da hatalı gerekçeler ile reddedildiğini, dosya kapsamındaki komiser raporlarına göre şirketin tüm mallarının satılması halinde şirketin borca batık durumdan kurtulabileceğinin belirtildiğini, mahkemenin 26/04/2019 tarihli duruşmada müvekkili Şirket lehine konkordato kesin mühlet kararı verdiğini, tedbir konusunda tesis edilen kararın gerekli açıklıkta olmaması nedeniyle müvekkil şirketi kesin mühletinin olumlu sonuçlarından faydalanamadığını, mahkemeden ek karar talep edildiğini, incelenmeksizin reddedildiğini, gerekçeli karardaki tespitlerin aksine natamam malların yedddieminden teslim alınması için müteaddit defalar girişimde bulunulduğunu, konkordato komiserlerinin bilgilendirme ve yönlendirmelerine uygun hareket edildiğini, sonuç alınamadığını, 29/05/2019 tarihli toplantıda Hukukçu Komiser tarafından yediemin ücreti ile ilgili olarak konkordato mühleti öncesi doğan bu borcun ödemesinin yapılmayacağının ifade edildiğini, kendilerinin bu ödemeye olur vermediklerini, Küçükçekmece … İcra Dairesince yediemin ücretinin ödenmesini istediğini, konu hakkında mahkemeye müracaat etiklerini, ancak Yerel Mahkemece taleplerinin yetersiz bir gerekçe ile usule aykırı olarak reddedildiğini, Komiser Heyeti tarafından konusunda uzman olmayan tek bir bilirkişinin değerleme yapmasına karar verildiğini, bilirkişinin mahkemece seçilmesi gerektiğini, komiser heyeti tarafından atanan bilirkişinin hatalı rapor düzenlediğini, değerleme raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, İİK’nun 298. maddesine aykırı davranıldığını, komiser ücretlerinin ödenmemiş olduğu iddiasının yerinde olmadığını, dosyada 31.656,4 TL gider avansı bulunduğunu, yaptırılması gereken ilanların usul ve yasaya uygun şekilde yaptırılmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını ile konkordato mühletinin devamını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirketin, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu ve ticari merkezinin İkitelli/Başakşiher/İstanbul adresinde bulunduğu, şirket sicil adresinin davanın açıldığı 23/11/2018 tarihinden sonra 28/11/2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre Vize/Kırklareli adresine taşıdığı dava tarihi itibari ile davanın İİK’nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin Bakırköy … Noterliğinin 12/07/2016 tarih, … yevmiye nolu vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine Vize Asliye Ticaret Mahkemesince 30/11/2018 tarihli tensip zaptı ile 1 kişilik geçici konkordato komiseri tayin edilerek 30/11/2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verildiği, 20/03/2019 tarihli ön inceleme tensip zabtı ile “Davacı şirketin, ticaret sicil kaydını … Mah. … Sok. No:… Vize/Kırklareli adresine taşıdığına ilişkin ilanın Ticaret Sicil Gazetesinde 28/11/2018 tarihinde yayınlandığı davanın ise 23/11/2018 tarihinde açıldığı, ayrıca komiser raporu ile Vize’deki adresin muamele merkezi olmadığının irtibat büro olarak kullanıldığının, borçlunun her türlü yönetim işlerini de halen İkitelli Organize Sanayi Sitesi … … Blok No:… Küçükçekmece/İstanbul adresinde yürüttüğünün anlaşılması karşısında, dava tarihine göre davanın yetkisiz mahkemede açıldığı bu haliyle davada kesin yetkiye ilişkin dava şartının bulunmadığı” gerekçesi ile davanın usulden reddine, dosyanın istem halinde yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, istem üzerine dosyanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine intikal ettiği, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesince 09/04/2019 tarihli tensip zabtında geçici süreyle ilgili her hangi bir ara karar tesis edilmediği, davacı şirkete geçici komiser daha atandığı, 11/04/2019 tarihli ek tensip zabtı ile 28/02/2019 tarihinden itibaren geçici mühletin 2 Ay süre ile uzatılmasına, 26/04/2019 tarihli celsede, 28/04/2019 tarihinden başlamak üzere 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, 11/07/2019 tarihli celsede de davacının konkordato talebinin reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Davacı şirketin 2000 tarihinde tarihinde kurulduğu, faaliyet alanının press makine imalatı olduğu, ön projede, şirketin borca batık olduğu belirtilerek vade konkordatosu talep edildiği, konkordato sürecinde yapılacak sermaye artışları ve elde edilecek ticari karlar ile şirketin borca batıklıktan çıkabileceği ve vade konkordatosu gereği 2 yılda eşit paylı ödeme şeklinde borçların tamamen ödeneceği hedeflenmiştir. Davacı şirket komiserin tavsiyesi doğrultusunda revize ön proje ibraz etmiştir. Ön projede mali kaynak olarak faaliyet karı gösterilmiş, şirkete ortak alımı konusu çalışmaların devam ettiği ifade edilmiştir. Komiser heyeti 22/04/2019 tarihli raporlarında; 11/04/2019 tarihli konkordato mühletinin iki ay uzatılması hususuna ilişkin düzenlenen raporun sonuç bölümünde Konkordato Revize Projesinde açıklanan hususlar çerçevesinde borçlu şirketin konkordato geçici süresi içerisinde faaliyetîne devam ettiği ve şirketin faaliyetlerinden zarar etmediğinin ifade edildiğini, incelemenin 20/10/2018 tarihli mali tablolarla yapıldığını, Revize Ön projesinin 31/01/2019 tarihi olması sebebi ile Kasım-Aralık/2018 Muhasebe Mizan verilerinin dikkate alınmasının gerektiğinin belirtildiğini, ancak bunun yapılmadığını, davacı şirketin 20/10/2017 tarihinden bu yana demirbaşlarının ve ticari mallarının yedieminde olması sebebiyle faal olmadığını, bu su süre içerisinde boş beyanname verdiğinin tespit edildiğini, şirketin konkordato talebine Esas 20/10/2018 tarihli bilançosunda dönen varlıkların 6.963.522,33 TL ile 2016 yılında 3.079.918,57 TL olan tutara göre %125, 2017 yılının 2.957.592,95 TL olan tutarına göre ise %254,46 artış gösterdiğini, artışın nedeninin bir kısım şirketin çalıntı çeklerinin tespit edilemeyen tutarlarının bu hesaba kaydedilmesinden kaynaklandığını, bunu yanısıra fiktif (gerçek dışı) bazı kayıtlarla hesabın şiştiği bu nedenle rayiç değerlere göre yapılacak hesaplamada dikkate alınmaması gerektiğini, şirketin, 2016 ve 2017 yıllarında ticari alacağı olmasına kaşın, konkordato talebine esas 20/10/2018 tarihli bilançosunda ticari alacağının bulunmadığını, şirketin ortaklardan alacaklar hesabında 2016 ve 2017 yıllarında hiç bakiye olmamasına karşın konkordato talebine esas 20/10/2018 tarhli bilançosunda 2.784.477,75 TL olduğunu, bu durumun fıktif görüntü arz ettiğini, şirketin stoklar hesabının 2016 yılında 61.850,00 TL 2017 yılında 109.895,10 TL, konkordato talebine esas 20/10/2018 tarihli bilançodur da ise 2.290.000,00 TL gözüktüğünü, bu şekli ile stokların 2016 yılına göre 36 kat, 2017 yılına göre 19,8 kat arttığını, bunun nedeninin ilk madde malzeme stokları ile büyük bir kısmı yarı mamuller hesabındaki 1.904,550,00 TL bakiyeden kaynaklandığını, bu bakiyelerin nedeninin ise natamam makinelerden oluştuğunu, stokların bu şekli ile davacı şirket için önemli bir kaynak oluşturduğunu, ilerleyen süreçte nihai ürüne dönüştürülmesinin yanı sıra mutlaka rayiç değerlere göre değerlendirilmesi gerektiğini, şirketin kısa vadeli borçlarının 2016 yılında 2.398.505,22 TL iken 2017 yılında %49.26 azalmış olmasına karşın, konkordato talebine esas 20/10/2018 tarihli bilançosunda %405,37 artışla 6.150.029,14 TL olduğunu, bu artışın önemli bölümününün 4.193.576,00 TL tutar ve %204,48 ile ticari borçların oluşturduğunu, alacaklı sayısının az olmasının kamu borcu dışında imtiyazlı alacak bulunmamasının olumlu değerlendirilmesi gerektiğini, davacı şirketin iflası dururunda muhtemel adi alacaklılara ödenecek tutarın toplam borca oranının %25,52 olduğunu, şirketin yeddi emindeki ticari emtialarının aracıya satış değerinin 1.902.500,00 TL, nihai kullanıcıya satış değerinin 2.090.000,00 TL olduğunu, ticari emtiaların natamam olması, tamamlama yüzdelerinin %80 olması dikkate alındığında tamamlanmaları halinde bunların satışından elde edilebilecek toplam gelirin 2.650.000.00- 3.000.000,00-TL toplam gelir aralığında olacağını, bu tutarın şirketin 20/10/2018 tarihi itibari ile 4.150.029,14 TL olan borçlarını, bu borçların ödeme planına bağlanması yanısıra, şirketin faaliyetine devam etmesi ile oluşacak ilave üretim ile şirketin orta vadede konkordato projesini gerçekleştirme gücüne haiz olabileceğini bildirmiştir. Komiser Heyeti 02/07/2019 tarihli raporlarında; şirketin imalat adresinde 23/05/2019 ve 29/05/2019 tarihlerinde ve iş raporun tanzim tarihinde yapılan incelemelerde şirketin gayri faal olduğunu, …/Dağıtıcı firma taralından borcundan dolayı elektriklerin de kesik olduğunu, şirketin projede belirttiği karlılığa ulaşmasının mümkün olmadığını, mevcut natamam makinelerin, 16 adedinin, Yediemin …’da olduğunu, bilirkişi makine mühendisi … tarafından görülerek rayiç değerlerinin tespit edildiğini, yapılan rayiç değerlemelerle, dosya kapsamına davacı şirket tarafından sunulan satış fiyatları arasında önemli tutarlarda olumsuz farklar olduğunu, 9 adet natamam makinenin şirket imalathanesinde yine aynı bilirkişi marifetiyle rayiç değerinin tespit edildiğini, bu makinelerin fiyatları konusunda da bariz farklar olduğunu, Konkordato Komiser Heyeti tarafından verilen talimatlara davacı şirket tarafından uyulmadığını, şirketin mali ve hukuki durumu hakkında süreç içerisinde davacı şirket tarafından komiser heyetine bilgi akışının sağlanmadığını, iletişim kanallarının açık olmadığını, telefonla ulaşılamadığını ve komiser heyetinin ücretlerinin ödenmediğini, şirket açısından konkordato sürecinin yürütülemez olduğunu, şirketin rayiç değerlelere göre 5.382.634,90 TL borca batık olduğunu bildirmişlerdir. İİK’nun 287. maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv.İİK‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi“ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Somut uyuşmazlıkta, 02/07/2019 tarihli komiser heyeti raporunun mahkemenin 0207/2019 tarihli heyet ara kararı ile davacı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, rayiç değer tespitinde ürünün niteliğine göre komiser heyeti tarafından görevlendirilen Makine Mühendisi bilirkişinin hesap yönteminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, şirketin faal olmadığı, elektriklerinin dahi kesik olduğu, komiser heyeti tarafından yetkililere ulaşılamadığı, komiser heyetinin talimatlarına uyulmadığı, faaliyet karı ilde etmesinin mümkün olmadığı, şirkete yasal anlamda nakdi bir girişinde sağlanamadığı, şirketin çalışma kabiliyetini kaybettiği, projenin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı, borca batık olduğu anlaşılmıştır. İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir. Şirketin malvarlığı rayiç değerleri komiser heyeti tarafından yöntemine uygun olarak başka bir bilirkişi marifetiyle hesaplanmış ve bu hesap üzerinden şirketin borca batık olduğu raporda açıkça ifade edilmiştir. İİK’nun 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur. Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir. İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki bentte yani mahkemenin iflas verdiği” b) “ bendinde,“ Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa “ ifadelerine yer verilmiştir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır .Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda, iflas kararı verilirken, hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku “ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır. Somut olayda, davacı şirket borca batık durumdadır. İİK’nun 292. madde anlamında İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Tüm dosya kapsamına nazaran, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nun 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 293/3 ve 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/06/2020