Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/473 E. 2020/1873 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/473 Esas
KARAR NO: 2020/1873
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2018/531 Esas, 2019/979 Karar
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 28.05.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin merkez adresinin Bahçelievler / İstanbul olduğunu, şirketin 1997 yılında kurulduğunu, müvekkili şirketin, İnşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, şirketin Kozyatağı ‘nda 1 adet satış mağazası bulunduğunu, satış rakamlarının devamlı olarak artarak bugünlere geldiğini, şirket ortaklarının sektördeki canlanma ve firmanın mali yapısının ıslah edilebilir olduğu görüşüyle %20 iskonto talep ederek ve belli bir vadeye yayarak borçlarını ödemek suretiyle darboğazı aşacakları inancında olduklarını, müvekkili şirketin Güneşli ‘de kentsel dönüşüm kapsamında İnşaat işine girdiğini, bu amaçla banka kredisi kullanmak amacıyla arsa alındığını, arsa için 4.000.000 TL tutarında kredi kullanılması hedeflenmişken 5.250.000 TL tutarında rotatif kredi kullanıldığını, İnşaat ruhsat alımının yaklaşık 1,5 yıl sürdüğünü, ruhsat süresinin uzaması nedeniyle 86 hissedar için kullanılacak kredinin kullanılamadığını, finansman ihtiyaçlarının şirket kaynaklarıyla karşılanmaya çalışıldığını, bu durumun şirketin nakit dengesini bozduğunu, İnşaat sektöründeki genel durgunluk ve piyasada gayrimenkul stokunun oluşmasının sektördeki yatırımları durma noktasına getirdiğini, sektördeki alacak borç dengesini bozduğunu, kredi ve faiz oranlarının yükselmesinin kredi ve ürün maliyetleri üzerinde olumsuz etkisi olduğunu, yeni müşterilere maliyetine veya zararına satış yapıldığını, finansman açığının karşılanması amacıyla vade farkları nedeniyle yüksek finansman maliyetine katlanıldığını, normal bir iş hayatında karşılaşılabilecek problemlerin hepsinin kısa süre içinde üst üste geldiğini, şirketin 30.04.2018 tarihli mali durumuna göre TTK 376/3.m çerçevesinde borca batık durumda olup özkaynaklarının (-) 6.128.299.97 TL olduğunu, konkordato sürecinde müvekkili şirketin aktifine kayıtlı herhangi bir duran varlık satışının gerçekleştirilemeyeceğini, mevcut ya da yeni ortaklarca 5 yılda toplam 2.750.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılacağını, banka kredi borçlarının bir kısmının ortakların şahsi gayrimenkullerinin satılması suretiyle ödeneceğini, 2018 yılı içinde alacaklılara borç ödemesi yapılmayarak İşletme sermayesi birikimi yapılacağını, sipariş konusu ürünlerin vadeli alım yapılmak suretiyle temin edileceğini belirterek, İİK 286. maddedeki belgelerin eksiksiz olarak hazırlanmış olması sebebi ile İİK 287. maddede belirtilen 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesini, yapılacak inceleme sonucu bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini ve kesin süre içinde yapılacak yargılama sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, son konkordato komiser heyet raporu ile şirketin rayiç değer bilançosuna göre özkaynaklarının (-) 12.031.643,13 TL olarak hesaplandığı, şirketin rayiç değerler itibarıyla borca batık durumda olduğu, konkordato komiser heyeti tarafından konkordato projesinin gerçekleşmesinin kuvvetle muhtemel olduğu yönünde müsbet bir kanaat oluşmadığının bildirildiği, borçlu şirketin konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunup bulunmadığını değerlendirilirken mali durumunun iyileşme ihtimalinin incelenmesi gerektiği, komiser heyet raporunda açıklandığı üzere, şirketin konkordato talebinden sonraki 2018 yılı 8 aylık dönemde satış hedeflerini %37,77 oranında gerçekleştirdiği , 8 aylık dönemin sonunda (-)4.014.681,36 TL zarar edildiği, 2019 yılı 6 aylık dönemde 1.160.683,49’lik satış gerçekleştirerek konkordato ön projesinde hedeflediği satış rakamının %9,29 oranında gerçekleştirdiği, şirketin brüt satış karı elde ederken faaliyet giderlerinden sonra esas faaliyetlerinden (-)303.475,77 TL zarar ettiği, tedbir kararından sonra kamu borçlarını ödeyemediği, ön projede ön görülen 2018 yılına ait sermaye artırımına İlişkin olarak 26.02.2019 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 200.000,00 TL sermaye artırım kararı aldığı ancak bu güne kadar sermaye taahhüdünü yerine getirmediği, 2019 yılı sermaye arttırımına dair herhangi bir adım atmadığı, şirketin güncel durumda (-)12.031.643,13 TL borca batık olduğu, buna karşılık borçlarının 21 milyon TL civarında olduğu, şirketin borçlarını esas faaliyetleri ile ödemesinin mümkün görülmediği, şirketin borçlarının ödenebilmesi için mutlak surette dışardan güçlü mali kaynak sağlaması gerektiği, ancak bugüne kadar bu yönde bir adım atılmadığı, ön projede ön görülen gerek öz kaynak değişim tablolarına ait projeksiyonları gerekse nakit akış tablolarındaki projeksiyonlarını yerine getiremediği, borçlu şirketin bu şartlar altında konkordato ön projesindeki hedeflerini gerçekleştirme olanağının bulunmadığı, borçlunun kesin mühletin uzatılmasını talep edebilmesi için mali durumunu iyileştirebileceği veya konkordatonun tasdik edileceğinin inandırıcı şekilde ispat edilmesine bağlı olduğu, konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin inandırıcı şekilde ispatlanamadığı, İİK ‘nın 292. maddesinde konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile iflasa karar verileceğinin düzenlenmiş olduğu gerekçesiyle, borçlu şirket hakkında verilen kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine, şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, İflas kararının usul ve hukuka açıkça aykırı olduğunu ve önceki beyanlarını tekrar ederek, mahkemenin sürelerle ilgili kararlarını özetledikten sonra, 13.09.2019 tarihli komiser heyet raporuna rağmen, ülkedeki mevcut piyasa koşulları ekonomik kriz gibi unsurların hiç göz önünde tutulmadığını, özellikle de İnşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların ekonomik krizden çok fazla etkilendiğini, 04.03.2019 tarihli komiser heyet raporunun son derece eksik ve hatalı hususlar içerdiğini, tespitlerin doğru olmadığını, borca batıklık hesabının yanlış yapıldığını, şirketin tüm malvarlıklarının güncel rayiç değerlerinin tespit edilmesi gerektiğini, eski raporlar ve kaydi değerler üzerinden borca batıklığın hesaplandığını, konkordato projesinin mahkemece tasdiki durumunda ödeneceği hususlarının gözardı edildiğini, komiser raporlarına karşı itiraz hakkının tanınmadığını, itiraz haklarının yok sayıldığını, HMK 281. maddede yasal düzenlemeye yer verildiğini, borca batıklık hesabında TTK 376/3. maddesi çerçevesinde rayiç değerlerin esas alınması gerektiğini, dava tarihinden sonraki gelişmelerinde dikkate alınması gerektiğini, mahkeme tarafından, müvekkili şirkete gerek bilirkişi raporuna, gerekse de 04.03.2019 tarihli komiser heyet raporuna karşı itiraz hakkının tanınması gerektiğini, bu itirazlar doğrultusunda, itirazların, eksikliklerin ve varsa çelişkilerin giderilmesi için ek rapor veya yeni rapor alınmasına karar verilmesi gerektiğini, ancak ilkelerin hiç birine uyulmadığını, müvekkili şirket tarafından sunulan konkordato ön projesinin gerçekleştirilebilir olup bir yıllık kesin mühletin altı ay uzatılması durumunda ön projede belirtilen tüm hedeflerin gerçekleştirilebileceğini, İflasın kaldırılmaması durumunda, alacaklılarının çoğunun alacaklarını tam olarak elde edemeyeceğini, zarar edeceğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, bir yıllık kesin mühlet kararının 6 ay uzatılmasını, tedbir kararları ile konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Öncelikle, talebin niteliği ve mahkemece re’sen değerlendirilmesi gereken usul kurallarının incelenmesi uygun görülmüştür. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirket hakkında kesin mühlet içerisinde verilen hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığı, kesin mühletin 6 aya kadar uzatma şartlarının oluşup oluşmadığı ,rapora itiraz hakkının borçlu şirkete tanınıp tanınmadığı, incelemenin yeterli şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğidir. Dosya kapsamından, davacı şirketin tedbir talepli 28.05.2018 tarihli dava dilekçesi üzerine, mahkemenin 30.05.2018 tarihli tensip ara kararı ile 29.05.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, yasal düzenleme kapsamında geçici komiser heyetinin atandığı, gerekli muhafaza tedbirleri hakkında ara kararlar oluşturulduğu, geçici komiser raporlarının görev tanımı çerçevesinde dosyaya ibraz edildiği, şirket malvarlıklarının rayiç değerlerinin tespitine dair rapor alındığı, 15.08.2018 tarihli celsede, davacı borçlu şirketin geçici mühletin uzatılmasına dair talebinin kabulü ile 3 aylık geçici mühlet kararının süresinin dolduğu 30.08.2018 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği, 23.10.2018 tarihli celsede, davacı şirket yönünden İİK 289 maddesi gereğince 23.10.2018 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, ara kararda, geçici komiserlerin görevine devam kararı verildiği, komiserlerin kesin mühlet içinde 3’er aylık dönemlerde ara rapor tanzim ederek mahkemeye sunmalarına, dosyanın komiser heyetine tevdiine, İİK ‘nın 304/1. maddesi gereğince dosyanın komiser heyeti tarafından mahkemeye tevdi edildikten sonra yeni duruşma gününün belirlenerek ilanına karar verildiği, dosya üzerinde gerekli işlemlerin devam ettirildiği, alacaklılar tarafından dilekçelerin sunulduğu, mühlettin bitmesine yakın tarih olan 10.10.2019 tarihli duruşmada, komiser heyetinin raporunu dosyaya sunduğu borçlu vekiline tebliğe çıkarıldığı zapta geçirildikten sonra, borçlu vekili ve müdahillerin beyanları sorularak, borçlu vekilinin, komiser raporlarını kabul etmiyoruz kesin mühletin devamına karar verilmesini ve ek rapor alınması talebi ve müdahil beyanları zapta geçirildikten sonra kesin mühlet kararı kaldırılarak şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı borçlu şirket vekiline 13.09.2019 tarihli konkordato komiser heyetine ait son rapor, dosyaya ibrazı ile birlikte,10.10.2019 tarihli duruşma günü belirtilerek tebliğ edilmiştir. Borçlu şirket vekili tarafından bu süreç içerisinde yazılı beyanda bulunulmadığı gibi ayrıca zapta geçen beyanında, rapora beyan için herhangi bir süre talebinde bulunulmamıştır. Öncelikle komiser raporunu, talebin niteliği uyarınca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 266 vd maddeleri kapsamında düzenlenen bilirkişi incelemesi ve raporu gibi kabul etmek ve aynı sonuçları doğuracağını öngörmek mümkün değildir. Her iki rapor farklı nitelikleri taşımaktadır. İcra ve İflas Kanununda konkordato komiser raporu ile ilgili bilirkişi raporuna dair herhangi bir atıfta mevcut değildir. Bu durumda, HMK 281 maddesi kapsamında, konkordato komiser raporunun tebliğinden itibaren muhataplara beyan için iki haftalık süre verilmesi de mümkün olmayacaktır. Bu hususa konkordato ile ilgili yasal düzenlemede yer verilmediği gibi böyle bir kabul şekli aynı zamanda konkordato ile ilgili sürelere de uygun düşmeyebilecektir. Ancak bu konunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ikinci bölümümde “ Yargılamaya Hakim Olan İlkeler “ üst başlığı altında, 27. maddede yer alan “ Hukuki dinlenilme hakkı “ kapsamında değerlendirilmesi isabetli olacaktır. HMK 27/2-a bendinde, yargılama İle ilgili bilgi sahibi olunması, hukuki dinlenilme hakları arasında sayılmıştır. Somut davada ,davacı borçlu şirkete komiser raporu tebliğ edilmiş ,davacı vekili duruşmada zapta geçen beyanında aksini iddia etmemiştir. Şu halde, borçlu şirketin konkordato komiser raporuna dair bilgi sahibi olmasının engellenerek hukuki dinlenilme hakkının ihlalinden söz edilemeyecektir. Bu halde, davacı borçlu şirket vekilinin buna dair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı aşikardır. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 357/1. fıkrasında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceğine yer verilmiştir. Borçlu şirket vekilinin usule dair istinaf nedeninin cevaplandırılmasından sonra diğer nedenlerin incelenmesi uygun görülmüştür. Yargılama aşaması, yasada konkordato ile ilgili kesin nitelikteki süreler ve istinaf kanun yoluna başvuran tarafın davacı borçlu şirket olması İle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. maddede belirtilen kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, uyuşmazlık konusu olan kesin mühlet aşaması ve bu aşamadaki komiser raporlarının incelenmesinin uygun olacağı kanaati ile uyuşmazlık konuları değerlendirilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere,23.10.2018 tarihli duruşmada borçlu şirket için 1 yıl süre ile kesin mühlet verilmiştir. 23.10.2018 tarihli konkordato geçici komiser heyeti 3. raporunda, sonuç olarak, şirketin mevcut makina, demirbaşları ile çalışma düzenini koruduğu, 30.09.2018 tarihi itibariyle 21 personel istihdam edildiği, 30.09.2018 tarihi itibariyle şirketin (-) 8.496.530,02 TL zarar raporladığı, şirket zararında (-)3.397.823,52 TL artış olduğu, zararın fiilen 5 aylık dönemdeki esas faaliyetleri çerçevesinde değil öncesinde şirketin Güneşli ‘de yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesinden meydana gelen zararın bir kısmının bu dönemde maliyetlere katılmasından kaynaklandığı, teknik heyet eşliliğinde düzenlenen rapora göre şirketin malvarlığının rayiç değerlerinin 30.09.2018 tarihinde uyarlanması ile özkaynaklarının 30.09.2018 tarihi itibariyle (-)11.699.291,79 TL olduğu, şirketin kamuya olan borçlarının 7143 sayılı kanun kapsamında taksitlendirildiği, personel maaşlarının düzenli ödendiği, borçlarında toplam 3.858.565,58 TL azalma olduğu, müşteri portföyünün geniş olması, halihazırda faaliyetlerine kesintisiz devam etmesi, borçlarını karşılayacak düzeyde sermaye artırımı, ortakların şahsi malvarlıklarının satışı ve karlılık projeksiyonları ile şirket yetkililerinin bu aşamaya kadar konkordatonun başarısı için gösterdikleri performans bir bütün olarak değerlendirildiğinde, ön proje ve muhtemel bazı revizeler çerçevesinde konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir. Konkordato komiserleri belirli aralıklarla ve mahkeme talebi doğrultusunda raporlarını dosyaya ibraz etmişlerdir. 13.09.2019 tarihli konkordato komiser heyetine ait 7. ( son) raporda, şirketin 30.06.2019 tarihli kaydi mali verileri ve şirkette fiili olarak yapılan gözlemler ışığında, şirketin faaliyetleri, mali verilerin değerlendirilmesi ,genel değerlendirmeler ve kesin mühlet süresi içinde komiser heyeti olarak yaptıkları faaliyetlerin açıklanmasının bu raporun konusunu oluşturduğu, 5 firmanın mahkemeye talep ettikleri tutarlar üzerinden toplantıya katılmak için başvuru yaptığı, komiser heyeti olarak çekişmeli alacaklılar ile ilgili mahkemeye 15.07.2019 tarihli ve 19.08.2019 tarihli raporlar sunulduğu, mevcut durumda borçlu şirketin alacaklılar toplantısı yapacak seviyeye geldiği, ancak şirkette yapılan gözlemler ve şirketin mali durumunun bir önceki mali incelemeler bölümünde ayrıntılı izah edildiği üzere, şirketin mevcut durumda (-) 12.031.643,13 TL gibi bir borca batıklık rakamına sahip olduğu, buna karşılık ödemesi gereken borç miktarının 21 milyon TL civarında olduğu, şirketin gerek geçici mühlet ,gerekse de kesin mühlet içinde hiçbir dönemde faaliyet karı elde edemediği, sürekli olarak faaliyetlerinden zarar raporladığı, gelinen aşamada 2019 yılında şirket satış hedeflerinin %9,27 oranında ancak gerçekleştirebildiği, şirketin taahhüt ettiği sermayeyi bugüne kadar ödeyemediği, yine şirketin bu denli borcu kendi esas faaliyetleri ile ödemesinin mümkün olmadığı, dışarıdan sağlanacak başkaca bir kaynağa İlişkin somut adımlar atılamadığı, sonuç olarak, davacı şirketin 30.06.2019 tarihli mali verilerinin değerlendirilmesi ve faaliyetlerinin gözlemlenmesi neticesinde, şirketin, tesisat ve demirbaşları ile çalışma düzenini koruduğu, 30.06.2019 tarihi itibariyle 12 personel istihdam ettiği, şirketin konkordato talebinden sonraki 2018 yılı 8 aylık dönemde satış hedeflerini %37,77 oranında gerçekleştirdiği, ancak 2018 yılı 8 aylık dönemin sonunda faaliyetlerden dahi zarar raporlanarak dönem sonunda (-)4.014.681,36 TL zarar olduğu, 2019 yılı 6 aylık dönemde 1.160.683,49 TL ‘lik satış gerçekleştirilerek ön projede hedeflediği satış rakamını %9,29 oranında gerçekleştirdiği, şirketin brüt karı elde ederken faaliyet giderlerinden sonra esas faaliyetlerinden (-)303.475,77 TL zarar ettiği, buna mukabil diğer olağan dışı gelir ve karlardan kaynaklı olarak 6 aylık dönemde 259.369,60 TL kar raporladığı, gerçek bir faaliyet geliri olmayan bu kalem dikkate alınmadığında, 2019 yılı 6 aylık dönemde şirketin (-) 284.192,18 TL zarar ettiğinden bahsetmenin mümkün olduğu, şirketin tedbir kararından sonra kamu borçlarını ödeyemediği, 30.06.2018 tarihinde teknik bilirkişi heyeti eşliğinde hesaplanan rayiç değerli özkaynakların (-)10.675.916,98 TL olduğu, 12 aylık dönemde raporlanan zarardan kaynaklı olarak rayiç değerli özkaynaklarda olumsuz yönde (-)1.355.726,15 TL artış olduğu ve 30.06.2019 tarihinde şirketin rayiç değerli özkaynaklarının (-)12.031.643,13 TL ‘ye yükseldiği, ön projede öngördüğü 2018 yılına ilişkin sermaye artırımına İlişkin olarak 26.02.2019 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 200.000,00 TL sermaye artırımı kararı aldığı, ancak bugüne kadar sermaye taahhüdünün yerine getirilemediği, 2019 yılı sermaye artırımına ilişkinde herhangi bir adım atılmadığı , şirketin güncel durumda (-)12.031.643,13 TL borca batık olduğu, buna mukabil 21 milyon TL civarında borçlarının olduğu, şirketin esas faaliyeti ile ödemesinin mümkün olmadığı , mutlak surette dışarıdan kaynak sağlaması gerektiği, ancak bugüne kadar bu konuda herhangi bir adım atılmadığı, şirketin konkordato ön projesinde öngördüğü ,gerek öz kaynak değişim tablolarına ait projeksiyonları, gerekse nakit akım tablolarında ki projeksiyonlarını yerine getiremediği, İİK 292.maddenin b fıkrası gereğince gelinen aşamada borçlu şirketin konkordatonun başarıya ulaşma imkanı olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda belirtildiği üzere, duruşmada borçlu şirket vekili ve alacaklıların beyanları alınarak hüküm tesis edilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış , İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. 2004 sayılı İİK ‘nın 289. maddesinin üst başlığı kesin mühlettir. Maddenin ilk fıkrasında, kesin mühlet hakkındaki kararın geçici mühlet içinde verileceği, üçüncü fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği, dördüncü fıkrada, mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun gürülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturabileceği, devam eden fıkrada, güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühletin komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı aya kadar uzatılabileceği, borçlunun da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabileceği, her iki halde de uzatma talebinin kesin mühletin sona ermesinden önce yapılacağı ve uzatma kararından önce varsa alacaklıların da görüşünün alınacağı, son fıkrada ise, kesin mühlet verilmesinin, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararların İİK 288’inci madde gereğince ilan edileceği belirtilmiştir. Yasanın 290. maddesinde “ konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu İle bunların görevleri “ ,291. maddede “ Borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması “ düzenlenmiştir. İİK ‘nın 292. maddesinde ise “ Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması “ na yer verilmiştir. Madde 292-( Değişik :28/2/2018-7101/20 md): “ İflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına re’sen karar verir. a)Borçlunun malvarlığının korunması için İflasın açılması gerekiyorsa, b)Konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, c)Borçlu ,297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa, d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflasa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) vd ( c) bendlerindeki hallerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder .” dir. 2004 sayılı İİK 292’ maddede belirtilen nedenlerin meydana gelmesi durumunda, konkordato sürecinin devam ettirilmesinin hukuken temelinin kalmadığının kabulü ile konkordato sürecinin kesilmesi ve şartların mevcudu halinde İflasın açılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından, maddede sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde talebe bakılmaksızın re’sen karar verilmesi gerekecektir. İİK 292. maddenin 1. Fıkrasında, konkordato mühletinin belirli nedenlerle kaldırılmasına yer verilmiştir. Mahkemece daha önce kesin konkordato mühleti verilmiş olmasına rağmen, mühlet içinde ortaya çıkan hususlar konkordato mühletinin amacını ortadan kaldırabilir. Bu durumda, mahkemenin mühleti kaldırması ve doğal olarak konkordato talebini de reddetmesi gerekecektir. Yasal düzenleme kapsamında, mahkemenin mühlet içerisinde duruma el koyması için komiserin mühletin kaldırılması ya da borçlunun iflasına karar verilmesi talebinde bulunmasına dahi gerek yoktur. Buna karşılık, talep olmaksızın komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme mühletin kaldırılmasına ve iflasa karar verebilir. Çünkü yasanın 290. maddesinde ki komiserin görevleri arasında, konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmak, borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek, mahkemenin istediği konularda ve uygun göreceği sürelerde ara raporlar sunmak, mahkeme tarafından diğer görevleri yerine getirmekte yer almaktadır. Komiser tarafından kesin mühlet içinde konkordatonun tasdikine yönelik işlemlerin tamamlanması aşamasında, yasanın belirlediği konularda açıklayıcı ara raporlarla konkordato projesi ile ilgili mahkemeye bilgi vermesi ise zaten olması gereken bir husustur. Diğer yandan, mahkemenin de, alacaklıların talepleri doğrultusunda re’sen gerekli inceleme yapması ve komiserden bu konuda rapor ibraz etmesini talep etmesi, sonraki aşamada ise duruma göre mühletin kaldırılması kararı vermesi de mümkün olacaktır. Mahkemenin, İİK 292. madde gereğince karar vermeden önce, borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet edeceği, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet edeceği 292/son fıkrada düzenlenmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Buna göre mahkeme, konkordato mühletini kaldırarak konkordato talebinin reddine ve iflas kararı vermeden önce maddede ki ilgilileri duruşma açarak dinlemek zorundadır. Somut davada, mahkeme tarafından yasal düzenlemeler kapsamında komiserden gerekli raporlar alınarak ve borçlu ile diğer yasanın belirttiği ilgililer duruşmaya davet edilip dinlendikten sonra karar verilmiştir.Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, borçlu şirket lehine konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması sonucunda bir yıllık kesin mühlet verilmiştir.( m.289/3). Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığını yakından inceleyecek ve ayrıca kesin mühlet içinde tasdike yönelik işlemleri tamamlayarak dosyayı raporu ile mahkemeye iade edecek ve mahkemenin talebi doğrultusunda uygun sürelerde raporlar ,ara raporlar ve diğer görevleri yerine getirecek konkordato komiseri veya komiserleridir. Mühlet içinde, iyileşmenin ya da alacaklıların konkordatoyu kabulünün mümkün olmayacağının anlaşılması, yahut mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının gerçekleşmediğinin önceden anlaşılması halinde de konkordato mühleti kaldırılarak talep reddedilecek ve şartlar yerine gelmiş ise borçlunun iflasına karar verilecektir. Örneğin, komiser raporundan, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiğinin anlaşılması durumunda olduğu gibi. Somut olay bu veriler ışığında değerlendirildiğinde, borçlu şirket hakkında, tensip ara kararı ile geçici mühlet kararı verilerek, gerekli muhafaza tedbirlerine dair hüküm oluşturulmuştur. Ve devamında 1 yıllık kesin mehil verilmiştir. Kesin mehil içerisinde, yasal düzenleme kapsamında komiserler tarafından görev tanımları içerisinde raporlar ibraz etmiştir. 1 yıllık sürenin bitmesine az bir süre kala ibraz edilen ve yukarıda ayrıntılı şekilde yer verilen komiser heyet raporunda açıkça İİK 292. madde kapsamında konkordatonun başarıya ulaşma imkanının olmadığı ifade edilmiştir. Başarıya ulaşma imkanı görülerek, bir yıllık kesin mühlet verilen borçlu şirketten azami titizlik göstermesi beklenecektir. Konkordato komiser heyet raporunda, şirketin borca batık olduğu, faaliyet karı göstermediği, zarar ettiği, tedbir kararından sonra kamu borçlarını ödemediği, borca batıklık oranının artarak devam ettiği, şirket borçlarının esas faaliyetleri ile ödenmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu tespitler, konkordato komiser heyet rapor sonucunda da açıkça ifade edilmiştir. Bu huşular ise, İİK 292. maddede yer verilen, konkordatonun başarıya ulaşamayacağını göstermektedir. Çünkü, mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir.Borçlu şirket ise esas faaliyet alanından zarar etmektedir. Zaten, mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir.Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da hiç gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirket, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş,olmasına rağmen yerine getirmemiştir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Yasal düzenleme kapsamında, davacı borçlu şirkete bir yıllık kesin mühlet verilmiştir. Ne var ki kesin mühlet bitimine kısa bir süre kala düzenlenen konkordato komiser raporlarında konkordatonun başarıya ulaşamayacağı ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir. Her ne kadar İİK 289/5.fıkrasında, güçlük arz eden özel durumlarda, kesin mühletin, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine altı aya kadar uzatılabileceği, borçlununda bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabileceği, bu takdirde komiserin görüşünün alınacağı, her iki halde de uzatma talebinin kesin mühletin sona ermesinden önce yapılacağı ve uzatma kararı vermeden önce varsa alacaklılar kurulunun görüşünün alınacağı belirtilmiş ve borçlu davacı vekili tarafından kesin mühletin 6 ay uzatılmasına karar verilmesi talep edilmişse de somut davada bu fıkra şartlarının yerine geldiğinin kabulü mümkün değildir. Diğer yandan, İİK 292.maddede açıkça, yasanın belirlediği durumların gerçekleşmesi halinde re’sen İflas kararı verilmesinde, borçlu şirketin borca batık olma koşulunun aranacağına dair açık bir düzenleme olmamakla birlikte, maddenin ilk fıkrasındaki iflasa tabi borçlu bakımından ifadesi nedeniyle, İİK 292/1- b bendindeki konkordatonun başarıya ulaşamayacağı durumlarda şirketin borca batık olmasının gereği Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği üzere kabul edilmektedir. İş bu kabule göre ise, somut davada borçlu şirketin borca batık olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemece İİK 292. madde kapsamında, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle, davacı şirketin kesin mühletinin kaldırılarak, konkordato talebinin reddi ve borca batık şirketin iflas kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve tüm dosya kapsamı sonucunda, davacı şirketin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/531 Esas, 2019/979 Karar ve 10.10.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının yatırmış olduğu 165, 70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği gereği vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/10/2020