Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/472 E. 2023/771 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/472 Esas
KARAR NO: 2023/771
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2014/763 Esas, 2019/221 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İcra Yoluyla Takipten Kaynaklanan Sıra Cetveline İtiraz)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; sıra cetvelinin 1. sırasında yer alan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya alacaklısı …’in gerçek borçlusunun …’ın müteveffa eşi olduğunu, muvazalı olarak …’ın borçlu olarak gösterildiğini, borcu dosya borçlusu …’ın müteveffa eşinin ödediğini, bu ödemeyi banka aracılığı ile alacaklıya ait hesaba yaptığını, ödeme yapıldıktan sonra alacaklının, dosyada bulunan tüm hacizleri fek ettiğini ve dosyayı takipsiz bırakarak düşürdüğünü, borçlunun eşi öldükten sonra davalının/alacaklının borçluyla anlaştığını ve alacaklıların zararına olarak takibi yenilediğini, böylelikle dosya borçlusundan alacağı olmayan davalının, dosyadan parayı tahsil edeceğini ve borçlu ile paylaşacağını, sıra cetvelinde 1. sırada gösterilen alacaklının, borçludan hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını, borçlu ile dosya alacaklısı arasında yasa ve hukuka aykırı şekilde yapılan anlaşma ile alacaklılara ödeme yapılmaması için icra takibinin muvazaalı olarak devam ettirildiğini, sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı/alacaklıda olduğunu, bononun varlığının tek başına yeterli delil sayılmadığını, borçlu mirasçıları ile alacaklı arasındaki hukuka aykırı anlaşma ile muvazalı bir şekilde devam ettirilen icra takibi nedeni ile dosya alacaklısının alacağı olmaması nedeniyle sıra cetvelinden çıkarılması gerektiğini belirterek sıra cetvelinin iptali ile, listeden davalının/alacaklının çıkarılmasına, buna göre yeni sıra cetvelinin yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 2006 yılında başlamış olan takibinde parasını almadığını, borçlunun müvekkilini kandırdığını, ilk konulan haczin Beyoğlu, … Mahallesi, … Sokak, Pafta:… ada … parsel …’te bulunan taşınmaz üzerine olduğunu, borçlunun, taşınmazı satıp borcunu ödeme teklifi üzerine müvekkilinin hacizleri fek ettiğini, ancak herhangi bir ödemenin gerçekleşmediğini, icra takip borcunun borçlunun eşi tarafından ödenmediğini, … bank’ın herhangi bir şubesine borçlunun eşi tarafından yatırılan 400.000 TL’lik bir ödeme olmadığını, müvekkilinin, ödeme olmayınca aynı borç için aynı taşınmaza 02/04/2008 tarihinde yeniden haciz konulmasını istediğini, 07/04/2008 tarihli gelen cevapta borçlunun taşınmazı kayınbiraderi …’a sattığını öğrendiğini, müvekkilinin 08/04/2009 tarihinde dosyayı yenilediğini ve talebi üzerine dava konusu olan taşınmazın da içinde bulunduğu iki adet taşınmaza haciz konulduğunu, borçlunun kayınbiraderine devrettiği taşınmazı satarak 05/10/2007 tarihinde dava konusu taşınmazı satın aldığını, borçlunun eşi …’ın 14/11/2009 tarihinde öldüğünü, müvekkilinin takibi yenileme tarihinin 08/04/2009 olup haczin de 10/04/2009 tarihinde konulduğunu, yani müvekkilinin, borçlunun eşi …’ın ölümünden yaklaşık yedi ay önce takibi yenileyerek haciz koydurduğunu, ilk haczin müvekkili tarafından konulduğunu, ondan sonraki haczin 15/12/2009 tarihli olduğunu, uzak tarihli alacaklar arasında muvazaa olamayacağını, aslında onların şüphe uyandıracak birçok durumu olduğunu, takibin ilamsız olduğunu ve itiraz edilmeden kesinleştiğini, yani kendilerinin, borçlu ile anlaşmış olmaları ve müvekkilinin parayı tahsil etmesini engellemek istemelerinin daha büyük ihtimal olduğunu, borçlunun eşinin, müvekkilini gasp ederek yalısına el koyup dolandırdığını, müvekkili yüzünden borçlunun eşi ve kayınbiraderinin mahkum olup cezaevine girdiğini, borçlunun da müvekkilinin şikayeti üzerine günlerce emniyette kalıp sorgulandığını, böyle bir durumda müvekkili ile adeta kanlı bıçaklı olan kişilerin müvekkili ile anlaşıp ona yeni para kazandırmalarının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; icra müdürü bilirkişi tarafından düzenlenen 04/03/2013 tarihli raporda, sıra cetveline itiraz edilen takibe ilişkin borcun ödendiğine ilişkin icra dosyasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığının rapor edilmiş olduğunun görüldüğü, mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 11/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda ise, banka kayıtları üzerinden ödeme yapıldığına dair yapılan yazışmalar sonucunda bankalardan gelen cevap yazıları, PTT Müdürlüğüne yazılan ve dosyaya celp edilen kayıtların ayrı ayrı incelendiği, banka kayıtlarındaki para transferi ve çekiminin takip alacaklısı …’e ödendiğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, PTT havale listesine göre ise …’in …’a PTT kanalı ile bir ödeme yaptığına dair bir kaydın bulunmadığının rapor edildiğinin görüldüğü, davacı, icra takip dosyasında takip konusu borcun ödendiğini, buna rağmen takibin yenilendiğini ve takip kapsamındaki gayrimenkulün satışına ilişkin sıra cetveline kayıt yaptırıldığını savunmuş olup davacının, ödemelerin yapıldığına dair beyan ettiği bankalardan getirtilen kayıtlar, PTT kayıtları ve icra dosyasının bilirkişi incelemesine sunulduğu, düzenlenen her iki bilirkişi raporunda icra dosyasındaki borcun ödendiğine dair kaydın bulunmadığının rapor edildiği, düzenlenen her iki raporun dosya kapsamındaki delillerle uyumlu ve denetime açık olduğundan bahisle davacının, davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; deliller toplanmadan beyan ve talepleri dikkate alınmadan karar verildiğini, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklı üzerinde olmasına rağmen Mahkemenin ispat yükünü müvekkiline yüklediğini, 8 yıl süren dava sürecinde davalının, icra borçlusuna PTT yoluyla kendini gizleyerek kendi imzasıyla ve başkası adına gönderdiği paraların imza ve yazı incelemesinin yapılmadığını, banka hesaplarından para geldiği yönündeki taleplerinin dikkate alınmadığını, deliller toplanmadan dosyanın bilirkişiye verildiğini, yine tanık dinletme taleplerinin mahkemece kabul edilmediğini, oysa İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/134 Esas sayılı dosyasında dinlenen tanıkların ise borcun ödendiğini ifade ettiklerini, davalı ile icra borçlusu … ve vefatından önce borçlunun eşi …’ın aralarında yaşananların değerlendirilmesi gerektiğini, icra borçlusu …’ın Mahkemede ki beyanlarının dikkate alınmadığını, İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/134 Esas sayılı dosyasında hukuk usul ve yöntemlerine ters bir yargılama yapılarak karar verilmesine rağmen bu kararın, davaların konusu benzer olduğu için, işbu dosyada da etkili olduğunu, dava ve icra dosyalarında usulsüzlükler olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz istemine ilişkindir.İİK’nın 142/1 maddesinde “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2017/1916 Esas, 2020/593 Karar sayılı ilamı). Muvazaaya dayalı sıra cetveline itiraz davalarında görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Genel mahkemeden maksat Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu itibarla somut olaya konu uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek karara bağlanması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2017/1663 Esas 2018/5047 Karar sayılı ilamı).Somut olayda, davacı, dava konusu edilen sıra cetvelinde yer verilen davalı alacaklının, alacağının muvazaalı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Buna göre taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmayıp uyuşmazlık, davalıya ait alacağın gerçek bir alacak olup olmadığı ve muvazaalı olarak oluşturulup oluşturulmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacının itirazı alacağın esasına ilişkin olduğundan davaya bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olmasına rağmen Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan tüm yasal nedenler ve özellikle mahkemenin görevi taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmayacağından davanın, mahkemenin görevi ile ilgili dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmiş olması doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın görevli İstanbul (Çağlayan) Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/763 Esas, 2019/221 Karar ve 12/03/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a)Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-c bendi uyarınca, mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası uyarınca usulden reddine, b)Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin iki hafta içerisinde mahkemeye başvurması halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, c)Aksi halde davanın açılmamış sayılmasına, d)Dosya kendisine gönderilen mahkeme tarafından kendiliğinden taraflara davetiye çıkarılmasına, e)HMK 331/2. fıkrası gereğince yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-İstinaf yargılama giderlerinin yeniden verilecek hükümde dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-2.fıkrası gereğince kaldırılarak yeniden aynı yasanın 353/1a-3.fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/07/2023