Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/379 E. 2020/467 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/379 Esas
KARAR NO: 2020/467
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2017/492 Esas, 2018/1365 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 29.05.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, 15.04.2009 tarihinde İstanbul Ticaret Odasına kaydolarak, kuruluşundan itibaren … A.Ş ile akdettiği imtiyaz sözleşmesine istinaden, Topkapı Sarayı’nın halka açık olan dış bahçesinde bulunan …ın işletmeciliğini yaptığını, 2013 yılında alkol tüketim ve satışının yasaklandığını, müvekkili şirketin bu sebeple içki ruhsatının iptal edildiğini, bu nedenle yapılan yüksek yatırımın amorti edilemediği gibi, müvekkil şirketin tüm kira süresi boyunca ciddi şekilde zarara uğradığını, Rusya ile yaşanan kriz akabinde yaşanan terör olayları, son olarak Ocak ayı başında Sultanahmet meydanında meydana gelen ve 10 Alman turistin öldüğü canlı bomba saldırısının bölge turizmini büyük oranda etkilediğini, bölgede geçen senelere göre turist sayısında %50-60 azalma olduğunu, birçok esnaf ve işletmenin yaşanan ekonomik kriz nedeniyle işyerini kapatma noktasına geldiğini, bir kısım çalışanlar tarafından müvekkili şirkete dava açtığını, son olarak ise Bakanlık tarafından ikinci 5 yıllık döneme ilişkin imtiyaz sözleşmesini uzatmadığını, müvekkili şirketin faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını, 31.12.2016-20.05.2017 tarihli karşılaştırmalı bilanço, gelir tablosu ve 01.01.2017-20.05.2017 tarihleri arasındaki dönem mizanı ile sabit olduğu üzere müvekkili şirketin aktiflerinin pasiflerini karşılamaya yetmediğini iddia ederek, gerekli tedbir kararlarının alınarak, müvekkili şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklılar, yargılamaya müdahil olarak katılarak, yazılı ve sözlü beyan ve itirazlarını sunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı şirketin borca batıklığının, 2014 yılından bu yana artarak devam ettiği, davacı şirketin aktiflerinin rayiç değerlerine göre düzenlenmesi gereken bilançosuna göre maddi duran varlıkları bulunmadığı, TTK 376/3 ve İİK 179. maddelerdeki doğrudan İflas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davacı şirketin iflasına, tedbir taleplerinin reddine, İflas avansının İflas idaresine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, mahkemenin hükümde belirttiği iki haftalık süre içerisinde, müdahil … vekili tarafından istinaf edilmiştir. Müdahiller, …, …, …, …, … ve … vekili tarafından dosyaya ibraz edilen, 25.03.2019 havale tarihli dilekçe sonucunda, kararın kaldırılması talep edilmesine rağmen istinaf harçlarının karşılanmadığı anlaşıldığından, dosya eksik hususların giderilmesi için Dairemizin 21.11.2019 tarihli kararı İle geri çevrilmiş ise de, ihtarnameye rağmen harç ve masrafların karşılanmaması nedeniyle, ilk derece mahkemesi tarafından 26.12.2019 tarihinde verilen istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair ek kararı istinaf edilmediğinden, adı geçen müdahillerin istinaf dilekçeleri değerlendirilmemiştir. Müdahil … vekili, istinaf nedenleri olarak, mahkemenin yetersiz inceleme yaptığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davacının sunduğu bilgi ve kararlara göre hüküm kurulduğunu, inceleme ve araştırma yapılmadığını, kurumlar nezdinde araştırma yapılmadığını, imtiyaz anlaşmasının niteliğinin sorulmadığını, müdahil tarafların rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, raporun denetime elverişli olmadığını, davanın esası ile ilgili beyanda bulunmak için taraflarına süre verilmediğini, davacı vekilinin İflas davası açmak için özel yetkisi olup olmadığının incelenmediğini, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağını, davacı şirketin hakim ortakları ile hesap ilişkisinin denetlenmesi gerekirken inceleme yapılmadığını, hakim ortakları ile ilişkilerininde resen araştırılması gerektiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İcra ve İflas Kanunun 179. maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas talebidir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin iflası ve iflasın ertelenmesi “ üst başlığı ile, 179.maddede, sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket yada kooperatifin tasfiye halinde olması halinde tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan veya mahkemece tespit edilirse, önceden takibe gerek kalmaksızın bunların iflasına karar verileceği düzenlenmiştir. Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin İİK 179. maddesi uyarınca iflasına karar verilebilmesinin ön şartı borca batık durumda olmalarıdır. Borca batıklık sermaye şirketi ve kooperatifin mal varlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamamasıdır. Sermaye şirketi ve Kooperatif borca batık durumda ise bunların iflasını idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kişiler, şirket veya kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memuru veya bir alacaklı isteyebilir. Sermaye şirketi veya kooperatifin İİK ‘nın 179. maddesine dayanarak iflası istenmişse, mahkeme, iflası istenen sermaye şirketi veya kooperatifinin borca batık durumda olup olmadığını saptamalıdır. Borca batıklığın tespiti, teknik ve özel bilgiyi gerektirdiğinden bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK ‘nın 376. maddesinin 3. fıkrasında, şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulunun, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartılacağı, bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceğine yer verilmiştir. Somut davada, davacı şirketin, 20.05.2017 tarihli, 2017/02 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirketin iflasının talep edilmesi için vekile yetki verilmesine dair karar oluşturulduğu, şirketin ticari merkezinin bulunduğu, yetkili yer ticaret mahkemesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. madde anlamında, İflas talep etmeye dair yetkiyi ihtiva eden vekaletname ile davacı vekili tarafından iş bu davanın açılmış olduğu dosya kapsamından anlaşılmıştır.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 181. maddede , “Usul “ başlığı ile, 159,160,164,165 ve 166. maddelerin bu fasıl hükmüne göre vukua gelen iflaslara da tatbik olunacağına yer verilmiştir. Madde düzenlemesi gereğince, mahkemece, gerekli ilanlar yaptırılmış ve ayrıca iflas avansı mahkeme veznesine depo ettirilmiştir. Pasifin aktiften fazla olması ,sermaye şirketleri bakımından ,ayrı (özel ) bir doğrudan doğruya iflas sebebi olarak kabul edilmiştir. ( m.179).Pasifin aktiften fazla olması, hukukumuzda genel bir İflas sebebi değil, ancak sermaye şirketleri ve kooperatifler için özel bir İflas sebebidir. Şirketin pasifinin aktifinden fazla olduğunun anlaşılması üzerine, yönetim kurulunun yapacağı tek şey, durumu derhal ticaret mahkemesine bildirmektir ve buna mecburdur. Davacı İİK 179. maddesi gereğince, sermaye şirketinin doğrudan doğruya iflası istediğinden, mahkemece iflas şartlarının doğup doğmadığı yönünden bilirkişi raporu alınmıştır. 24.09.2018 tarihli uzman bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketin ticari defterlerinin, açılış ve kapanış tasdiklerinin kanuni sürede yaptırılmış olduğu, hissedarların, %49 hisse ile …, %25 hisse ile …, %24 hisse ile … ve %1 hisse ile … A.Ş olduğu, davacı şirketin 20.05.2017 tarihi itibariyle aktifleri / varlıklarının borçlarından 2.628.798,72 TL olduğu, kayden borca batık olduğu, davacı şirketin, 31.12.2014, 31.12.2015 ve 31.12.2016 tarihi itibariyle borca batık olmasına rağmen iflasını talep etmediği, davacının aktifinde kayda değer rayiç değer tespiti yapılması gereken maddi duran varlık bulunmadığından ( bina,arsa,iştirak hissesi, taşıtlar ) ve mevcut demirbaşların, davacı şirketin kaydi bilançosunun aynı zamanda rayiç değer bilançosu olarak değerlendirildiği, müdahil vekillerinin 20.02.2018 tarihli dilekçede, davadan önce şirkete ait olan ne varsa iğneden ipliğe kadar muvazaalı olarak devredildiğini, bu muvazaalı devir sonrasında acz içinde olduğunu bildiren ve amacı sadece ve sadece bir kısım işçilerin emeğinin karşılığı olan aylık ücretleri ve tazminatlarını ödemekten kaçınmak / işçilerin açtıkları İcra takiplerinin önünü tıkamak olan davacı şirketin kötüniyetli olduğunu, bir kısım işçilerin, işçilik alacaklarının karara bağlandıktan sadece, 1 gün sonra muvazaalı işlemler yapıldığı, şirket ortak / yetkililerinin aynı yerde kurdukları bir başka firma ile aynı sektörde faaliyet gösteren firmalara örtülü olarak devir edildiğini, şirkete ait tüm aktifler kaçırıldıktan sonra uyduruk bir mizan ile şirketin acz içinde olduğunun iddia edildiğini, İş akdinin feshinden önce 4 ay boyunca maaşlarını alamadıklarını, İş akitlerini haklı olarak fesih edip, İstanbul 17. İş Mahkemesinin 2016/165,166,167,168,169,170,172 Esas sayılı dosyaları üzerinden firma aleyhine 12.02.2016 tarihinde dava açtıklarını, bu alacaklıların bir kısmının karara bağlandığını , işletilen …’ta bulunan menkullerin aynı şekilde iğneden ipliğe kadar ,dosyaların karara çıkmasının üzerinden bir ay bile geçmeden, 06.03.2017 tarihinde aynı sektörde faaliyet gösteren …Ltd.Şti ve …A.Ş ünvanlı grup firmalara muvazaalı olarak devredildiğini, takipleri durdurmak için İflas başvurusunda bulunulduğu beyanları İle İflas talebinin reddinin talep edildiği, açıklandığı üzere, davacı şirketin borca batıklığının dava tarihinde ortaya çıkan bir durum olmadığı, geriye dönük 3 yıl içinde (2014 yılından başlayarak ) borca batık olduğu, borca batıklık halinin artarak devam ettiği, müdahiller tarafından sunulan faturaların davacı tarafından yasal defterlere kayıt edildiği, fatura bedellerinin çek ile tahsil edildiği ,söz konusu faturaların düzenlenmesi ile şirketin borca batıklığının arttığı veya şirketin borca batık hale geldiğinin söylenemeyeceğini, şirketin, işçilerin alacak davasını ikamet ettiği tarih öncesi ve sonrasında borca batık olduğu, şirketin vadesi geldiği halde ödeyemediği Sosyal Güvenlik kesintileri borcunun, 2014 yılında, 625.284 TL, 2015 yılında, 853.989 TL, 2016 yılında 924.512 TL olduğu, şirketin bünyesinde çalışan personele ait primleri ödeyemediği, taksitlendirdiği, şirketin TTK 376. madde gereğince hazırlanan ara bilançoya göre borca batık olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğu gibi, müdahil itirazları da cevaplandırılmıştır. Yukarıda ifade edildiği üzere, İİK ‘nın 181. maddesinde ki açık düzenleme kapsamında, davacı şirketin iflas talebi aynı yasanın 166. maddedeki usulle ilan edilmiştir. Gazete ilan tarihi, 14.01.2018, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesindeki ilan tarihi 12.02.2018 ‘dir. Her iki ilanda da “…bu talep nedeniyle haklarının zedelendiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişilerin alacak ve borçlarının talepten haberdar olmaları için ilanın yayınlanmasından itibaren 15 gün içinde mahkememize başvurarak müdahale ve itiraz talep edebileceklerini bu süre içinde müdahale ve itiraz talebinde bulunmayanların müdahalelerinin ve itirazlarının kabul edilmeyeceği hususunun tebliğ ve ilanına karar verilmiştir. ( İ.İ.K 166.mad.)” ifadelerine açıkça yer verilmiştir. Verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran, müdahil …’ın, vekili vasıtası ile davacı şirketten alacaklı olduğunu iddia ederek, müdahillik talep dilekçesi, 17.12.2018 tarihlidir. Mahkeme tarafından, 20.12.2018 tarihli duruşmada, müdahilliğine karar verilmiştir. Müdahillik talebi, son ilan tarihi olan 12.02.2018 tarihinden itibaren yaklaşık 10 ay sonrasıdır. İlan metninde belirtilen 15 günlük süre geçirilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, 10.03.2005 tarihli, 2004/13091-2437 Esas-Karar emsal ilamında, talebin İİK ‘nın 166/2. maddesinde ki usulle ilan edilmesi gerektiği, İflas talebinin ilanından itibaren diğer alacaklıların davaya müdahale veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilecekleri, süresinde itiraz ve müdahalede bulunmayanın hükmü temyiz etme yetkisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Aynı dairenin, 03.06.2004, 2003/8781-6613, 27.05.2004, 2003-12003/6276 Esas – Karar sayılı emsal ilamlarında da benzer ifadelere yer verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin, 19.11.2014 tarihli, 2014/4381 Esas, 2014/7371 Karar sayılı emsal ilamında da, davanın İİK 177/4. madde anlamında doğrudan İflas davası olduğu, İİK 158/1. maddesi anlamında müdahil olmadığı, temyiz de hukuki yararı olmadığı gereğince temyiz istemininin reddine karar verilmiştir. Aynı dairenin, 05.06,2014 tarihli, 2014/1180 Esas, 2014/4350 Karar, sayılı emsal ilamıda benzer niteliktedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.10.2010 tarihli, 2010/7123 Esas, 2010/12114 Karar sayılı emsal ilamında ise, İflas talebinde bulunan vekilinin, ekonomik daralmadan dolayı müvekkilinin borca batık hale geldiğini, aktifinin pasifini karşılayamadığı, bu nedenle yasa gereğince İflas talebinde bulunması gerektiğini belirterek müvekkili şirketin iflasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece, şirketin pasifinin aktifinden fazla olduğunun bilirkişi raporuyla sabit olduğu, her geçen günde borcun yüksek faiz oranlarıyla arttığını belirterek şirketin iflasına karar verildiği, kararın müdahil vekili tarafından temyiz edildiği, son ilan tarihinin 14.04.2009 olup, yasal 15 günlük sürenin geçirilmesinden sonra müdahil vekili tarafından 17.07.2009 tarihinde müdahale talebinde bulunulmuş olduğundan, müdahilin temyiz hakkının olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Emsal ilam örneği ve içeriği istinaf konusu ile benzer niteliktedir. İstinaf talebinde bulunan, … ‘nın, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan emsal ilam örneklerinde belirtildiği üzere, öngörülen sürede müdahale veya itirazda bulunmadığından ve bu anlamda istinaf talebinde hukuki yararı bulunmadığından istinaf talebinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, davacı şirkete ait kayıtlarla, ticaret sicil gazetesinde yer alan genel kurul tutanaklarından ve bilirkişi raporundan, istinaf eden … ‘ın İflas kararı verilen şirketin %25 hisse payına sahip olan ortaklarından olduğu, şirketin yönetim kurulu üyesi olarakta görevde bulunmuş olduğu, TTK ‘nın şirketlere dair yasal düzenlemeleri, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 28.06.1994 tarihli, 4743 Esas, 6940 Karar sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere, İİK 179. maddesine dayalı davada verilen kararı şirket ortaklarının temyiz etme yetkisi bulunmamaktadır. Aksinin kabulü, gerek TTK ‘nin ilgili düzenlemelerine gerekse de İİK ‘nın ilgili hükümlerine uygun düşmeyecektir. Açıklanan nedenlerle, süresinde müdahillik talebinde veya itirazda bulunmayan müdahil …’ın istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1-Müdahil … vekilinin istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan usülden REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın … ‘dan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Müdahil tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352/1- ç bendi gereğince İcra ve İflas Kanunun 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.20/02/2020