Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/259 E. 2023/957 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/259 Esas
KARAR NO: 2023/957
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2017/849 Esas, 2019/982 Karar
DAVANIN KONUSU: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirkete ait okullarda yemek hizmeti sunduğunu, takip tarihi itibariyle 70.014,18 TL yemek hizmeti ve 253,51 TL vade farkı alacağı bulunduğunu, 14/12/2015 tarihi itibariyle taraflar arasında mutabakat mevcut olduğunu, müvekkilinin, edimini usulüne uygun olarak yerine getirdiğini ve davalıdan bu konuda bir şikayet de almadığını, davalının, sunulan hizmetler sebebiyle ayıp itirazında bulunmadığı gibi zararının olduğunu da bildirmediğini, müvekkili tarafından alacağın tahsili için başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşmeye göre yetkili Mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemelerinin olduğunu, müvekkilinin, sözleşmeden kaynaklanan tüm borç ve yükümlülüklerine yerine getirdiğini, eldeki ihtilafın davalının kusurlu davranışları ile ortaya çıktığını, davacının fesih ihtarını sözleşmenin 9/3 maddesine aykırı olarak e-posta ile gönderdiğini, buna göre geçerli bir fesih bulunmadığını, bu nedenle de davacının hizmeti vermeyi keserek temerrüde düştüğünü, davacının, zaman zaman çiğ, bozuk ve/veya son kullanım tarihi geçmiş muhtelif ürünler temin ettiğini, süresi içinde ayıbın ihbar edildiğini, ayıp sebebiyle müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın 6098 sayılı Kanunun 207/2 hükmüne göre iddia oluna alacak meblağından mahsup edilmesini, talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; dava konusu 16 adet faturadan 13 adet faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, buna göre davacının icra takip tarihi itibariyle 62.198,28 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın, faturaları ticari defterlerine kaydetmekle faturalara konu malları teslim aldığını kabul etmiş sayılması gerektiği, davacı defterlerinde yer alıp da davalı defterlerinde yer almayan …, … ve … numaralı fatura içeriği emtianın davalıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı, davalı tarafın açık kabulü bulunmadığından davacının e-posta ile gönderildiğini belirttiği mutabakatın dikkate alınmadığı, davalı, takip dayanağı 13 adet faturayı defterlerine kaydettikten sonra bu faturalara yönelik iade faturası düzenlediğine ve fatura içeriği emtiayı iade ettiğine dair delil sunamadığından ayıp iddiasının ispatlanamadığının kabul edildiği, takip öncesinde temerrüt oluşmadığından işlemiş faiz talebinin haklı görülmediği, alacağın likit olduğu, reddedilen miktara yönelik davacının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulü ile, fazlaya ilişkin talebin reddine, icra inkar tazminatı talebinin kabulüne ve kötüniyet tazminatı talebinin ise reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresi geçtikten sonra davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili yasal süresinden sonra sunduğu istinaf dilekçesinde; ayıp ihbarının şekle bağlı olmadığı, ihbarın e-mail ile yapıldığının dosyada mübrez deliller ile sabit olduğunu, ayıp ihbarı yapıldığında, artık satıcının temerrüde düşmüş olacağını, fesih ihbarnamesi niteliğindeki mailin içeriğinin taraflarınca kabul edilmediğini, fesih ihbarnamesinin, sözleşmede belirlenen şekil şartına uygun olmadığını, davanın ilgili sigorta şirketine ihbarı taleplerinin Mahkemece değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/67 Esas 2017/2017 karar sayılı yetkisizlik kararı üzerine gönderilmiştir. Davacının, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 70.014,18 TL asıl alacak ve 253,51 TL faiz olmak üzere toplam 70.267,69 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 30/11/2018 tarihli raporda; dosya kapsamında bulunan mail yazışmalarının sistem üzerinde görüldüğü ve davacı şirkete ait sistemde mevcut olduğu, dosyaya ne miktarda hangi ürünlerin bozuk olduğu ve buna yönelik analiz raporları veya kayıt formları, ne kadar ürünün son kullanım tarihlerinin geçmiş olduğuna dair herhangi bir kayıt formu veya tespit belgesi ibraz edilmediği, gıda güvenliği şartlarını sağlamayan dava konusu ürünlere yönelik iade veya imha işlemi yapılıp yapılmadığı, bozuk çıktığı beyan edilen ürünlere ait herhangi bir numune analiz raporu olup olmadığı bilinmediğinden sadece e-posta yoluyla yapılan yazışmalara dayalı olarak taraflar arasındaki ayıplı ürün konusunun ve sözleşmeye aykırı hususların tam olarak tespit edilmesinin mümkün olmayacağı, taraflara ait ticari defter tasdiklerinin usulüne uygun olarak düzenlendiği, davacı taraf ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile davalının borç bakiyesinin 70.014,18 TL olduğu, davalı taraf ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile davacının alacak bakiyesinin 62.198,28 TL olduğu, 2015 yıl sonu itibari ile taraflar arasındaki bakiye farkın 7.815,90 TL olduğu, Aralık/2015 döneminde davacı tarafça düzenlenen 05/12/2015 tarihli 885,00 TL, 07/12/2015 tarihli 3.958,74 TL ve 14/12/2015 tarihli 2.972,16 TL bedelli faturaların davalının kayıtlarında yer almadığı, davacı şirketin 70.014,18 TL alacaklı olduğunu kabulü halinde ödeme emrinde talep edilen yıllık %10,5 faiz oranı üzerinden (TTK ve TBK hükümlerine göre) işbu rapor ile 509,50 TL işlemiş faiz hesaplanmışsa da davacı tarafça 253,51 TL işlemiş faiz talep edildiği, davacı şirketin 62.198,28 TL alacaklı olduğunu kabulü halinde ödeme emrinde talep edilen yıllık %10,5 faiz oranı üzerinden (TTK ve TBK hükümlerine göre) işbu rapor ile 509,25 TL işlemiş faiz hesaplanmışsa da davacı tarafça 253,51 TL işlemiş faiz talep edildiği bildirilmiştir. Öncelikle istinaf başvurusunun yasal süresinde yapılıp yapılmadığının incelenmesi gerekmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 345. maddesi “İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır. istinaf yoluna başvuru süresinin iki hafta olduğu Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” hükmünü; 346.maddesi “İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.” hükmünü içermektedir. Aynı sayılı Kanunun 352. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda bu maddede yer alan durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli kararın verileceği düzenlenmiş olup bu durumlardan birisi, başvurunun süresi içinde yapılmaması olarak gösterilmiştir. Öte yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin “kanun yoluna başvuru işlemleri” başlıklı 48. maddesinin 4. fıkrasında “Kanun yolu başvurusu, kanun yolu dilekçesinin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olayda, dosya kapsamına göre, mahkemenin gerekçeli kararının, elektronik tebligat yöntemiyle davalı vekilinin tebligat alanına (hesabına) 31/10/2019 tarihinde başarılı şekilde ulaştığı, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 7/a maddesinde yer alan “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” hükmü uyarınca gerekçeli kararın 05/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiş sayıldığı, karara karşı en geç 19/11/2019 tarihinde mesai bitimine kadar istinaf kanun yoluna başvurulması gerekir iken bu süreden sonra 21/11/2019 tarihinde talepte bulunulduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin süresinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 345/1 ve 352/1-c maddeleri gereğince süre yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusun HMK’nın 345/1 ve 352/1.c maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.062,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 792,35 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, Dosya üzerinden yapılan ön inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. ve 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/10/2023