Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2354 E. 2021/132 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2354 Esas
KARAR NO: 2021/132
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2018/39 Esas, 2019/1266 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalıdan 1.895.311,71 USD alacaklı olduğunu, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile iflas yolu ile takibe başladıklarını, ödeme emrinin davalıya 08.08.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, takibin kesinleştiğini, borcun ödenmediğini belirterek İİK’nun 159/1 maddesi uyarınca gerekli tedbirlerin alınarak davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı esasa cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; 09.05.2017 tarih, 2016/861 E. 2017/423 K. sayılı kararı ile icra dosyasında usulüne uygun yapılmış ödeme emri tebligatı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından istinaf edilmiş, Dairemiz 14.12.2017 tarih, 2017/2406 E. 2017/1984 K. sayılı kararı ile “…Somut olayda, icra dosyasındaki tebligatın yapıldığı tarihin 08.08.2016, istifanın tescil ve ilanının yapıldığı tarihin ise 15.08.2016 tarihi olduğuna göre tebligatın bu yönüyle de mahkeme gerekçesindeki gibi geçersiz olduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki; görülen davada şirketin yönetim organından yoksun kaldığı kabul edildiğine göre, TMK’nun 426.maddesi gereğince davalı şirkete kayyım atanmasının sağlanmasından sonra sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…” gerekçesi ile ilk derece mahkeme karanının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma kararından sonra mahkemece, İstanbul 8. ATM’nin 2018/582 esas sırasında açılan davada 2018/582-2019/402 E.K. sayılı karar ile davalı şirkete mali müşavir …’ın temsil kayyımı olarak atanmasına karar verildiği, kararın 07.10.2019 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından davalı aleyhinde 1.895.311,71 USD alacağın tahsili için iflas yolu ile başlatılan icra takibinin BAM ilâmında da belirtildiği üzere kesinleştiği, usulüne uygun depo emrine rağmen davalının yasal süre içerisinde bedeli yatırmadığından bahisle davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket kayyımı istinaf dilekçesinde; ilk derece Mahkemesinin depo emrine esas miktarı usulüne uygun hesaplatmadığını, bu konudaki itirazlarının değerlendirilmediğini, davacı alacaklı şirket,in iflası istenen davalı şirketin aynı zamanda ortağı konumunda olduğunu, şirketin tek yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda şirket ortağı olan …’in istifasının 15.08.2016 tarihinde yani iflas yolu ile icra takibinden sonra ilan olunduğunu, davalı borçlu şirketin iflasını gerektiren bir durum bulunup bulunmadığı konusunda mahkemece ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapmadığını, İcra dosyasında 26.12.2019 tarihi itibariyle yapılan kapak hesabında, ABD Doları cinsinden olan alacağın, 28.11.2019 tarihindeki kur esas alınarak Türk Lirasına çevrildiğini, takip dosyasındaki alacağın döviz alacağına ilişkin olup, fiili ödeme günündeki döviz kuru üzerinden tahsilinin talep edilmiş olması nedeniyle 26.12.2019 tarihi itibariyle ileriye dönük olarak hesaplama yapılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kapak hesabının denetime açık olmadığını, 28.697,20 TL olarak hesaplanan masraf miktarı içerisinde 29,20 TL olan başvurma harcının mükerrer olarak hesaplandığını, ayrıca icra takibinin henüz sonuçlanmamış olması nedeni ile hesaba icra vekalet ücretinin dahil edilemeyeceğini, bu konudaki itirazların dikkate alınmadığını, depo emrinin verildiği güne kadar alacağın esası ve eklentilerinin usulünce hesap edilmediğini, eksik incelemeye dayalı hüküm tesis edildiğini, davanın açılmasına sebebiyet verilmediğini, depo kararında belirtildiği halde ayrıca vekalet ücreti vc yargılama masrafına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, iflas şatlarının oluşmadığını, kayyım ücretini dahi tam ve zamanında alamadığını, bu sebeple kararı adli yardım talepli olarak istinaf ettiklerini belirterek, adli yardım taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nın 158. Maddesi uyarınca kesinleşmiş icra takibi nedeniyle borçlunun iflasına ilişkindir. Davacı şirketin dava ve takip tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na …-… sicil numarası ile kayıtlı olduğu, Ticaret Merkezinin … Mah. … Sok. … İş Merkezi No:… Şişli/İSTANBUL olduğu, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasında davalı borçlu hakkında ödenmemiş fatura alacakları nedeniyle 01.08.2016 tarihinde İflas Yoıluyla icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 08/08/2016 tarihinde TK’nun 21. maddesi gereğince tebliğ edildiği, davalı şirket hissedarı …’in üzerinde havale tarihi bulunmayan bir dilekçesi ile davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve şirketi temsil ve ilzama yetkili tek kişi olduğunu, görevinden 03.06.2016 tarihinde istifa ettiğini, şu an şirketin gayri faal olduğunu bildirdiği, Davalı şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili olan davalı şirket hissedarı …’in 05.06.2013 tarihli genel kurul toplantısında 3 yıl için seçilmesine karar verildiği ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 13.06.2013 tarih ve 8341 sayılı nüshasında ilan edildiği, ilgilinin Beşiktaş … Noterliği’nin 03.06.2016 tarih … yevmiye numaralı istifanamesi ile istifa ettiği, istifasının 09.08.2016 tarihinde tescil edildiği yine aynı gazetenin 15.08.2016 tarih ve 9137 sayılı nüshasında yayınlandığı, dış ilişkide istifanın etkisinin işlemin tescil ve ilanına bağlı olduğu, icra dosyasındaki tebligatın yapıldığı tarihin 08.08.2016, istifanın tescil ve ilanının yapıldığı tarihin ise 15.08.2016 tarihi olduğu gözönüne alındığında tebligatın usulüne uygun olduğu, takibe itiraz olmadığından kesinleştiği, davanın süresi içerisinde 26.08.2016 tarihinde açıldığı, davacının iflas avansını yatırdığı, dairemiz kaldırma kararından sonra davalı şirkete İstanbul 8. ATM’nin 2018/582 E. 2019/402 K. sayılı karar ile temsil kayyımı atandığı, yargılamada kayyımın davalı şirketi temsil ettiği anlaşılmıştır. İİK’nın 155. maddesi; “Borçlu iflas yoluyla takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur” hükmünü, aynı Yasa’nın 156/1 maddesi; “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir.” hükmünü düzenlemektedir. Ayrıca İİK’nın 158. maddesi gereğince; Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde, l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse, mahkemece yalnızca takibin gerçekten kesinleşip kesinleşmediğini araştırır, alacaklının gerçekten alacaklı olup olmadığı, borçlunun borçlu olup olmadığı yönündeki savunmaları incelemez. Diğer taraftan iflası istenen borçlunun diğer alacaklıları süresinde müdahale veya itirazda bulunarak borçlunun iflasını gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek iflas davasının reddini isteyebilirler. Bu durumda mahkemenin yapacağı incelemenin kapsamı konusunda İcra ve İflas Kanunumuzda açıklık bulunmamaktadır. Diğer alacaklılar alacaklı ve borçlunun birlikte hareket ederek iflas kararı almaya çalıştığını, davacı ve davalı arasında gerçek bir borç ilişkisi bulunmadığını ileri sürerek iflas talebinin reddini isteyebilirler. Bu durumda takip konusu alacağın gerçek olup olmadığı gerektiğinde tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak saptanmalıdır. (Adnan Değnekli, Türk Hukukunda Kambiyo Senetlerine Özgü İflas Yoluyla Takip, 2015 Baskı, sh 88) Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İİK’nın 158/1. maddesi yollaması ile 166. maddesi uyarınca, iflas takibinin kesinleştiği, iflas ile ilgili ilanların yapıldığı, mahkemece 14.11.2019 tarihli celsede depo emrine esas alacak miktarının hesaplattırıldığı ve davalıya usulüne uygun depo emrinin tebliğ edildiği, usulüne uygun tebligata rağmen süresinde bedelin depo edilmediği, şirketin gayri faal olduğu, dolayısı ile ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, HMK’nun 339. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde haksız çıkan davalıdan tahsiline, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/01/2021