Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2318 E. 2021/45 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2318 Esas
KARAR NO : 2021/45
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI : 2019/150 Esas, 2019/696 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 14/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesinde özetle; davalılardan … hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip yaptığını, bu dosyada alacağının kaynağının temlik sözleşmesi olduğunu, borçlunun adresinin tespiti için yapılan araştırma sırasında borçluya ait bulunan …, … parseldeki 1 nolu bağımsız bölümü diğer davalı kızı …’e satarak devrettiğinin anlaşıldığını, devrin mal kaçırma amacı ile yapıldığını, işlemin muvazaalı olduğunu belirterek BK’nun 19.md ile İİK’nun 277, 278. Mad. Gereğince tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı, 13.12.2018 tarihli ıslah dilekçesinde; İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyasındaki alacağın 12.12.2018 tarihi itibari ile 962.680,86 TL olduğunu, takibin kesinleştiğini, tasarrufun iptali davasını tamamen iflas davası olarak ıslah ettiğini belirterek davalıların İİK’nın 177 ve devamı maddeleri, İİK’nın 37. md. uyarınca iflaslarına ve iflaslarının ilanına, ıslah olunan davanın İİK’nın madde 154 gereğince yetkili mahkemede derdest olunmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın eksik harç ile açıldığını, gayri menkul üzerine konulan haczin teminatlanması gerektiğini, yasal şartların oluşmadığını, takibe konu olan alacağın var olduğunun henüz ortaya çıkmadığını, davacıya karşı İstanbul 16. ATM’nin 2016/172 Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açtıklarını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacıdan mal kaçırmak amacı ile devir yapılmadığını, inançlı muamele ile devrin gerçekleştiğini taşınmazın öncesinde … isimli kişiye ait olduğunu ve 510.000,00 TL bedel ile ve emlakçı vasıtası ile satın alındığını, tapunun kredi çekilebilmesi için … adına oluşturulduğunu, borç bittiğinde de … adına intikal ettirildiğini, banka kredi evrakları, geri ödeme belgeleri, komisyoncuya ödenenler ile durumun bu şekilde gerçekleştiğinin ortaya çıkacağını, davacıdan mal kaçırmak kastının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince; davalıların tacir olmadıkları, dava şartının gerçekleşmediğinden bahisle HMK’nun 114/2 ve 115. Maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili 25.06.2019 tarihli istinaf dilekçesinde; hükümle birlikte mahkemenin “İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 12.08.2015 tarihinde verilmiş olan tapu kaydı üzerine konulan tüm tedbirlerin kaldırılmasına, derhal tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına” karar verdiğini, henüz kesinleşmemiş bir yargılama neticesinde yerel mahkemece verilen karar ile kesinleşmiş alacağın tahsilini imkansız kılacak bir karar alınmasında hukuki bir yarar bulunmadığını, tedbir kararının kaldırılmasının telafisi imkansız zararlara yol açacağını, tedbirin kaldırılması kararına mahkeme nezdinde itiraz ettiklerini, mahkemenin 21.06.2019 tarihli ara kararı ile itirazlarının reddine karar verildiğini, davalıların tacir sıfatını haiz olduklarına dair şüphe bulunmadığını, HMK’nın 9 ve 5718 sayılı yasanın 41. Maddesi gereğince gerekli araştırmaların yapılması gerektiğini belirterek ilk derce mahkemesi kararının kaldırılması ile tedbirin devamına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Gerekçeli kararın tebliğinden sonra davacı asil istinaf dilekçesinde; borçlu … borcunu ödememek için maliki olduğu taşınmazı kızı olan diğer davalıya devrettiğini, devrin muvazaalı olduğunu, ilk derece mahkemesince satışın gerçek bedel üzerinden yapılıp yapılmadığının da araştırılması gerektiğini, bu husus dikkate alınmadın ret kararı verildiğini, davalıların yetki hususunda gereksiz ve gerçeği yansıtmayan itirazlarda bulunularak davayı uzattıklarını, davanın esasına ilişkin olarak yanıltıcı beyanlar sunduklarını, taşınmazın devri ile ilgili açıklama yapmadıklarını, mahkemece tesis edilen kararın hukuka aykırı olduğunu, bu durumun dilekçede belirtilen Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğunu, davalıların tacir olduğunu, mahkemece bu konuda gerekli araştırmanın yapılmadığını, bir an için davalı yanın tacir olmadığı kabul edilse dahi Türk Ticaret Kanunu uyarınca; bir ticari işletme açmış gibi davrananlar, tacir sayılmasalar bile tacir gibi sorumlu olduklarından iflaslarının istenebileceğini, bu kapsamda gerekli incelemeler yapılmadan davanın reddi ile taşınmaz üzerinde bulunan tedbirin kaldırılmasının açıkça adil yargılanma ve hakimin hukuku Re’sen uygulaması ilkesine aykırı olduğunu, 17.04.2017 tarihli bilirkişi raporu ile davalıdan olan alacağının açıklığa kavuştuğunu, İİK’nın 154. Maddesinde iflas davasının ancak iflası istenilen şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerde açılabileceğinin düzenlendiğini, 5718 sayılı yasanın 40. ve 41. Maddeleri ile 6100 sayılı yasanın 9. Maddesi birlikte değerlendirildiğinde, Türk vatandaşlarının iflaslarının yabancı ülke mahkemelerinden istenilemeyeceğini, bu durumda Türk vatandaşlarının iflaslarının, Türkiye’deki ticari işlerini yürüttüğü yerdeki mahkemeden istenebileceğini, HMK’nın 9 ve 5718 sayılı yasanın 41. Maddesi gereğince gerekli araştırmaların yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davalıların tacir olmadığından bahisle usulden ret kararının doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile tedbirin devamını talep ve istinaf etmiştir.Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; Davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tasarrufun iptali davasında gayrimenkul üzerine tedbir konulduğunu, davacı tarafından başlatılan takip ile ilgili olarak davacı aleyhinde menfi tespit davası açtıklarını, mahkemece bu davanın sonucunun beklenmesine karar verildiğini, davacının yargılama sürecinde menfi tespit davasının aleyhine biteceğinin kuvvetli hale gelmesi üzerine aleyhine hükmedilecek yüksek miktardaki vekalet ücreti ( 510.000,00 TL. üzerinden nispi harç yatırılmıştır) ve yargılama giderlerinden kurtulmak için davasını ıslah ettiğini, mahkemece ıslahla iflasa dönen dosyada görevsizlik kararı verildiğini, görevsizlik kararı verilince nispi vekalet ücreti, yargılama gideri ve harç konusunda davacı aleyhine bir karar verilmediğini, davacı 3 yılı süren davada bir kuruş harçtan sorumlu tutulmadığını, dosyanın intikal ettiği Ticaret Mahkemesinde usulden ret kararı verilerek lehlerine 2.725,00 TL maktu vekalet ücreti taktir edildiğini, oysa İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen tasarrufun iptali davası yönünden kararın kesinleştiğini, bu sebeple tasarrufun iptali dosyasında ikmal edilen harç üzerinden lehlerine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini, davacının ne harç ne de nispi vekalet ücretinden sorumlu tutulmadan 900.000,00 TL bedelli bir davadan maktu bir harçla kurtulduğunu, trilyonluk dava açıp kaybedeceğini anlayınca usulden red edilecek bir dava konusuna ıslah etmesine hukukun cevaz vermesinin kabul edilemeyeceğini, Davacının davasını bilerek başka bir Mahkeme görev alanına giren iflas davasına çevirdiğini, mahkemenin HMK 331/2 maddesindeki düzenlemeye uygun hüküm tesis etmediğini,İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin davacının ıslah dilekçesini red ettiğini, davacının bu karara karşı kanun yoluna gitmediğini, Kaldı ki kabul anlamına gelmemekle birlikte Asliye Hukuk Mahkemesi’nin HMK 178. Maddesi gereği aldığı bir teminatın da bulunmadığını, Şayet istinaf incelemesinde aksi düşünülür ve HMK 178. maddede belirtilen teminatın istenmemesi ve bu konuda karar verilmemiş olmasının istinaf yönünden bağlayıcı olmadığı kabul edilirse bu halde de ıslah sonrasında dosyanın gittiği görevli mahkemenin, ıslah öncesi yargılamanın yapıldığı dosyadaki yargılama giderleri yönünden de karar vermesi gerektiğini, HMK 182. Maddesi gereğince kötüniyetle ıslah yapan davacı hakkında disiplin para cezasına hükmedilmesi ve tasarrufun iptali dosyası gereğince nispi vekalet ücreti ve yargılama giderinin tahsili gerektiğini, müvekkillerinin tacir olmadığını, müvekkili …’ın icra takibinin borçlusu olmadığını, buna rağmen davacının kötüniyetle davasını ıslah ederek davalıların iflasını istediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:Dava, İİK’nın 177. maddesine dayalı iflas talebine ilişkindir.Uyuşmazlık, davalıların tacir olup olmadığı, iflasta davalı …’in pasif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı, davalılar lehine nispi vekalet ücreti taktiri gerekip gerekmediği noktasında toplanmıştır. İflas talepli davalarda iflası istenen şirketin/tacir gerçek kişinin dava tarihi itibariyle idare ve muamele merkezi/ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinin yetkili bulunduğu, İİK’nın154/3. maddesindeki yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup davalıların nüfus kayıt tablolarında ki ikamet adreslerine göre ( davalı …’nin Tuzla/İstanbul, diğer davalının Üsküdar/İstanbul) davanın yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.İİK 177 vd. maddesinde alacaklının takip yapmasına gerek olmadan borçlunun iflasını isteyebileceği haller düzenlenmiştir. Buna göre ilk olarak borçlunun yerleşim yerinin belli olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla kaçması, borçlunun alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması veya teşebbüs etmesi veya borçlunun haciz yolu ile yapılan takip sırasında mallarını saklaması, ikinci olarak borçlunun ödemelerini tatil etmiş bulunması, üçüncü olarak İİK 308. (eİİK 301. m.) maddesindeki halin mevcut bulunması ve son olarak ilama bağlı bir alacağın icra emri ile istendiği halde ödenmemiş olması doğrudan doğruya iflas nedeni olarak sayılmıştır. Dava, İİK’nun 177. maddesi gereğince açılmış bulunan iflas davası olup, 160. madde uyarınca iflas avansı yatırılması dava şartı olarak belirlenmiştir. Doğrudan iflas talebinde bulunan alacaklı ilk alacaklılar toplantısına kadar gerekli masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli tebliğ masraflarını avans olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır. Dosya kapsamında, iflas avansının yatırıldığına ilişkin belgeye rastlanmamıştır. Türk Hukukunda kural olarak yalnız tacirlerin iflasına karar verilebilir. Kimlerin tacir sayılabileceği karar tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 14., 16., 18. ve 19. ( 6102 sayılı TTK’nın 12., 14., 16. ve 17. ) maddelerinde sayılmıştır.İflas davasına bakan ticaret mahkemesi, borçlunun iflasa tabi kişilerden olup olmadığını kendiliğinden araştırmak zorundadır. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara, 2013 sh.1100). (19. HD. 07.11.2006 tarih ve 8508 E., 11660 K., 22.09.2005 tarih ve 7382 E., 8994 K. Dairemizin 04.02.2013 tarih ve 2012/6644 E., 2013/516 K. sayılı ilamları)Alacaklının İİK’nın 177 maddesi kapsamında borçlunun iflasını isteyebilmesi için, özellikle alacağının varlığını ve doğrudan iflas nedenini ispat etmesi gerekir.Mahkemece 11.04.2019 tarihli tensip zaptı ile davalıların tacir olup olmadığının Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden sorulmasına karar verildiği, müzekkerenin İstanbul Ticaret Odasına yazıldığı ve yazı cevabı doğrultusunda davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, davalıların tacir olup olmadıkları konusunda ticaret odası nezdinde yapılan araştırmadan başkaca bir araştırma da yapılmamıştır. Bu durumda, davalı borçluların iflasa tabi şahıslardan olup olmadığı hususunda delilleri sorularak, davalıların tacir olduğu veya tacir sayıldığı yönünde ticaret sicil memurluğundan, borsalardan ve meslek odalarından gerekli araştırma ile davalıların kendi adına işlettiği ticari işletmesi için tacir sıfatıyla vergi mükellefiyetinin bulunup bulunmadığı sorularak ve gerekirse zabıta marifetiyle bu hususta araştırma ve inceleme yapılarak, varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli olmamıştır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/8943 E. 2016/3400 K., 2012/6644 E. 2013/516 K. Sayılı ilamları)Tüm dosya kapsamına nazaran; mahkemece öncelikle davacıya vereceği süre ile iflas avanslarının yatırılmasını sağladıktan sonra, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda davalıların tacir olup olmadıklarının usulünce araştırılması, davalı …’in pasif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi suretiyle hüküm tesisi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin tarafların istinaf sebeplerinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Tarafların istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/150 Esas, 019/696 Karar, 19/06/2019 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 87,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davalı … tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 50,20 TL harcın davalı …’den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 7-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davalı … tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 87,50 TL harcın davalı …’dan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 8-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/01/2021