Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2279 E. 2022/1356 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2279 Esas
KARAR NO: 2022/1356
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/01/2020
NUMARASI: 2013/339 Esas, 2020/7 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalı kooperatifin 1986 tarihinde kurulduğunu, müvekkillerinin 28.10.1988 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan kararla ortaklığa alındıklarını, kooperatifin Kartal/Cevizli ve Sarıyer’de iki arsa aldığını, Cevizli’deki arsada müvekkillerinin de içinde olduğu 232 üyenin katkılarıyla 8 işyeri ile 232 konut yapıldığını ve 1992 yılında hak sahiplerine teslim edildiğini, kooperatifin Sarıyer’deki konutların inşaatına 2005 yılında başladığını, bu arsada yapılacak olan konutların Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2003/837 Esas 2004/997 Karar sayılı kararına göre hak sahibi olan ve kuraya dahil edilmeleri gereken müvekkillerinin dışlanarak Cevizli’de konut sahibi olan 195 ortak ve Sarıyer’de konut bekleyen 66 ortak olmak üzere toplam 261 üyenin arasında kura çekilerek paylaştırıldığını, başlangıçta genel kurulda belirlenen tüm aidatların müvekkilleri tarafından ödendiğini, sonra da aidatların iade edildiğini, talep etmelerine rağmen 2000 yılından itibaren kendilerinden hiç aidat talep edilmediğini, müvekkillerinin üyelikleri düştü gerekçesiyle genel kurul toplantılarına alınmadığını, bu durumun (kapanan) İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.11.2005 tarih ve 2004/974 Esas 2005/826 Karar sayılı kararıyla “eşitlik ve hakkaniyete aykırı düştüğü gerekçesi” ile iptal edildiğini ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinlik kazandığını, yani müvekkillerinin Sarıyer’deki arsa ve konutlarda hak sahibi olduğunu, arsa üzerinde yapılan konutların tamamlandığını ve kura çekimi için gün tayin edildiğini, müvekkillerinin genel kurulda hazır bulunmasına ve itirazlarına rağmen dairelerin diğer üyelere tahsis ve teslim edildiğini, kura çekiminin (kapanan) Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/471 Esas sayılı dosyası ile açılan dava sonucunda mahkemece verilen 2008/671 Karar sayılı karar ile iptaline karar verildiği ve bu kararında Yargıtay tarafından onandığı, kura sonucu konutların paylaşıldığını, mahkeme kararının uygulanması için kooperatife ihtar çekildiğinde yönetimin cevaben müvekkillerine toplu bir ödeme çıkartıldığını, sonrasında ikinci bir ihtarla aidat borcunun 10 gün içinde ödenmesinin talep edildiğini, kendilerinin de mahkeme kararının uygulanması için icra takibi yaptıklarını ancak yönetimin yeni kura çekimi yapmadığını gibi dilekçe ile talepte bulunan üyelere tazminat önerme yoluna gittiğini, daha fazla kaos olmaması için müvekkillerinin tazminat talep etme yolunu seçtiklerini, müvekkillerinin kuraya dahil edilselerdi konut alacaklarını ve kira geliri elde edeceklerini, konutların tesliminden itibaren kira kaybından doğan yararlanma miktarının maddi tazminat olarak hüküm altına alınmasına, dava tarihinden itibaren banka reeskont faizi uygulanmasına, her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Yargıtay kararları uyarınca konut verilmemesi nedeniyle verilecek tazminatın üyenin yaptığı ödemelerle doğru orantılı olduğundan davacıların Sarıyer konutları ile ilgili hiçbir aidat ödemesi bulunmadığından ödenecek bir tazminatın ya çıkmayacağı ya da çok az olacağını, davacılar, aidat ödemediklerinden konut sahibi olmalarının mümkün olmadığını, dolayısıyla mahrum kaldıkları bir kira gelirinin de bulunmadığını, davalı kooperatifin 1985 yılında kurulduğunu, Sarıyer arsasının 1985 yılında, Cevizli arsasının 1986 yılında satın alındığını, 261 kooperatif üyesinin 66’sının Sarıyer’i, 195’inin Cevizli’yi tercih ettiğini, 1988 yılında Cevizli’deki arsanın imarı alınmış ve bir inşaat şirketi ile 232 konut yapımı için sözleşme imzalandığını, Sarıyer arsası için imar alınmadığını, Sarıyer’i tercih eden ortaklara kooperatifçe 13.10.1988 tarihli mektup gönderilerek tercihlerini Cevizli olarak değiştirebileceklerinin bildirildiğini, Sarıyer’i tercih eden 66 ortağın tercihlerini değiştirmediğini, bu nedenle Cevizli’de boş kalan 232 – 195 = 37 konut için dışarıdan üye kaydı yapılması gerektiğini, davacılarında içinde bulunduğu 37 kişinin kooperatife verdikleri 20.10.1988 tarihli dilekçede münhasıran ve sadece inşa edilmekte bulunan Cevizli’deki sitede bir konuta sahip olmak üzere ortaklığa kabul edilmeleri talebinde bulunduklarını, üyeliklerinin bu koşulla kabul edildiğini, bu nedenle davacıların sadece Cevizli’deki konutlar için aidat ödediğini ve Cevizli’de birer konut sahibi olduklarını, davacıların 2000 yılından bu yana hiçbir ödeme yapmadıklarını, davacılardan aidat alınmayacağına ilişkin bir genel kurul kararı bulunmadığını, davacılar Sarıyer için hiçbir ödeme yapmadıklarından her hangi bir kira kayıplarının da söz konusu olamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :Mahkemece, davacıların Sarıyer’deki konut için aidat ödemedikleri sabit olduğundan konut ve kira kaybı talep edemeyeceklerini, zira ortağa ödenecek tazminatın, ortağın yaptığı ödentilerin güncellenmesi, normal ödeme yapan ortakların yaptığı ödentilerle karşılaştırılması yoluyla bulunacağını, tazminat hesabında davacıların eylemli ve gerçek ödeme miktarlarının baz alınacağını, davacıların kısmi ödeme dahi yapmadıklarının anlaşıldığını, hatta davacıların yaptığı arsa ve bedel farkı ödemelerinin kooperatif tarafından davacılara iade edildiğini, dolayısıyla bu konutlar için ödenmiş bir bedel olmadığını, hiç ödeme olmadan aradaki farkın hesaplanarak davacılara verilmesinin mümkün olmadığını, bedel farkının iadesine ilişkin karara karşı da iptal davası açılmadığını, iade edilmesine karar verilen tutarların, ihtirazi kayıt olmaksızın davacılarca geri alındığını, Cevizli’de konut sahibi olan kimi ortakların Sarıyer’de kura çekilişine katılmaları, ancak davacıların Cevizli’de konut sahibi oldukları gerekçesiyle Sarıyer’deki konutlar için kuraya dahil edilmemiş olmaları iddiasının ayrı bir husus olduğunu, davacıların bu durumun üyeler arasında eşit işlem uygulamasına aykırı olduğunu, davalı kooperatif ise eşitliğin eşit şartlara tabi ortaklar için geçerli olduğunu ileri sürdüğünü, ne var ki davacıların bu iddiasının, kuraya kimin katılacağının belirlenmesine ilişkin genel kurul kararlarının iptali veya genel kurul kararının iptaline rağmen yöneticilerin aldıkları kararlara karşı gidilecek sorumluluk davalarına konu olabileceğini, davacıların Sarıyer konutları için tazminat talep etmelerinin ancak Sarıyer konutları için kısmi de olsa ödeme yapmış olmaları ile mümkün olduğunu, 2000 yılından 2013 yılına kadar hiç aidat istenmemiş ve yatırılmamış, bir yerde de depo ettirilmemiş olduğu halde, Yargıtay’ın 6 aşamalı formülüne göre eksik ödemenin tamamlatılarak bakiye zararın ödenmesi talebi isabetli olmadığından bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılarak davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süresinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak, kendilerine konut ya da işyeri verilme imkanı olmayan bütün benzer davalarda, tazminat hesaplanması için davacıların önce aidatları ödemeli ya da kısmi ödeme yapmaları gerekeceği ve bundan sonra tazminat davası açılabilecekleri diye bir zorunluluk bulunmadığını, 1995 yılı sonuna kadar müvekkillerinin aidatlarını ödediklerini, 1996 yılında talep edilen aidat ve arsa bedel farklarının önce tahsil edildiğini, sonra ödemelerin durdurulduğunu ve akabinde iade edildiğini, kooperatifin Cevizli ve Sarıyer’deki arsaları 1986 yılı son aylarında satın aldığını ve bedelinin 2 yıl içerisinde taksitler halinde ödendiğini, müvekkillerinin 1988 yılında üye olduklarında diğer ortakların daha önce yaptıkları ödemelere karşılık olarak 8.000,00 TL peşin ödeme yaptıklarını, müvekkillerinin davalı kooperatif tarafından kasıtlı olarak konut edinme hakkından mahrum bırakılarak mağdur edildiğini, bilirkişi heyetinde kooperatif konusunda uzman bilirkişi bulunmadığından bahisle istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap olarak, davacıların 2000 yılından bugüne kadar herhangi bir aidat ödemediklerini, davacı tarafların zararının Yargıtay formülleri esas alınarak dahi hesaplanamayacağı, kooperatif uhdesinde davacılar tarafından Sarıyer’deki arsanın alınması ve konutların inşası için ödenmiş herhangi bir bedel bulunmadığından bahisle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda; Dava, kooperatif üyeliğinden kaynaklı konut teslim edilmemesi sebebiyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece Finans Uzmanı ve iki Mali Müşavirden oluşan bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, alınan raporda; davalı kooperatiften ikinci konut hakkını alamayan davacıların tazminat ve kira geliri tazminatı talep etme hakkına sahip oldukları ancak bu hakkın kullanılabilmesi için hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi gereğince parasal yükümlülüklerini de yerine getirmiş olmaları gerektiğini, diğer ortakların 2000 yılından dava tarihine kadar 79.150,00 TL ödeme yapmalarına rağmen davacıların hiç ödeme yapmadıkları bu sebeple Yargıtay formülünün 4. bendinde belirtilen “eksik ödeme” hali değil “tam ödememe-sıfır olma hali” söz konusu olduğunu, bu nedenle tazminat hesaplanmasının matematiksel olarak mümkün olmadığını, mahrum kalınan daire nedeniyle tazminat talep edilebilmesi için Yargıtay formülüne göre kısmi ödeme yapılması yeterli olduğunu ancak davacıların kısmi ödemesinin de olmadığı, davacıların konut ve kira kaybı tazminatı talebinde bulunamayacakları sonucuna varıldığının bildirildiği görülmüştür. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun Hak ve vecibelerde eşitlik başlıklı 23 ncü maddesinin “Ortaklar bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler.” hükmünü düzenlediği görülmüştür. Dosya kapsamından, davalı kooperatifin 1986 tarihinde kurulduğu, davacıların 28.10.1988 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan kararla ortaklığa kabul edildikleri, kooperatifin Kartal/Cevizli ve Sarıyer’de iki arsa aldığı, Cevizli’deki arsada inşa edilen konutların davacılara da tahsis edildiği, davacıların Sarıyer’de inşa edilen konutların kendilerine tahsis edilmediğinden bahisle kira kaybı tazminatı talep ettikleri, davacıların Sarıyer’de inşa edilen konutlar için aidat ödemedikleri dolayısıyla tazminat hesabı yapılamadığı, aidat ödemeyen ortakların konut veya kira kaybı tazminatı isteyemeyecekleri göz önünde bulundurularak davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde YARGITAY nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/11/2022