Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2270 Esas
KARAR NO: 2021/69
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2020
NUMARASI: 2020/91 Esas, 2020/386 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; yeni koşullara uyum sağlayarak daha sağlıklı bir şekilde faaliyete devam etmek için karar aldıklarını, davacı şirketin ödeme güçlüğü içine girdiğini, davacıların konkordatoya tabi borçlarının tamamının ödeyebilecek kadar kaynak sağlayabileceklerini belirterek müvekkili şirket ve şirketin ortağı/yöneticisi/kefili gerçek kişiler için İİK’nun 285. ve devamı hükümleri gereği konkordato geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, davaya katılarak yazılı ve/veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; komiser heyeti raporları ve tüm dosya kapsamına nazaran; konkordato projesinin başarı şansının bulunmadığından davacıların konkordato taleplerinin reddi ile borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece 12.02.2020 tarihinden başlamak üzere 3 ay geçici mühlet verildiğini, DSÖ’nün 09.03.2020 tarihinde “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durum” ilan ettiğini, akabinde Cumhurbaşkanlığı karaları ile 22.03.2020 tarihinden 15.06.2020 tarihine kadar tüm hukuki süreçlerin durdurulduğunu, pandemi sürecinde tüm dünya ekonomisinin durma noktasına geldiğini, ülke ekonomisinin de bu durgunluktan fazlası ile etkilendiğini, buna rağmen bu dönemde dahi müvekkilinin yeni işler aldığını, tahsilatlar yaptığını, ekonomideki diğer şirketlerin çok üzerinde bir performans sergilediğini, bu donemde müvekkillerinin 55.000.000,00 TL civarında teklif verdiğini, bu tekliflerde genellikle ilk üç firma arasında kaldığını, ancak gerek ekonomideki yavaşlama ve gerekse salgın hastalık sebebiyle görüşmelerin ağır ilerlediğini, sonuçlanma aşamasına gelmeden mahkemenin konkordato talebini reddederek şirket hakkında iflas kararı verdiğini, gerek geçici komiserlerin gerekse yerel mahkemenin bu hususlan hiç dikkate almadığını, tüm dünyada ve ülkemizdeki şartların normalmiş gibi değerlendirildiğini, adi alacaklıların, kanuni nisaptan fazlasının konkordatoyu kabul beyanları yazılı olarak dosyaya sunduklarını, bu durumun dikkate alınmadığını, kesin mehil şartlarının oluşmasına rağmen verilmediğini, Komiser heyetinin, müvekkili şirketin tüm malvarlığına ilişkin tüm detayları bildiği halde, konkordatonun tasdiki ile iflas arasında, alacaklıların alacaklarına kavuşma kıyaslaması yapmadığını, Konkordatonun tasdik edilmesi halinde, alacaklıların alacaklarının yüzde yüz’üne kavuşacakları halde, iflasla şirketin mal varlığının paraya çevirme, tasfiye giderleri ve değer kayıpları dikkate alındığında aşağı yukarı hiç bir alacaklıya tahsilat sağlanamayacağını, müvekkili şirketin; komiserler kurulu ara raporlarının olumsuz gelmesine rağmen, tüm teklifleri yine kendisi adına verdiğini, kötüniyetli olsa idi, yeni teklifleri bir başka şirket üzerinden verebilme imkanına sahip olduğunu, müvekkili şirketin personel dahi çıkarmadığını, ancak iflas kararı ile personelin işsiz kaldığını, iflas kararı ile müvekkili şirketin kamu borçları için yapılandırma yapma hakkının da elinden alındığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato istemine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde ve ayrıca davacı gerçek kişilerin ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, davacıların vermiş olduğu vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacıların, konkordato taleplerinin yerinde olup olmadığı, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. Davacılar tarafından, 04.02.2020 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 12.02.2020 tarihli tensip zabtı ile davacılar hakkında 12.02.2020 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Mahkeme, 24.04.2020 tarihini inceleme tarihi olarak belirlemiştir. Mahkeme 09.06.2020 tarihli ara kararı ile 7266 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici Madde 1/f.1-bend (b) hükmü gereğince davacılar hakkında kanun gereği sürelerin durduğu 22.03.2020 tarihi ile geçici mühletin sona ermiş olduğu 12.05.2020 tarihi arasında mühlet süresi işlemeyeceğinden dolayı aradaki 52 günlük sürenin, yine Kanun gereği 16.06.2020 tarihi itibariyle kaldığı yerden devam etmesine, 16.06.2020 tarihi itibariyle süre yeniden işleyeceğinden ve 52 günlük süre eklendiğinde, üç aylık mühletin sona ereceği tarihin 06.08.2020 tarihine kadar uzatılmasına karar vermiş, 06.08.2020 tarihli ara karar ile geçici mühlet süresi iki ay uzatılmış, 05.10.2020 tarihli duruşmada da istinaf incelemesine konu hüküm tesis edilmiştir. Sicil kayıtlarına göre davacı şirketin 21.05.1998 tarihinde mimarlık, inşaat ve turizm sektörlerinde faaliyet göstermek üzere İstanbul/Sarıyer ilçesinde kurulduğu, tek ortağı davacı gerçek kişi olan şirketin en son kayıtlı 300.000,00 TL sermayesinin tamamen ödenmiş olduğu anlaşılmıştır.Davacı şirket konkordato ön projesinde, borçların ilave faiz ödenmeksizin % 100’ünün 2022 yılı başından itibaren 36 ay vadede eşit taksitler halinde ödenmeyi teklif edilmiştir. Mali kaynak olarak şirketin faaliyetinin devamı esasına bağlı olarak elde edilecek faaliyet gelirleri, geçmiş dönem alacak tahsilatları ve 1.600.000,00 TL sermaye artırımına dayanılmıştır. Davacı gerçek kişi konkordato ön projesinde borçlarını %5 tenzilat ile 2023 yılı başından itibaren 2 yıl içerisinde eşit taksitler ile ödemeyi teklif etmiştir. Mali kaynak olarak da adına kayıtlı 4 adet araç ve 3 adet taşınmazın satışlarından elde edilecek gelirleri göstermiştir. Konkordato geçici komiser heyeti 29.03.2020 tarihli ön raporlarında; davacı şirketin güncel borca batıklı durumunun beklenmekte olan bilirkişi raporu ve müzekkere yanıtlarından sonra değerlendirileceği, davacı şirketin konkordato projesinin başarısının faaliyetlerin devamı ile elde edilmesi öngörülen gelirler ile yapılacak olan alacak tahsilatları ve sermaye artırımına bağlı olduğu, projenin başarı ihtimalini değerlendirebilmek için geçici mühlet zarfında özellikle alacak tahsilatlarının ve faaliyetlerinin izlenmesinin gerektiği, davacı gerçek kişinin konkordato projesinin başarısının şahsi malvarlıklarının satışından elde edilecek gelirlere bağlı olduğu, projenin başarı ihtimalini değerlendirebilmek için malvarlıklarının rayiç değer tespitlerine ihtiyaç bulunduğu belirtilmiştir. 14.07.2020 tarihli konkordato komiser heyeti nihai raporunda, Davacı şirketin 30.11.2019 tarihi itibariyle kaydi değerlerine göre mevcut varlıkları toplamının 9.642,256,41 TL borçlan toplamının 9.259.352,46 TL olduğu, aktifinin borçlarını 382.903,95 TL fazlasıyla karşılamakta olduğu, borca batıklık halinin bulunmadığı, 31.05.2020 tarihi itibariyle kaydi değerlerine göre varlıkları toplamının 8.486.127,19 TL olduğu, borçları toplamının 8,894.225,26 TL olduğu, mevcut ve alacaklarının borçlarını karşılamaya yetmediği, 408.098,07 TL borca batık durumda bulunduğu, 30.11.2019-31.05.2020 tarihleri arasındaki 6 aylık dönemde şirket öz kaynağında (382.903,95 + (-) 408.098,07) (-) 791.002,02 TL tutarında olumsuz bir değişim meydana geldiği, bu değişimin şirketin söz konusu 6 aylık dönemdeki faaliyet zararından kaynaklandığı, davacı şirketin konkordato projesine esas aldığı 30.11.2019 tarihli ve en son mali durumunu gösteren 31.05.2020 tarihli mali tablolarına göre şirketin yüksek hizmet maliyetleri ve faaliyet giderleri nedeniyle kar eder durumda olmadığı, faaliyet zararları nedeniyle şirket özvarlığının azaldığı ve şirketin 31.05.2020 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre batık duruma düştüğü, davacı şirketin güncel olan ve en son mali durumunu gösteren 31.05.2020 tarihli kaydi değer bilançosu üzerinden hazırlanan rayiç değer bilançosuna göre davacı şirketin 30.05.2020 tarihi itibariyle rayiç değerlerine göre 8.963.769,00 TL borca batık durumda bulunduğu, mevcut verilere göre davacı şirketin ön projesinde öngördüğü satış ve kar hedeflerine ulaşmasının mümkün gözükmediği, ön projesinde öngördüğü miktarda tahsil edilebilir alacağının bulunmadığı, tahsil edilebilir nitelikteki alacakların öngörülen sürede tahsil etmesinin mümkün gözükmediği, ön projesinde öngördüğü miktarda sermaye artışı yapabilecek somut kaynaklarının bulunmadığı, tespit edilen güncel borç miktarının ön projesinde belirttiği miktarın üzerinde bulunduğu, ön projede yaratmayı ön gördüğü tüm kaynaklan yaratsa bile bu kaynakların tespit edilen güncel borç miktarı karşılamaya yeterli olmadığı, davacı şirketin konkordato ön projesinin başarı ihtimalinin bulunmadığı, davacı gerçek kişinin bankalara 4.690.652,72 TL’lik kısmi kefelet borcu ve 429.462,71 TL’lik kısmı asli borç olmak üzere toplamda 5.120.115,43 TL tutarında borcunun bulunduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davacı gerçek kişinin 2.652.560,00 TL değerinde taşınmaz ve 565.000,00 TL değerinde taşınır olmak üzere toplamda 3.190.600,00 TL değerinde mal varlığının bulunduğu, davacı gerçek kişinin tespit edilen borç tutarları ile malvarlığı değerleri karşısında borçlarını ön projede belirttiği şekilde % 5 tenzilat ile ödemesinin mümkün gözükmediği, davacı gerçek kişinin konkordato ön projesinin başarı ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir. 04.08.2020 tarihli konkordato komiser heyeti raporunda, davacı şirketin nihai rapor tarihinden sonra KDV dahil 1.446.003,02 TL bedelli yeni iş anlaşması yaptığı, hazırlamakta olduğu yeni teklifler hariç olmak üzere muhtelif firmalara KDV dahil 10.88093,54 TL bedelli iş yapmak üzere teklif verdiği ve geçmiş dönem alacaklarına mahsuben 291.204,82 TL tutarında tahsilat yaptığı, nihai rapor tarihinden sonraki bu gelişmelerin davacı şirketin faaliyetlerinin devamı açısından olumlu bulunduğu ancak bu gelişmelerin konkordatonun başarı ihtimaline olumlu yönde ve önemli bir katkısının olmayacağı, geçmiş yıllara ve cari döneme ait gelir tablolarındaki karlılık oranlarına göre alınan ve alınacak olan yeni işlerden elde edilecek hasılatlar ile öngörülen miktarda kar edilmesinin – kaynak yaratılmasının mümkün bulunmayacağı, bu nedenle mevcut duruma göre nihai raporda da belirtildiği üzere çok büyük ölçüde davacı şirketin faaliyet gelirlerine / karına bağlı bulunan konkordatonun başarı ihtimalinin bulunmadığı, ancak alınan işler ve verilen tekliflerin takibi için 2 aylık geçici mühlet süresi verilmesinin faydalı olacağı ifade edilmiştir. 28.09.2020 tarihli konkordato komiser heyeti raporunda; davacı şirketin fiiliyatta konkordatonun başarı ihtimalinin tamamen şirketin faaliyet gelir ve karlarına bağlı bulunduğu, davacı şirketin mali tabloları ve gözlemlenen şirket faaliyetlerine göre proforma ön gördüğü satış ve kar hedeflerine ulaşmasının mümkün bulunmadığı, kaldı ki ulaşsa bile bu kaynakların fiili borç tutarını karşılamaya yeterli olmadığı, hen gerçek kişi hemde davacı şirket yönünden konkordato projesinin başarı şansının bulunmadığı belirtilmiştir. 05.10.2020 tarihli konkordato komiser heyeti raporunda; davacıların beyan ve itirazlarına göre gerek davacı şirket gerekse de davacı gerçek kişi yönünden konkordatonun başarı ihtimalinin bulunmadığı yönündeki görüşlerinde herhangi bir değişiklik yaratmadığı, kesin mühlete geçilmesi şartlarının oluşmadığı ve geçilmesinde fayda bulunmadığı, davacı şirketin güncel / en son 31.08.2020 tarihli kaydi değer bilançosuna göre öz varlığının 129.757,60 TL olduğu ve borca batık olmadığı, iş bu kaydi değer bilançosu üzerinden hazırlanan güncel / en son 31.08.2020 tarihli rayiç değer bilançosuna göre 8.693.830,48 TL borca batık durumda bulunduğu, önceki verilere göre davacı şirketin borca batıklık miktarında ve mali durumunda herhangi bir iyileşme bulunmadığı belirtilmiştir. İİK’nun 287. maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv. İİK‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi“ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. (Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187) İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabulü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakde çevrilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacıların İİK’nun 286/1-a maddesi gereğince borçlu gerçek kişi ve şirketlerin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı olarak gösterildiği ancak şirketin sermaye arttırımını yerine getirmediği gibi sermaye arttırımında kullanılacak mali imkana da sahip olmadığı, davacı gerçek kişinin sahip olduğu taşınmazların borcun tasfiyesinde yeterli bulunmadığı, şirkete nakit girişinin sağlanamadığı, davacı şirketin 30.11.2019-31.05.2020 tarihleri arasındaki 6 aylık dönemde şirket öz kaynağında (382.903,95 + (-) 408.098,07) (-) 791.002,02 TL tutarında olumsuz bir değişim meydana geldiği, bu değişimin şirketin söz konusu 6 aylık dönemdeki faaliyet zararından kaynaklandığı, davacı şirketin konkordato projesine esas aldığı 30.11.2019 tarihli ve en son mali durumunu gösteren 31.05.2020 tarihli mali tablolarına göre şirketin yüksek hizmet maliyetleri ve faaliyet giderleri nedeniyle kar eder durumda olmadığı, faaliyet zararları nedeniyle şirket özvarlığının azaldığı ve şirketin 31.05.2020 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre batık duruma düştüğü, davacı şirketin güncel olan ve en son mali durumunu gösteren 31.05.2020 tarihli kaydi değer bilançosu üzerinden hazırlanan rayiç değer bilançosuna göre davacı şirketin 30.05.2020 tarihi itibariyle rayiç değerlerine göre 8.963.769,00 TL borca batık durumda bulunduğu, 05.10.2020 tarihi itibari ile de borca batıklığın değişmediği, şirketin karlılık ve verimliliğinin kalmadığı, gerçek kişi davacı yönünden projenin başarısının şirketlerin başarısına bağlı olduğu, davacıların konkordato projesinde gösterdikleri borçtan daha fazla borçlarının bulunduğu, alacaklarının belirlenen süre içerisinde tahsilinin mümkün görülmediği, tahsil edilse bile borcu karşılamaktan uzak olduğu, davacılar tarafından sunulan ön projenin başarıya ulaşmasının mümkün görülmediği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/91 Esas, 2020/386 Karar ve 05.10.2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 50,20 TL harcın davacı şirketten tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın davacı …’ten tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği gereği vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı gerçek kişi yönünden 2004 sayılı İİK’nun 293/2 fıkrası gereğince kesin, davacı şirket yönünden 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.21/01/2020