Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2227 E. 2021/33 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2227 Esas
KARAR NO : 2021/33
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2019
NUMARASI : 2017/91 Esas, 2019/845 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ 14/01/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davalı bankadan 24.04.2008-03.08.2011 tarihleri arasında 13 adet ticari araç kredisi olmak üzere 582.863,25 EURO sözleşme bedelli kredi kullandığını, Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarihli kararında aralarında davalı bankanın da bulunduğu 12 bankanın 21.08.2007-22.09.2011 tarihleri arasında kredi faizlerinin belirlenmesinde kartel oluşturduğunun tespit edildiğini, bu tespitler sonucunda verilen para cezasının Danıştay’ın 2015/2445 esas, 2015/4605 kararı ile onandığını, davalının uyguladığı kartel faizi nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını, söz konusu fiil olmasaydı kredi maliyetinin daha az olacağını belirterek 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 57 ve 58. maddeleri gereği ödenen fazla faiz sebebiyle meydana gelen zararın 3 katının, ayrıca davalı bankanın 8 adet kredi kullanımı esnasında müvekkilinden haksız olarak aldığı masraf ve iadeler olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 Euro’sunun kredi kullanım tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu ticari kredilerin rekabet kurulu kararı soruşturması kapsamının dışında olduğunu, davacının iddia ettiği gibi Rekabet Kurulu kararına bağlı bir zararının söz konusu olmadığını, davacının taleplerinin asılsız olduğunu, müvekkil bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının iddialarını ve netice-i talebi somutlaştıramadığını, davacı tarafından kullanılan kredilerinin tamamının ticari nitelikte kredilerin olduğundan herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağını, davacının müvekkil banka nezdinde kullandığı ticari krediye ilişkin ana para, faiz ve masraf konularında bilgi sahibi olduğunu, yüksek mahkemelerin içtihatlarında da ticari kredilerde masraf ve komisyon alınabileceğinin belirtildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, rekabet kurulu kararına konu kredilerin tüketici kredileri olduğu, TTK’nın 8. maddesi uyarınca ticari işlerde faizin serbestçe kararlaştırılabileceği, tacir olan davacının basiretli hareket etmesi gerektiği, ticari kredilerin kurul kararı kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf talebinde; kurul kararı ile davalının, Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiğinin sabit olduğunu, mahkemece bu karanın yok sayıldığını, bilirkişi raporunun rekabet hukuku alanında eksik olduğunu, kurul kararında kredi türleri için ayrım yapılmadığını, bu hususun kurul yazısı ile de sabit olduğunu, masraf ve komisyon talebi yönünden kararın haklı olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve bilirkişi incelemesi ile zararın tespit edilerek davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.Dava, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tazminat talebi ile ticari kredi sözleşmeleri kapsamında tahsil edilen masraf ve komisyonların iadesi talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı taraf karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde ayrıntılı bir şekilde hükmün kapsamı düzenlenmiş, hükmün hangi hususları kapsayacağı maddeler halinde ve açıkça belirtilmiştir. HMK.nun 297/1- c bendinde “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin hükümde gösterilmesi” gerektiğine yer verilmiştir. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak (m.33), hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hakim hükmün gerekçesini hazırlarken yargı kararlarından (içtihatlardan) ve bilimsel görüşlerden yararlanır (TMK m.1). Gerekçe çok önemli olduğundan, Anayasa’ya “bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı” hakkında açık hüküm konulmuştur (Anayasa m.141/3) (Prof.Dr.Baki Kuru,Prof.Dr.Ramazan Arslan,Prof. Dr.Ejder Yılmaz,Medeni Usul Hukuku 22. Baskı,sayfa 472). Bunun yanında HMK’nun 297/2. maddesinde hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır. Bu halde mahkeme, taleplerin her biri hakkında ayrı ayrı karar vermek zorundadır.Eldeki davada, kartel faizi uygulandığı iddiasıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 57 ve 58 maddeleri gereğince zararının üç katı tutarında tazminat talebi yanında, ayrıca bir kısım kredilerden alınan masraf ve komisyonların da iadesi talep edilmiş, mahkemece sadece Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun uyarınca gerekçe yazılarak dava reddedilmiş, masraf ve komisyon iadesi talebi yönünden ayrı bir hüküm oluşturmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacının masraf ve komisyon iadesi talebi yönünden de olumlu veya olumsuz bir karar verilerek, karar gerekçesinde bu durumu tartışması gerekirken, yasanın emredici hükmüne aykırı olarak bu konuda karar verilmemiş ve karar gerekçesinde bu durumu tartışmamış olması yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunu bu nedenle kabulü ile hükmün bu sebeple kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/91 Esas, 2019/845 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, Davalı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 50,20-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/01/2021