Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2184 E. 2020/2172 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2184 Esas
KARAR NO: 2020/2172
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2020
NUMARASI: 2019/629 Esas, 2020/495 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen 24.12.2012 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin davalıya yemek hizmeti verdiğini, ihtara rağmen hizmet bedelinin ödenmediğini, davalı aleyhinde 25.10.2018 tarihinde Bakırköy … İcra Müd.’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, icra dosyasında takip yolu değiştirilerek … esas sayılı dosyasından davalıya 14.01.2019 tarihinde iflas yolu ile adi takipte ödeme emri gönderilerek 21.01.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafından 24.01.2019 tarihinde takip konusu borca itiraz edilerek takibin durduğunu, bahsi geçen icra takibinden sonra bakiye alacağın tahsili amacıyla 28.01.2019 tarihinde bu kez Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile iflas yoluyla takip yapıldığını, davalının 01.02.2019 tarihinde itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, davalının her iki icra dosyasına yaptığı itirazın haksız olduğunu belirterek Bakırköy …İcra Müd’nün … Esas sayılı ve Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarına yapılan itirazların kaldırılmasını, her iki iflas takibine konu cari hesap alacağı yönünden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline dair depo kararı çıkarılmasına, depo kararma rağmen borcun ödenmemesi halinde, davalının her iki iflas takibi yönünden iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşme gereğince davacı ile müvekkilinin cari hesaba dayalı çalıştıklarını, ülkenin ve müvekkilinin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik şartlar nedeniyle davacı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerde hizmetin devam ettirilmesi için hizmet bedelinde sözleşmeye göre yapılacak artışlardan vazgeçilmesi ve müvekkilinin iade faturası kesmesi hususunda anlaştıklarını, hizmet bedellerinin 7 günde bir fatura edilerek 60 günlük çek ile ödendiğini, görüşmelerin yapılması aşamasında dava konusu faturaların davacı tarafından düzenlendiğini ve müvekkiline gönderildiğini, sorunun çözümü için “146.459,88 TL bedelli iade faturası tanzim edilmesinde mutabık kalındığını, davacının mutabakata aykırı olarak 15.10.2018 tarihli ihtarnameyi keşide ederek” 17.821,06 TL vade farkı ile birlikte ¨211.191,92 TL’nin ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin 24.10.2018 tarihli ihtarname ile borçta mutabık olmadıklarını bildirdiğini, akabinde davacının 24.10.2018 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini, müvekkilinin de davacının bilgisi ve onayı dahilinde 26.10.2018 tarihli ¨146.459,88 TL iade faturasını düzenlediğini, davacının talep edilen alacak konusunda mutabık kalındığının gerçeğe aykırı olduğunu, maillerden davacının talep ettiği fiyat artışlarının müvekkili tarafından kabul edilmediğini, izah edilen nedenlerle, davanın reddine, kabul anlamına gelmemek kaydıyla fahiş faiz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; davalının davacıya her iki takip yönünden de borçlu olduğu, bilirkişi tarafından hesap edilen miktar üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği, davalının depo emri gereğince bedeli yasal süresinde mahkeme veznesine depo ettiğinden bahisle ödeme nedeni ile iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı şirket tarafından 09.07.2020 tarihinde yatırılan 382.191,46 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme kararının tamamen davacı beyan ve kayıtları dikkate alınarak tesis edildiğini, müvekkilinin savunma, beyan ve delillerinin değerlendirilmediğini, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında alacak borç konusunda bir mutabakata varılmadığı halde bilirkişinin “davacının davalıdan 286.942,06 TL alacaklı olduğu hususunda herhangi bir çekişme bulunmamaktadır” tespitinin hatalı olduğunu, dosyaya ibraz edilen mail yazışmasından da anlaşılacağı üzere 13 Ocak 2016 tarihinde “yemek zammının % 9 olarak kabul edilemeyeceği” müvekkil şirket tarafından davacı şirkete bildirildiğini, davacı ile müvekkili arasında hizmet bedelinin ve dolayısıyla borcun ne kadar olduğu konusunda bir çekişme bulunmadığından bahsedilmesinin mümkün olmadığını, Faturaların e-fatura olması nedeniyle zorunlu olarak kayıtlara işlendiğini, ancak itirazlar ve önerilerin mail yazışmaları ile sürekli olarak davacı şirkete bildirildiğini, davacının hizmet artışlarını sözleşme çerçevesinde yaptığını, talebinin hukuka uygun ve haklı olduğunu iddiasının gerçekle bağdaşmadığını, müvekkili şirketin davacı şirketin yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde hizmetin devam ettirilmesi için hizmet bedelinin yeniden belirlenmesi ve müvekkili şirketin bu çerçevede iade faturası kesmesi hususunda anlaşmış olmalarına rağmen mahkemece bu hususları dikkate alınmadığını, hizmet bedelinin sözleşmenin B/b maddesine göre 7 günde bir fatura kesilerek, 60 günlük çek ile ödendiğini, dolayısıyla görüşmelerin yapılması aşamasında dava konusu faturalar davacı tarafından düzenlenmiş ve müvekkil şirkete gönderilmiş bulunduğundan, sorunun ancak 146.459,88 TL bedelli iade faturası tanzim edilmesi ile çözülebileceğini, iade faturasınında karşılıklı mutabakat ile kesildiğini, mailler, cevabi ihtarnamelerin dikkate alınmadığını, tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte bilirkişi raporunda hesap edilen ve hükme esas alınan hesaplama ve faizinde fahiş olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; İİK’nın 158. Maddesi gereğince takibe itirazın kaldırılması ve iflas talebine ilişkin olup, davanın, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde ve davalının muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkeme, takipli iflas prosedüründe, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda alacağın mevcut olduğunu tespit eder ve davalının itiraz ve def’ilerini yerinde bulmaz ise itirazın kaldırılmasına karar verir ve bu halde iflas takibi kesinleşeceğinden iflas talebini İİK’nın 166. maddesindeki usule göre ilan eder (KURU B./ARSLAN R./YILMAZ E.; İcra ve İflas Hukuku 23. Baskı, Ankara 2009, s. 471). Diğer yandan başka alacaklılar tarafından davaya müdahale edilmez veya yapılan itirazlar yerinde görülmez ise, borçluya alacağın ödenmesi konusunda ihtaratlı depo kararı verilir (Yargıtay 23. HD’nin 2015/1364 Esas, 2016/2405 Karar sayılı kararı). Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası incelendiğinde; davacının dayanak faturalar gereğince 24.10.2018 tarihinde, 193.370,86 TL asıl alacak üzerinden davalı aleyhinde takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 26.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 02.11.2019 tarihinde takip konusu borca ve tüm ferilerine itirazı neticesinde takibin durduğu, davacı vekilinin akabinde, 11.01.2019 tarihinde icra takip yolunu değiştirerek, İflas yolu ile adi takibe çevirdiği 2. ödeme emrinin davalıya 18.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 24.01.2019 tarihinde takip konusu borca ve tüm ferilerine itirazı neticesinde takibin durduğu, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası incelendiğinde; davacının bakiye alacak için 17.01.2019 tarihinde 93.571,20 TL asıl alacak üzerinden davalı aleyhinde takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 28.01.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 01.02.2019 tarihinde takip konusu borca ve tüm ferilerine itirazı neticesinde takibin durduğu anlaşılmıştır. Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesiz olup, uyuşmazlık davacının takip tarihi itibari ile alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş bilirkişi raporu alınmıştır. 05.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda; davacının ticari defterlerine göre ilk icra takip tarihi olan 24.10.2018 tarihinde davacının davalıdan 286.942,06 TL alacaklı gözüktüğü, bu alacağın 193.370,86 TL’sinin 24.10.2018 tarihinde, 93.571,20 TL’sinin de 14.01.2019 tarihinde de Şüpheli Ticari Alacaklar hesabına alındığı, davalının ticari defterlerine göre ilk icra takip tarihi olan 24.10.2018 tarihinde davalının da davacıya 286.942,06 TL borçlu gözüktüğü, akabinde 26.10.2018 tarihinde davalı tarafından davacının 17.821,06 TL vade farkı faturasının davacıya iade edildiği, yine 26.10.2018 tarihinde davacıya 146.459,88 TL bedelli fiyat farkı faturası kesildiği ve dava tarihinde davalının davacıya 122.661,12 TL borçlu olduğu, yanlar arasında 164.280,94 TL’lik ihtilaf bulunduğunu, ihtilafın davacının davalıya düzenlediği 17.821,06 TL bedelli vade farkı faturası ve davalının da davacıya düzenlediği 146.459,88 TL bedelli fiyat farkı faturasından kaynaklandığı, bu faturaların davacı tarafından usulüne uygun olarak Kayıtlı Elektronik Posta Sistemi üzerinden kabul edilmeyip, 31.10.2018 tarihinde iade edildiği, ilk icra takip tarihi olan 24.10.2018 tarihinde davacının davalıdan 286.942,06 TL alacaklı olduğu hususunda yanlar arasında herhangi bir çekişme bulunmadığı, ancak icra takip tarihinden sonra davalının, davacı tarafından düzenlenen 17.821,06 TL bedelli vade farkı faturasını iade ettiği, bu faturanın ilk önce 07.10.2018 tarihinde davacı tarafından e-fatura olarak düzenlendiği, davalı kayıtlarına direk olarak düştüğü, akabinde 12.10.2018 tarihinde davalının bu faturayı iade ettiği, davacının aynı faturayı 21.10.2018 tarihinde tekrar düzenlediğini, davalının da 26.10.2018 tarihinde tekrar iade ettiğini, Fatura her iki yan tarafından e-fatura olarak düzenlendiğinden, taraflar arasında gidip geldiğini, ancak davacının en son davalının iade ettiği 26.10.2018 tarihli faturayı kayıtlarına almadığı, yanlar arasında akdedilen 24.12.2012 tarihli sözleşmenin B-Alıcının Yükümlülükleri bölümünün b mad:”. .. Ödemeler ay sonu kapanış faturasına müteakip 60 günlük çek ile yapılır…” hükmünün bulunduğu, yanlar arasındaki cari hesap işlemlerinin incelenmesinde, davacı yanın daha önce de davalıya 21.01.2018 tarihinde 1.944,21 TL, 27.07.2018 tarihinde 4.239,35 TL vade farkı faturası kestiği ve davalının da bu faturaları kabul edip kayıtlarına aldığı, geciken ödemelerde davacının davalıya vade farkı faturası kesmesinin teamül haline geldiği, davacının en son kestiği vade farkı faturasının tarihinin 27.07.2018 tarihi olduğu, davacı yanın bu tarihe kadar olan vade farklarını davalıya yansıttığı, davalınında kabul ettiği, davalının en son 07.10.2018 tarihli vade farkı faturasını kabul etmeyerek iade ettiği, bu nedenle faturanın doğru olup olmadığına bakmak gerektiği, 27.07.2018 tarihinde 07.10.2018 tarihine kadar davacının talep edebileceği vade farkı tutarının 7.921,64 TL olması gerektiği davalının 2018 yılında davacıdan toplam 234.373,31 TL’lik yemek hizmeti aldığını, davalı yanın davacının faturalarına kanuni süresinde itiraz etmediğini, icra takibine kadar da herhangi bir fiyat farkı faturası düzenlemediğini, her ne kadar davalının, fiyat farklarının ticari ilişki boyunca oluştuğunu iddia ederek, icra takibinden önce fiyat farkı faturası kesilmesi hususunda görüşmeler yapıldığı ve mutabakata da varıldığı, ancak görüşmeler sırasında olağan faturalar düzenlenmeye devam ettiği için faturalara itiraz edilmediğini iddia etmiş ise de, iddialarına dayanak, davacının işbu fiyat farkını kabul ettiğine dair herhangi bir somut ve objektif belge sunmadığını, davalının yemek fiyat artışlarının fazla olduğuna dair itirazlarda bulunmakla birlikte, yanlar arasında ki sözleşmede “…öğlen yemekleri 5,40 TL+KDV/öğün ödeyecektir. Bu fiyat 2 Temmuz 2013 tarihine kadar sabittir. 3 Temmuz 2013 tarihinden itibaren geçerli olacak fiyat önceki son 6 aylık TÜFE oranı eklenerek bulunacaktır… ” hükmü bulunduğu, özleşmeden sonraki dönemlerdeki fiyat artışlarına ilişkin davalının herhangi bir fiyat farkı faturası düzenlemediği, faturalara itiraz etmeden kayıtlarına aldığı, davalı delilleri arasında sadece 13 Ocak 2016 tarihinde davacıya gönderilen “yemek zammının %9 olarak kabul edilmeyeceğine” dair e-mail bulunduğu, davalının bu tarihten sonrada 3 yıl boyunca hizmet almaya devam ettiği, davacıya herhangi bir fiyat farkı yansıtmadığı, netice olarak yanlar arasındaki ihtilafa konu faturaların değerlendirilmesinde, davacının vade farkı faturasının 17.821,06 TL değil, 7.921,64 TL olarak dikkate alınması gerektiği, davalının kestiği 146.459,88 TL fiyat farkı faturasının da uygun olmadığı ve ispata muhtaç olduğu takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 277.042,64 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda, 05.03.2020 tarihli celsede, davalı şirketin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 83.671,78 TL üzerinden, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 193.370,86 TL üzerinden kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiş, bu bedeller üzerinden depo emrine esas miktarın tespiti konusunda aynı bilirkişiden ek rapor alınmıştır. 26.03.2020 tarihli ek raporda her iki takip yönünden 21.05.2020 tarihi itibari ile depo emrine esas bedel hesaplanmış, mahkemece de 02.07.2020 tarihli celsede, bilirkişi raporu doğrultusunda celse tarihi itibari ile 93.370,86 TL asıl alacak, “42.461,34 TL (34.302,14+8.159,20) bir sonraki duruşma gününe kadar işleyen toplam faiz, 21.985,96 TL vekalet ücreti, 8.798,37 TL tahsil harcı ve 41,10 TL icra masrafı (Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile ilgili olarak), 83.671,78 TL asıl alacak,16.326,86 TL (12.796,62+3.530,24) bir sonraki duruşma gününe kadar işleyen toplam faiz, 11.677,33 TL vekalet ücreti, 3.807,06 TL tahsil harcı ve 50,80 TL icra masrafı (Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile ilgili olarak) olmak üzere toplam 382.191,46 TL üzerinden davalıya depo emri düzenlenmiştir. Tüm bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; takip tarihi itibari ile tarafların ticari defterler kayıtlarının birbiri ile örtüştüğü, davalının, davacı tarafından kesilen faturaları ticari kayıtlarına işlediği, vade farkı faturası konusunda taraflar arasında teamül bulunduğu, davacı tarafından kesilen son vade farkı faturasının 17.821,06 TL değil, 7.921,64 TL olması gerektiği, davalının, yemek fiyatlarındaki artışın yapılmayacağı ve fiyat farkı faturası düzenleneceği konusundaki iddialarını usulüne uygun delillerle ispat edemediği, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 277.042,64 TL alacaklı olduğu, mahkemece itirazın kaldırılması ile depo emri kararının isabetli olduğu, depo kararına esas bedelin bilirkişi marifeti ile hesap edildiği, hesap yönteminde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davalı tarafından peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/12/2020