Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2161 E. 2020/2191 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2161 Esas
KARAR NO: 2020/2191
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2020
NUMARASI: 2020/416 Esas, 2020/436 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin eğitim ve öğretim alanında hizmet verdiğini, ana okul, ilkokul ve ortaokulu bulunduğunu, şirketin sermayesi 3.000.000,00 TL olup tamamının ödendiğini, müvekkil şirketin son dönemlerde dövizdeki dalgalanmalar ve finansman maliyetlerinin artması sonucu finansman sıkıntısı yaşadığını, konkordato tekliflerinin vade ve tenzilat konkordatosu olup, borçların % 40 tenzilat ile konkortado tasdiki kararından itibaren 4 yılda ödeneceğini, davacı gerçek kişinin ise şirketin yetkilisi olup şirket borçlarına kefaletinin bulunduğunu belirterek davacılar lehine geçici mühlet ve sonrasında bir yıllık kesin mühlet verilmesini, akabinde konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; anılan davacılar yönünden dosya tefrik edilerek davacı gerçek kişinin yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle bu davacı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacı şirket yönünden ise, şirketin zarar ettiği, kamusal borçların ödenmediği, işçi maaşlarının kısmen ödendiği, 2020-2021 yıl eğitim dönemi için kayıt yenileme yapılmadığı, hem borçlarda % 40 gibi yüksek bir iskonta istendiği, hem de borçların ödenmesi için 4 yıllık uzun bir vade önerildiği, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı, şirketin borca batık bulunduğu, projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı ve gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle borçlu şirket hakkındaki geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf talebinde; müvekkili şirket hakkında verilen davanın reddi ile iflas kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin tek yetkilisinin vefatı nedeniyle, şirketin dava ehliyeti açısından vekalet çıkarılabilmesi için süre verilmesi gerekirken doğrudan iflas kararı verilmesinin hatalı olduğunu, dosyası ayrılan müvekkili şirketin, diğer şirketler ile birlikte konkordato projesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, diğer şirketlerin konkordato projesinin başarıya ulaşması halinde müvekkili şirketin de borçlarının tasfiyesinin mümkün hale gelebileceğini, davaların birlikte görülmesi ve müvekkili şirket lehine kesin mühlet kararı verilmesi gerekirken iflas kararı verilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Mahkemece, davacı şirketin konkordato projesinin başarı şansı bulunmadığı gerekçesiyle geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borca batık şirketin iflasına, davacı gerçek kişinin vefatı nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı vekili, şirket yönünden karara kaşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Konkordato talebinin … Ltd. Şti, … Ltd. Şti ile …, …, … ve … tarafından birlikte yapıldığı, mahkemece 10/07/2020 tarihli celsede, davacılar … Ltd. Şti ve … yönünden dosya tefrik edilerek yukarıda yazılı şekilde hüküm tesis edildiği görülmektedir. Dosya kapsamından, davacı şirket hakkında 17/12/2019 tarihininde geçerli olmak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, sonrasında geçici mühletin 17/03/2020 tarihinden geçerli olmak üzere 2 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği, 7226 Sayılı Yasa uyarınca mühlet süresinin durdurulduğu, 10/07/2020 tarihli duruşmada ise borçlu şirket konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verildiği görülmektedir. Komiser Heyeti 11/05/2020 tarihli raporunda; davacı şirketin eğitim-öğretimine devam ettiği, çalışan sayısında önemli bir değişikliğin olmadığı, 2019 yılındaki (01.01.2019- 17.12.2019 itibarı ile) gerçekleşen satış tutarının 3.756.944 TL olduğu, faaliyet sonucunun (-3.922.527,30-TL) zararla sonuçlandığı, faaliyetlerinden 2020 Ocak ayında (-277.814,25-TL) zarar, 2020 Ocak -Şubat döneminde (-215.278,53) zarar ve 2020 Ocak-Mart döneminde ise (-474.447,00-TL) zarar ettiği, şirketten temin edilen mali verilerine göre 03.01.2020- 31.03.2020 dönemi itibariyle şirket Net Dönem Satış Hasılatı 1.110.0 80,77 olmasına rağmen, dönem faaliyeti) zarar ile sonuçlandığı, 29.02.2020 mali tablolara göre kamuya ait vergi ve sigorta borçlarının toplam borç içerisinde % 36 (4.650.119,70/ 13.006.584,37) gibi önemli bir paya sahip olduğu, şirketin geçici mühlet içerisinde tahakkuk eden tüm vergi, sigorta priminin ödenmediği, işçi maaşlarının kısmi olarak ödenebildiği, her yeni eğitim-öğretim dönemi için öğrencilerin sözleşmeleri ve kayıtları yenilenmekte olup 2020-2021 eğitim – öğretim dönemi için iş bu rapor tarihi itibariyle kayıt yenileme yapılmadığı, yeni kayıtta almada güçlük yaşandığı, ön projede hem % 40 gibi yüksek bir oranda tenzilat hem de 4 yıl gibi uzun bir vade kapsamında karma bir proje sunduğu, bu projeyi revize eden başka bir proje sunmadığı, ön projede gösterilen kaynakların (yapılacak borç tenzilatı ile birlikte) % 57’si ticari faaliyetlerden ve % 24 ise sermaye artışından oluştuğu, borçlu şirketin 31/01/2020 tarihi itibarıyla kaydi olarak -6.500.440,73 TL ve rayiç değer itibariyle -10.247.060,00 TL borca batık olduğu, … Ltd.Şti. münferiden değerlendirildiğinde konkordato kesin mühlet koşullarını sağlamadığı, ancak … Ltd. Şti’nin Konkordato talep eden diğer şirket … Ltd.Şti’nin ilişkili şirketi olması, sunulan eğitimin yarı kamusal hizmet olma nitelikte olması, şirketin tek sahibi olan ortağın vefat etmiş olması gibi huşularında birlikte değerlendirilmesinin daha gerçekçi bir yaklaşım olacağı düşünülmekle birlikte, kesin mühlet koşullarını sağlayıp sağlamadığının takdirinin mahkemeye ait bulunduğu belirtilmiştir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt) İİK’nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir. Somut olayda, davacı tarafın projesine göre, borç ödeme kaynağının % 57’sinin ticari faaliyetlerinden sağlanacak gelirler gösterilmesine rağmen, şirketin 2019 yılı ve 2020 yılı Mart ayı itibarıyla zarar ettiği, 2020-2021 eğitim – öğretim dönemi için komiser rapor tarihi itibariyle kayıt yenileme yapılmadığı, yeni kayıtta almada güçlük yaşandığı görülmektedir. Diğer taraftan şirketin kamuya ait vergi ve sigorta borçlarının toplam borç içerisinde % 36 gibi önemli bir paya sahip olduğu, ancak şirketin geçici mühlet içerisinde tahakkuk eden tüm vergi, sigorta priminin ödenmediği, işçi maaşlarının ise kısmi olarak ödenebildiği görülebilmektedir. Tüm bunlardan konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı görüldüğünden, mahkemece konkordato talebinin reddine karar verilmesi yerindedir. Ayrıca İİK’nın 292. maddesi uyarınca borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa ya da konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, iflasa tabi borçlu hakkında kesin mühletin kaldırılarak iflasına karar verilmesi gerekmekte olup, borca batık olduğu görülen davacı tarafın konkordatosunun başarıya ulaşmayacağı anlaşıldığından, İİK’nın 292. maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi de yerindedir. Davacı vekili, şirketin konkordato projesinin dosyası ayrılan diğer şirketle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ve bu şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşması halinde müvekkili şirketin de borçlarının tasfiyesinin mümkün hale gelebileceğini ileri sürmüşse de, konkordato tasdikine ilişkin koşulların her bir borçlu yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, davacılar açısından mecburi veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığı, her bir şirketin projesinin, şirketin mal varlığı ve ekonomik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Öte yandan şirketin tek ortağının vefatı, kural olarak şirketin sona ermesi ve tasfiye edilmesi sonucunu doğurmaz, tek ortağın ölümü sonrasında miras hukukunun kuralları çerçevesinde müteveffanın mirasçıları, miras payları oranında limited şirketin yeni ortakları olacaklardır (TTK.m.596) Ayrıca davacı şirket tarafından vekaletinde şirketin tek ortağının vefatı nedeniyle sona ermeyeceği gözetildiğinde, davacı şirket vekilinin, vefat nedeniyle şirketin dava ehliyeti açısından vekalet çıkarılabilmesi için süre verilmesi gerektiği yönündeki istinaf talebi de yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle geçici mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına dair verilen karar yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/3. ve İİK’nın 164/2 fıkraları gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere hakim Fatih Kayabalı’nın muhalefeti ve oyçokluğu ile karar verildi.17/12/2020
MUHALEFET ŞERHİ 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599, 641, 681 ve 682. Maddeleri ile HMK’nın 27/2-a maddesi gereğince vefat eden gerçek kişinin mirasçılarına bildirim yapılmadan davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır. Usuli eksikliğin giderilmesi gereklidir bu sebeple sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.