Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2121 E. 2020/2116 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2121 Esas
KARAR NO : 2020/2116
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/09/2019(ara karar)
NUMARASI : 2019/347 Esas,
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ 03/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava ve birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri gerçek kişilerin diğer davacı şirketlerin ortakları ve yöneticileri olup, şirket borçlarına kefil olduklarını belirterek müvekkilleri lehine üç aylık geçici mühlet ve sonrasında bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, akabinde konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir,
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacı gerçek kişilerin ön projesinde kendisine özgü konkordato tedbiri ve hedefine yer vermediği ve konkordatonun başarısının ortağı oldukları şirketlerin konkordato başarısına bağlandığı gerekçesiyle davacı gerçek kişiler hakkındaki geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine, karar kesinleşene kadar malvarlıklarına konulan tedbir ile icra takibi yapılamaması yönünden tedbirin devamına karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacılar vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; müvekkilleri gerçek kişilerin davacı şirketlerin ortağı olup, şirket borçlarına kefil olduklarını ve şahsi malvarlıklarını şirket borçları için ipotek ettiklerini, şirketlerin borçlarının ödenmesi halinde gerçek kişilerin borçlarının da sona ereceğini, gerçek kişi davacıların şirketlerin ön projesinden farklı ve tamamen bağımsız proje sunmalarının ve borcu tek başına ödeyeceğini taahhüt etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şirket ortağı davacıların borçları tek başına ödemelerinin mümkün bulunmadığını, gerçek kişiler ile şirketlerin projelerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, davacı şirketlerin projesinde sermaye artırımı ve taşınmaz satışı öngörülmüş olup, sermaye artırımı taahhüdünde bulunanın davacı gerçek kişiler olduğunu, satılacak taşınmazların da bu müvekkillerine ait olduğunu, şirketler hakkındaki projenin şirket ortakları davacılar hakkında da geçerli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davacı gerçek kişiler hakkında da 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Müdahil … vekili istinaf talebinde, mahkemece karar kesinleşene kadar malvarlıklarına konulan tedbir ile icra takibi yapılamaması yönünden tedbirin devamına karar verildiğini, mühletin kaldırılması ile tedbirlerin de kaldırılması gerektiğini belirterek karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir.Konkordato talepleri hakkında İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, dava ve birleşen davanın iflasa tabi olmayan davacılar ile birleşen davacının yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Dosya kapsamından, gerçek kişi davacılar ve birleşen davacının ortağı olduğu şirketlerin borçlarına kefil oldukları ve şirketlerin borçları için şahsi taşınmazlarında ipotek tesis ettiklerini, gerçek kişi davacıların konkordato tasdiki davasının, şirket ile birlikte aynı dava dilekçesinde açıldığı, mahkemece İİK’nın 286 maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı gerçek kişiler ile davacı şirketler lehine 13/06/2019 tarihinden itibaren 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği, birleşen davacı gerçek kişi yönünden ise 01/08/2019 tarihinden başlamak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği 16/09/2019 tarihli duruşmada davacı şirketler yönünden 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, gerçek kişi davacılar ve birleşen davacı yönünden ise İİK’nın 292/1 maddesi uyarınca geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verildiği, anılan gerçek kişilerin yasal süresinde kesin mühlet verilmesi talebi ile karara karşı istinaf yoluna başvurduğu görülmektedir.Gerçek kişi davacılar ve birleşen davacının sunduğu konkordato projesine göre, anılan kişilerin konkordato teklifi, ortağı oldukları şirket borçlarına kefil olmasından ve şahsi taşınmazlarında şirketlerin borçları için ipotek tesis etmelerinden kaynaklanmaktadır. Tüzel kişi ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir. Kefil mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir. (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı, sh. 148)Ne var ki somut olayda, gerçek kişi davacılar ve birleşen davacının projesinin incelenmesinde, borçlu şirketlerden bağımsız bir konkordato projesinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketlerin ön projesi üzerine temellendirildiği, gerçek kişilerin konkordato kaynağı bulunmadığı, borcu şahsen ödemelerinin mümkün olmadığı, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı görülmektedir. Sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre ilk derece mahkemesince davacılar ve birleşen davacı gerçek kişi yönünden konkordato talebinin reddine dair verilen karar sonuç olarak doğru görülmüştür.Bununla birlikte mahkemece gerçek kişi davacılar ve birleşen davacı yönünden tefrik kararı verilmeden ara karar ile konkordato talebinin reddine karar verildiği görülmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167. maddesinde davaların ayrılması düzenlenmiştir. Maddede, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği ifade edilmiştir. HMK’nın 57. maddesi uyarınca dava konusu borcun davacılar arasında ortak olması halinde ihtiyari dava arkadaşlığı sözkonusu olacaktır. Somut olayda, davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcut değildir. Birlikte dava açmış olan ihtiyari dava arkadaşlarının bir kısmı hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulabilmesi, ancak tefrik kararı ile mümkün olabilecektir. Mahkemece tefrik kararı verilmeden ara karar ile davacı gerçek kişi yönünden karar verilmesi doğru değilse de, anılan yanlışlığın giderilmesinin sonuca etkili olmayacağı ve usul ekonomisi gözetilerek, davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararı esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan karar verilmesi gerekir. Müdahilin istinaf talebi yönünden ise;Mahkemece, davacılar hakkındaki geçici mühlet kaldırılmakla birlikte karar kesinleşene kadar takip yasağı ile malvarlıkları yönünden konulan tedbirin devamına karar verilmiş, alacaklı banka vekili hükmün bu kısmı yönünden karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İİK 287/son fıkrada “Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz” ifadelerine yer verilmiştir. Öte yandan HMK’nın 382/2.f.6 bendinde konkordato mühleti verilmesi çekişmesiz yargı işi sayılmış olup, aynı Yasa’nın 387. maddesi; çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan ilgililerin, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, kararın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde, istinaf yoluna başvurabileceği düzenlenmiştir. Hernekadar İİK’nın 287/son fıkrası gereği tedbirlere karşı kanun yolu kapalı ise de, anılan hükmün konkordato mühletinin bulunduğu hallerde geçerli olduğu, HMK’nın 387. maddesi ve somut olayın özelliği dikkate alındığında, alacaklı bankanın hükmün, – malvarlıkları üzerinde konulan tedbirin ve icra takibi yapılamaması yönünden verilen tedbirin kararın kesinleşene kadar devamına- ilişkin kısmına karşı, istinaf yoluna başvurmasında hukuki yararı bulunduğu, HMK’nın 387. maddesi uyarınca hükme karşı istinaf yoluna başvurma hakkı olacağı kanaatiyle, istinaf başvurusunun incelenmesi gerekmiştir.İİK’nın 288. maddesi uyarınca geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğuracağından, geçici mühletin verilmesiyle birlikte borçlu aleyhine İİK’nın 294. maddesi uyarınca takip yasağı da başlamış olacaktır. Mühletin yasal sonucu olan takip yapılmaması yasağı, mühletin sona ermesi ile birlikte derhal etkisini gösterecek ve kendiliğinden ortadan kaldırılacaktır. Bu nedenle mahkemece geçici mühlet kaldırılmasına rağmen, davacıların halen mühletin etkilerinden yararlanmasını sağlayacak şekilde, -takip yapılmaması yasağının karar kesinleşene kadar devamı- gibi bir karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu nedenle somut olayın özelliği de dikkate alınarak, mahkemece geçici mühletin kaldırılması ile verilen tüm tedbirlerin de kaldırılması gerektiğinden ve yeniden yargılama yapılmasına da gerek olmadığından, alacaklı banka vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kabulü ile yeniden esas hakkında karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacılar vekilinin tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Müdahil … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun KABÜLÜNE,3-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/347 Esas, 13/09/2019tarihli ara kararının HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince KALDIRILMASINA, hükmün yeniden tesisine,3.1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN, a-… T.C.Nolu …, … T.C.Nolu …, … T.C.Nolu …’nın konkordato taleplerinin İİK’nun 292/1 maddesi uyarınca reddine,b- davacılar hakkında verilen geçici mühletin kaldırılmasına,c- davacılar hakkındaki tedbirlerin kaldırılmasına,d- Komiserlerin görevine bu şahıslar yönünden son verilmesine,e- Bu kararın Basın İlan Portalın’da ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde resen ilanına,3.2-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN a-… T.C.Nolu … konkordato talebinin İİK’nun 292/1 maddesi uyarınca reddine, b- davacı hakkında verilen geçici mühletin kaldırılmasına,c- davacı hakkındaki tedbirlerin kaldırılmasına,d- Komiserlerin görevine bu şahıs yönünden son verilmesine,e- Bu kararın Basın İlan Portalın’da ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde resen ilanına,3.3-Her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 54,40’ar TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,3.4-Davacılar ve birleşen davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,3.5-Davacılar ve birleşen davacı tarafından yatırılan ve harcanmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili davacıya iadesine,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10’ar TL harcın, davacılar …tarafından ayrı ayrı yatırılan 165,70’er TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40’ar TL harcın anılan davacılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye irat kaydına,5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10 TL harcın, davacılar … tarafından ayrı ayrı yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10’ar TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,6-Müdahilin istinaf başvurusu yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10 TL harcın, müdahil tarafından yatırılan 165,70TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacılar ve birleşen davacıdan müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,Müdahil tarafından yatırılan toplam 165,70 TL harcın davacılar ve birleşen davacıdan tahsili ile müdahile verilmesine,7-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 293/2. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.