Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2099 E. 2020/2055 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2099 Esas
KARAR NO: 2020/2055
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2018/966 Esas, 2019/1046 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 19.04.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 08.04.2010 yılında sicile kaydolduğunu, kuruluş tarihinden bu yana, İnşaat, turizm, otelcilik ve mimarlık sektöründe hizmet vererek faaliyetlerini sürdürdüğünü, sosyal ve ekonomik krizler nedeniyle aktif ve pasif dengesinin bozulduğunu, müvekkili şirketin iyileştirme projesinde yazılı olan kurumlarla çalıştığını, konusu gereği bu kurumlara tarihi eser restorasyonu ağırlıklı hizmet verdiğini, şirketin aktif malvarlığının 7.858.560,33 TL, pasifinin ise 13.280.683,35 TL olduğunu iddia ederek, müvekkili şirketin borca batıklığının tespiti ile İflas kararının 1 yıl süre ile ertelenmesine ve gerekli görülmesi halinde bu sürenin uzatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları İle davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
MAHKEMENİN 2016/434 ESAS, 2018/435 KARAR ve 03.05.2018 TARİHLİ KARARI: 27.04.2018 tarihli kayyım raporu ve bilirkişi kurulunun 23.03.2018 tarihli ek raporu birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirketin borca batık durumda olduğu, sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı, davacı şirketin İflas erteleme sürecinin alacaklılar aleyhine olduğu, alacaklıların durumunun dahada kötüleşeceği, risk altında bulunduğu, işletmenin faaliyetinin bu şartlar altında sürdürülmesinin imkansız hale geldiği, şirketin borca batıklıktan kurtulamayacağı, İflas erteleme şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davacı şirketin İflas erteleme talebinin reddi ile iflasına, tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
DAİREMİZİN 2018/1563 ESAS, 2018/1481 KARAR ve 04.10.2018 TARİHLİ KARARI: Kayyım raporuna karşı beyanda bulunmak üzere 2 haftalık süre verildiği, ancak 7 günlük süre sonrasında davacı vekilinin raporu inceleyip beyanda bulunma talebine rağmen sürenin dolması beklenmeden karar verilmesinin Anayasa’nın 26. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 27. maddeleri gereğince savunma ve hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğu ve gerekirse ek rapor alınarak karar verilmesi gerektiği belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 19.12.2019 tarihli karar ile son olarak alınan 30.09.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, 31.12.2018 tarihi itibariyle 3.000.000 TL tutarındaki sermayesi tamamen ödenmiş olan davacı şirketin, TTK 376 madde ve aktiflerin satış değerleri esas alınmak suretiyle yapılan güncel hesaplama sonucuna göre (-)3.073.512,58 TL borca batık durumda olduğu, İflasın ertelenmesinde sermaye artış taahhüdünde bulunulup borca batıklığın yarısı tutarında taahhüt edilecek olan sermayenin 1/4’nün derhal ödenmesi şartının yerine getirilmediği, bu haliyle yerleşik Yargıtay uygulaması dikkate alındığında sunulan projenin inandırıcılığından söz edilemeyeceği, 15.03.2018 tarihli ek raporda borca batıklığın (-)1.153.799,92 TL olarak belirlenmiş olmasına rağmen güncel borca batıklık miktarına göre şirketin mevcudunun alacaklılar aleyhine olarak hızla eridiğini gösterdiği, alacaklıların durumunun daha da kötüleşmemesi açısından derhal iflas kararı verilmesi gerektiği, borca batık durumda olan davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmaması nedeniyle, İflas erteleme isteminin reddi ile şirketin iflasına, İflas erteleme ile ilgili verilen tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak, gerekçede belirtildiği gibi Yargıtay kararlarında sermaye artırımı taahhüdünün bir zorunluluk ya da İflas erteleme şartı olmadığının belirtildiğini, sermaye artışının sadece şirketler için bir seçenek olduğunu, İflas kararının bu nedenle hukuka uygun olmadığını, müvekkili şirketin borca batıklığının ortada olmakla birlikte aynı zamanda bir kısım borçların ödenmesi ve yeni alacakların doğması nedeniyle durumunun düzelme ihtimalinin yüksek olduğunu, dosyanın yeni bir bilirkişiye tevdi taleplerine dair bir karar verilmediğini, bu kapsamda mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiğini iddia etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir, şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklılar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket ortaklar kurulu kararı ile şirketin borca batıklığının bildirilmesi ile iflas ertelenmesi talebinde bulunulması kararı alındığı, mahkemece, ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının 13.05.2016 tarihinde mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır. 15.06.2016 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbire dair kararlar alınarak, kayyımların görevlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. İhtiyati tedbir kararları, 03.05.2018 tarihinde verilen iflas kararı ile kaldırılmıştır. Uyuşmazlık, sermaye artışı yapılmamasının, projenin ciddi ve inandırıcılığı konusunda ki yerinin önemi ile şirketin İflas erteleme talebinin şartlarının oluşup oluşmadığıdır. 22.06.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, 31.12.2015 tarihli bilanço ve gelir tablosu kalemlerinin doğruladığı şirketin 3.000.000,00 TL tutarındaki sermayesinin tamamen ödenmiş olduğu, şirketin 26/12/2013 tarihinde kurulduğu, davacı şirketin 31.12.2015 tarihi itibariyle kaydi değerler üzerinden hesaplanan öz kaynakları toplamının 1.772.396,38 TL tutarında olduğu, bu durumda davacı şirketin kaydi değerler üzerinden ödenmiş sermayesinin üçte ikisini kaybetmemiş durumda olup borca batık durumda görünmediği, davacı şirketin rayiç değerlere göre yapılan bilanço incelemesinde TTK 376. madde çerçevesinde ve aktiflerin satış değerleri esas alınmak suretiyle yapılan hesaplama sonuçlarına göre borca batık durumda olmadığı, borca batıklığın İflasın ertelenmesi talebi yönünden kurucu unsur olduğu dikkate alındığında, bu şartın sağlanamamış olması nedeniyle iyileştirme projesinin inandırıcılığı yönünden bir değerlendirmeye girilmediği belirtilmiştir. 02.06.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, şirketin 31.12.2015 tarihli bilanço verilerinin bilirkişilerce incelenmesi sonucu borca batık olmadığı ve (+)802.302,70 TL özvarlığı olduğunun hesaplandığını, kayyım heyetinin davacı şirketçe 16.12.2011 tarihli 930.000 TL tutarlı faturasının 10.04.2015 tarihli yazı ile işin kısmi kabulünün yapılması gerekçesi ile iade edildiği, anılan faturanın sehven 2015 yılı kayıtlarına alınmadığı ve bilirkişi raporunda değerlendirilmediği, bahsi geçen faturanın 2016 yılında kayıtlara alınması sonunda yasal engelin bulunmadığı, kayıtlara alınması halinde rayiç değerlere göre düzenlenmiş olan davacı şirketin öz varlığının 930.000 TL azalacağı, şirketin borca batık olacağı değerlendirilmesinde bulunulduğu, davacının sözünü ettiği, 16.12.2011 tarihli 930.000 TL bedelli operasyon proje bedeli adlı faturasını 2011 yılında kayıtlara aldığı, fakat bu faturayı belediyeye iade etmesi nedeniyle kayıtlardan çıkarılması gerektiğini ifade ettiği, ancak söz konusu faturanın 2011 yılında oluştuğu, 31.12.2015 tarihli bilanço esas alınarak borca batıklığın hesaplandığı, 31.12.2015 tarihinde kaydi ve rayiç değerlere göre oluşturulan bilançolarda anılan fatura ve maliyetlerinin yer almadığı, fatura tarihinin 16.12.2011 olup borca batıklık bilançosu İle ilgisinin olmadığı, diğer yandan şirketin Beyoğlu Belediyesinden 1.082.311,32 TL alacaklı olduğu, şirketin fatura iadesi ile bu alacağından vazgeçmiş olmadığı, kayyım heyetinin, firmanın 31.12.2015 tarihli bilançosundan fatura bedelini doğrudan kaynak tutarından düştüğü, fatura için şirketin yapması gereken iç mekanizmasını beklemediği ve gidilmesi gereken hukuk yollarını dikkate almadığı, şirket alacağının halen alacak vasfını kaybetmediği, sonuç olarak, kök raporda belirlenen 31.12.2015 tarihli öz kaynak tutarının (+)802.302,70 TL olduğu ve şirketin 31.12.2015 tarihi itibariyle borca batık durumda olmadığı kanaatlerinin teyit edildiği belirtilmiştir. 04.04.2018 tarihli ek bilirkişi raporunda, davacı şirketin 01/01/2017-31/03/2017 tarihleri arasında ki dönemde raporlanan faaliyet sonuçlarının kayyım raporunda yer aldığı, kayyım raporunda 2017 yılının ilk üç aylık döneminde şirket kaydi özvarlığının (-)15.061,04 TL ‘ye gerilediği, şirketin borca batık durumda olduğunun tespitinin yer aldığı, buna göre 31.12.2017 tarihi itibariyle ve aktiflerin satış değerleri esasına göre hesaplanan öz kaynakları toplamının (-) 1.153.799,92 TL olduğu, buna göre davacı şirketin borca batık durumda olduğunun görüldüğü, sonuç olarak,davacı yanın bir sermaye artırımı taahhüdüne de rastlanılmadığı, Yargıtay kararları dikkate alındığında sermaye taahhüdü içermeyen bir projenin inandırıcısından söz edilemeyeceği, somut olayda davacı şirketin sermaye artım taahhüdünde bulunup bu yönde bir ödeme yapmadığından İflasın ertelenmesi şartlarından olan derhal İflas kararına nazaran erteleme kararı ile alacaklıların durumunun dahada kötüleşmemesi gereğine davacı yanın uygun hareket etmediği, mevcut durumda alacaklıların daha da risk altında bulunduğu, davacı şirketin İflasın ertelenmesi sürecinden alacaklılar aleyhine sonuç doğuracak biçimde istifade etmekte olduğu ve üretim ile ticari karlılık sebebi ile mali durumunun iyileşmesinden söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Dairemiz kararından sonra alınan, 01.10.2019 tarihli ek bilirkişi heyet raporunda, güncel rayiç değerlerle borca batıklık tespiti görevinin verildiği, şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle, kaydi değerler üzerinden ödenmiş sermayenin tamamını kaybetmiş durumda borca batık durumda olduğu, 31.12.2018 tarihi itibariyle ve aktiflerin satış değerleri esasına göre hesaplanan öz kaynaklar toplamının (-)3.073.512,58 TL olduğu, davacı şirketin İflas erteleme başvurusundan bu yana herhangi bir uygulanan iyileştirme projesi mevcut olmadığından ve şirketin 2018 yılı ikinci yarısından itibaren gayrifaal olmasından dolayı beyan edilen ilk iyileştirme projesine yönelik değerlendirme yapılamayacağı, sonuç olarak borca batık şirketin İflas ertelemesinde sermaye artış taahhüdünde bulunup borca batıklığın yarısı tutarında taahhüt edilecek olan sermayenin 1/4 ünün derhal ödenme şartının yerine getirilmediği, bu hali ile projenin inandırıcılığından söz edilemeyeceği, işletmenin gayrifaal olmasının dahi tek başına iflası gerektirdiği, zira gayrifaal olan bir şirketin, iyileştirme projesini hayata geçirmesini tartışmanın abesle iştigal olduğu, borca batıklığın artarak devam etmesinin olası bir İflas kararı sonrasında meselenin İİK m.331 çerçevesinde de değerlendirilmesinin mümkün kılar nitelikte olacağı belirtilmiştir. Kayyım Heyeti tarafından hazırlanan raporlar, düzenli olarak dosyaya ibraz edilmiştir. 27.04.2018 tarihli 5. kayyım heyet raporunda, sonuç olarak, 31.12.2016 tarihi itibariyle (+) 136.845.63 TL olan şirket öz varlığının 30.09.2017 tarihinde (-) 328.309,96 TL ‘ye gerilediği, şirketin ödenmiş sermayesini yitirdiği, borca batık olduğu, 2016 yılından devreden toplam 1.177.386,88 TL tutarındaki alacak bakiyesinde de son 3 ayda değişikliğin olmadığı, yasal işlem yapıldığını gösterir bir belgenin olmadığı, şirket merkez ofisinde inceleme döneminde çalışanın olmadığı, medrese uygulama işinde 1 çalışanın bulunduğu, kanunen kabul edilmeyen giderlerin tamamına yakın kısmının son üç aydaki işlemlerden kaynaklandığı belirtilmiştir. Mahkemece, bilirkişi ve kayyım heyet raporlarına göre borca batık şirket yönünden iflas erteleme şartları oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddi ile İflas kararı verilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde, iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb dir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, İflas erteleme kararının, alacaklıların haklarını, iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında İflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin, iyileştirme projesine esas aldığı bilanço tarihinde ve daha sonraki tarihlerde, bilirkişi raporları ile subuta erdiği üzere, şirket malvarlıklarının yani aktiflerinin rayiç değerleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemektedir. Şirketin gayrifaal durumda bulunduğu, hiçbir faaliyette bulunmadığı, bir çalışanının olduğu bir gerçektir. Diğer yandan, davacı şirketin tedbir kararı ile birlikte ertelemenin bütün sonuçlarından yararlanmış olmasına rağmen borca açıklık oranı gittikçe artmıştır. İyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı kabul edilebilmesi için, pasifleri aktifinden fazla olan şirketten somut adımlar atması beklenecektir. Bunlardan en önemlisi ise sermaye artışıdır. Kaldı ki şirketin iyileştirme projesinde belirtmiş olduğu sermaye artışını yerine getirmediği bilirkişi raporunda da belirtilmiştir. Yasa koruyucu tarafından, iflas erteleme şartı olarak, sermaye artışı belirlenmemiş olsa dahi, borca batık şirketin İktisadi anlamda iyileşebilmesi için en önemli unsurun sermaye artışı olacağı kaçınılmazdır. Bu durum ise İflas ertelemeden yararlanmak isteyen şirketin, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu hususunda önemli bir veri olacaktır. İflas erteleme müessesinde fedakarlığın yalnızca borçlu şirket alacaklarından beklenilmesi kabul edilemeyeceği gibi dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179. maddesine ve aynı tarihli yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK ‘nın 377. madde hükmüne uygun düşmeyecektir. İİK 179. maddenin ilk fıkrasında, şirket veya Kooperatifin iyileştirmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesinin mahkemeye sunularak İflasın ertelenmesinin istenebileceği, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa İflasın ertelenmesine karar vereceği, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin de mahkemeye sunulmasının zorunlu olduğuna yer verilmiştir.6102 sayılı TTK ‘nın 377. maddesinde ise yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflasın ertelenmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Dava tarihinde uygulanması gereken her iki yasal düzenlemenin varlığı karşısında, davacı vekilinin sermaye artışı yapılmamasına yönelik istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı gibi gayri faal ve borca batık şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olacağından söz edilemeyecektir. Diğer yandan, davacı borçlu şirket tarafından dava dilekçesine ekli iyileştirme projesi dahi uygulanmamıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle gayrifaal durumda bulunan davacı borca batık şirketin, uygulamaya koymadığı iyileştirme projesinin dava tarihinde yürürlükte bulunan İcra ve İflas Kanunun 179. ve TTK ‘nın 377. vd maddeleri kapsamında ciddi ve inandırıcı olacağını kabul etmek mümkün olmadığından ve bu durumda İflas erteleme şartlarının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden,erteleme talebinin reddi ile iflas kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/966 Esas, 2019/1046 Karar ve 19.12.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.19/11/2020