Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2097 E. 2020/2209 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2097 Esas
KARAR NO: 2020/2209
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2018/687 Esas, 2019/1277 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 24/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı şirket aleyhine açtığı davada, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79-2017/512 E.K. sayılı kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ile 1.157.215,12 TL alacağın temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verildiğini, anılan kararın davalı şirket yönünden kesinleştiğini, ilamın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takibe konulmasına ve icra emrinin davalı şirkete tebliğ edilmesine rağmen borcun ödenmediğini belirterek davanın kabulü ile ilama müstenit alacağın icra emri ile istenilmesine rağmen ödenmemesi nedeni ile davalı şirketin İİK 177/4. maddesi uyarınca iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; davacının takibe konu ettiği ilamın kesinleşmediğini ve sonuçlanmasının beklenmesi gerektiğini, müvekkili şirkete borçlu sıfatıyla icra emrinin tebliğ edilmediğini, müvekkili şirkete doğrudan icra emri tebliğ edilmeden İİK’nın 177. maddesi uyarınca dava açılamayacağını, alacağın malların haczedilip paraya çevrilmesi ile tahsil edilebileceğinden davacının iflas isteme hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, davalı şirketin ilama bağlı alacağı icra emrinin tebliğine rağmen ödemediği, icranın geri bırakılması kararı bulunmadığı, davacının iflas avansını yatırdığı, ilanların yapıldığı, borçlu şirket temsilcilerinin dinlenmek için duruşmaya çağırıldıları ve şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davalı şirketin İİK’nın 177. maddesi uyarınca iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davalı vekili istinaf talebinde; 20/06/2019 tarihli 3. celsede İİK’nın 166/2. maddesi gereği ilanların yapılmasına, ilan işlemlerin davacı tarafça takip edilmesine, aksi halde davanın usulden reddedileceğinin ihtarına karar verildiğini, ancak sonraki celseye kadar sadece Takvim Gazetesi’nde ilan yapıldığını, Ticaret Sicil Gazetesinde ve müvekkili şirketin muamele merkezinde ilan yapılmadığını, bu nedenle kesin ve ihtarlı süreye uyulmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, şirket yetkili ve ortağı dinlenmeden usule aykırı karar verildiğini, 3 farklı müdahilin iflas şartları oluşmadığı gerekçesiyle müdahale talebi olmasına rağmen müdahale taleplerinin dikkate alınmadığını, ilamların icrasına dair takipte icra emrinin davalı şirkete tebliğ edilmediğini, icra emri tebliğ edilmeden doğrudan doğruya iflas davası açılamayacağını, davacı tarafından istinaf başvurusu yapılan, takip dayanağı İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79-2017/512 E.K. sayılı kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, İİK 177/4. Maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının dayanağı ilam gereğince davalının iflasının istenip istenemeyeceği noktasında toplanmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK‘nun 177. maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri“ üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas”, “Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 177/1.fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen “4” bent ise sırasıyla,”1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308. maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Dosya kapsamından, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/79-2017/512 E.K. sayılı kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ile 1.157.215,12 TL alacağın temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın davacı tarafça, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilen dava dışı şirketler yönünden istinaf edildiği, ilamın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, icra emrinin borçlu şirket vekiline tebliğine rağmen borcun ödenmediği, dosyaya sunulan icranın geri bırakılması kararı da bulunmadığı görülmektedir. Mahkemece, İİK’nın 177/son fıkrasında belirtilen şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davalı şirketin iflasına karar verilmiş, davalı taraf süresinde karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Davalı vekili, icra emrinin asil yerine vekile tebliğ edildiğini, asile tebliğ edilmeden iflas istenemeyeceğini savunmuşsa da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince, vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Anılan bu düzenlemeler gereğince tebligatın vekile yapılması ile yasal süreler işlemeye başlar. Somut olayda, takip dayanağı ilamda borçlunun vekili bulunmakta olup, icra emrinin de anılan borçlu vekiline tebliğinde usule aykırılık bulunmamaktadır. Bununla birlikte davalı taraf, 20/06/2019 tarihli 3. celsede İİK’nın 166/2. maddesi gereği ilanların yapılması için davalı tarafa kesin süre verilmesine ve kesin süreye uyulmaması halinde davanın usulden reddedileceğinin ihtar edilmesine rağmen, kesin süre içerisinde sadece ulusal gazetede ilan yapıldığı, ticaret sicil gazetesi ve muamele merkezinin bulunduğu yerdeki gazetede ilan yapılmadığından davanın usulden reddi gerektiğini savunmuştur. İşbu davalarda, mahkemece, iflas talebinin İİK’nın 177/son yollaması ile İİK’nın 166/2 fıkrası uyarınca ilan edilmesi gereklidir. Somut olayda, ilan masrafları bulunmasına rağmen, ilanların yapılması için davacı tarafa kesin süre verilmesine ilişkin ara karar doğru değilse de, mahkemece, bir sonraki celse ticaret sicil gazetesinde de ilan yapılmasına karar verilmiş ve iflas talebi ticaret sicil gazetesinde de ilan edilmiştir. O halde ilan yapılması görevinin mahkemeye ait olmasına rağmen, ilan yapılması hususunda davacı tarafa kesin süre verilmesi doğru olmamıştır. Kaldı ki verilen kesin sürenin miktarı belirlenmediğinden, usulüne uygun kesin süreden de söz edilemez. Öte yandan ilanın yapıldığı yurt düzeyinde dağıtım yapılan gazetenin yayınlandığı yerin aynı zamanda davalı şirketin muamale merkezinin bulunduğu yer olduğu gözetildiğinde, İİK’nın 166. maddesi uyarınca muamele merkezinin bulunduğu yerdeki gazetede ilan yapılmamasında da usule aykırılık bulunmamaktadır. Şu halde icra emrinin davalı vekiline tebliğine rağmen borcun ödenmediği, İİK’nın 177/4. maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas davası açmak için kural olarak kararın kesinleşmiş olmasının gerek olmadığı, kaldı ki takip konusu ilamın sadece davacı tarafça ve dava dışı şirketler yönünden istinaf edilmesi nedeniyle istinaf aşamasında olduğu, davacının iflas avansını yatırdığı, ilanların yapıldığı, şirket temsilcilerinin dinlenmek üzere çağrılmasına rağmen bir yetkilinin duruşmada dinlendiği, diğer yetkilinin ise duruşmaya katılmadığı, borçlunun iflasını gerektiren bir hal bulunmadığını ileri süren müdahillerin, davacının alacağının gerçek dışı bir alacak olduğuna dair somut delil sunamadıklarından, iflas davasına itirazlarının yerinde olmadığı anlaşıldığından mahkemece davalının İİK’nın 177. maddesi gereği iflasına karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davalı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/12/2020