Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2093 E. 2020/2044 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2093 Esas
KARAR NO : 2020/2044
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 16/01/2020
NUMARASI : 2019/121 Esas, 2020/13 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali, sigorta ödemesine dayalı,
KARAR TARİHİ 19/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı sigortalı … AŞ’ye ait merkez ofisin, 13.03.2013-13/03/2014 tarihleri arasında Ofis Paket Sigorta Poliçesi ile, müvekkili şirket nezdinde sigorta örtüsüne alındığını, 10/03/2014 tarihinde, İSKİ kanalizasyon hattında yaşanan çökme sonucunda gider hatlarının tıkanması ve suların geri basması nedeniyle sigortalı iş yerinin bodrum katında su baskını meydana geldiğini, yapılan ekpertiz incelemesi sonucu hasar bedelinin 11.296,75 TL olarak hesaplandığını ve KDV dahil sigortalıya 13.330,17 TL ödendiğini, hasar bedelinden sorumlu olan davalı İSKİ’nin ihtara rağmen ödeme yapmadığını, bunun üzerine Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davalı aleyhine acra takibi başlattıklarını, borçlunun haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek takibe itirazın iptali ile takibin devamına ve davalının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davalı idareye iddia konusu su baskını ile ilgili herhangi bir ihbar gelmediğini ve müvekkili kurumca da o yerde herhangi bir çalışma yapılmadığını, dava dilekçesinde ekli İSKİ aracının göründüğü yerin davacının bahsettiği mahal olmadığını, bina içinde meydana gelen hasarlardan mal sahibinin sorumlu bulunduğunu, ayrıca davaya konu binaya ait yapı ruhsatı ve idarece onaylanmış atık su bağlantı projesinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, içme suyu ve atık su hatlarında çeşitli nedenlerle arızalar meydana gelebildiğini, bu nedenle binalarda teknik bakımdan yoldan ve dıştan gelecek herhangi bir su yada diğer basınçlara dayanıklı betonarme perde duvar ile beden duvarı yapılması gerektiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; sigortalı işyerinde kanalizasyondan kaynaklı su basması nedeniyle hasar olduğu ve hasardan davalı İSKİ’nin sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının takibe itirazının iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davalı vekili istinaf talebinde; davanın yanlış adres bildirilerek açıldığını, bu nedenle dava dilekçesinin usulüne uygun olmadığını, bina atıksu bağlantı hattının bakımından malikin sorumlu olduğunu, davaya konu binanın atıksu bağlantı hattının ise arızalı olduğunu, Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereği, ev bağlantısındaki tıkanıklıktan mal sahiplerinin sorumlu olduğunu, yağmur suyu kanallarının belediye, atık su kanallarının ise müvekkili kurum sorumluluğunda olduğunu, atıksu kanallarının atıksuya göre projelendirildiğini, yağmur sularının atıksu kanallarına bağlanması durumunda atıksu kanallarının çalışamaz duruma geldiğini ve geri teptiğini, dava konusu olayda bina yağmur suyu sisteminin mevzuata aykırı olarak atıksu kanalına bağlandığını, hasardan idarenin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf talebine cevabında; dava dilekçesinde sehven farklı adres yazılsa da, poliçedeki adres ile rizikonun gerçekleştiği adresin ve keşif yapılan adresin aynı olduğunu belirterek istinaf talebinin reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede;Dava, sigortacının dava dışı sigortalıya ödediği hasar bedelinin, 6102 Sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca hasar sorumlusu davalı kurumdan rücuen tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/286 Esas, 2017/125 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmişse de, hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2017/1524 Esas, 2018/711 Karar sayılı kararında; dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi gereğince davanın ticari dava olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hüküm kaldırılmış, görevsizlik kararı ile gönderilen mahkemece yukarıdaki yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 13.330,17 TL asıl alacak, 512,76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 13.842,93 TL tutar üzerinden icra takibi başlattığı, ödeme emrinin 10/11/2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça 12/11/2014 tarihinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, dosyada itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair bilgi veya belgeye rastlanmadığı, itirazın iptali davasının 31/07/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı ile dava dışı sigortalı …AŞ arasında 13/03/2013-2014 tarihlerini kapsayan, Ofis Paket Sigorta Poliçesi imzalandığı, 10/03/2014 tarihinde sigortalı işyerinde meydana gelen su basması sonucu hasar meydana geldiği, uğranılan hasar nedeniyle davacı … tarafından sigortalısına 27/05/2014 tarihinde KDV ödemesi dahil olmak üzere toplam 13.330,17 TL hasar ödemesi yapıldığı görülmektedir.Dava dilekçesinde, poliçede sigorta örtüsü altına alınan işyerinin adresinin maddi hataya dayalı olarak yanlış belirtildiği, ancak keşfin ve bilirkişi incelemesinin doğru adres esas alınarak sigortalı işyerinde yapıldığı gözetildiğinde, davalı tarafın bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir.Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava konusu hasarın kaynağı ve oluşan zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.nın 1472. maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Düzenlemede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiştir. Somut olayda, sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalı şirkete hasar bedeli ödenmiş olmakla birlikte tek başına hasar bedelinin ödenmiş olması davanın sorumluluğunu gerektirmeyeceğinden davalının sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. Olayın teknik boyutu bulunması nedeniyle mahkemece bilirkişi kurulundan rapor aldırılmıştır. Bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda; davaya konu binanın ruhsatlı yapı olduğu, onaylı kanalizasyon projesine rastlanmadığı, davalının sorumluluğunda olan atıksu rögarının çökmesi sonucunda, davaya konu binanın giderinin bu rögar bağlantısından tıkanmasından ötürü, suyun geri teperek binanın bodrum katına dolduğu ve sorumluluğun davalıya ait olduğu, tıkalı kanala İSKİ tarafından müdahale edildiği, tespit edilen hasar miktarının kadri maruf olduğu belirtilmiştir. TBK.nun 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nun 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nın anılan maddesindeki sorumluluk objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin, yani davalı İSKİ” nin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki de, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait atık su kanalizasyon borusu da madde de açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumludur.Dosya kapsamından, sigortalı işyerinde meydana gelen hasarın nedeninin, davalıya ait atıksu rögarının çökmesi sonucunda, davaya konu binanın giderinin bu rögar bağlantısından tıkanması ve suyun geri teperek sigortalı işyerine dolmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Hernekadar davalı taraf, hasarın atıksu kanal bağlantısının İSKİ’nin sorumluluk alanında olmayan binanın dahili tesisatında meydana geldiğini, atık su parsel bacasıyla kanalizasyon şebekesi arasında kalan bağlantı kanalı bakımından mal sahibinin sorumlu olduğunu savunmuşsa da, sigortalı dairenin yapı ruhsatının bulunduğu, böylece mimari projenin tasdik edildiği, taşınmazın kullanımına uygun olduğu, binanın pissu tesisatının bina ile İSKİ’ye ait hatta bağlantısının ilgili kurum tarafından yapıldığı, bu bağlantı esnasında binaya ait tesisatın bağlantısının uygunluğunun davalı tarafından tespiti mümkün olduğu görülmüştür. Ayrıca Atıksuların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliği’nin 10/m maddesinde, kanalizasyon şebekesine bağlı veya bağlanacak olan binaların bodrum katlarının atıksuları, cazibe ile akıtılabilse dahi mal sahibi, müteahhit veya apartman yöneticisi parsel çıkış bacasında atıksuyun geri gelmesini önleyecek tedbirleri almak zorunda olduğu aksi taktirde binaların uğrayabilecekleri zararlardan idarenin sorumlu olmayacağı hükmüne yer verilmiş ise de zarar, davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın geri tepmesi sonucu meydana gelmesi durumunda sigortalı binada geri tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesilmemiştir. Bu itibarla hasara sebep olan hadisenin çıkış noktasının davalıya ait kanalizasyon şebekesinden kaynaklandığı, davalı İSKİ’nin bakım ve onarım sorumluluğunda bulunan ana atık tesisatının tıkanmasından dolayı bağlantı borusundan geri gelen pis suların zarara sebebiyet verdiği, kaldı ki olay sonrası tıkalı kanalın davalı tarafından açılarak sorunun giderildiği nazara alındığında davalı İSKİ’nin zarardan TBK 69. Maddesi uyarınca sorumlu olduğu, davacının zararın meydana gelmesinde yada artmasında herhangi bir müterafik kusuru bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Harçlar kanunu uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 945,61TL harçtan, davalı tarafça peşin karşılanan 236,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 709,21 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.19/11/2020