Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2064 E. 2020/1959 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2064 Esas
KARAR NO: 2020/1959
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/08/2018
NUMARASI: 2018/513 Esas, 2018/667 Karar
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı şirket temsilcisi 04.05.2018 tarihli dava dilekçesinde, şirket merkezinin İstanbul/Ümraniye ‘de olduğunu, şirketin, 14.03.2011 tarihinde tescil edildiğini, sermaye taahhütlerinden dolayı borçlarının bulunmadığını, şirketin mobilya konusunda faaliyet gösterdiğini, şirket merkez adresinde bir adet showroomu bulunduğunu, şirket tarafından alınan yüksek montajlı siparişlerin üretici firmalarda yaptırılmak suretiyle siparişlerin karşılandığını, şirket müşterileri arasında, …, … Marketleri vb olduğunu, şirketin 2018 yılından itibaren almış olduğu yüksek montajlı siparişler çerçevesinde cirosunun 2016 yılına göre 6,5 kat arttığını, hızlı büyümenin getirdiği sorunları aşmakta zorlanan firmanın borç ödemeleri konusunda finansal kriz sarmalına girdiğini, şirketin 31.03.2018 tarihli mali durumuna göre TTK 376/3 çerçevesinde özkaynaklarının (-) 616.097,28 TL borca batık durumda olduğunu, teklife göre, şirket borçlarının tamamının herhangi bir indirim talep edilmeksizin 1 yıl geri ödemesiz sonraki 4 yılda eşit paylı olarak aynen ödeneceği için alacaklıların vazgeçecekleri herhangi bir alacak tutarı olmadığını, alacaklılardan indirim talep edilmediğini, şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemeleri yapabilmeleri için 5 yılda toplam 1.350.000,00 TL tutarında nakit sermaye artışı yapılacağını, 2018 yılı içinde alacaklılara borç ödemesi yapılmayarak İşletme birikimi, sermayesi birikimi sağlanacağını, maliyet ve giderlerde yapılacak ciddi tasarruflarla önemli tutarda kaynak çıkışının önlenmesi vb şeklinde olduğunu belirterek İİK 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olması nedeniyle 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesini, 1 yıllık kesin mühlet kararı ile süre içinde yapılacak yargılama sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, sunulan son raporlardaki veriler ve yapılan incelemelerdeki hususlar değerlendirildiğinde borçlunun iyiniyetli bir tavır içerisinde olmadığı, ödemek için garameten değil kendi istediği firmalara konkordato onayı olmadan ödeme yaptığı için iki aylık sürenin uzatılması sonucunda sadece diğer alacaklıların alacağını tahsil edeceği ve konkordato müessesinin amacı dışında bir durum ortaya çıkacağı gerekçesi ile davacının geçici mühletin uzatılması talebinin reddine, bir yıllık kesin süre verilmesi ve konkordato talebinin reddine, tüm konkordato tedbirlerinin kaldırılmasına, konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını, müvekkili şirketin uçurumdan sürüklenmesine izin verildiğini, alacaklı şirket ile müvekkili arasında protokol imzalandığını, alacaklı firmanın müvekkiline taahhüt ettiği malı vermediği gibi kalan çekleri iade etmek yerine takibe konu ederek müvekkilinin nakit parasını kullanmasını engellediğini, müvekkili şirketin düştüğü ödeme zorluğunun ve konkordato ilanının en önemli sorunlularından birinin alacaklı olan kerestecilik firması olduğunu, müvekkili firmanın yılda 50.000.000,00 TL lik mal üretip ülkenin en iyi mağazalarına düzenli olarak sevkiyat yaptığını, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/924 Esas sayılı dosyasında iflasa karşı çıktıklarını, mahkemenin müvekkili şirketin bankada bulunan parasının kullanımına izin vermediği kararları ve … Marketteki alacaklarının ödenmesi için bir karar oluşturulmaması sebebiyle müvekkilinin iflasa sürüklendiğini, konkordato ön projesinin gerçekleştirilemediğini, muaccel alacaklarının ödenmediğini, şirketin çalışamaz hale düşürüldüğünü, mahkemenin açıkça hata yaptığının ve çelişkiye düştüğünün ortada olduğunu, müvekkilinin iyi niyetini her aşamada gösterdiğini, müvekkilinin hesaplarına konulan haksız hacizler ve vadesi gelmiş alacaklarına kavuşamaması nedeniyle nakit parası olmadığından aktif olarak çalışamadığını, alacaklıların zarara uğramaması için taraflarınca konkordatonun reddi üzerine, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/924 Esas sayılı dosyasında İflas talep edildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, konkordato geçici mühletinin kesin mühlete çevrilmesini, aksi halde İflas kararı verilmesini, ihtiyati tedbir kararı ile tüm takiplerin ve dosyalardaki yatırılan paraların ödenmesinin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Talebin niteliği göz önünde bulundurularak, vekaletname üzerinde durmak uygun görülmüştür. Hukuki işlemler, kural olarak işlemi gerçekleştirmek isteyen kişi tarafından yapılmalıdır. Ancak kişinin işlemini yapmasında engeller olabilir veya kişi söz konusu işlemi bizzat yapmak istemeyebilir. Kanun koyucu bu hususu dikkate alarak hukuki işlemlerin temsilci aracılığıyla da yapılmasına imkan tanımıştır. Maddi hukuktaki temsil kurumu usul hukuku alanında kendisini vekalet ilişkisi ile göstermektedir. 6098 sayılı TBK ‘nın 502. maddede vekalet sözleşmesi düzenlenmiştir. Vekil ile takip edilen davalarda vekil, müvekkili temsil etmekte ve usul işlemleri vekil tarafından müvekkili adına yapmaktadır. Diğer bir ifadeyle vekilin yaptığı işlemler vekil tarafından müvekkili adına yapılmaktadır. Müvekkilin, hukuk alanında leh ve aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Davaya vekalet, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 71 ila 83 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Vekilin, dava vekaletnamesinin kanuni kapsamı dışında kalan bazı işlemleri yapabilmesi için kendisine verilen dava vekaletnamesinde bu konuda özel olarak yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Dava vekaletnamesinde özel yetkinin gerekli olduğu işlemler Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddede belirtilmiştir. Bunun dışında bazı mevzuatta çeşitli düzenlemeler ile vekile özel yetki verilmesini gerektiren işlemler açıkça belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller üst başlığı ile madde içerisinde, konkordato teklifinde bulunulamayacağı ve bunlara muvafakat veremeyeceği hususlarına da yer verilmiştir. Somut talep, davacı şirket yetkilisi tarafından yerine getirilmiş olduğundan, yani şirket dava tarihinde kendisini vekille temsil ettirmediğinden özel yetkinin varlığı aranmamıştır. Ne var ki, yargılama aşamasında şirket kendisini vekille temsil ettirmiştir. Dosyaya ibraz edilen, Üsküdar … Noterliğinde düzenlenen, … yevmiye nolu 14.05.2018 tarihli vekaletnamenin incelenmesinden özel yetkinin olmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar, dava aşamasından sonra vekaletname ibraz edilmiş ise de, özel yetkinin mevcudunun aranması gerekecektir. Şöyleki, konkordato talebinin niteliği ve tüm aşamaları dikkate alındığında, borçlu şirket vekilinin dosyaya ibraz etmiş olduğu yazılı veya sözlü beyanlarında konkordato talebini, buna bağlı olarak, öncelikle sürelerin uzatılması ve süre verilmesi taleplerini vekaleten talep etmesi kaçınılmaz olacaktır. Vekilin bazı işlemleri yapabilmesi için, kendisine verilmiş olan dava vekaletnamesinde bu konuda özel bir yetkinin bulunması gerekir. Vekile özel yetki verilmesini gerektiren işlemlerin önemli bir kısmı HMK m.74’te sayılmıştır. Bununla birlikte, bazı özel kanun hükümlerinde vekile özel yetki verilmesi gerektiği öngörülmüştür. Vekilin, vekalet veren adına davayı takip edebilmesi için vekalet verenin davada temsil yetkisi vermesi gerekir. Özel yetkiler, dışa yani üçüncü kişilere ve özellikle diğer taraf ile mahkemeye karşı vekilin o işlemi yapmaya yetkili olduğunu gösterir. Vekil davada bu özel yetkilerini kullanırken, mahkeme yalnız vekilin vekaletnamesinde böyle bir özel yetkinin bulunup bulunmadığını araştır. Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114. maddede düzenlenmiştir. 114/1-f bendinde “ Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamenin bulunması “ na yer verilmiştir. Dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden araştırır.( HMK m.115). Dava şartları, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre belirlenir. Mahkeme, davanın başında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırmak ve incelemekle yükümlüdür. ( HMK m.137/1).Ancak, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve hüküm anında bu eksiklik giderilmişse, dava başlangıçtaki dava şartı noksanlığından dolayı usülden reddedilemez. Çünkü hüküm tarihinde bu şartlar tamamdır. Dava şartları, dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Somut davada olduğu gibi, dava açıldığı anda var olan bir dava şartı sonradan ortadan kalkarsa o zaman dava esastan değil dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddedilir. HMK 115/2. fıkrası gereğince, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise, mahkeme davacıya bunu tamamlaması için kesin süre verir.Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmişse başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü dava usülden reddedilmez. Ancak söz konusu eksiklik verilen kesin süre içinde giderilmez ise 115/2. maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilir. Somut yargılamada, talebin niteliği gereğince, usulüne uygun düzenlenmiş vekaletnamenin dosyada bulunmadığı dikkate alınmaksızın, bu eksiklik tamamlatılmadan yargılamaya devam edildiği ve hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Bu eksikliğin tespiti üzerine, Dairemizin 2018/3343 Esas, 2019/510 Karar ve 21.03.2019 tarihli kararı ile davacı adına istinaf talebinde bulunan vekillerin konkordato ile ilgili özel yetkilerin olduğu vekaletnameye dair eksikliğin tamamlanması için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş ve mahkememiz kararı davacı vekiline tebliğ edilmiş ise de, söz konusu eksiklik tamamlanmamıştır. Her ne kadar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 77.maddesinde yer alan düzenleme kapsamında, vekaletnamesiz işlem yapılması kapsamında, asıl taraf olan şirket yetkilisinin, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmesi ve muvafakat vermesine dair işlem sonucunda geçerlilik kazanabileceği düşünülse dahi, konkordato talebinde yapılacak böyle bir uygulamanın, konkordato düzenlemesine ve özellikle yasanın düzenlediği kesin süreler kapsamında mümkün olamayacağı kanaatine varılmıştır. Şöyle ki, eksikliğin giderilmesi aşamasına kadar geçecek süreyi karşılayabilecek bir düzenleme yasada mevcut değildir. Bilindiği üzere, HMK 94/1.fıkrası gereğince kanunun belirlediği süreler kesindir. İcra ve İflas Kanununda düzenlenen konkordato kapsamındaki süreler, kesin sürelerdir. Açıklanan nedenlerle, somut yargılamada, geriye dönük olarak vekaletnameye dair dava şartı noksanlığının giderilmesinde, talebin niteliği gözetildiğinde hukuki imkansızlık olacağı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun vekaletname, süre ve dava şartına dair düzenlemeleri ile konkordato talebinin niteliği göz önünde bulundurarak, talebin vekaletnameye dair dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine dair karar verilmesi gerekirken, esastan red kararı isabetli görülmemiştir. Ne var ki söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/513 Esas, 2018/667 Karar ve 02.08.2018 tarihli kararın KALDIRILMASINA, 3-a) Davacının geçici mühletin uzatılması, bir yıllık kesin süre verilmesi ve konkordato talebinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-a/f bendi usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamenin bulunmasına dair dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2. fıkrası gereğince usülden REDDİNE, b) Tüm konkordato tedbirlerinin kaldırılmasına, konkordato komiserlerinin görevlerine son verilmesine, c) Tedbirlerin kaldırılmasına ilişkin kararın Basın İlan Kurumunda ve Ticaret Sicil Gazetesinde İlanına, masrafın gider avansından karşılanmasına, d) Alınması gereken 54,40 TL maktu harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, f)Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, g) Hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacıların ayrı ayrı yatırmış olduğu 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 98,10TL davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2.fıkrası gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında Hakim …’ın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.05/11/2020
Muhalefet şerhi
Mahkemece, davacı tarafın geçici mühletin uzatılması ve kesin mühlet verilmesi taleplerinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin istinaf talebi üzerine Dairemizin 2018/3343 Esas, 2019/510 Karar sayılı kararı ile, sunulan vekaletnamede konkordatoya dair özel yetkinin mevcut olmadığı, davacı adına istinaf talebinde bulunan vekillerin konkordato ile ilgili özel yetkilerinin olduğu vekaletnameye ihtiyaç bulunduğu gerekçesiyle dosya mahalline geri çevrilmiştir. İlk derece mahkemesince davacı tarafa çıkarılan ihtara rağmen özel yetkili vekalet sunulmamış, Dairemiz çoğunlukla vekaletnameye ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair yeniden karar vermiştir. Vekil veya temsilci aracılığı ile takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve geçerli bir vekaletnamenin bulunması dava şartıdır. Davada vekil olamayacak (davaya vekalet deruhte etmelerine kanunen imkan bulunmayan, örneğin avukat olmayan bir kişi) kişilerin davaya vekalet ehliyeti yoktur. Öte yandan HMK’nın 77/1 maddesi; “Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.” hükmünü düzenlemektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, konkordato talebi davacı asil tarafından yapılmışsa da, yargılama sırasında davacı vekilinin vekaletname sunduğu görülmektedir. Vekilin sunduğu vekaletname geçerli bir vekaletname olup, vekil vekalet ehliyetine de sahiptir. Ancak HMK’nın 74 maddesi uyarınca vekilin konkordato talebinde bulunabilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel bir yetkinin bulunması gerekir. Dairemizin kararı gereği ilk derece mahkemesince özel yetkili vekaletnamenin bir haftalık süre içerisinde sunulmasını içeren ihtara rağmen, davacı tarafın özel yetkili vekaletname sunmadığı görülmektedir. Bu durumda Dairemizce HMK’nın 77. maddesi uyarınca işlem yapılarak istinaf talebinin yapılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın vekaletnameye dair dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.