Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/2013 E. 2020/2088 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2013 Esas
KARAR NO : 2020/2088
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2020
NUMARASI : 2019/681 Esas, 2020/379 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin ana faaliyetinin organizasyon hizmetleri ile ilgili aktivitelerin düzenlenmesi olduğunu, sermayesi 3.000.000,00 TL olup tamamının ödendiğini, yaşanan terör eylemleri ve darbe girişimi, terör eylemleri nedeniyle organizasyonların iptal edilmesi ya da ertelenmesi, kurların ve faiz oranlarının yükselmesi, alacakların bir kısmının tahsilinin şüpheli hale gelmesi gibi nedenlerle nakit sıkışıklığı yaşadığını ve ödemelerini zamanında yapamayacak hale geldiğini, konkordato tekliflerinin vade ve tenzilat konkordatosu olup, imtiyazlı borçların tamamının, adi alacakların ise % 25 iskonto ile konkordatonun tasdiki kararından itibaren 3 yılda üçer aylık eşit taksitlerle ödeneceğini belirterek konkordatonun tasdiki ile müvekkili lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; borçlu şirketin ön projedeki hedefleri ile ilgili somut bilgi ve belge sunulmadığı, projede herhangi bir revizyona da gidilmediği, ön projede belirtilen sermaye artırımı ile ilgili karar alınmadığı, alacakların tahsili ile ilgili gerekli ilerleme sağlanmadığı, şirketin borca batık bulunduğu, projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı ve gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle borçlu şirketin konkordato talebinin reddine ve iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf talebinde; müvekkili şirketin konkordato talebinden sonra ortaya çıkan pandemi süreci nedeniyle organizasyonların yasaklandığını, salgının önlenmesi için alınan tedbirler kapsamında müvekkili şirketin faaliyetlerinin de durdurulduğunu, mücbir sebep ortamında, çalışamaz duruma gelen şirketin kendi başvurusu sonrasında iflasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, iflas kararının alacaklıların da yararına olmayacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve müvekkili şirkete ek süre verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir.2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeti asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, davacı şirket hakkında 09/01/2020 tarihininde geçerli olmak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, 03/07/2020 tarihli duruşmada borçlu şirket konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verildiği görülmektedir.Komiser Heyeti 03/02/2020 tarihli raporunda; şirketin projesinde imtiyazlı alacakların tamamen, adi alacakların ise % 25 iskonto edilmesi ile toplam 15.123.650,35 TL borcun ödenmesinin planlandığını, borç ödeme kaynakları arasında 11.031.736,00 TL tutarında alacak tahsilinin öngörüldüğünü, tahsili öngörülen 3.069.638,21 TL alacağın davacı şirketin tek ortağına ait diğer şirket olan … AŞ’den olan alacak olduğunu ve bu şirketin de konkordato talebinde bulunduğunu, ayrıca şirket ortağından verilen avanslardan 1.239.975,94 TL alacak olduğunu belirtmiştir.Komiser heyeti 14/05/2020 tarihli raporunda; borçlu şirketin 09/01/2020 tedbir tarihinden sonra faaliyetlerinin sınırlı kaldığını, yaşanan salgın nedeniyle organizasyon konusunda faaliyetine devam etmesinin söz konusu olmadığını, 2020 yılı Şubat ayı itibarıyla 31 olan personel sayısının 6’ya düştüğünü ve şirketin bu dönemde zarar ettiğini, şirketin kaydi olarak – 6.219.184,34 TL borca batık hale geldiğini, projedeki hedefler ile ilgili somut bir bilgi ve belge sunulmadığı, salgının etkilerinin 2020 yılı Mart sonrasında görülmesine rağmen 09/01/2020-2020 Şubat sonu arasında da şirketin faaliyetinin yok denecek kadar azaldığını, şirketin alacakların tahsilatı ile ilgili gerekli ilerleme sağlayamadığını, bu itibarla projedeki hedeflerin gerçekleşme şansı olmadığı ve konkordato kaynaklarının soyut kaldığını, salgın kapsamındaki tedbirlerin davacının organizasyon ve etkinlik faaliyetlerine etkisi ve ekonomik koşullar dikkate alındığında, durumun normalleşmesi halinde şirketin alacağı aksiyon ve tedbirlere göre durumun değerlendirilmesinin mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmiştir.Komiser heyeti 12/06/2020 tarihli raporunda; davacı şirketin gerek salgından önce, gerekse salgından sonra gelir getirici ve proje kapsamında borçlarını ödeyebildiği mahiyette faaliyetlerinin bulunmadığını, şirketin 29/02/2020 tarihi itibarıyla rayiç değer bilançosuna göre -7.297.530,48 TL borca batık bulunduğunu, şirketin tek ortağının yine tek ortağı bulunduğu …AŞ’den olan ve tahsilinin mümkün olmadığı alacak ile verilen avanslar kısmında yer alan ancak davacının hizmet almadığından tahsilinin mümkün olmayan alacağın ilavesi halinde borca batıklığın -13.255.155,39 TL olacağını, önceki raporlara rağmen projede revizyonda yapılmadığını, alacakların tahsili ile ilgili ilerleme kaydedilmediğini, konkordato kaynaklarının soyut kaldığını ve projedeki hedeflerin gerçekleşme ihtimali bulunmadığını belirtmiştir,İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt)İİK’nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir.Somut olayda, davacı tarafın projesine göre 15.123.650,35 borcun ödeme kaynakları olarak; 11.031.736,00 TL alacakların tahsili, 2.000.000,00 TL sermaye artırımı, 1.690.000,00 TL faaliyet karı, 800.000,00 TL taşınmaz satışı ve dönem başından aktarılacak nakit olmak üzere olarak toplam 15.567.191,75 TL kaynak gösterilmiştir. Ancak projede belirtilen kaynakların hangi ekonomik kaynaklarla sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmesi gerekirken, davacı şirketin projesinin somut bilgi ve belgelere dayanmadığı görülmektedir.Borçlu şirketin projesine göre borç ödeme kaynağı olarak öngördüğü 11.031.736,00 TL tutarında alacakların tahsilinin, projedeki konkordato kaynaklarının % 72’sine tekabül etmektedir. Ancak bu alacakların yaklaşık 3.000.000,00 TL’ye yakın kısmının, talep sahibi şirketin de tek ortağına ait olan … AŞ’den olduğu görülmektedir. Anılan şirketin de konkordato talebinde bulunması dikkate alındığında tahsilat yapılmasının olanaklı olmadığı anlaşılmaktadır. Yine borç ödeme kaynakları arasında yer alan ve verilen sipariş avansları hesabında bulunan yaklaşık 3.000.000,00 TL’ye yakın tutarında, geçen süreçte avanslarla ilgili hizmet alınmadığı gözetildiğinde tahsil kabiliyetinin bulunmadığı görülmektedir.Şirketin projede borç ödeme kaynakları olarak; sermaye artırımı, taşınmaz satışı ve faaliyet karından elde edilecek gelirler öngörülmüşse de; projedeki kaynaklar ile ilgili somut bilgi ve belge sunulmadığı gibi, sermaye artırımı kararı alınmadığı, satılacağı belirtilen taşınmaz üzerinde rehin ve hacizler bulunduğu, şirketin gerek salgın kapsamında alınan tedbirlerin etkisinden önce gerekse salgının etkisinden sonra gelir getirici faaliyette bulunmadığı görülmektedir. Yaşanan salgın nedeniyle alınan tedbirler kapsamında, şirketin organizasyon konusunda faaliyetine devam etmesinin söz konusu olmadığı görülmekle birlikte, şirketin geçici mühlet içerisinde ve salgından önce de gelir getirici ve proje kapsamında borçlarını ödeyebildiği mahiyette faaliyetlerinin bulunmadığı gibi, şirketin projesinin de somut bilgi ve belgelere dayanmadığı gözetildiğinde mahkemece konkordato talebinin reddine karar verilmesi yerindedir.Ancak mahkemece İİK’nın 287. yollaması ile 292. maddesi uyarınca geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilmesi gerekmesine rağmen, koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de, usul ekonomisi gözetilerek ayrıcı bu husus sonuca da etkili olmadığından yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. Ayrıca İİK’nın 292. maddesi uyarınca borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa ya da konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, iflasa tabi borçlu hakkında kesin mühletin kaldırılarak iflasına karar verilmesi gerekmekte olup, borca batık olduğu görülen davacı tarafın konkordatosunun başarıya ulaşmayacağı anlaşıldığından, İİK’nın 292. maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi de yerindedir.Açıklanan nedenlerle kesin mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına dair verilen karar yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/3. ve İİK’nın 164/2 fıkraları gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/11/2020