Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1970 E. 2020/2041 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1970 Esas
KARAR NO : 2020/2041
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2020
NUMARASI : 2020/44 Esas, 2020/57 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin zemin ve temel mühendisliği alanlarında faaliyet gösterdiğini, yaşanan ekonomik sıkıntılar, kurların ve faiz oranlarının yükselmesi, alacakların bir kısmının tahsilinin şüpheli hale gelmesi, inşaat sektöründe satılamayan taşınmazlar nedeniyle inşaat firmalarının edimlerini yerine getirememesi gibi nedenlerle finansal krize girdiğini, konkordato tekliflerinin vade konkordatosu olup, ilk iki yıl ödemesiz, sonraki 4 yılda eşit taksitlerle borçların ödeneceğini belirterek konkordatonun tasdiki ile müvekkili lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; borçlu şirketin konkordato teklifinin başarıya ulaşmayacağı ve malvarlığının korunması için iflasın açılması gerektiği, ayrıca borca batık olduğu gerekçesiyle borçlu şirket hakkındaki kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf talebinde; mahkemece komiser raporuna itiraz hakkı tanınmadan karar verildiğini ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, ayrıca komiser raporundaki olumlu tespitler dikkate alınmadan sadece olumsuz tespitlere göre karar verildiğini, raporda belirtildiği üzere şirketin faaliyetlerine devam ettiğini, personel maaşlarının ve kamu alacaklarının ödendiğini, yaşanılan ekonomik süreç nedeniyle son aylarda performansının istenilen seviyede olmamasının normal olduğunu, borca batıklık hesabının yanlış yapıldığını, birlikte konkordato talep edilen diğer grup firmalarının borçlarını ödemesi ile müvekkili şirketin kefaletten kaynaklı borçlarından kurtulacağını, mal varlıklarının güncel rayiç değerlerinin yanlış hesaplandığını, kaydi değerler üzerinden indirime gidilmek suretiyle rayiç değerlerin belirlenmesinin doğru olmadığını, borca batıklığın tespitinde dava tarihinden sonraki gelişmelerin de dikkate alınması gerektiğini, konkordato teklifinin uygulanabilir olup olmadığının belirlenmesinin kesin ispat kuralıyla değil yaklaşık olarak belirlenmesi gerektiğini, sadece rapordaki olumsuz tespitlere göre projenin uygulanabilir olmadığı sonucunun çıkarılamayacağını, iflas kararının alacaklıların zararına neden olacağını, ayrıca kararın diğer 3 grup şirketinin ticaretine olumsuz etkisi olacağını, müvekkil şirket hakkında da diğer grup şirketleri gibi kesin mühletin devamına karar verilmesi gerektiğini, banka alacakların tamamının ipotekle temin edildiğini, iflas kararının ülke ekonomisine de olumsuz etkisi olacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve diğer grup şirketleri gibi müvekkili şirket hakkındaki kesin mühletin uzatılmasını talep ve istinaf etmiştir. Müdahiller …Ltd. Şti vekilleri, istinaf talebinin reddini istemişlerdir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir.Eldeki dosyada, … , …, … , … ve davacı … şirketleri tarafından aynı dilekçe ile konkordato talebinde bulunulmuş, mahkemece, 15/01/2020 tarihli duruşmada, borçlu şirket hakkındaki kesin mühlet kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve iflasına karar verilmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeti asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, davacı şirket hakkında 09/10/2018 tarihininde geçerli olmak üzere üç ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, sonrasında geçici mühletin iki ay daha uzatıldığı, 06/03/2019 tarihli duruşmada, … ile birlikte borçlu şirket hakkında 06/03/2019 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, 15/01/2020 tarihli duruşmada borçlu şirket yönünden dosyanın tefriki ile borçlu şirket hakkındaki kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verildiği görülmektedir.Davalı taraf, komiser raporunun kendilerine tebliğ edilmediği ve itiraz etme hakkı tanınmadığını ileri sürmüşse de, son celsede sunulan 03/01/2020 tarihli komiser raporuna karşı süre talebinde bulunmadığından hukuki dinlenilme hakkının ihlalinden söz edilemeyecektir. Komiser Heyeti 28/12/2018 tarihli raporunda; şirketin mevcut makine tesisat ve demirbaşları ile çalışma düzenini koruduğu, faaliyetlerine devam ettiği, şirkette 42 personel istihdam edildiği, 30.11.2018 tarihi itibariyle şirketin -7.364.014,85 TL zarar raporladığı, şirketin geçici mühlet kararından önceki maruz kaldığı haciz baskılarının etkilerinin halen devam ettiği, finansman kaynağı sağlamak için maliyetinin altında satışlar yapıldığı ve bu nedenle 2 aylık süreçte şirketin zararında -878.634,09 TL artış olduğu, şirketin bir an önce kârlı bir yapıya geçmesi konusunda ihtar edildiği, 30.11.2018 tarihi itibariyle kaydi değerler üzerinden özkaynaklarının – 824.063,74 TL olduğu, teknik heyet eşliğinde düzenlenen rayiç değerli bilançoya göre 30.11.2018 tarihi itibariyle özkaynaklarının -2.610.446,24 TL olduğu ve dolayısıyla şirketin rayiç değerler üzerinden borca batık durumda olduğu, personel maaşlannın düzenli ödendiği belirtilmiştir. Komiser heyeti 15/04/2019 tarihli raporunda; şirketin faal olduğu; şirket kayıtlarına göre personel maaşlarının ödendiği, kamuya olan yükümlülüklerin yerine getirildiği; şirketin net işletme sermayesini kaybettiği; Şubat 2019 itibariyle 26 işçi istihdam ettiği, elinde mevcut stokları, taşınmazı, makine tesisat ve cihazları, taşıtları ve demirbaşları bulunduğu, çalışma kabiliyetinin devam ettiği; konkordato ön projesinde belirtilen kaynakların ticari faaliyetlerden elde edilecek gelir, sermaye artırımı, şirket aktifinde kayıtlı bir kısım atıl tesis makine ve cihazlar ile gayrimenkullerin satılacak olduğu ancak; ticari faaliyetlerden elde edilecek gelirin henüz öngörüleri karşılamadığı, sermaye artınmına ve/veya ödenmemiş sermayenin ödenmesine ilişkin somut bir işlemin henüz bulunmadığı, yapılacak taşınmaz; İhtiyaç fazlası tesis makine ve cihaz ile taşıtların satışı ve ortakların şahsi gayrimenkullerinin satışı sonrasında ticari faaliyetlerinin ve sermaye hareketlerinin de bir süre daha izlenmesi gerektiği; şirketin 28,02.2019 tarihli kaydi değer bilançosunda, kaydi öz kaynaklarının (+) 956.455,48 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olmadığı, konkordato geçici komiser heyeti tarafından hazırlanan 31.01.2019 tarihli rayiç değer bilançolarında ise şirketin rayiç özkaynaklarının (-) 705.505,14 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olduğu belirtilmiştir.Komiser heyeti 09/01/2020 tarihli raporunda; şirketin faal olduğu; revize konkordato projesinde öngörülen satış rakamlarına oranla elinde küçük çaplı mevcut siparişler olduğu, bunlara ek olarak başka yeni siparişlerin de alındığı; şirket kayıtlarına göre personel maaşlarının ödendiği ve kamuya olan yükümlülüklerin yerine getirildiği; şirketin net işletme sermayesini kaybettiği; Ekim 2019 itibariyle 34 işçi istihdam ettiği; elinde mevcut stokları, taşınmazı, makine tesisat ve cihazları, taşıtları vc demirbaşları bulunduğu, çalışma kabiliyetini kaybetmediği ancak satışlarında özellikle son 6 ayda önemli oranda gerileme olduğu, zarar ettiği, mevcut çalışma kabiliyetinin yabancı kaynak teminiyle devam ettiği; Konkordato revize ön projesinde belirtilen kaynakların; ticari faaliyetlerden elde edilecek gelir ve sermaye artırımı olduğu, ancak ticari faaliyetlerden elde edilecek gelirin son 6 aylık periyotta net satışlarda öngörüleri karşılayamadığı (öngörülen aylık 1,4 milyon TL / gerçekleşen aylık 18 bin TL), dönem karında du öngörüleri karşılayamadığı ((öngörülen aylık 18 bin TL / gerçekleşen aylık (-) 114 bin TL (son üç ayda ayrılmayan amortisman giderleri hariç olmak üzere)) 2020 yılında yapılması öngörülen 250,000.-TL tutarındaki sermaye artırımına ilişkin 50.000.-TL tutarında sermaye avansı yatırıldığı; şirketin 31.10.2019 tarihli kaydı değer bilançosunda, öz kaynaklarının (+) 793,585.29 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olmadığı, konkordato geçici komiser heyeti tarafından hazırlanan 31.10.2019 tarihli rayiç değer bilançolarında ise şirketin öz, kaynaklarının -705.505,14 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olduğu; şirketin 31,12,2018 tarihi itibariyle 19.949,235,81 TL olan kısa ve uzun vadeli borçlarının 31.10,2019 tarihli bilançoda 19,102,726,09 TL’ye gerilediği, bunun yanı sıra dönen varlıklar hesap grubunda 630.525,85 TL tutarında azalış meydana geldiği; şirketin konkordato tedbirinin bu haliyle devamı halinde, ekonomik duruma güçlü olan grup şirketlerinde de fînansal zafiyete vol açabileceği, şirketin revize projesinde yer alan konkordato kaynakları değerlendirildiğinde, ticari faaliyetler dışındaki kaynakların kısmen verine getirildiği, ticari faaliyetlerde öngörüleri karşılayamadığı, şirketin hali hazırda diğer grup şirketlerden sağlanan finansmanla faaliyetlerine devam edebildiği, revize konkordato projesine göre kendi faaliyetleriyle borçlarını ödemesinin mümkün gözükmediği ve bu haliyle çapraz kefaletler bakımından tedbirin kaldırılmasının diğer grup şirketlerinin fınansal yapısı üzerinde bir etki doğurmayacağı, dolayısıyla mevcut haliyle konkordatonun devamında bir hukuki ve ekonomik yarar bulunmadığı, yukarıda açıklanan tüm nedenler ve proje dikkate alındığında, revize konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin mevcut verilerle muhtemel olmadığı, konkordato kesin mühletinin kaldırılmasının yerinde olacağı belirtilmiştir.
İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt) İİK’nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir.Somut olayda, davacı tarafın revize projesinde, borç ödeme kaynağı olarak ticari faaliyetlerinden elde edilecek gelirlerin de gösterilmesine rağmen, şirketin son 5 ayda net satışlar ve dönem karında öngörüleri karşılayamadığı, revize projede gösterilen diğer kaynakların ise somutlaştırılamadığı gibi 2020 yılında öngörülen sermaye artırımının kısmen yerine getirildiği görülmektedir. Borçlu şirketin, teklif ettiği vade konkordatosunu ve mevcut iktisadi verilerini gözönünde bulundurarak, kısa sürede sermaye artışı gerçekleştirerek, bu konuda somut adımları atması, diğer iktisadi önlemleri hayata geçirmesi gerekirken, kesin mühletin bitmesine yakın tarihte kısmi bir sermaye artırımı yapılması yasal düzenlemenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre borçlu şirketin revize konkordato projesine göre kendi faaliyetleriyle borçlarını ödemesi mümkün gözükmemektedir. Hernekadar şirket faal olup, personel alacaklarını ve kamu yükümlülüklerine yerine getirse de, işletme sermayenin bulunmadığı, diğer grup şirketlerden sağlanan finansmanla faaliyetlerine devam ettiği görülmektedir. Tüm bunlardan mahkemece başarı şansı bulunmadığı anlaşılan konkordato talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Mahkemece verilen iflas kararının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Şirketin rayiç değer bilançolarında öz, kaynaklarının -705.505,14 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olduğu görülmektedir. Davacı tarafın istinaf talebinde belirttiğinin aksine, davacı şirketin, grup şirketlerinin borcuna kefaletten kaynaklı borçları, ayrıca davacı şirketin pasifinde de gösterilmiş değildir. Mahkemece, borçlu şirketin malvarlığı alanında uzman bilirkişilerce rayiç değerleri tespit edilerek belirlendiğinden, davacı tarafın borca batıklığın yanlış hesaplandığı yönündeki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Kaldı ki İİK’nın 292. maddesi uyarınca borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa ya da konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, iflasa tabi borçlu hakkında kesin mühletin kaldırılarak iflasına karar verilmesi gerekmekte olup, madde de şirketin borca batık olması şartı aranmış da değildir. Bu durumda borca batık olduğu görülen davacı tarafın konkordatosunun başarıya ulaşmayacağı anlaşıldığından, İİK’nın 292 maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi de yerindedir. Ancak mahkemece tefrik kararı ile birlikte borçlu şirket yönünden dosyanın mahkemenin başka bir esasına kaydedilerek duruşma açıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken, borçlu şirket yönünden tefrik kararı verilmeden ara kararla hüküm tesisi, gerekçeli kararın ise yeni esas üzerinden yazılması isabetsiz olmakla birlikte, talebin niteliği, aradan geçen süre ve söz konusu yanlışlığın geriye dönük olarak yerine getirilmesinin bu aşamada fiilen ve hukuken imkansız olması dikkate alınarak yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. Açıklanan nedenlerle kesin mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına dair verilen karar yerinde olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/3. ve İİK’nın 164/2 fıkraları gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/11/2020