Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1913 E. 2020/2184 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1913 Esas
KARAR NO: 2020/2184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI: 2018/979 Esas, 2020/108 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar … A.Ş, … A.Ş. … Ltd.Şti, … ve … vekili, 22.10.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketlerin Grup Şirketleri olduğunu, şahısların ise müvekkili şirket ortak ve yetkilisi olduğunu, şirketlerin aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, ürün ve malzeme ticareti, taahhüt işi yapan şirketlerin karşılıklı alışverişlerde de bulunduğunu, en önemlisinin şirketlerin ve şahısların kredi kullanımında karşılıklı teminatları, kefaletleri, avalleri ve diğer borçlanmaları bulunduğunu, aynı alacak için biri hakkında yapılan İcra takibinin hepsini aynı şekilde etkilediğini, ticari faaliyet ve borçlanmalarının İç içe geçmiş durumda olduğunu, geçmiş yıllarda karlı ve faaliyet sonuçları elde eden müvekkili şirketlerin 2018 yılında, özellikle 2018 Ağustos ayından bu yana ekonomide yaşanan olumsuzluklar ve döviz kurlarındaki olağanüstü artışların, nakit akış dengesine olumsuz yansıması sonucu nakit akış dengesinin bozulup ödemelerde problemler yaşamaya başladığını, şirket yönetiminin birtakım düzenlemelerle krizin etkilerini azaltmaya çalıştıklarını, her üç şirketinde nakit sıkışıklığının had safhaya ulaştığını, işlerin daralıp, vadelerin kısaldığını, piyasadan teminatla dahi nakit bulmanın imkansız hale geldiğini, mevcut gelirlerin şirketlerin kasalarında kalması, öncelikle cari işlerin yapılması, işçi ücretlerin ödenebilmesi, yeni alımların, taahhütlerin alınıp yapılabilmesi, finansman yaratılması ve şirketlerin yaşamını sürdürerek bütün alacaklıların alacaklarına kavuşması için mahkemeye müracaat etmenin son çare olarak zorunlu hale geldiğini, şirketler için satışların ve karlılığın artırılmasının birincil amaç olduğunu, kendi kaynaklarıyla faaliyetine devam edeceğini, yeni kredi kullanılmayacağını, nakit akışlarının yeniden yapılandırılacağını, tasarruf tedbirlerine öncelik verileceğini, finansman giderlerinden tasarruf sağlanacağını, firma ortaklarının huzur hakkı almayacağını, yeni personel alınmayacağını, projelere göre müvekkillerinin aynı oranda ödeme ve indirim yapılarak borçlarını ödemeyi teklif ettiklerini vade ve indirim şeklinde karma konkordato talep ettiklerini, personele halen borçlarının olmadığını, şirketlerin SGK ve vergi borcununda bulunmadığını, ticari borçların %20 iskonto yapılmak suretiyle 24 ay içinde ve faizsiz olarak ödeneceğini iddia ederek, İİK 287. maddesi gereğince 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde 2 ay daha uzatılmasına karar verilmesini, geçici mühlet içerisinde yapılacak inceleme neticesinde 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesini gerekli görülmesi halinde 6 ay daha uzatılmasını ve sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞTİRİLEN İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/1087 ESAS, 2018/1151 KARAR SAYILI DOSYASI :
İDDİA: Davacılar … ve … vekili 20.11.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkillerinin ortak ve yetkilisi oldukları şirketler hakkında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/979 Esas sayılı dosyasında geçici mühlet kararı verildiğini, birleştirme kararı verilerek, şirketin borçlarına müştereken ve müteselsilen kefil olmaları nedeniyle borçlu olan müvekkilleri hakkında da aynı süre ve şartlara tabi olmak üzere, 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesini, gerektiğinde sürenin 2 ay daha uzatılmasını, geçici mühlet içerisindeki inceleme neticesinde 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin ilgili dosyasında müvekkili şahıs ve şirketler hakkında konkordato talebinde bulunulmuş ise de mahkemece şahıslara İlişkin olarak tefrik kararı verildiğini, tefrik kararı üzerine, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1000 Esas sayılı dosyası üzerinden usulü eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle taleplerinin reddine karar verildiğini, karara uygun olarak eksiklikler giderilerek yeniden başvuru zorunluluğu doğduğunu, müvekkillerinin şirket dışında başka bir işi ve geliri olmadığını, şirket borçlarına müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarından şirketlerle aynı kadere sahip olduklarını, projelere göre müvekkili ve yönetici olduğu şirketlerin vade ve indirim şeklinde karma konkordato talep ettiğini, ipotekli borçlara ilişkin rehin alacaklarıyla İİK m.307, 308 vd. uyarınca borçların yeniden yapılandırmasına gidilerek, yasanın izin verdiği ölçüde anapara, faiz indirimi, vadelendirme veya diğer ödeme tekliflerinin müzakere edilerek rehinli gayrimenkullerin en iyi şekilde, piyasa rayiç değeri üzerinden satılarak borçların ödenmesi amaçlandığını, mevcut borçların %20 iskonto yapılmak suretiyle 24 ay içerisinde ve faizsiz olarak ödeneceğini, müvekkili …’in iki adet gayrimenkulü bulunduğunu, …’ın ise şirketlerden 6.896,00 TL geliri olduğunu belirterek, 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde 2 ay daha uzatılmasını, geçici mühlet kararı içinde yapılacak inceleme neticesinde bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini, gerekli görülmesi halinde sürenin 6 ay daha uzatılmasını ve yargılama sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı gerçek kişilerin kendilerine münhasır ve farklı bir konkordato projelerinin mevcut olmadığı, bir başka deyişle davacı gerçek kişilerin konkordato taleplerinin başarıya ulaşmasını kefil oldukları davacı borçlu şirketlere bağlı tuttukları, borçlu gerçek kişilerin konkordato taleplerini davacı şirketlerin konkordato taleplerine bağlı bulunması, davacı şirketlerin konkordato taleplerinin başarılı olamayacağının özelikle 31.01.2020 tarihli ve 14.02.2020 tarihli komiser heyeti raporları ile açıkça ortaya konulmuş olması karşısında davacı gerçek kişilerin dahi konkordato taleplerinin başarıya ulaşamayacağının benimsendiği, davacılara, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olduğu ihtimali gözetilerek bir yıllık kesin mühlet kararı verildiği, ancak bir yıllık kesin mühletin özellikle son iki ayı itibarıyla davacı borçlu şirketlerin ve davacı gerçek kişilerin konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı yönünde ki komiser heyetinin, açık, gerekçeli ve denetime elverişli rapor sundukları, hatta davacıların komiser heyetinin talimatlarına uymadığı, daha önemlisi mevcut sürecin devamının adi alacaklıların dahi alacaklarını alamamalarına yol açacak şekilde devamına yol açacağını açıkladıklarını, davacı gerçek kişilerin birinci sınıf tacir olmadıkları, davacı şirketlerin ise güncel ve fiili olarak borca batık olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davacıların 1 yıllık kesin mühletin uzatımına dair taleplerinin ayrı ayrı reddine, şirketlerin ayrı ayrı iflaslarına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacılar, …, … A.Ş, … A.Ş ve … Limited Şirketi vekili istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, mahkemenin İflas kararı verme imkan ve yetkileri bulunduğunu, ancak toplam 17 aylık yasal sürenin sonunda ve özellikle 1 yıllık kesin mühletin son gününde, artık alacaklılar toplantısı yapılmak suretiyle gerçek hak ve söz sahibi olan alacaklılara söz vermeden ve onların kendi alacakları hususunda tasarrufta bulunmalarına imkan verilmeden afaki gerekçelerle ve itirazları nazara alınmadan karar verilmesinin adil olmadığını, sözün gerçek hak sahibi olan alacaklılara verilmesi icap ettiği tarihte asıl söz sahibine söz hakkı verilmeden İflasa hükmetmenin konkordato müessesinin amacına aykırı olduğunu, İflas kararı ile müvekkillerinden ziyade alacaklıların mağdur edildiğini, şirketlerin yapımını üstlendiği hakediş tutarlarının göz önüne alınmadığını, alacaklılar toplantısı yapılmadan dahi alacaklıların %30’nun mahkemeye dilekçe vererek projeye onay verdiklerini beyan ettiklerini, projelerden gelecek 9.500.000 TL tutarında ki hak edişlerinin hem komiser heyeti hem de mahkemece gözardı edildiğini, projenin bitme aşamasında olduğunun belirtilmesine rağmen hakedişlerinin “0” olarak alındığını, İflas nedeniyle irat kaydedilmediğini, projeye dair yapılan değerlendirmelerin hatalı olduğunu, borca batıklığı değerlendiren komiser heyeti hesaplamalarının fahiş hatalarla dolu olduğunu, yıllara yaygın İnşaat ve onarım maliyet rayiç değer hesaplamasıyla sıfırlandığını, hesaplamada hata yapılarak şirketlerin borca batık gösterildiğini, alacaklıların büyük kısmının konkordatoya olumlu yaklaştıklarının dikkate alınmadığını, şirketlerin faaliyetlerinin davanın reddi kararına kadar kesintiye uğramadan devam ettiğini, karara dayanak son raporda, şirketlerin faaliyetlerinin durma noktasına geldiği, faaliyet giderlerini karşılayacak satış giderlerinin yeterli düzeyde bulunmaması şeklinde görüş bildirdiğini, ancak aynı raporda ve tüm komiser raporlarında 3 şirketinde mühlet süreleri içinde hiçbir faaliyet gideri ödeyememe durumunun vaki olmadığını, komiserlerin kendi ifadeleri ile çeliştiğini, vahim hataya mahkemenin de eşlik etttiğini, bunun yanında şirketlerin gerek yurt içi ve gerek yurt dışı tekliflerle faaliyet yapmayı planladığı işler açısından faaliyetine devam ettirme niyetine itibar etmediğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, İhtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Öncelikle, talebin niteliği ve mahkemece re’sen değerlendirilmesi gereken usul kurallarının incelenmesi uygun görülmüştür. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirketler ve gerçek kişiler hakkında kesin mühlet içerisinde verilen hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığı, komiser raporlarının çelişkili olup olmadığı, şirketlerin borca batık olup olmadığı ile şirketlerin mühlet içerisinde faaliyetine devam etmesinin konkordato projesinin amacına ulaşmasındaki yeri ve önemidir. Dosya kapsamından, davacılar hakkında, 22.10.2018 tarihli tedbir talepli olarak konkordato talebinde bulunulduğu, 25.10.2018 tarihli tensip ara kararı ile borçlu şirketler için ayrı ayrı 25.10.2018 tarihinden itibaren üç aylık geçici mühlet kararı verildiği, borçlu gerçek kişiler yönünden, dosyanın tefrik edilerek İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1000 Esas sayılı dosyasına kaydedildiği, 2018/1093 Karar ve 25.10.2018 tarihli karar ile davacı gerçek kişiler bakımından yasada yazılı bilgi ve belgelerin sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı gerçek kişilerin birleştirme talepli olarak bu kez 22.11.2018 tarihinde, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1087 Esas, 2018/1151 Karar sayılı dosyasında konkordato talebinde bulundukları, 22.11.2018 tarihli kararla birleştirme kararı verildiği, birleştirilen dosya davacıları gerçek kişiler için 03.12.2018 tarihi itibariyle 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verildiği, 17.01.2019 tarihli celsede davacılar hakkında verilen geçici mühlet süresinin 25.01.2019 tarihinden itibaren 2 ay uzatılmasına karar verildiği, 25.02.2019 tarihli celsede, borçlu şirketler ve gerçek kişilerin tamamı hakkında 25.02.2019 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile konkordato kesin mühleti verildiği, ara kararda komiserlerin rapor vermesi ve diğer işlemlere yer verildiği, mahkemece, konkordato komiser heyetinin İİK 302. maddesi son fıkrası gereğince raporunu ve talep üzerine son raporlarlarını ibrazları üzerine İİK 304. madde gereğince konkordato hakkında karar vermek üzere kesin mühletin sona erdiği gün yargılama yapıldığı, 13.01.2020 tarihli celse ara kararında, İİK 304. madde kapsamında aynı yasanın 288. maddesi kapsamında karar vermek için tayin edilen duruşma gününün ilanına dair ara karar oluşturulduğu, ne var ki aynı yasal düzenleme kapsamında komiser dinlenilmeksizin hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 304. maddesi kapsamında, karar vermek için tayin olunan duruşma gününün, aynı yasanın 288. ‘nci madde uyarınca ilan ettirilmesi isabetli ise de aynı madde kapsamında, komiser dinlenilmeden karar verilmesi isabetli olmamıştır. Çünkü düzenleme emredici niteliktedir. Yasal düzenlemenin emredici nitelikte olduğu gözönünde bulundurularak, gerekli işlemler yerine getirildikten sonra karar duruşmasının gerçekleştirilmesi gerekirken, aksi davranış isabetli olmamıştır. Ne var ki, yasanın belirlediği sürelerin bitiş tarihleri ve konkordato sürelerinin kesin olması nedeniyle, geriye dönük işlem yapılmasında hukuki imkansızlık olacağı kabul edilerek, hükmün bu nedenle kaldırılması yoluna gidilmesinde hukuki yarar ve usul ekonomisine uygunluk görülmemiştir. Yargılama aşaması, yasada konkordato ile ilgili kesin nitelikteki süreler ve istinaf kanun yoluna başvuran tarafın davacı borçlu şirketler ve gerçek kişi olması İle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. maddede belirtilen kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, uyuşmazlık konusu olan kesin mühlet aşaması ve bu aşamadaki komiser raporlarının incelenmesinin uygun olacağı kanaati ile uyuşmazlık konuları değerlendirilmiştir. 25.02.2019 tarihinden itibaren geçerli olan kesin mühlet içerisinde çok sayıda komiser raporları alınmıştır. Bu raporlardan, 30.01.2020 tarihli konkordato komiser heyeti 12. raporunda, borçlu şirket çalışanlarının mühlet içindeki dönemlere ait herhangi bir ücret borcunun bulunmadığının görüldüğü, … A.Ş ‘bin vergi ve sigorta prim borçlar toplamının, 2.002.661,44 TL, … A.Ş’nin toplam 1.523.990,37 TL, … Ltd.Ştinin toplam 295.015,36 TL borcu olduğu, borçlu şirketlerin 31.12.2019 tarihli bilançoları üzerinde yapılan incelemede, aktif ve pasif tutarları ile borca batık olup olmadığına dair değerlendirmede, borçlu … A.Ş nin aktiflerinin satış fiyatı esasına göre değerlenmesi sonucunda rayiç değer farkının (-)10.295.189,84 TL olarak bulunduğu, borca batık olduğu, borçlu … A.Ş ‘nin rayiç değer bilançosunda öz kaynağının (-)5.006.894,17 TL ve borca batık olduğu, borçlu … Ltd.Ştinin rayiç değer bilançosunda 950.911,03 TL borca batık durumda olduğu, davacı gerçek kişilerin TTK ve VUK madde 176 kapsamında yapılan araştırma ve incelemede gerçek kişi tacir olmadığı, revize projelerin sunulduğu, revize projeler kapsamında konkordato teklifinin %50’sinin 24 ay vadede ödenmesi şeklinde revize edildiği, sermaye taahhüdüne İlişkin olarak 928.904,50 TL’nin sermaye ödemesi olarak şirket hesaplarına aktarıldığı, geriye kalan sermaye borcunun ise süreç içerisinde şirket ortakları tarafından şirkete aktarılacağının belirtildiği, kesin mühlet içinde komiser heyeti tarafından yapılan hemen hemen her toplantıda sermaye artışının yapılacağının belirtilmesine ve bu konuda borçlulara 30.11.2019 tarihine kadar süre verilmesine rağmen sermaye artışının yapılacağı beyanı dışında somut hiçbir adım atılmadığı ve kaynağın nereden ve ne şekilde sağlanacağının somut ve tatmin edici şekilde açıklanmadığı, borçlu şirketlerin defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, şirketlerin faaliyetlerinin, konkordato ön projesinde öngörüldüğü şekilde sürdürülemediği, her ay itibarıyla faaliyet zararının artmaya devam ettiği, bunun sonucunda borçlu şirketlerin öz kaynağının devamlı düşüş trendine girdiği, faaliyet giderlerinin dahi ödenemez bir noktaya geldiğinin görüldüğü, konkordato projesinin başarıya ulaşamayacağının değerlendirildiği, borçlu şirketlerin defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemede, bilançosunda ve ticari defter kayıtlarında yer alan bazı borçların ise doğrudan borçlanma sistemi üzerinden bankalar aracılığıyla ödendiği, komiser talimatlarına uyulmadığı, sonuç olarak, mevcut bilgi ve belgeler ile borçlu şirket yöneticilerinin beyanları, defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda rapor tarihi itibariyle yaklaşık 12 aya yakın nezaret görevi sonucunda şirketlerin borca batık hale geldikleri, nakit sıkışıklığı nedeniyle mal ve hizmet tedarikinin yapılamadığı, satışların büyük oranda düştüğü, bu nedenle satış karlarının faaliyet giderlerini karşılamadığı, borçlu şirketlerden … A.Ş ‘nin yıllara yaygın İnşaat işi ile iştigal ettiği, hakediş faturaları düzenlendiği, projelerin ise tamamlanmamakla birlikte şirket yetkilileri tarafından kesin hesap aşamasına gelindiğinin ifade edildiği, faaliyet zararının ise artmaya devam ettiği, yapımına devam edilen her üç projeninde yaklaşık %95 oranında tamamlandığı, tamamının bitmemesi nedeniyle İnşaat onarım maliyetleri ile hakedişlerden elde edilen gelirlerin bilanço hesaplarına aktarılamadığı, aktarılması halinde ise net aktifinin sıfırlanacağından adi alacaklıların alabileceği herhangi bir tutarın kalmayabileceği, sermaye artışının sadece bir beklentiden ibaret olduğu, sermaye artışına dair kaynağın nereden ve nasıl bulunacağı hususunda somut hiçbir gerekçenin sunulamadığı, borçlu şirketlerin bazı alacaklılarından alınan konkordato sürecine destek beyanlarını içeren protokollarda … A.Ş den alacağı olan 2 adet firmanın destek amacıyla alacaklarının %50 sinden vazgeçebileceklerini, … A.Ş den alacağı bulunan 5 şirketin destek amacıyla alacaklarının %50’sinden vazgeçebileceklerini belirttikleri, finansman sıkıntısı nedeniyle faaliyet giderleri ve emtia tedariklerine ilişkin bedellerin ödenmemesi nedeniyle 2.341.123.36 TL tutarında borç stokunun arttığı, borçlu şirketlerin hazırlanan gelir tablosu projeksiyonuna göre yıllık muhtemel satış ve kar hedefleri ile gerçekleşen satış ve kar hedeflerinin hiçbir şekilde birbiri ile örtüşmediği, satış hedeflerinin ulaşılabilir olmaktan uzak olduğu, artan zararın firmaları borca batık hale getirdiği, net aktifinin düşmeye devam ettiği, projede öngörülen kar hedeflerinin gerçekçi olmaması nedeniyle, alacaklılara olan borçların varlık / borç takası yoluyla tasfiye edilmeye çalışıldığı, borçlu şirketlerin konkordato projesinde öngörülen satış ve kar hedeflerine ulaşabilmesinin mümkün olmadığı, borçlu şirketlerin aylık satış cirolarının aylık faaliyet giderlerinin dahi altına düştüğü, nakit finansman bulunamaması nedeniyle ticari faaliyetin sürdürülemez hale geldiğini, iş bu rapor tarihine kadar geçen faaliyet süreçlerinin takibi ve izlenmesi sonucunda varılan değerlendirmede, mühlet sonrası dönem ile ilgili olarak TTK nın 376/3. maddesi gereğince 31.12.2019 tarihi itibariyle düzenlenen rayiç değer bilançosunda borca batık olduğu tespit edilen borçlu şirketlere ait konkordato projelerinin İİK m.292.uyarınca başarıya ulaşma ihtimalinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. 14.02.2020 tarihli 12. konkordato komiser ek ara raporunda, borçlu … A.Ş ‘nin Ocak /2020 dönemine ait gelir tablosunda, 31 Ocak 2020 tarihi itibariyle 14.225,29 TL net satışlara karşılık yapılan faaliyet giderlerinin ise 179.561,96 TL olarak gerçekleştiği, 2020 Ocak ayı itibarıyla oluşan zararın ise 169.246,24 TL olduğu, borçlu şirketin ön projesindeki proforma gelir tablosunda 2020 içinde ön görülen aylık net satışlar tutarının toplam 6.522.416,67 TL olduğu, 31.01.2020 tarihi itibariyle aylık bazda net satış tutarının ise toplam 14.225,29 TL olduğu, ön görülen aylık bazda net satış tutarının binde ikisine tekabül ettiği, 2020 yılında ortalama aylık 423.241,00 TL kar öngörülmüş iken 31.01.2020 tarihinde ise 169.246,24 TL zarar ettiği, şirketin ticari faaliyetlerinin durma noktasına gelmiş olduğu, ön proje uyarınca proforma gelir tablosunda 2020 yılı için öngörülen faaliyet karı / net satışlar ile net satışlara ilişkin karlılık oranlarının birbiri ile mukayesesinin, gerçekçi ve anlamlı bulunmadığından, şirketin karşılık yapısının konkordato ön projesi ile mukayese ve analizinin yapılmadığı, borçlu … A.Ş ‘nin 31 Ocak 2020 tarihli gelir tablosuna göre, borçlu şirketin yıllara sari İnşaat taahhüt işlerinden dolayı devam eden projelerden henüz tamamlanan ve gelir tablosu hesaplarına intikal eden herhangi bir projenin olmadığı, gelir tablosunda yalnızca faaliyet giderlerinin yer aldığı, 2020 / Ocak ayı dönem zararının ise 75.024,40 TL olarak tespit edildiği, borçlu şirketin 2019 yılını 473.376,91 TL zararla kapattığı, yaygın İnşaat ve onarım hakedişlerinden dolayı düzenlenmiş fatura tutarının 59.929.933,87 TL olduğu, devam eden projelerden dolayı oluşan gider fazlasının ise 6.197.408,11 TL olduğu, proje maliyetlerinde oluşan gider fazlasının, katlanılan fazla maliyetlerden kaynaklandığı, şirketin rapor tarihi itibariyle sonucu etkileyecek miktarda herhangi bir hakedişinin bulunmadığı, projelerin hemen hemen tamamlanma aşamasında bulunduğu dolayısıyla oluşan 6.197.408,11 TL tutarındaki gider fazlasının gelir tablosu hesaplarına zarar olarak intikal edeceğinin anlaşıldığı, … Ltd.Ştinin 31 Ocak 2020 tarihli gelir tablosuna göre, 190,68 TL net satışlarına karşılık, yapılan faaliyet giderlerinin ise 28.004,06 TL olarak gerçekleştiği, Ocak 2020 ayı itibarıyla ise oluşan zararın 28.361.40 TL olduğu, ticari faaliyetin durma noktasına geldiği, ön projedeki proforma gelir tablosunda 2020 yılı için öngörülen aylık net satışlar toplamının 442.650,00 TL olup, 31.01.2020 tarihi itibariyle aylık bazda net satış tutarının ise toplam 190,68 TL olarak gerçekleştiği, gerçekleşen net satış tutarının ön projede öngörülenin net satış tutarının binde ikisine tekabül ettiği, 2020 yılında ön projede ortalama aylık 51.093.00 TL kar öngörülmüş iken 31.01.2020 tarihinde ise 28.361,40 TL zarar ettiği, sonuç olarak borçlu şirketlerin borca batık durumda oldukları, revize projenin dahi gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı, ticari faaliyetin durma noktasına geldiği, gerçek kişilerin borçlu şirketlerin kefili olduğu, borçlu şirketlerin projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmaması nedeniyle ve borçlu şirketlerin projesine bağlı bulunduğundan başarı ihtimalinin olmadığı, şirketlere ait konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin mümkün bulunmadığı ve İİK m.292.uyarınca bütün koşulların oluştuğu belirtilmiştir. Davacı borçlu vekilleri, rapora itiraz ederek denetime elverişli olmadığını, geçici mühletin 6 ay daha uzatılmasını talep etmiştir. Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere talebin reddi ile borçlu şirketlerin iflasına karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. 2004 sayılı İİK ‘nın 289. maddesinin üst başlığı kesin mühlettir. Maddenin ilk fıkrasında, kesin mühlet hakkındaki kararın geçici mühlet içinde verileceği, üçüncü fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği, dördüncü fıkrada, mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun gürülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturabileceği, devam eden fıkrada, güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühletin komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı aya kadar uzatılabileceği, borçlunun da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabileceği, her iki halde de uzatma talebinin kesin mühletin sona ermesinden önce yapılacağı ve uzatma kararından önce varsa alacaklıların da görüşünün alınacağı, son fıkrada ise, kesin mühlet verilmesinin, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararların İİK 288’inci madde gereğince ilan edileceği belirtilmiştir. Yasanın 290. maddesinde “ konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu ile bunların görevleri “, 291. maddede “ Borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması “ düzenlenmiştir. İİK ‘nın 292. maddesinde ise “ Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması “ na yer verilmiştir. Madde 292-( Değişik :28/2/2018-7101/20 md): “ İflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına re’sen karar verir. a ) Borçlunun malvarlığının korunması için İflasın açılması gerekiyorsa, b)Konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa, d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflasa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) vd ( c) bendlerindeki hallerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ” dir. 2004 sayılı İİK 292’ maddede belirtilen nedenlerin meydana gelmesi durumunda, konkordato sürecinin devam ettirilmesinin hukuken temelinin kalmadığının kabulü ile konkordato sürecinin kesilmesi ve şartların mevcudu halinde İflasın açılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından, maddede sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde talebe bakılmaksızın re’sen karar verilmesi gerekecektir. İİK 292. maddenin 1. fıkrasında, konkordato mühletinin belirli nedenlerle kaldırılmasına yer verilmiştir. Mahkemece daha önce kesin konkordato mühleti verilmiş olmasına rağmen, mühlet içinde ortaya çıkan hususlar konkordato mühletinin amacını ortadan kaldırabilir. Bu durumda, mahkemenin mühleti kaldırması ve doğal olarak konkordato talebini de reddetmesi gerekecektir. Yasal düzenleme kapsamında, mahkemenin mühlet içerisinde duruma el koyması için komiserin mühletin kaldırılması ya da borçlunun iflasına karar verilmesi talebinde bulunmasına gerek yoktur. Buna karşılık, talep olmaksızın komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme mühletin kaldırılmasına ve iflasa karar verebilir. Çünkü yasanın 290. maddesinde ki komiserin görevleri arasında, konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmak, borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek, mahkemenin istediği konularda ve uygun göreceği sürelerde ara raporlar sunmak, mahkeme tarafından diğer görevleri yerine getirmekte yer almaktadır. Komiser tarafından kesin mühlet içinde konkordatonun tasdikine yönelik işlemlerin tamamlanması aşamasında, yasanın belirlediği konularda açıklayıcı ara raporlarla konkordato projesi ile ilgili mahkemeye bilgi vermesi ise zaten olması gereken bir husustur. Diğer yandan, mahkemenin de, alacaklıların talepleri doğrultusunda re’sen gerekli inceleme yapması ve komiserden bu konuda rapor ibraz etmesini talep etmesi, sonraki aşamada ise duruma göre mühletin kaldırılması kararı vermesi de mümkün olacaktır. Mahkemenin, İİK 292. madde gereğince karar vermeden önce, borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet edeceği, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet edeceği 292/son fıkrada düzenlenmiştir.Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Buna göre mahkeme, konkordato mühletini kaldırarak konkordato talebinin reddine ve iflas kararı vermeden önce maddede belirtilenleri duruşma açarak dinlemek zorundadır. Somut davada, mahkeme tarafından yasal düzenlemeler kapsamında komiserden gerekli raporlar alınarak ve borçlu ile diğer yasanın belirttiği ilgililer duruşmaya davet edilip dinlendikten sonra karar verilmiştir. Ancak, yukarıda ifade edildiği üzere hatalı olarak, 304.madde kapsamında komiser dinlenmemiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, borçlu şirketler ve şahıslar lehine konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması sonucunda bir yıllık kesin mühlet verilmiştir. ( m.289/3). Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığını yakından inceleyecek ve ayrıca kesin mühlet içinde tasdike yönelik işlemleri tamamlayarak dosyayı raporu ile mahkemeye iade edecek ve mahkemenin talebi doğrultusunda uygun sürelerde raporlar, ara raporlar ve diğer görevleri yerine getirecek konkordato komiseri veya komiserleridir. Mühlet içinde, iyileşmenin ya da alacaklıların konkordatoyu kabulünün mümkün olmayacağının anlaşılması, yahut mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının gerçekleşmediğinin önceden anlaşılması halinde de konkordato mühleti kaldırılarak talep reddedilecek ve şartlar yerine gelmiş ise borçlunun iflasına karar verilecektir. Örneğin, komiser raporundan, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiğinin anlaşılması durumunda olduğu gibi.Somut olay bu veriler ışığında değerlendirildiğinde, borçlu şirketler ve şahıslar hakkında, ara kararlarla geçici mühlet kararları verilerek, gerekli muhafaza tedbirlerine dair hüküm oluşturulmuştur. Sürenin ve ek sürelerin sonunda ise 1 yıllık kesin mehil verilmiştir. Kesin mehil içerisinde, konkordato komiser heyeti tarafından ara raporlar dosyaya ibraz edilmiştir. Konkordatoda en önemli amacı borçlu şirketin faaliyetine devam edebilmesidir. Bu konu, İİK 286/1-a bendinde, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında yer verilen ön projede ifade edilmiştir.Borçlu şirketlerin, faaliyetlerini devam ettiği aşikardır. Her ne kadar, borçlu şirketler mühlet süreleri içerisinde faaliyetlerine devam etmiş olsa dahi, faaliyet karlarının çok düşük kaldığı, aksine faaliyet zararlarının artmaya devam ettiği, bu arada her üç şirketinde vergi ve SGK borçlarının olduğu anlaşılmaktadır. İktisadi yapısı bu şekilde olan ve borca batık şirketlerin faaliyetinin gerçek anlamda devamından söz etmek zor olacağı gibi, bu durum, şirketlerin faaliyet giderlerinin ve kamu borçlarının artmasından başka bir anlam ifade etmeyecektir ve konkordatonun amacının gerçekleştiğinin kabulü de mümkün olmayacaktır. Başarıya ulaşma imkanı görülerek, bir yıllık kesin mühlet verilen borçlu şirketten bu konuda azami titizlik göstermesi beklenecektir. Konkordato komiserleri ara raporlarında, şirketlerin borca batık olduğunu, yapılacağı beyan edilen nakit sermaye artırımın tam anlamıyla yerine getirilmediği, ön projede belirtilen proforma faturalara göre, faaliyet karı ve net kar oranının çok cüzü kaldığı, aksine zarar ettikleri, borca batıklığın giderek arttığı, bu anlamda borçlarında arttığı, öz varlıkların azaldığı belirtmişlerdir. Bu durumda ve özellikle mühlet süreleri ve bu süreler içerisindeki şirketlerin mali yapısı, faaliyetleri, karları ve borçları ile ön projedeki hususların hiç veya gereği gibi yerine getirilmemiş olması göz önünde bulundurulduğunda, ön proje ve revize proje teklifin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu tespitler ise, İİK 292. maddede yer verilen, konkordatonun başarıya ulaşamayacağını göstermektedir. Diğer yandan, şirketler borca batık ve / veya borç miktarları çok fazla olduğu gibi ciddi anlamda nakit sıkıntısı yaşamaktadırlar. İktisadi anlamda, mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Borçlu şirketlerin ise gelecek dönemde gösterdikleri karlılık oranlarını yakalaması mevcut durumda imkansız görülmektedir. Çünkü süre sonunda bu oran çok cüzi kalmıştır. Projedeki öngörülerin gerçekleşmeyeceği aşikardır. Zaten, mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının tam anlamı ile gerçekleştirilmediği ve davacı şirketlerin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Davacı şirketler, mali kaynak olarak ön projede, yasanın ifade ettiği şekilde sermaye artırımını göstermiş,olmasına rağmen yerine getirmemiştir.Davacı gerçek kişi borçlu şahıslar ise, borçlu şirket ortağı veya yetkilisi olup, şirket borçlarına kefaletleri nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlulukları olup, mali kaynakları anlamında konkordato projelerinin başarıya ulaşma imkanı gözükmemektedir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemece İİK 292. madde kapsamında, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle, davacı şirketlerin ve şahısların konkordato talebinin reddi ile ayrıca borca batık şirketlerin iflas kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve tüm dosya kapsamı sonucunda, davacıların istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/979 Esas, 2020/108 Karar ve 25.02.2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar …, … Limited Şirketi, … A.Ş ve … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacıların ayrı ayrı ve peşin olarak yatırmış olduğu 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği gereği vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17/12/2020