Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1896 E. 2020/2169 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1896 Esas
KARAR NO: 2020/2169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2020
NUMARASI: 2018/1124 Esas, 2020/187 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2006 yılında kurulduğunu, 2 ortaklı olduğunu, şirketin otel, motel, turistik tesisler kiralamak, kiraya vermek vs. işinde faaliyet gösterdiğini, kurların ve faiz oranlarının yükselmesinin kredi maliyetleri üzerindeki olumsuz etkisinin davacı şirkette finansal sıkıntılar doğurduğunu, müvekkili şirketin borçlarını ödeme güçlüğüne düştüğünü, borca batık durumda olmadığını, konkordato projesi ile mevcut borçlarını projenin kabulünden itibaren 48 ayda ödemeyi öngördüklerini belirterek İİK’nın 287. maddesi gereğince geçici mühlet verilmesini, sonrasında kesin süre verilerek konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir. Alacaklılar yazılı ve sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, kesin mühlet içerisinde konkordato talep eden vekilinin 27.03.2020 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiği, davacı vekilinin davadan feragat yetkisinin olduğu, konkordato komiser heyetinin 12.03.2020 tarihli nihai raporundan konkordato talep eden şirketin kaydi değerlere ve rayiç değerlere göre borca batık olduğu, İİK 292/1-d hükmü uyarınca re’sen iflas kararı verilmesi gerektiğinden bahisle konkordato talebinin feragat nedeni ile reddine, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin mahkemece verilen süre içerisinde Konkordato Ön Projesi’ne sadık kalarak oldukça şeffaf bir mali durum oluşturuğunu, Geçici Komiserlerin direktifleri doğrultusunda hareket ettiğini, olumlu görüşlerle kesin mühletin verildiğini, 1 yıllık kesin mühlet sürecinde müvekkili şirketin 2019 yaz turizm ve organizasyon sezonunu yüksek dolulukla geçirdiğini, borçlarını konkordato projesine uygun olarak ödemeye başladığını, faaliyet gösterilen otel binası ile ilgili restorasyon ve bina güçlendirme çalışmaları yapıldığını, tüm bu süreçlerin sonunda 28.02.2020 tarihinde alacaklılar ile komiserler nezaretinde toplantı düzenlendiğini ve bu toplantı sonucunda 12.03.2020 tarihli komiser nihai raporunda da belirtildiği üzere alacaklıların çoğunluğu tarafından konkordato projesinin kabul edilmediğini, toplantının hemen ardından duruşma gününün beklendiği aşamada küresel düzeyde salgın haline gelerek pandemi ilan edilen COVİD-19 salgın hastalığının ülkemizde de yayılması üzerine tüm uçuşların durdurulduğunu, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği konaklama hizmetlerinin durduğunu, otellerin kapandığını, bu duruma bağlı olarak müvekkili şirketin konkordato kesin mühletinin son günlerinde pandemi sebebiyle yaşanan olağanüstü durumdan dolayı yeni tedbirler alması gerektiğini ve turizmin durmuş olmasından dolayı yaşanacak maddi kayıpları önleme adına alacaklılarla ve istihdam ettiği çalışanlarla yeni bir ödeme planı oluşturması zorunluluğu doğduğunu, bu kapsamda komiser heyetiyle yapılan şifahi görüşmelerde de yaşanan olağanüstü durum sebebiyle konkordato projesinin başarılı olması ihtimalinin zora girdiğinden cihetle konkordato talebinden feragat ederek alacaklılarla yeni bir ödeme süreci üzerinde anlaşmanın daha doğru olacağı kanaatinin hasıl olduğunu, 08.04.2020 tarihindeki duruşma gününden önce 27.03.2020 tarihinde konkordato talebinden feragat talepli dilekçenin verildiğini, iflas kararının hukuksuz ve orantısız bir karar olup alacaklıların menfaati ile bağdaşmadığını, müvekkilin şirketin toparlanma sürecinde bir kesin mühlet dönemi geçirdiğini, faaliyet gösterilen otel binasının kiralayanı ile mutabık kalınarak otel binasında restorasyon ve güçlendirme çalışmaları yaptığını ve konkordato kurumunun ruhuna uygun olarak ilerlendiğini, her ne kadar davacı şirket, rayiç değerler bakımından borca batık gözükmekte ise de söz konusu feragat talebinin konkordato tedbirinin kaldırılarak alacaklılarla konkordato kalkanı olmadan iyi niyetle yeni bir ödeme planı yapmak amacıyla verildiğini, ancak mahkemenin tüm bunları göz ardı ederek ve pandemi koşullarında HSK tarafından tüm sürelerin durdurulmuş olmasını da yok sayarak müvekkil şirketin iflasına karar verdiğini, iflas kararı ile şirketin istihdam ettiği 73 çalışanı ile alacaklıların mağduriyetine neden olduğunu, iflas kararının pandemi döneminde usule ve mevzuata aykırı olarak Konkordato mühletinin durdurulduğu dönemde verildiğini, mahkemenin, komiser heyeti raporlarını müvekkil şirketin konkordato projesine muvafakati olan, olmayan farketmeksizin hiçbir müdahil şirkete de tebliğ etmeden ve beyanlarını almadan karar verdiğini, bu duruma ilişkin olarak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/3337 E. ve 2019/518 K. sayılı 22.03.2019 tarihli kararında, bu durumun kararı kaldırma sebebi olarak görüldüğünü belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, iflas işlemlerinin tedbiren durdurulmasına, müvekkili şirketin faaliyetine devam ederek borçlarını ödeyebilmesi için konkordato tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato istemine ilişkindir. Konkordato talep eden şirketin istinaf iddiaları, 6100 sayılı HMK’nın 341. maddesindeki düzenleme ve ilgili yasal düzenlemeler kapsamında, kararın istinaf yoluna başvurabilen kararlardan olup olmadığı üzerinde durularak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davacı şirket vekilinin ihtiyati tedbir kararı verilmesine dair istemi yönünden talebin ileri sürüleceği yer mahkememiz olmadığından herhangi bir hüküm tesis edilmemiş ve inceleme konusu yapılmamıştır. Talebin niteliği de göz önünde bulundurularak, özel ve genel dava şartlarının mevcudiyeti resen incelenmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, konkordato ile ilgili özel yetkinin ve davadan feragate dair özel yetkinin vekaletname içerisinde mevcut olduğu anlaşılmıştır. Davacı borçlu şirketler tarafından, 03.12.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 11.12.2018 tarihli tensip tutanağı ile şirket hakkında, 11.12.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Duruşma tarihi olarak, geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek, 08.03.2019 tarihi belirlenmiştir. 08.03.2019 tarihli celsede, geçici mühletin İİK‘nın 287/4. maddesi uyarınca 12.03.2019 tarihinden geçerli olmak üzere 1 ay uzatılmasına, duruşmanın 08.04.2019 tarihine bırakılmasına, 08.04.2019 tarihli duruşmada da 13.04.2019 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile kesin mühlet verilmesine, alacaklılar kurulu oluşturulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili, kesin mühlet kararından sonra 27.03.2020 tarihli dilekçesinde; “Gelinen aşamada müvekkil şirket Konkordato Ön Projesi’nde belirlenen faaliyetlerini eksiksiz şekilde sürdürmeye çalışmış; Komiserlerin de nezareti ve danışmanlığı çerçevesinde mali durumunu toparlamayı hedeflemiştir. Müvekkil Şirket bu süre içerisinde Konkordato Ön Projesi’ne sadık kalarak oldukça şeffaf bir mali durum oluşturmuş ve tüm süre boyunca Geçici Komiserlerin direktifleri doğrultusunda hareket etmiştir. Ancak turizm sektöründeki ülkemizde faaliyet gösteren tüm firmalar gibi müvekkil şirketçe de gelir ve faaliyet beklentisinin çok yüksek olduğu 2020 yılında geçtiğimiz günlerde ülkemize de sıçrayan COVİD19 salgını sebebiyle büyük bir zafiyet oluşmuş ve 2020 yılı için turizm beklentisi tüm dünya açısından kayıp bir yıl haline gelmiştir. Nitekim hali hazırda küresel anlamda turizm faaliyetleri durma noktasındadır. Anılan bu öngörülemez nitelikteki durum, müvekkil şirketin gerek istihdam sağladığı çalışanlar gerekse de borçlu olduğu gerçek ve tüzel kişilerin mağdur olmaması adına başkaca önlem ve tedbirler almasını gerektirmiş, bu anlamda gerekli protokollerin hazırlığına da başlanmıştır. Anılan tüm bu durum sebebiyle konkordato projesinin gerçekleşme ihtimalinin öngörülemez şekilde yaşanan durumlar sebebiyle zafiyete uğraması, şirketçe başkaca önlemler alınması gerekmesi ve borç tasfiye süreçleri için alacaklılarla aktif şekilde protokoller yapılarak bir ödeme takvimi oluşturma ihtiyacı sebebiyle konkordato talebimizden feragat etme zaruretimiz hasıl olmuştur.” gerekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Mahkeme tarafından 27.03.2020 tarihli ara karar ile dosya üzerinde davanın feragat nedeniyle reddine ve şirketin iflasına karar verilmiştir. 25.02.2020 tarihli kesin süre ara dönem geçici konkordato raporunda; şirketin kaydi değerlere göre şirket varlıklarının net toplamının 9,638.602,54 TL, borçlarının ise kısa vadeli yabancı kaynakların 9.700,321,09 TL, uzun vadeli yabancı kaynakların 1.656,420,80 TL olmak üzere toplam 11,356,741,89 TL, öz kaynaklarının (-) 1.718.139,35 TL olduğu, davacı şirketin aktiflerinde (varlık) yer alıp da tahsili mümkün olmayan 2018 ve öncesi gelen 2.069.689,70 TL tutarındaki alacak kaleminin bulunduğu, ayrıca diğer çeşitli alacaklar içerisinde yer alan ve iflas eden grup şirketi … Ltd. Şti.’den 2.885.642,83 TL alacağın şirket iflas masasına kaydedildiği, şirketin müflis şirketten alacağını tahsil edememesi olasılığının çok yüksek olduğu, bu tespitlerden sonra davacı şirketin öz varlığının (-) 6,673.471,88 ” (- 1.718,139,35 TL -2.069.689,70 TL – 2.885.642,83 TL)” TL olacağı, bu halde de şirketin müflis şirketten olan alacağını tahsil edememesi varsayımında şirketin yalnızca satışları ile konkordatodan sürecinden başarıyla çıkabilmesi mümkün olamayacağı, bu halde de sermaye artışına gitmesi zaruri hale gelebileceği, şirketin kısa vadeli ve uzun vadeli borçlarını ödeyemediği, sermayesini yitirdiği, şirketin 31.12.2019 tarihli kaydı bilançosunda öz varlığının -1.718.139,35 TL gözükse de Şubat/2019 ayında Makine ve Tesisat, Taşıtlar, Demirbaşlar ve Marka değerlemesinde, kaydi değerle ile değerleme sonucu farkın 1.787.409,20 TL olarak pozitif tespit edildiği, bu durumda, şirketin özvarlığının 1.787.406,20 TL -1.718.139,35 TL = 69.266,85 TL olduğundan, borçlu şirketin borca batık olmadığı, fakat şirketin varlıkları içerisinde bulunup da tahsili mümkün olmayan toplam 2.069.689,70 TL alacağı ve grup şirketindeki 2,885.642,83 TL alacağı dikkate alındığında, şirket özvarlığının, (-) 4.886.065,68 “(69.266,85 TL – (2.069.689,70 TL + 2.885,642,83 TL)” yani borca batık olduğu belirtilmiştir. 12.03.2020 tarihli konkordatonun tasdiki hakkında gerekçeli nihai raporda, komiser heyeti; Şirketin kaydi değerlerle göre şirket varlıklarının net toplamının 9.865.026,37 TL, borçlarının ise kısa vadeli yabancı kaynakların 8.755.062,99 TL, uzun vadeli yabancı kaynakların 880.250,68 TL olmak üzere toplam 9.635.313,67 TL, öz kaynaklarının 229.712,70 TL olduğu, ancak davacı şirketin aktiflerinde (varlık) yer alıp da tahsili mümkün olmayan 2017 ve öncesi gelen 2.069.689,70 TL tutarındaki alacak bulunduğu, Diğer Çeşitli Alacaklar içerisinde yer alan ve iflas eden grup şirketi … Ltd. Şti.’den 2.885.642,83 TL alacağının iflas masasına kaydedildiği, şirketin müflis şirketten alacağını tahsil edememesi olasılığının yüksek olduğu, bu tespitlerden sonra, davacı şirketin özvarlığının (-) 4,725.619,83 ” (229.712,70 TL -(2.069.689,70 TL + 2,885.642,83 TL)” TL olduğu, böylece aktiflerin (varlıkların) kısa ve uzun vadeli borçlan karşılayamadığı, şirketin sermayesini yitirdiği, şirketin kaydi değerlere göre borca batık olduğu, Geçici Komiser Heyetinin Şubat/2019 ayında yaptırmış olduğu Makine ve Tesisat, Taşıtlar, Demirbaşlar ve Marka değerlemesinde, kaydi değerler ile değerleme sonucu farkın 1.787.409,20 TL olarak pozitif tespit edildiği, bu durumda, şirketin özvarlığının – 4.725.619,83 TL – 1.787.409,20 TL = (-) 2.938.210,63 TL olduğu, borçlu şirketin rayiç değerlere göre de borca batık olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, şirketin borca batık olduğuna dair verileri içeren raporda, davacı şirketin tahsil imkanı bulunmayan alacaklarına ve Şubat/2019 ayında alınan rayiç değerlere vurgu yapılarak şirketin hem kaydi, hemde rayiç değerlere borca batık olduğu ifade edilmiştir. Uyuşmazlık; talep eden borçlu şirketin kesin mühlet süresi içerisinde davadan feragatı halinde uygulanması gereken yasa maddesi kapsamında iflas kararı verilmesinde usul ve yasaya uygunluk bulunup bulunmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın 307 ve devamı maddelerde davadan feragat düzenlenmiştir. Aynı yasanın 309. maddesinin ikinci fıkrasında; feragat ve kabulün hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakıtına bağlı olmadığı, 310. maddede; feragat ve kabulün hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311. maddede ise; feragat ve kabulün kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı belirtilmiştir. Ne var ki, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 292/1-d bendinde, sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragati halinde borca batık olmaları durumunda iflaslarına resen karar verileceğine dair düzenleme mevcuttur. Konkordato müessesesinin özelliği nedeniyle yasa koyucu tarafından 2004 sayılı yasanın 292/1-d bendinde borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatifin konkordato talebinden feragat etmesi durumunda ilk fıkrada ifade edildiği üzere borçlunun iflasına resen karar verileceğine yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 376. maddesinde; sermayenin kaybı, borca batık olma durumu, 377. maddesinde ise; konkordato düzenlenmiştir. 376. maddenin üçüncü fıkrasında şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretlerin olması halinde yönetim kurulunun aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartılacağı, bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceği ifade edilmiştir. 377. maddede ise; konkordato üst başlığı ile yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının 376. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 sayılı kanunun 285.ve devamı maddeleri uyarınca konkordato talep edebileceğine yer verilmiştir. İİK’nın 179. maddesin ise; ” sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket yada kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından veya mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Türk Ticaret Kanunun 377. ve 634. maddeleri ile 24.04.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 63. maddesi hükmü saklıdır.” şeklindedir. TTK’nın ve İİK’nın bu düzenlemelerinin İİK 292/1-d bendindeki düzenleme ile birlikte değerlendirilmesi ve bunun bir anlamda mahkemeye borca batık şirketin mevcudiyetinin bildirimi gibi kabul edilerek, işlem yapılması gerektiği şeklinde kabulünde bir isabetsizlik olmayacaktır. İİK 292. maddesinin üst başlığı “Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflasın Açılması” ‘dır. Maddede: “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa. b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa. c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa. d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.” düzenlemelerine yer verilmiştir. İşbu talepte, söz konusu maddenin uygulanması gereken fıkraları, 292/1, 1-d bendi ve 3. fıkralarıdır. Yasanın yukarıda aynen ifade edilen ilk fıkrasında belirtildiği şekilde ilgili bentlerdeki durumlarda iflas kararı verilebilmesi için komiserin yazılı raporunun olması gerekliliğinin kabulü anlaşılmaktadır. İkinci olarak ise; mahkemenin son fıkrada ifade edildiği üzere karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunun duruşmaya davet etmesi diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet ederek karar vermesi gerekmektedir. En önemli husus ise, şirketin hüküm tarihinde borca batık olmasıdır. Borca batıklık ise borçlunun mal varlığındaki aktif değerler toplamının pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borca batıklık halinin hüküm tarihi itibariyle de mevcut olması gerekmektedir. Oysa somut olayda karar tarihinde şirketin borca batık olup olmadığı net olarak tespit edilmemiştir. Davacı varlıklarının güncel rayiç değerlerine göre konusunda uzman bilirkişi görüşü alınarak borca batıklığın tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Rayiç değerlerin tespit edildiği Şubat/2019 tarihi ile hüküm tarihi arasında yaklaşık 1 yıllık bir süre mevcuttur. İflas gibi ağır sonuçları olan karar oluşturulmadan önce sermaye şirketinin güncel rayiç değerleri üzerinden borca batık olup olmadığının net olarak tespit edilmesi gerekecektir. Bu tespitin atanan kayyumların ihtisas alanları gözetildiğinde düzenlenecek raporla birlikte dosyaya ibraz edilebileceği gibi teknik bilirkişilerin hazırlamış olduğu güncel rayiç değerlere ilişkin rapor sonrasında değerlendirmekte mümkün olabilecektir. Bu durumda ise mahkemece öncelikle davacı şirketin aktifinde gözüken ve komiser heyetince tahsil kabiliyeti bulunmayan alacakların tahsilinin mümkün olup olmadığının açıkça ortaya konulması suretiyle şirketin güncel rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığının tespiti ile davadan feragat edilen şirket yönünden komiser heyetinden yazılı rapor alınması ve aynı yasanın son fıkrası gereğince talep eden borçlu şirket ve varsa konkordato talep eden alacaklılar ve alacaklılar grubuna davetiye çıkarılarak duruşma açılması ve uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, feragat dilekçesi üzerine usulünce borca batıklık raporu ve konu ile ilgili komiserlerden rapor alınmaksızın ve ilgililere duruşma davetiyesi gönderilerek duruşma yapılmaksızın yasanın emredici hükümlerine riayet edilmeksizin verilen kararda isabet görülmemiştir. Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1124 Esas, 2020/187 Karar, 27/03/2020 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/12/2020