Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1756 E. 2020/2183 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1756 Esas
KARAR NO: 2020/2183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI: 2018/1169 Esas, 2020/215 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar … Limited Şirketi ve … vekili, 30.11.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 20.12.2002 tarihinde Beyoğlu / İstanbul adresinde kurulduğunu, faaliyetine halen devam ettiğini, müvekkili … ‘ın şirketin tek ortağı olduğunu, müvekkili şirketin yurt içi ve yurt dışı müşteri portföyüne sahip olduğunu, şirket adına taşınmaz bulunmadığını, şirketin 30.11.2018 tarihi itibariyle 16 personel çalıştığını, 4 milyon TL nakit riski bulunduğunu müvekkili şirketin borçlarından dolayı 3. kişilere ait taşınmazlar üzerine ipotek tesis edildiğini, müvekkili şirketin, konkordato ön projesinde belirtildiği üzere 10 yıllık proforma gelir tablosu ve 10 yıllık hedef nakit akışının projeksiyonun hazırlandığını, piyasa borçlarının Haziran 2019 ‘dan itibaren 36 ay eşit taksitler halinde ödeneceğini, kamu borçlarının Haziran 2019’dan itibaren 12 ay vadeli taksitler halinde ödeneceğini, personele borçların öncelikle, İŞKUR – Ücret Garanti Fonu kapsamında ödenmeye çalışılacağını, talebin uygun görülerek mühlet tesis edilmesi durumunda, banka borçlarının 2025, piyasa borçlarının 2022 ve kamu borçlarının ise en geç 2020 yılında ödeyebilme imkanına sahip olunacağını, döviz kurlarının ani ve yüksek artışı ile dalgalanmaları, aynı şekilde faiz oranlarındaki artışlar nedeniyle müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği makine imalatı sektöründe neden olduğu gelir gider dengesindeki ve nakit akışındaki bozulmaların şirketi de etkisi altına aldığını, ham madde ve yarı mamul mallarının maliyetlerinin artması yanı sıra, mal alımlarındaki vadelerin kısalması, gelir gider dengesinin ve nakit akışının bozulmasına neden olduğunu, müvekkili … ‘ın da müvekkili şirkete banka kredilerine çapraz kefaleti bulunduğunu , bu nedenle müvekkili … ‘ında ödeme güçlüğü içerisine girme tehlikesi ve İcra tehdidi ile karşı karşıya olduğunu, müvekkili … ‘ın hem şirketin ortağı hem de müvekkili şirketin borçları için kefil olan kişi olduğunu iddia ederek, İİK 287.maddesi gereğince 3 aylık mühlet verilmesini ,tüm tedbirlerin alınmasını talep etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı ve /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, davacı şirketin sunmuş olduğu revize projedeki hedefleri ile gerçekleşen tutarlar karşılaştırıldığında ,şirketin konkordato projesinde sermaye artırımı öngörüsünün bulunmadığı, buna bağlı olarak 30.11.2019 tarihi itibariyle sermaye artırımının yapılmadığı, şirketin revize konkordato projesi öngörüsünde ve bilançoda kayıtları dikkate alındığında davacı şirketin proje hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak önemli bir gayri nakdi malvarlığının bulunmadığı, raporlarda da belirtildiği üzere finansal kırılganlığın 3.ara rapor döneminde de devam ettiği, 2 ara rapor tarihinden bu yana davacı şirketin mali yapısında önemli bir değişimin olmadığı, hedeflediği nakit akım tablosundaki nakit giriş çıkış dengesinin sağlanmasında elde edeceği tahsilatların önemli bir faktör olduğu ancak 31.12.2019 tarihi itibariyle 363.415,17 TL zarar etmesi ve satış kapasitesinin zayıf olması, revize konkordato projesinde önceki konkordato projesinden farklı olarak önemli bir nakit girişi öngörüsünün olmaması, mali yönden önemli bir iyileşmenin bulunmaması hususları göz önüne alındığında revize projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı, davacı … bakımından, davacı şirketteki pay sahipliğinin devam ettiği, alacaklıların büyük bir kısmının şirket borçlarından kaynaklandığı, davacı şahsın konkordato başarısının davacı şirketin mali yapısındaki iyileşmeye bağlı olduğu, sonuç olarak, 9 aylık kesin mühlet süresinde davacı şirketin faaliyetlerine aksatmadan devam etmiş olması, yoğun pazarlama çalışmaları yürütmekte olmasının olumlu gözükse de bahsedilen finansal kırılganlığın davacının beyan ettiği satış hedefine ulaşamaması, şirketin revize konkordato projesinde yer alan nakit akım tablosunda yeni bir kaynak girişinin öngörülmemesi, konkordato projesinin başarısının satış hasılatına bağlı olarak elde edilecek karın önemli ve esas faktör olması, buradan hareketle 30.11.2019 tarihi itibariyle zarar durumunun devam etmesi hususları göz önüne alındığında, davacı şirketin mali durumunda önemli bir iyileşmenin olmadığı buna bağlı olarak revize konkordato projesi öngörüsünün uzağında olduğu, davacı … yönünden de gelirinin esasen şirketten elde ettiği huzur hakkı geliri olduğu, revize projenin gerçekleşmesinin kuvvetle ihtimal olmadığı, geçen süreç içerisinde şirketin faaliyetleri dikkate alındığında konkordatonun başarıya ulaşmasını beklemenin gerçekçi bulunmadığı, davacı şirketin rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olmadığı gerekçesi ile konkordato talep eden davacıların konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak, her iki müvekkili hakkındaki kesin mühlet ve konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddedildiğini, mahkemece yeterli inceleme yapılmaksızın, dayanaktan yoksun ve hukuka aykırı karar verildiğini, 25.04.2019 tarihli celsede her iki müvekkili açısından 04.05.2019 tarihinden itibaren başlamak üzere 1 yıllık kesin mehil verildiğini, konkordato komiser heyet raporlarının kendi arasında çelişkili olduğunu, bilanço incelemesinde ticari alacaklılar hesap grubunda 30.020,00 TL ‘lik azalmanın şüpheli ve tahsil kabiliyeti açısından riskli olarak değerlendirilmiş ise de stoklarda gerçekleşen 207.668,61 TL ‘lik artışın sanki hiç gerçekleşmemiş gibi stabil olarak değerlendirildiğini, 2019 Kasım sonuna kadar 6,3 milyon TL satış gerçekleştirmeyi hedefleyen müvekkili şirketin bu dönemde 2,2 milyon TL satış gerçekleştirdiğini, hedeflenen satışların gerçekleşmemesinin ana nedeninin sektörde tahsilat vadelerinin uzaması ve sorunlu alacakların oldukça yükselmesi ile satışlarda seçici davranılması olduğunu, ayrıca 2019 yılının ikinci yarısında alınan büyük siparişlerin birçoğunun alıcılar tarafından 2020 yılına ötelendiğini, müvekkili şirketin 2020 yılı içinde yapacağı yaklaşık 3.000.000,00 TL ‘lik satış sözleşmesi imzalanmış bulunduğunu, bu durum komiserler tarafından bilinmesine rağmen, komiser raporunda ve mahkeme kararında proje hedeflerinin gerçekçi olmadığına vurgu yapıldığını, revize proje ve satış sözleşmelerinin dikkate alınmadığını, 27.01.2020 tarihinde revize proje sunduğunu, yeni projede satış miktarlarının piyasa şartları göz önünde bulundurularak daha alt seviyelerden hesaplandığını, brüt karlılık oranının düşürüldüğünü faaliyet giderlerinin daha aza indirildiğini ,2019 yılının ikinci yarısında hedeflenen satışları yerine getirememiş olsa dahi bu süreçte elindeki ham maddeyi mamul hale getirdiğini ve %80 i tamamlanmış makine haline getirdiğini, satış hedefinin %45’ini 2 ay gibi bir sürede gerçekleştirdiğini, satış hedefinin %55’i gerçekleştirmek için önünde daha 10 ay süre bulunduğunu, konkordato başvuru tarihinden sonra şirket yetkilisi adına düzenlenmiş keşide tutarı 181.027,00 TL ve şirket için olan 3.673.109,62 TL ‘ye ulaşan 86 adet çeki alacaklılardan iade almış olduğunu, şirketin faaliyetine devam ettiğini, müvekkillerinin konkordato taleplerinin başarıya ulaşmasının yaklaşık ispat koşulları çerçevesinde mümkün olduğunun açık bulunduğunu, alacaklılar tarafından verilen iyi niyet mektuplarının beyanlarının ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiğinin açık olduğunu, ayrıca 8 kişi ve/ veya şirketin toplam 1.928.422,84 TL tutarındaki alacağından feragat ettiğini 22.02.2020 tarihli dilekçede bahis konusu olan imzalanmış sözleşmeler, iyiniyet mektupları, feragat yazıları dikkate alındığında borç miktarında esaslı azalma nedeniyle komiser heyetinden yeniden rapor alınması gerektiğini, 27.02.2020 tarihli duruşma gününün Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmemiş olması belirtilmiş ise de bu durumun gözardı edilerek karar verilmesinin kanuna aykırılık teşkil ettiğini, mahkeme tarafından 03.02.2020 tarihli heyet ara kararında ilgili celsenin İİK 288 . maddesi kapsamında ilan edilmesi yönünde karar verilmiş ise de usul uygulanmadan karar verildiğini, 27.02.2020 tarihli duruşmanın Basın İlan Kurumunun Resmî İlan Portalında ilan edilmiş ise de Ticaret Sicil Gazetesinde bir ilan yapılmadığını bu durumun kanunun emredici hükmüne açıkça aykırılık oluşturduğunu, müvekkillerinin mühlet içinde tüm faaliyetlerini komiserlerin bilgisi dahilinde ve talimatları doğrultusunda gerçekleştirdiklerini iddia ederek, kararın kaldırılmasını, kesin mühletin 6 ay uzatılması ile önceden hükmedilen tedbirlerin devamına karar verilmesini, geçen sürede konulan hacizlerin kaldırılmasını ve muhafaza tedbiri uygulanan malların müvekkiline iadesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Öncelikle, talebin niteliği ve mahkemece re’sen değerlendirilmesi gereken usul kurallarının incelenmesi uygun görülmüştür. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacı şirket ve gerçek kişi hakkında kesin mühlet içerisinde verilen hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığı, kesin mühletin 6 ay uzatılmasının gerekip gerekmediği , komiser heyet raporlarının çelişkili olup olmadığı , İİK 304. madde gereğince, duruşmanın İİK 288. maddesi kapsamında Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmemiş olmasının sonuçları ile hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davacılar vekili tarafından, 30.11.2018 tarihli dilekçe ile tedbir istemli konkordato talebinde bulunduğu, mahkemenin 04.11.2018 tarihli tensip tutanağı ile her iki davacı için 04.12.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, geçici komiser heyetinin görevlendirildiği, 25.04.2019 tarihli duruşmada davacılar için verilen geçici mühlet kararının, sürenin dolduğu 04.03.2019 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği, 25.04.2019 tarihli duruşmada ise her iki davacı için 04.05.2019 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile kesin mühlet kararı verildiği, geçici komiserlerin görevlerine devam kararı verilerek görevlerinin belirlendiği, 11. ara kararda, İİK 304/1. maddesi gereğince dosyanın komiser heyeti tarafından mahkemeye tevdi edildikten sonra yeni duruşma gününün belirlenerek İİK ‘nın 288. maddesi uyarınca ilanına dair karar alındığı, 27.02.2020 tarihli celsede, kesin mühlete ilişkin ilanın yapıldığının bildirildiği, duruşma gününün İİK 288. madde kapsamında ilanına dair herhangi bir ifadeye yer verilmediği, davacılar vekili veya katılan alacaklılar vekilleri tarafından da bu konuda herhangi bir beyanda bulunulmadığı, davacılar vekili tarafından zapta geçen beyanda, komiser raporuna karşı beyanlarını aynen tekrar ettiğini belirterek, rapor sunulduktan sonra değişiklikler yaşandığını ifade ederek, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını özetleyerek kesin mühletin devamına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece aynı celsede hüküm tesis edilmiştir. Ancak, İİK 304. maddede belirtildiği şekilde komiser mahkemeye çağrılarak dinlenmemiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 304. maddesinde, “ Konkordatonun mahkemede incelenmesi “ üst başlığı ile, komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkemenin, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlayacağı, mahkemenin, komiseri dinledikten kısa bir zamanda ve her halde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğu, karar vermek için tayin olunacak duruşma gününün 288’inci madde uyarınca ilan edileceği, itiraz edenlerin ,itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabileceklerinin ilana yazılacağına yer verilmiştir. Yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir. İİK 302/ son fıkrası gereğince, komiserin gerekçeli raporunu mahkemeye tevdi etmek zorundadır. Dosyayı alan mahkemenin, 304. maddesi kapsamında yargılamaya başlaması gerekecektir. Yargılama mutlaka duruşmalı olarak yapılması ve duruşma gününün İİK 288. madde kapsamında ilan edilmesi gerekecektir. Mahkemenin, 302. madde kapsamında sunduğu rapora rağmen komiseri duruşmaya davet edilip dinlemesi gerekecektir. Birden fazla komiserin varlığı halinde komiserlerden birinin dinlenilmesi ile yetişilebilecektir. Somut yargılamada, komiser duruşmaya davet edilmemiş ve dinlenmemiştir. Bu eksiklik yasaya aykırıdır. Diğer yandan, İİK 288. madde anlamında duruşma gününün, Basın -İlan Kurumun Resmî ilan portalında ilan edildiği ancak ticaret sicil gazetesinde ilan edilmediği iddia edilmiştir. İİK 304. maddenin atıf yaptığı 288. maddesinde, ilanın ticaret sicil gazetesinde ve Basın – İlan Kurumunun resmî ilan portalında gerçekleştirileceği belirtilmiştir. İş bu düzenlemede emredici nitelikte olup her iki şekilde ilanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İlanın eksik şekilde yapılmış olması da usul ve yasaya uygun değildir. Ancak söz konusu eksikliklerin yerine getirilmesi için hükmün kaldırılmasında, konkordato sürelerinin kesin nitelikte olması karşısında hukuki imkansızlık söz konusudur. Çünkü, yasanın belirlediği kesin süreler geçmiştir. Aksinin kabulü sonucu değiştirmeyeceği gibi HMK 30. maddesi gereğince usul ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir. Bu nedenlerle, davacılar vekilinin bu konudaki istinaf başvurusunun yerinde olmakla birlikte kabülü mümkün olmamıştır. Yargılama aşaması, yasada konkordato ile ilgili kesin nitelikteki süreler ve istinaf kanun yoluna başvuran tarafın davacıların olması ile bu aşamaya kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. maddede belirtilen kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, uyuşmazlık konusu olan kesin mühlet aşaması ve bu aşamadaki komiser raporlarının incelenmesinin uygun olacağı kanaati ile uyuşmazlık konuları değerlendirilmiştir. 04.05.2019 tarihinden itibaren bir yıl süreli verilen kesin mühlet süresi içerisinde sunulan, 26.07.2019 tarihli 1.konkordato komiser ara raporunda, borçlu şirketin faaliyetlerine kesintisiz olarak devam ettiği, İİK 299. maddesi gereğince ilanların yapıldığı, davacı şirketin kısa vadeli yabancı kaynaklarının 31.12.2018 tarihi itibariyle 16.684.155,44 TL iken 30.04.2019 tarihi itibariyle 11.405.111,61 TL ‘ye gerilediği, yabancı kaynaklar grubu içerisinde bulunan sipariş avanslarında önemli bir düşüşün meydana geldiği, bu durumun iş potansiyeli ve hedeflediği satış cirosuna ulaşılabilmesi için risk oluşturduğu, davacı şirketin aktif toplamının 31.12.2018 tarihinde 22.481.210,12 TL iken 30.04.2019 tarihinde 17.309.243,65 TL ‘ye düştüğü, sonuç olarak, 30.04.2019 tarihi itibariyle 144.396,03 TL kar elde ettiği, çalışma düzenini koruduğu, borca batık durumda olmadığı, 31.10.2018 tarihli mali tablolar başta olmak üzere şirket kayıtlarında, alacaklı sayısının 250 ve alacak tutarının 125 milyon sınırını aşmadığı tespit edildiğinden alacaklılar kurulunun oluşturulmasına yer olmadığına, şirketin revize ön projesinde yer alan 2019 yılına ilişkin projeksiyondaki hedeflediği satış rakamlarına ve karlılığa henüz ulaşmadığı, şirketin likitide gücünün ve mali oranlarının kısmen iyileştiği, … yönünden ise, gelir beyanında bulunduğu, davacı şahsın davacı şirketin pay sahipliği sıfatının ve pay oranının aynı şekilde devam ettiği, alacaklılarının büyük bir bölümünün şirket borçlarından kaynaklandığı belirtilmiştir. 01.11.2019 tarihli konkordato komiser 2.ara raporunda, şirketin faaliyetlerini kesintisiz devam ettirdiği, Ağustos 2019 yılı itibarıyla 16 çalışan sayısı olduğu, Haziran ayında %20 oranında personel sayısında bir azalma yaşansa dahi Temmuz ayındaki işçi alımı ile eski ortalamasını yakaladığı, sonuç olarak, ilan gereği komiserliğe başvuran alacaklıların alacak taleplerinin kaydedildiği, borç alacak mutabakat çalışmalarının devam ettiği, müzakere süreci hazırlık çalışmalarının devam ettiği, borca batık olmadığı, finansal kırılganlığının 2. ara rapor döneminde de devam ettiği 31.08.2019 tarihi itibariyle mali yapısının genel olarak stabil olduğu, davacı şirketin konkordato projesinde sermaye artışı öngörüsünün olmadığı, buna bağlı olarak 31.08.2019 tarihi itibariyle sermaye artırımının yapılmadığı, proje hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak önemli bir gayri nakti varlığının bulunmadığı, 31.08.2019 tarihi itibariyle hedeflediği satış tahsilatlarının uzağında olduğu, 101.286,04 TL zarar ettiği, 2019 yılı konkordato projesindeki proforma gelir tablosuna göre 1.241.867 TL kar hedeflediğine göre 2019 yılı hedefinden uzaklaştığı, … ‘ın ise, beyan ettiği gelirinin şirketten almış olduğu huzur hakkından kaynaklandığı, mevcut verilere göre, şirketin 2019 yılı sonu satış miktarlarının gerçekleşmesi sonucunda konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimalinin bir sonraki raporda daha net değerlendirileceği belirtilmiştir.31.01.2020 tarihli konkordato komiser 3. ara raporunda, Aralık 2019 tarihi itibariyle çalışan sayısının 9 kişi olduğu, Ocak ayında yeni işçi alımı yapılacağının beyan edildiği ,sonuç olarak, şirketin 31.11.2019 tarihi itibariyle 363.415,17 TL zarar etttiği, çalışma düzenini koruduğu, faaliyetlerine devam etttiği, 30.11.2019 tarihi itibariyle kaydi ve rayiç değerlere göre hesaplanan bilançosuna bakıldığında borca batık durumda olmadığı, davacı şirket yönetim ve muhasebesi tarafından yapılacak ödemelere ilişkin bilgilendirmelerin aksatılmadan heyetin bilgisine sunulduğu, ancak şirketin komiser heyet ve bilgisine sunmadığı ,revize konkordato projesi öngörüsünde proje hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacak önemli bir gayri nakdi malvarlığının bulunmadığı, finansal kırılganlığın 3. ara rapor döneminde de devam ettiği, mali yapısında önemli bir değişimin bulunmadığı, 31.12.2019 tarihi itibariyle hedeflediği satış tahsilatlarının uzağında olduğu, zarar etmesi, revize konkordato projesinde önceki konkordato projesinden farklı olarak önemli bir nakit giriş öngörüsünün olmaması ,mali rasyolarında önemli bir iyileşmenin bulunmaması hususları göz önüne alındığında revize projenin gerçekleşmeme riskinin arttığı, davacı şahsın konkordato başarısının davacı şirketin başarısına bağlı olduğu, revize konkordato projesinin gerçekleşme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere talebin reddine karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. 2004 sayılı İİK ‘nın 289. maddesinin üst başlığı kesin mühlettir. Maddenin ilk fıkrasında, kesin mühlet hakkındaki kararın geçici mühlet içinde verileceği, üçüncü fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği, dördüncü fıkrada, mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun gürülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturabileceği, devam eden fıkrada, güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühletin komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı aya kadar uzatılabileceği, borçlunun da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabileceği, her iki halde de uzatma talebinin kesin mühletin sona ermesinden önce yapılacağı ve uzatma kararından önce varsa alacaklıların da görüşünün alınacağı, son fıkrada ise, kesin mühlet verilmesinin, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararların İİK 288’inci madde gereğince ilan edileceği belirtilmiştir. Yasanın 290. maddesinde “ konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu İle bunların görevleri “, 291. maddede “ Borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması “ düzenlenmiştir.
İİK ‘nın 292. maddesinde ise “ Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması “ na yer verilmiştir. Madde 292-( Değişik :28/2/2018-7101/20 md): “ İflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına re’sen karar verir. a ) Borçlunun malvarlığının korunması için İflasın açılması gerekiyorsa, b)Konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa, d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflasa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) vd ( c) bendlerindeki hallerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ” dir. 2004 sayılı İİK 292’ maddede belirtilen nedenlerin meydana gelmesi durumunda, konkordato sürecinin devam ettirilmesinin hukuken temelinin kalmadığının kabulü ile konkordato sürecinin kesilmesi ve şartların mevcudu halinde İflasın açılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından, maddede sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde talebe bakılmaksızın re’sen karar verilmesi gerekecektir. İİK 292. maddenin 1. fıkrasında, konkordato mühletinin belirli nedenlerle kaldırılmasına yer verilmiştir. Mahkemece daha önce kesin konkordato mühleti verilmiş olmasına rağmen, mühlet içinde ortaya çıkan hususlar konkordato mühletinin amacını ortadan kaldırabilir. Bu durumda, mahkemenin mühleti kaldırması ve doğal olarak konkordato talebini de reddetmesi gerekecektir. Yasal düzenleme kapsamında, mahkemenin mühlet içerisinde duruma el koyması için komiserin mühletin kaldırılması ya da borçlunun iflasına karar verilmesi talebinde bulunmasına gerek yoktur. Buna karşılık, talep olmaksızın komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme mühletin kaldırılmasına ve iflasa karar verebilir. Çünkü yasanın 290. maddesinde ki komiserin görevleri arasında, konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmak, borçlunun faaliyetlerine nezaret etmek, mahkemenin istediği konularda ve uygun göreceği sürelerde ara raporlar sunmak, mahkeme tarafından diğer görevleri yerine getirmekte yer almaktadır. Komiser tarafından kesin mühlet içinde konkordatonun tasdikine yönelik işlemlerin tamamlanması aşamasında, yasanın belirlediği konularda açıklayıcı ara raporlarla konkordato projesi ile ilgili mahkemeye bilgi vermesi ise zaten olması gereken bir husustur. Diğer yandan, mahkemenin de, alacaklıların talepleri doğrultusunda re’sen gerekli inceleme yapması ve komiserden bu konuda rapor ibraz etmesini talep etmesi, sonraki aşamada ise duruma göre mühletin kaldırılması kararı vermesi de mümkün olacaktır. Somut yargılamada, mahkeme tarafından yasal düzenlemeler kapsamında komiserden gerekli raporlar alınarak karar verilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, borçlu şirket lehine konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması sonucunda bir yıllık kesin mühlet verilmiştir.( m.289/3). Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığını yakından inceleyecek ve ayrıca kesin mühlet içinde tasdike yönelik işlemleri tamamlayarak dosyayı raporu ile mahkemeye iade edecek ve mahkemenin talebi doğrultusunda uygun sürelerde raporlar, ara raporlar ve diğer görevleri yerine getirecek konkordato komiseri veya komiserleridir. Mühlet içinde, iyileşmenin ya da alacaklıların konkordatoyu kabulünün mümkün olmayacağının anlaşılması, yahut mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının gerçekleşmediğinin önceden anlaşılması halinde de konkordato mühleti kaldırılarak talep reddedilecek ve şartlar yerine gelmiş ise borçlunun iflasına karar verilecektir. Örneğin, komiser raporundan, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiğinin anlaşılması durumunda olduğu gibi. Somut olay bu veriler ışığında değerlendirildiğinde, borçlular hakkında, ara kararlarla geçici mühlet kararları verilerek, gerekli muhafaza tedbirlerine dair hüküm oluşturulmuştur. Sürenin ve ek sürelerin sonunda ise 1 yıllık kesin mehil verilmiştir. Konkordatoda en önemli amaç borçlu şirketin faaliyetine devam edebilmesidir. Bu konu, İİK 286/1-a bendinde, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında yer verilen ön projede ifade edilmiştir. Borçlu şirketin faaliyetine devam ettiği tartışmasızdır. Başarıya ulaşma imkanı görülerek, bir yıllık kesin mühlet verilen borçlu şirketten azami titizlik göstermesi beklenecektir. Konkordato komiserleri ara raporlarında, şirketlerin borca batık olmadığını, proje ve revize projede sermaye artışının öngörülmediği, şirketin zarar ettiği, karlılık oranını yakalayamadığı, borçlu gerçek kişinin ise şirketten elde ettiği geliri haricinde ciddi anlamda geliri olmadığı, projesinin başarısının şirkete ait projenin başarısına bağlı olduğu belirtilmiştir. Borçlu şirket, konkordato ön projesinde, 10 yıllık proforma gelir tablosu ve 10 yıllık nakit akışı projeksiyonu hazırlayarak, çıkış noktasını, firmanın 2018 yılının kalan kısmında aylık ortalama 500 bin TL ciro gerçekleştireceğini öngörmüştür. Banka kredilerini, 6 ay ödemesiz toplam 84 ay vadeli %25 nominal faiz oranı ile yapılandırılacağını, piyasa borçlarının Haziran 2019’ dan itibaren 36 ay eşit taksitlerle ödeneceğini, kamu borçlarının Haziran 2019 ‘dan itibaren 36 eşit taksitlerle ödeyeceğini, firmanın yıllar itibariyle %20,54 faaliyet karına ulaşacağı, 2018 yılı sonunda nakit akışı olacağı, yıl sonuna kadar satışlardan 1 milyon TL alacak yaratacağı, talebin uygun görülmesi halinde banka borçlarının 2025, piyasa borçlarının 2022 ve kamu borçlarının ise en geç 2020 yılı içinde ödeyebilme imkanına sahip olabileceğini, banka kredileri açısından 2,9 milyon TL ‘nin 6 ay ödemesiz %25 nominal faiz oranı ile 84 ay vadede yapılandırılmasının hedeflendiği, 3. şahıslara ait taşınmazların Haziran 2019 ‘da satılması ve banka kredilerinde risk düşümü yapılmasının hedeflendiği, piyasa borçları açısından 11,5 milyon TL ‘nin ilk taksitinin 2019’da yapılacağı, 36 eşit taksitle ödenmesinin planlandığı, kamu borçları toplamının 91 bin TL olduğu Haziran 2019 dan itibaren 12 ay vade ile yapılandırılmasının öngörüldüğünü belirtilerek ,revize projede de benzer öngörülere yer verilmiştir. Şirketin ön projede yer verdiği 15.12.2018 tarihli ara bilançoya göre net aktif toplamı 25.727.733,99 TL, toplam borç toplamı (-) 22.431.031,09 TL, öz varlığı ise (+) 3.296.698,90 TL olup borca batık değildir. Borç ve aktif toplamı itibarıyla borca batık olmayan şirketin nakit sorunu yaşadığı aşikardır. Bu durumda ve özellikle mühlet süreleri ve bu süreler içerisindeki şirketin mali yapısı, kar oranı ve diğer mali veriler itibarıyla ön ve revize projedeki beklentilerin hiç veya gereği gibi yerine gelmediği göz önünde bulundurulduğunda, ön proje teklifin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu tespitler ise, İİK 292. maddede yer verilen, konkordatonun başarıya ulaşamayacağını göstermektedir. Şirket borca batık olmamakla birlikte, yukarıda açıklandığı üzere ciddi anlamda nakit sıkıntısı yaşamaktadırlar. İktisadi anlamda, mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Borçlu şirketin ise gelecek dönemde gösterdiği karlılık oranlarını yakalaması mevcut durumda imkansız görülmektedir. Çünkü süre sonunda kar oranı çok düşük kalmıştır. Bu öngörülerin yerinde olamayacağı aşikardır. Zaten, mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, sermaye artışı öngörülmediği gibi yeni kredi sağlanması gibi şirkete nakit girişi ile rahatlama sağlayacak bir tedbire de yer verilmemiştir. Davacı şirketin, geliri ve borç miktarı ile projesinin başarı olasılığının borçlu şirketin konkordato projesinin tasdikine bağlı olduğu düşünüldüğünde,somut veriler karşısında, davacıların yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön ve revize projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemece İİK 292. madde kapsamında, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle, konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve tüm dosya kapsamı sonucundan, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan eksiklikler haricinde, davacıların konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden ve usulü eksikliklerin ise geriye dönük olarak yerine getirilmesinde sürelerin kesinliği nedeniyle hukuken imkansız olması nedeniyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1169 Esas, 2020/215 Karar ve 27.02.2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacıların ayrı ayrı yatırmış oldukları 203,00 TL harcın mahsup edilerek bakiye 29,10 TL harcın ayrı ayrı davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3- Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17/12/2020