Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1739 E. 2020/2143 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1739 Esas
KARAR NO: 2020/2143
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/02/2019
NUMARASI: 2018/1004 Esas, 2019/165 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yapı sektöründe faaliyet gösterdiğini, ekonomik darboğaza girdiğini belirterek müvekkili şirket hakkında İİK’nın 285. ve devamı hükümleri gereği konkordato geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonunun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, geçici komiser heyeti raporu ve tüm dosya kapsamına göre; projenin inandırıcı ve gerçekçi olmadığı, şirketin gerek kaydi gerekse rayiç bilançolarına göre borca batık durumda bulunmadığından bahisle konkordato talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 31.08.2018 tarihinde mahkemeye sunulan konkordato ön projesinde müvekkili şirketin cari ve ileri vadeli borçlar toplamı 6.050.000,00 TL’ iken 21.12.2018 tarihli ilk celsede 5.330.149,00 TL ve istinaf dilekçesinin verildiği tarih itibari ile 4.410.480,00 TL’ye gerilediğini, yaklaşık 5 ay gibi kısa bir süre içerisinde ülkede görülen ekonomik dar boğaza rağmen müvekkili şirketin borçlarından 1.639.520,00 TL eksilme meydana geldiğini, müvekkili şirketin ekonomisininin asıl çökmesine neden olan Faktoring firmalarına 01.01.2018-30.11.2018 tarihleri arasında 423.946,37 TL, yine aynı dönemde bankalara faiz ödemesi olarak 103.198,29 TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin sırtındaki faktoring kamburunu bir daha geri dönülmemek üzere attığını, 30 alacaklıdan sadece 18’inin ön proje kapsamında bulunduğunu, diğer 12 firmanın ise konkordatoya dahil olmayan cari alacaklılar olduğunu, 18 firmadan 13’ünün projeyi kabul ettiğini, Konkordato projesini kabul eden alacaklıların toplam borç tutarına oranı %68, alacaklı sayısına oranı ise %73 olduğunu, müvekkili tarafından konkordato projesine sunulan taşınmazın satış işlemlerine de başlandığını, alıcının yabancı uyruklu kişi olması sebebiyle bürokratik işlemlerden dolayı uzadığını, müvekkili şirket yetkilisi tarafından nakit olarak aile büyüklerinden 200.000,00 TL tedarik edildiğini, kesin mehil verilmesi durumunda konkordato hesabına yatırılacak durumda olduğunu, borcun konkordato projesi dahilinde ödenecek olduğunu gösterir emarelere ve rakamsal verilere rağmen mahkemece talebin reddedildiğini, iflas şartlarının hiç dikkate alınmadığını, müvekkili şirketi hakkında en kötü ihtimalle iflas yolu açılmış olsaydı müvekkilinin çok rahat bir şekilde alacaklılar toplantısından faaliyetine devam kararı alabilecek durumda olmakla her ay da yine masaya ödeme yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Konkordato talepleri ile ilgili 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmıştır. İİK’nın 285. maddesine göre borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek suretiyle veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku-Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). Diğer taraftan iyileşme kavramı, borçlunun alacaklılara tam ve zamanında ödeme yapabilecek şekilde ödeme gücünü kazanması şeklinde anlaşılabilir ise de, İİK’nın 291. madde çerçevesinde özellikle açıklanmamış ve konu kazai içtihatlara bırakılmıştır.İİK’nın 292/1.a ve b bentleri uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyor veya borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, komiserin raporu üzerine mahkemece kesin mühletin kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve şartları varsa ve borçlu iflasa tabi ise borçlu şirketlerin iflasına karar verilmesi gerekir. Dosya kapsamından, mahkemece 21.09.2018 tarihli ikinci tensip zabtı ile İİK’nın 286. maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı şirket hakında 21.09.2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ve geçici komiser atandığı, bilahare 21.12.2018 tarihinde geçici mühletin 2 ay daha uzatıldığı, 15.02.2019 tarihli duruşmada da davacının konkordato talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı şirketlerin konkordato teklifi vade ve tenzilat konkordatosu olup, konkordato ön projesinde; şirketin 1.100.000,00 TL değerinde ürün stoku bulunduğu bu ürün stokunun satılarak nakde dönüştürülmesi halinde piyasa değerinin en az 2.000.000,00 TL olduğu, ürün stokunun hızla nakde çevrilmesinin konkordato projesinin birinci ayağını oluşturduğu, ön projede belirtilen taşınmazların satışından 3.180.000,00 TL civarında gelir elde edileceği, davacı şirketin alacaklı olduğu kişiler aleyhine başlatmış olduğu derdest ve sonuçlanma aşamasına gelmiş icra takiplerinin bulunduğu ayrıca henüz icraya konu edilmemiş alacaklarının da mevcut olduğu işbu alacakların 600,000,00-700.000,00 TL civarında bulunduğu, yine davacı şirketin 250.000,00-300.000,00 TL arasında cari alacaklarının bulunduğu, konkordatoya tabi alacakların 1 yıl ödemesiz sonraki 3 yıllık vade de faizsiz ödeneceği öngörülmüştür. Komiser heyeti 19.10.2018 tarihli raporlarında, rayiç değerlerin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini bildirmişlerdir. 18.12.2018 tarihli komiser heyeti raporunda; davacı şirketin 31.07.2018 tarihli gelir tablosunun dosyaya sunulmadığı, davacı şirketin 31,07.2018 tarihinden itibaren 30.11.2018 tarihine kadar son 4 aylık dönemdeki zararının 447.596,47 TL olduğu, şirketin toplam borcunun 5.329.187,00 TL gözüktüğü, Ekim ve Kasım ayları satış hasılat tutarları incelendiğinde şirketin bu borcu ödeyebilme kabiliyeti olmadığı, şirketin ticari faaliyetini müşteri çekleri ile sürdürdüğü, sermaye ve öz kaynaklarının bu ticareti sürdürmeye yeterli olmadığı, şirket ortağının şirkete 30.11.2018 tarihi itibarı ile 1.524.525,00 TL borçlu olduğu şirket ortağının şirket kaynaklarını kullandığı ve şirket ortağının mevcut borcu ödeme imkanının bulunmadığı ve 30.11.2018 tarihi itibari ile halen ödememiş olduğu tespit edildiğinden davacı şirketin mali durumunun iyileşmesinin mümkün olmadığı, dosyada belirtilen taşınmazların davacı şirkete ait olmadığı, bir kısmının üzerinde ipotek bulunduğu, alacakların tahsil edilemediği, bu konuda nakit girişi bulunmadığı, geçici mühlet süresi içerisinde mali durumunda herhangi bir iyileşme olmadığı konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından takdiri mahkemeye ait olmak üzere geçici mühlet kararının kaldırılarak borçlu şirketin İİK 292/1-b maddesi gereğince iflasına karar verilmesi yönünde görüş bildirilmiştir. 12.02.2019 tarihli komiser heyeti raporunda; konkordato projesinde yer alan kaydi değerlere göre düzenlenmiş bilançodaki yer alan değerlerin defter kayıtlarıyla uyumlu olmadığı ve gerçeği yansıtmadığının tespit edildiği, bunun üzerine komiser heyeti tarafından bilanço kalemlerinin gerçeği yansıtması doğrultusunda yapılan çalışma ile firmanın 31.01.2019 tarihli bilanço gerçek değerlerinin tespit edildiği, ön projede öz kaynağın 824.981,15 TL olarak gösterildiği, 31.01.2019 tarihi itibariyle şirketin rayiç değerlere göre düzenlenmiş bilançodaki özkaynak tutarının (+) 187.603,68 TL olduğu, şirket ortağının, şirkete 30.11.2018 tarihi itibariyle 1.524.525,00 TL olan borcunun, 31.01.2019 tarihli mizan incelendiğinde bu borca karşılık 2020 ocak ayından başlamak üzere şirket ortağının şirkete 12 adet toplamda 1.341.289,65 TL’lik senet verdiği, 183.235,35 TL kalan bakiye karşılığında da şirket ticari borçlarını ödediği, firmanın 31.07.2018 tarihi itibariyle kar rakamının 286.353,74 TL, 31.12.2018 tarihi itibariyle zararının -235.896,17 TL, 31.01.2019 tarihi itibariyle zararının -57.027,56 TL gözüktüğü, bu durumda firmanın son 6 aylık dönemde zararının -579.277,47 TL olduğu, şirketin 31.01.2019 tarihi itibarı ile toplam borcunun 4.392.639,53 TL olduğu, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak ayları satış hasılat tutarları ve şirketin mevcut bilanço zararı incelendiğinde şirketin bu borcu ödeyebilme kabiliyetinin bulunmadığı, şirketin ticari faaliyetini, müşteri çekleri ile sürdürdüğü, sermayesi ve öz kaynaklarının bu ticareti sürdürmeye yeterli olmadığı, şirketin ön projesinde sunmuş olduğu bilançoda öz kayak miktarının 824.981,15 TL olduğu, öz kaynak tutarının 31.01.2019 tarihinde sunulan bilançoda 187.603,68 TL’ye gerilediği, dosyada belirtilen taşınmazların hiç birisinin davacı şirkete ait olmadığı, şirketin aktifinde yer almayan bu taşınmazların 3. kişilere ait olması ve bir kısmının ipotekli olması nedeniyle satılıp satılmayacağının şüpheli olduğu, her ne kadar konkordato ön projesinde davacı şirketin icra takiplerinden elde edilmesi muhtemel gelir kaleminin asgari 600,000,00-700.000,00 TL civarında olduğu belirtilerek borçların ödenmesinde kullanılacağı ön görülmüş ise de rapor tarihine kadar icra takiplerinden elde edilen bir nakit girişinin sağlanamadığını, gelecek dönemde olumlu bir tabloyla karşılaşılabileceği konusunda bir kanı elde edilemediği bu nedenle borçlu şirketin, yapısal iyileşmeyi sağlayarak konkordato teklifini başarıya ulaştırma ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğu hususunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Özellikle, borca batık olmayan ve likitide sıkıntısı yaşayan borçlu şirketin, borçlarını ödeyebilmesi ve diğer taraftan faaliyetine devam edebilmesi için, İİK 286.maddede ifade edildiği gibi, gerekli mali kaynağı, sermaye artışı veya kredi temini yoluyla sağlaması isabetli olacaktır. Çünkü, mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde de rehin olmaması gerekir. İİK‘m. 287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. İİK‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davacı şirketin yasada tanımlandığı şekilde sermaye artırımı yada kredi temin yöntemi ile mali kaynak göstermediği, ön projede mali kaynak olarak stoklar, 3. Kişiye ait taşınmazların satışından elde edilecek gelir ve alacakların tahsili ile faaliyet karının gösterildiği, şirkete nakit girişinin sağlanamadığı, faaliyet zararlarınında katlanarak devam ettiği, bilançoda 824.981,15 TL olarak gösterilen öz kaynak miktarının 31.01.2019 tarihi itibari ile 187.603,68 TL‘ye gerilediği, konkordato projesinin başarı şansının bulunmadığı, İİK ‘nın 292. maddesinde “Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması“ düzenlemesine yer verildiği, davacı şirket hakkında kesin mühlet verilmediği, belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacının konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 165,70 harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/2 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/12/2020