Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1737 E. 2020/2140 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1737 Esas
KARAR NO : 2020/2140
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/07/2020
NUMARASI : 2019/750 Esas, 2020/455 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ 10/12/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 16.12.2019 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin Çekmeköy / İstanbul adresinde faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, ilk olarak 22 Temmuz 1994 tarihinde kurulduğunu, 25 Haziran 1998 tarihinde ticari ünvanının değiştirildiğini, müvekkili şirketçe üretilen ürünlerin genellikle …Ticaret Ltd.Şti üzerinden ihraç edildiğini, … San.ve Tic.Ltd.Ştinin ise Ermenek / Karaman ‘da bulunan mermer ocağında blok mermer üretimi, iç piyasa ve ihracatı konusunda faaliyet gösterdiğini, son bir yıl içerisinde öngörülemeyen ani ekonomik dalgalanmalar, döviz kurundaki ani ve suni değer artışı, hammadde girdilerinin %90 nı yakını dövizle olan firmanın bir anda finansal yapısının bozulmasına sebep olduğunu, nakit akışının da krize bağlı daralmasıyla kısa vadeli alımlar nedeniyle ödeme güçlüğü yaşandığını, küresel krizin ülkedeki etkileri ile birlikte kur ve finansman gider artışları satış maliyetlerine yansıdığını, bu artışın firma müşterilerine yansıtıldığını, genel olarak vadelerin daraldığı ve hatta ortadan kalktığı bu dönemde, banka kredileri ve vadesi gelen çekleri ödeme güçlüğü içine düşen müvekkili şirketin borçlarını düzenli ve tam olarak ödemesi, istihdam ve istikrarı İle tekrar kara geçebilmesi için elindeki stokunu nakte çevirmesine ihtiyaç bulunduğunu, bu durumun ancak zaman tanınması ile gerçekleşebileceğini, konkordato teklifleri ile alacaklılarının alacaklarına %100 ü oranında kavuşma sağlanacağını, rayiç değer bilançosunda şirket varlıklarının toplam değerinin 73.628.957,91 TL olarak tespit edildiğini, şirkete konkordato tedbir kararı verilerek faaliyetlerine devam etmesinin mümkün olması halinde, şirket varlıklarının değerine, stok artışı, sermaye artışı ve faaliyetlerden elde edilecek karların ilave olacağı ve borçlarının iflas haline göre %52,53 daha yüksek oranda ve tamamını ödeme imkanına kavuşacağını iddia ederek, öncelikle 3 aylık süre ile geçici mühlet verilmesini, gerekli görülmesi halinde geçici mühletin 2 ay daha uzatılmasını, geçici mühlet neticesinde İİK m. 289. gereğince 1 yıllık kesin mühlet verilmesini ve gerekli görülmesi halinde bu mühlet kararının 6 ay daha uzatılmasını ve yargılama neticesinde İİK m.305.vd.maddeleri gereğince konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, yargılamaya katılarak yazılı /veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI;Mahkemece, incelenen evraklardan, davacı şirketin 2010 yılından bu yana İflas erteleme ve uzatma davalarının söz konusu olduğu, 2010 yılında İflas erteleme talebinde bulunduğu, 2012 yılı kararla İflasın bir yıl süre ile ertelenmesine karar verildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/4332 Esas, 7396 Karar sayılı ilamıyla İflas erteleme kararının bozulduğu, bozma sonrası dosyanın İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/792 Esas sayılı dosyasında 2015/850 Karar sayılı dosyası İle borca batık olmaması nedeniyle davanın reddine karar verildiği, tekrar İflas erteleme talebiyle dava açıldığı, İstanbul Anadolu 4. ATM ‘nin 2016/702 Esas sayılı dosyasında mahkemenin 11.12.2019 tarihli duruşmasında davacı şirketin borca batık olmadığı ve 5 yıllık azami İhtiyati tedbirden faydalanma süresini çoktan aştığı gerekçesiyle İhtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiği, kısa süre sonra 16.12.2019 tarihinde konkordato davası açıldığı, geçici mühlet kararı verilmesiyle İstanbul Anadolu 4. ATM dosyasından feragat edildiğinin görüldüğü, davacının 2010 yılında döviz kuru sıkıntısı yokkende borca batıklık bildirimi İle İflas erteleme davası açtığı düşünülürse dava dilekçesinde ki iddiaların da samimi görünmediği, davacının gerçekten yapısal düzelmeler içeren, somut inandırıcı, gerçekleşmesi muhtemel bir projeye dayanması, kaynak göstermesi, kaynakların nasıl sağlanacağını da açıklaması gerektiği, davacı şirketin sermaye artışı vaadinin 1.800.000 TL olduğu, bunun 2021, 2022,2023 yıllarında üç taksitle ödeneceğinin öngörüldüğü, taksitlerinin bir kısmının muhtemel tasdik tarihinden sonraya sarkan sermaye artışı vaadinin kabul görmesinin mümkün olmadığını, 2022 ve 2023 yıllarında yapılacağı sermaye artışının takibinin güç olduğu gibi tasdikle borç ödemeye başlayacak şirketin ayrıca bir de sermaye artışı yapacağının gerçekçi olmadığı, ortakların şirketten alacağının da 22 milyondan fazla olduğu, bu tutarın toplam borcun nerede ise yarısı olduğu, ortakların şirketten olan alacaklarından açıkça feragat etmemiş olmaları, alacakları için hiçbir güvence sağlamayacak biçimde şimdilik diğer borçlar ödeninceye kadar istenmeyeceğine dair aralarında bir karar almış olmalarının da olumlu görülmediği, bu kararın dahi 6aydır geçici mühlet içinde alındığı halde 26.06.2020 tarihli rapora kadar verilmediği, stoklardaki azalışın faaliyet karı içinde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin komiser heyetinin çoğunluk görüşüne itibar edilmediği, öngörülen net satışların sağlanması halinde dahi yeterli gelmeyeceği, somut ve yapısal bir iyileşmenin ortaya konulamadığı, iyi hazırlanmamış, proje ve soyut çözüm önerileri ile kesin mühlete geçilemeyeceği kabul edilemeyeceği, hem çoğunluk hem de ayrık komiser raporunda ve hatta davacının sunduğu özel mütalaada esas alınan mali verilerin ilk 3 ayına ilişkin olduğu, sonrasında satışların düşmüş olabilirse de esas alınan dönemde davacı şirketin pandemi döneminden etkilenmediğinin anlaşıldığı, pandemi sürecinin projenin ciddi görülmesinde bir etken olmadığı gerekçesiyle davacı şirketin geçici mühlet süresinin kaldırılarak, kesin mühlet ve konkordato talebinin reddine, İflas şartları oluşmadığından İflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ ;Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, mahkemenin İflas erteleme kurumundaki iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olması esasını konkordatoda devam ettirdiğini, kanunda açık şekilde düzenlendiği üzere Konkordatonun başarıya ulaşması kavramı kapsamında değerlendirme yapılmasının açık olduğunu, konkordato projelerinde ve yine mali bilançolarında açık şekilde görüldüğü üzere konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu hatta kesin olduğunun açık şekilde görüldüğünü, ayrık görüş ve uzman görüşü ile ortaya konulduğunu, komiser … tutum ve davranışları ve kötüniyetinin mahkemeye bildirilip ve şikayet yoluna başvurulduğunu, mahkemenin kesin mühlet verdiği dosyalarda ki kriterlerinin esas alınması halinde müvekkili şirketin kesin mühlet almasının gerektiğinin açık şekilde görüldüğünü, proje ve eklerinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla, yahut başka bir yöntem kullanarak sağlanacağı hususlarının da açıklandığını, müvekkili şirketin verilen mühlet kararı döneminde faaliyetlerini sürdürdüğünü, iyileştirme gösterdiğini ve yine konkordato ön projesi kapsamında alacaklıları ile borçların yapılandırılması için görüşmeler yaptığını, faaliyetlerine devam ederek ön projesinde ön görmüş olduğu satış rakamlarına ulaşmaya çalıştığını, şirketin faaliyetlerine devam ettiği ve iyileştirme gösterdiğinin açıkça görüldüğünü, mühlet süresinin büyük bir çoğunluğunun Covid -19 salgın dönemine rastlamasına rağmen hep hedeflediği satış ve karlılık rakamlarına ulaşmaya çalıştığını, gerekçenin aksine müvekkili şirketin konkordato projesini hayata geçirebilmek adına hep somut ve gerçekçi adımlar attığını, yapılan sipariş sözleşmeleri ve yapılan bağlantıların komiser heyetine düzenli olarak sunulduğunu, yine şirketin personel planlamasının yapıldığını, fabrikalardaki üretim ve maliyet analizleri yapılarak verimin artırılmasının amaçlandığını, yeniden organizasyon yönünden etkin bir stok yönetimine de geçildiğini, konkordato talebinin reddinin haksız olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davacı şirketin, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, davacı şirketin, dava dışı şirketlerle birlikte, Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/874 Esas, 2012/119 Karar ve 09.02.2012 tarihli kararı ile 26.11.2010 tarihli talepleri doğrultusunda, İflaslarının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/4332 Esas, 2012/396 Karar sayılı ilamı ile şirketlerce sunulan iyileştirme projesi ana hatlarıyla sermayenin artırılması, üretimin sürdürülmesi, mevcut ve gelecek siparişlerin bu suretle karşılanması ve kar elde edilmesi, gider ve maliyetlerde tasarruf, borç yapılandırması ve bir kısım taşınmazların satışı şeklinde özetlenebileceği, raporların gerekli bilimsel değerlendirmeleri içermediği ve denetime uygun bulunmadığı gerekçesi ile bozulduğu, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/792 Esas, 2015/850 Karar ve 30.09.2015 tarihli kararı ile borca batıklık şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/702 Esas sayılı dosyasında yeniden İflas erteleme talebinde bulunduğu, mahkemenin, 11.12.2019 tarihli kararı ile davacı şirketin borca batık olmadığı, 5 yıllık azami İhtiyati tedbir süresinin aşıldığı gerekçesiyle tedbirlerin kaldırıldığı, davacının ise konkordato talebinde bulunarak İflas erteleme talebinden feragat ettiği anlaşılmıştır. Davacı borçlu vekilinin tedbir talepli, 16.12.2019 tarihli dava dilekçesi üzerine, mahkemenin 18.12.2019 tarihli ara kararı ile ara karar tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiştir. Geçici komiser heyeti atanarak, yapacakları işler belirtilip, gerekli muhafaza tedbirlerine yer verilmiştir. 18.03.2020 tarihli celsede, geçici mühletin İİK 287/4. maddesi gereğince gelecek celseye kadar uzatılmasına karar verilerek, duruşma günü olarak 22.04.2020 tarihi belirlenmiştir.Dosyaya, konkordato geçici komiser heyeti tarafından görev tanımları çerçevesinde düzenlenen raporları ve davacı şirketin malvarlığının tespitine dair bilirkişi raporları ibraz edilmiştir.17. 01.2020 tarihli, konkordato geçici komiser ön raporunda, şirketi yetkili kişi ve vekilleri ile 26.12.2019 tarihinde Çekmeköy / İstanbul adresinde şirket hakkında geçici mühlet kararı verilmesinden sonra ilk toplantının yapıldığı, konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacakların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel karşılaştırmalı tablonun yer aldığı, teklife göre %100 ödeme öngörüldüğü, teklife göre alacaklıların eline geçmesi muhtemel tutarın 27.159.243,94 TL olarak belirtildiği, 01.01.2019-30.09.2019 tarihli bilançoya göre şirketin mali durumunun, kayıtlı değerlere göre 4.894.108,77 TL öz varlığı olduğu, şirket tarafından sunulan ön projede, borçların tamamının konkordato tasdikinden sonraki yıl başından itibaren 36 ay vade içinde ödenmesinin öngörüldüğü, 30.09.2019 tarihli bilançosuna göre aktifler toplamının 65.762.828,96 TL ve borçlar toplamının 60.868.720,02 TL olduğu, şirketin kaydi özvarlığının 4.894.108,94 TL tutarında, ön projede hazırlanan rayiç bilançoya göre özvarlığının 13.274.734,96 TL olarak hesaplandığı, ortakların borçlar hesabındaki 22.790.209,09 TL nin şirketlerden talep edilmeyeceği ve bu tutarın sermayeye ilave edileceğinin öngörüldüğü, böylece şirketin ödenecek net borç tutarının 37.564.013,86 TL olacağı, ön projedeki ön görüye göre, şirket borçlarının ödenmesi için gerekli kaynağın 26.024.476,69 TL ‘nin stoklardaki azalıştan ve 6.430.001,61 TL hazır değerler ve ticari alacaklardan, 3.344.409,84 TL faaliyetlerden sağlanan net kardan ve 1.800.000,00 sermaye artırımından sağlanacağı, ancak dilekçe ekindeki rapora göre stokların değerinin 22.286.192.00 TL olduğu öngörülen kaynağın sağlanma ihtimalinin olmadığı, 2023 yılı sonuna kadar faaliyetlerden sağlanması beklenen net kar ve 2021, 2022 ve 2023 yıllarında eşit tutarlarda ve toplam 1.800.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımı yapılarak şirket borçlarının tasfiyesinin öngörüldüğü, sonuç olarak, şirket malvarlıklarının rayiç değerleri henüz tespit edilmediğinden ön projenin gerçekleştirilebilir olup olmadığına dair yapılacak değerlendirmenin çok sağlıklı olmayacağı belirtilmiştir.13.03.2020 tarihli raporda, şirketin kaydi olarak borca batık olmadığı, rapor henüz tamamlanmadığından rayiç değer bilançosunun hazırlanamadığı, şirketin heyetin incelemesi için istenen belgelerin ayrıntılı bildirilip ve 5 günlük kesin süre verilmesine rağmen istenen belgelerin inlelemeye sunulmadığı, bir kısmının 12.03.2020 tarihinde iletildiği, şirketin personel ödemelerini ve elektrik borçlarını aksattığı, ortakların alacaklarından feragat ettiklerine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgenin ulaşmadığı, feragat ettikleri var sayılsa dahi 2023 yılı sonuna kadar yaklaşık 46 ay borçların ödenmesi için aylık ortalama 816.608,99 TL nakit girişi sağlanması gerektiği, ortakların alacaklarından feragat ettiklerinin kabulü halinde ise 29.836.774,37 TL borçların ödenmesi için 648.625,53 TL nakit girişi sağlanması gerektiği, 2019 yılında elde edilen karın aylık ortalama 23.304,11 TL, 2020 yılı 1 aylık dönemde ise 67.824,67 TL tutarında gelir elde edilmesi dikkate alındığında öngörülen nakit akışının sağlanmasının mümkün görülmediği, ön projede yer alan sermaye artışının 2021,2022, 2023 yıllarında 3 eşit taksit şeklinde toplam 1.800.000,00 TL olduğu, şirketin faaliyetlerinin finansmanı için ihtiyaç duyulan fonun temini bakımından yarar sağlayacağı ancak sermaye artışına ilişkin alınmış ve tescil edilmiş bir kararın sunulmadığı belirtilmiştir.26.06.2020 tarihli konkordato geçici komiser raporunda, özkaynaklarının rayiç değerinin 35.454.834,34 TL olduğunun hesaplandığı, şirketin rayiç bakımından borca batık olmadığı, şirket ortaklarının alacaklarından feragat etmemiş olması ve sermaye artışının da yapılmamış olmasının birlikte ele alındığında şirketin toplam 52.738.748,66 TL tutarındaki borcunu faaliyetleri sonucunda elde edeceği karlarla ödemesi gerekeceği, projede öngörüldüğü üzere 2023 yılı sonuna kadar borçların tamamının ödenebilmesi için şirketin aylık 1.258.065,44 TL net kar sağlaması gerekeceği, şirketin 01.01.2019-30.09.2019 döneminde aylık ortalama 38.920,07 TL, 01.01.2020 -31.03.2020 döneminde ise 41.592,63 TL net kar elde edebilmiş olması nedeniyle konkordato projesinin gerçekleşmesi ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir.06.07.2020 tarihli konkordato geçici komiser heyeti raporunda, şirket ortaklarının 29.06.2020 tarihli ortaklar kurulu kararı ile heyet raporu sonrasında alacaklarını talep etmeyeceklerine dair karar aldıkları, geçici mühlet içinde şirket ortaklarının şirket faaliyetlerini sürdürebilmesi için şirkete nakit sağlamadığı, revize projede faaliyetlerin devamlılığı ile öngörülen kaynağın 1.076.425.76 TL olduğu, önceki yıllardaki yapılan net satışlar ile elde edilen faaliyet karları ve net karlar dikkate alındığında öngörülen tutarın gerçekleşmesinin ihtimalden uzak olduğu, konkordato talep eden şirkete İlişkin geçici mühlet kararının verildiği 16.12.2019 tarihinden itibaren konkordato ön projesine uygun olarak sermaye artışı yapılmamışken, bu hususun raporlandığı 26.06.2020 tarihli raporun ardından 29.06.2020 tarihli ortaklar kurulu kararı ile öngörülen sermaye artışının üçte biri kadar sermaye arttırımı yapılmasına ve bir yıl içinde ödeneceğine ilişkin karar alınması hususunun mahkemenin takdirine bırakıldığı, ortakların şirketten alacaklarını talep etmeyeceklerine İlişkin kararın dikkate alınması durumunda, 16.12.2019 talep tarihi itibariyle 29.836.774,37 TL ve 31.03.2020 tarihi itibariyle 31.274.636.88 TL tutar borçların ödenebilmesi için 31.588.114,77 TL sağlanması öngörülmüşse de izah edilen nedenlerden ötürü 4.203.238,22 TL kaynak gösterilmesinin muhtemel görüldüğü, bu haliyle konkordato projesinin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir. Konkordato geçici komiseri … 06.07.2020 tarihli ayrık raporda, şirketin sermaye artırımı, şirket ortaklarının alacak taleplerini ertelemesi gibi şirket varlığını devam ettirmeye yönelik işlemlerin bulunduğu, salgın dönemindeki düşük karlılık oranları, şirket varlıklarının değeri ve şirketin geçmiş yıllar faaliyetleri, kazançları, faaliyet konusunun İnşaat sektörü bakımından önemi dikkate alındığında konkordato süresinin uzatılmasının şirket varlıklarının korunması, devamlılığı ve alacaklılarının alacaklarını alabilmeleri bakımından faydalı olacağı, projenin kabulü veya reddi konusunun ve gerçekleşme ihtimali konusunda değerlendirmenin ise verilen süre içinde zaten yapılacak olan alacaklılar toplantısında alacaklıların takdirine bırakılmasının yerinde olacağı kanaatinde olacağı belirtilmiştir.Davacı vekili 08.07.2020 tarihli celsede zapta geçen beyanında, ayrık raporun dikkate alınarak şirket hakkında kesin mühlet kararı verilmesini, gerekirse bilirkişi raporunun da alınabileceğini, firma ve ortaklarının iyiniyetli olduğunu belirtmiştir.Mahkemece, yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere talebin reddine karar verilmiştir.Davacı borçlu şirket vekili tarafından, mahkeme tarafından, İflas erteleme kurumundaki iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olma esasının konkordatoda devam ettirildiği ifade edilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun onikinci babında “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığı ile “Adi Konkordato “ başlığı ile 285 vd maddelerde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato düzenlemesinde, 286. maddede ifade edildiği üzere, konkordato talebine eklenecek belgeler arasında ön proje yer almaktadır. 289/3. fıkrada ise, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. İyileştirme projesi ve projenin ciddi ve inandırıcı olması ifadeleri ise, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179. maddesindeki 28.02.2018 tarihli değişikliğinden önceki İflas erteleme ile ilgili bölümünde ve yine iyileştirme projesi 6102 sayılı TTK ‘nın 28.02.2018 tarihli değişiklik tarihine kadar 377. maddesinde ki İflasın ertelenmesi hükmünde yer almıştır. Mahkeme tarafından, konkordato ön projesi ile ilgili olarak, yasada tanımlanan şekilde amacına ulaşması ifadesi yerine, yürürlükten kaldırılan İflas ertelemesine dair yasal düzenlemelerde yer alan ciddi ve inandırıcı ifadelerinin kullanılması ile yetinilmesi isabetli olmasa da sonuca etkili görülmemiştir. Diğer yandan, konkordato ön projesinin amacına ulaşması için, projenin ciddi ve inandırıcı olması şeklinde kullanılacak tanımlamanın hatalı olduğu da düşünülemeyecektir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun kesin mühlet başlıklı 289/2. fıkrasında, kesin mühlet hakkında bir karar verilebilmesi için geçici komiserin duruşmadan önce yazılı raporunu sunacağına yer verilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b, 179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.2004 sayılı yasanın 286. maddesinde konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır, ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır.İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda, davacı şirket tarafından, ön projede öngörülen mali kaynaklardan sermaye artışına dair karar, sürenin sonuna doğru alındığı gibi yerine getirilmemiştir. Diğer yandan, şirket ortaklarının şirketten olan alacaklarından feragat edecekleri ön projede yer almasına rağmen, konkordato geçici komiser heyeti raporu sonrasında feragata dair karar alınmış olmakla birlikte ortaklar tarafından şirkete herhangi bir nakit kaynak sağlanmamıştır. Davacı şirketin borç miktarı göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu feragatın, şirket borçlarını karşılamakta yeterli olmayacağı çoğunluk raporunda matematiksel anlamda ifade edilmiştir. Diğer yandan, ön projede yer verilen şirket faaliyetleri ile net kardan elde edilecek gelirlerin ise geçmiş yıllardaki net kar oranları karşısında gerçekçi olmayacağı aşikardır. Şirketin personel borçlarını ve elektrik harcama ücretlerini ödemekte dahi likitide sorunu yaşaması karşısında, yasanın 289/3. fıkrasında ifade edildiği üzere başarıya ulaşmasının mümkün olduğu kabulü isabetli olmayacaktır. Ayrık rapor düzenleyen, geçici komiser raporunun sonuç kısmında ki, projenin kabulü veya reddi konusunun ve gerçekleşme ihtimali konusunda değerlendirmenin alacaklılar toplantısında değerlendirilmesi görüşü ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 1 yıllık kesin mühlet kararına kadar ki sürecin bir anlamda yok sayılması anlamına gelecektir ki yasal düzenlemeye uygun bir görüş olarak kabul edilmemiştir.Diğer yandan, İİK 286/1-a bendinde zaten borçlunun faaliyetine devam etmesi ön projede gösterilmesi gereken bir husustur. Yasal düzenlemede açıkça, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi vurgusu yapıldıktan sonra, alacaklılara ödemelerin yapılabilmesi için gerekli olan mali kaynağın ön projede gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. 13.03.2020 tarihli geçici konkordato komiser heyet raporunda, şirketin personel ödemelerini ve elektrik harcamalarına ilişkin borçlarını aksattığı belirtilmiştir. Ücret ödenmeyen veya geç ödenen personelle, şirket faaliyetinin ne oranda devam edeceği de tartışmalıdır. Davacı şirketin borca batık olmamakla birlikte nakit darboğazında olduğu aşikardır. Ve davacı borçlu şirket vade konkordatosu teklifinde bulunmuştur. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler ise kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Projede mevcut durumun, likitide sıkıntısının giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekilecektir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut yargılamada, öncelikle yukarıda ayrıntılı yer verildiği üzere, projede öngörülen sermaye artış kararı dahi çok geç alındığı gibi nakit sıkıntısı olan işletmenin ancak tasdik kararından sonra sermaye artışı öngörmesi konkordato müessesinin amacı ile bağdaşmamaktadır. Bu durumda, ön projede ki konuların konkordato yargılaması aşamasında yerine getirilmesinden söz edilemeyecektir. Sermaye artışı mali kaynak için tek ve zorunlu seçenek olmasa dahi, somut verilere göre değerlendirme yapılarak, mali kaynakların gösterilmesi ve gereğinin yerine getirilmesi beklenecektir. İİK ‘ m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK ‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, İİK 289. madde gereğince işlem yapıldıktan sonra, konkordatonun başarıya ulaşmayacağı gerekçesiyle davacının konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle davacı borçlu şirketin, konkordato talebinden önceki dönemde, yürürlükten kaldırılan iflas erteleme kapsamında, yargılama süreçleri gözetildiğinde azami süre içerisinde iflas ertelemenin bütün sonuçlarından tedbir kararları ile yararlanmış olmasına rağmen mali kaynak sağlayamamış olması ve ön projede ki öngörülen hususları yerine getirmemesi karşısında konkordatonun başarı olasılığından söz edilemeyeceğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/750 Esas, 2020/455 Karar ve 08.07.2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının yatırmış olduğu 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10/12/2020