Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1726 E. 2020/1755 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1726 Esas
KARAR NO: 2020/1755
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2019/160 Esas, 2019/214 Karar
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili, 05.10.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilleri, …Ltd.Şti, …Ltd.Şti, … Ltd.Şti , … Ltd.Şti hakkında dava açarak, müvekkili … Ltd.Şti’nin, 16.03.2012 tarihinde tescil edildiğini, merkezinin Avcılar / İstanbul olup, Çatalca / İstanbul adresinde … ve hazır beton üretim tesisi olduğunu, 2012 yılında … bünyesinde kurulan şirketin ağırlıklı olarak hazır beton İmalatı bileşenlerinden “ … “ üretimi yaptığını, şirkette 30.09.2018 tarihi itibariyle 25 personel çalıştığını, müvekkili şirket ortaklarının sektördeki canlanma ve firmanın mali yapısının ıslah edilebilir olduğu görüşüyle konkordato projesi çerçevesinde borçlarını belli bir vadeye yayarak ödemek suretiyle ( vade konkordatosu ) darboğazı aşacağını düşündüğünü, ekonomik sorunlar nedeniyle satışların düştüğünü, elde etmesi gereken nakitleri elde edemediğini, şirketin finansal krize girdiğini, şirket borçlarının vadesinin 90-120 gün ,alacaklarının vadesinin ise 150-180 gün olduğunu, alacakları ve borçları arasında vade uyumsuzluğu olduğunu, uyumsuzluğun kredi kullanılarak giderilmeye çalışıldığını, krediler nedeniyle önemli tutarda finansman maliyetine katlanıldığını, alacakların bir kısmının tahsilinin şüpheli hale geldiğini, şirket cirosunun İnşaat sektöründeki büyümeye parelel olarak son 3 yılda toplam 6 kat arttığını, şirketin 30.09.2018 tarihli mali duruma göre TTK 376/3 çerçevesinde borca batık durumda olduğunu, özkaynaklarının (-) 3.662.145,58 TL olduğunu, şirketin konkordato sürecinde sermaye artışları ve elde edilecek ticari karlar neticesinde borca batıklıktan çıkabilecek durumda olduğunu, konkordato teklifine göre, 30.09.2018 tarihi itibariyle borçlardan herhangi bir iskonto yapılmadan ilk 2 yıl geri ödemesiz sonraki 4 yılda eşit paylı ödeme şeklinde borçların ödeneceğini, borçlar için İlave faiz ödenmeyeceğini, konkordato sürecinde, küçülme stratejisi doğrultusunda ihtiyaç fazlası tesis makina ve cihazlar ile taşıtlardan satış yapılacağını ,ortakların şahsi gayrimenkullerinin satılacağını, mali kaynakların, konkordato sürecinde 4.300,00 TL tutarında nakit sermaye artışı, şirket ortaklarının kendi gayrimenkullerini satarak özellikle banka kredi borçlarının ödenmesi, gerektiğinde stratejik ortak alınması, alacaklardan tahsilat, birçok malzemenin vadeli alım yapılması suretiyle temin edileceği, verimliliğin artırılması vb olduğunu iddia ederek, İİK 287. maddede belirtilen 3 ay süre ile geçici mühlet kararı ve bir yıllık kesin mühlet ile yargılama sonunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemenin, 06.03.2019 tarihli duruşmasında, davacılardan … Limited Şirketi dosyasının, dosyadan ( 2018/966 Esas ) tefriki ile bu şirket bakımından konkordato talebinin reddi ve şirketin iflasına karar verilmiş, diğer şirketler yönünden aynı celsede ara kararlar oluşturulmuş ve tefrik ile birlikte İflas kararı verilen davacı şirket dosyası başka esasa kaydedilerek gerekçeli karar yazılmıştır. Alacaklıların bir kısmı, davaya müdahale talebi ile birlikte yazılı beyanlarını dosyaya ibraz etmiş ve duruşmaya katılarak beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı şirketin dönen varlıklarında mühlet içinde 2.105.210 TL tutarında artış gözüktüğü, artışın önemli bir kısmının ticari alacaklarda ki 4,7 milyon TL ‘lik artış ile stoklardaki 2,7 milyon TL azalışın etkisinden kaynaklandığı, şirketin müşterilerinden olan alacaklarında 5.604.569 TL ‘lik artış olduğu, maddi duran varlıklarda 2,3 milyon tutarında azalışın mühletten hemen önce yapılan makina, teçhizat ,araç satışına ilişkin olduğu, şirketin aktif toplamının konkordato başlangıcından itibaren 583.975 TL azaldığı, ticari borçların 3,5 milyon arttığının tespit edildiği, şirketin rayiç değerler itibarıyla (-) 7.604.082,59 TL borca batık olduğu, davacı şirketin dava tarihinden hemen önce makina ve teçhizatın %80’ lik kısmını ve stokların %70’lik kısmını taşeronluk sözleşmesi imzaladığı … Şirketine devrettiği, geçici komiser heyet raporunda davacı şirket bakımından konkordatonun başarıya ulaşacağı kanaatine varılmış ise de borçlunun kesin mühlet alabilmesinin, mali durumunu iyileştirebileceği veya konkordatonun tasdik edileceğinin inandırıcı şekilde ispat edilmesi gerektiği, dava tarihinden hemen önce makina ve teçhizatı İle stokların tamamına yakın kısmını devreden müşterilerinden olan alacaklarında ise mühlet içinde 5.604.569 TL ‘lik artış, ticari borçlarda 3,5 milyon artış tespit edilen davacı şirketin mali tablolarının değerlendirilmesinde Konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesi ile geçici mühlet kararının kaldırılmasına, konkordato talebinin reddine, şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, müvekkili şirketin kardeş firmaları olan 4 şirket hakkında 06.03.2019 tarihinde bir yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, İflas kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, dava dilekçesini tekrarla, komiser heyetinin 04.03.2019 tarihli raporlarına göre müvekkili şirket kardeş firmalarına kesin mühlet kararı verildiğini, mahkeme tarafından 04.03.2019 tarihli komiser heyeti raporunun müvekkili şirket hakkındaki olumsuz tespitleri esas alınarak karar verildiğini, olumlu tespitlerin hiç dikkate alınmadığını, komiser heyet raporunun bu haliye hatalı ve eksik hususlar içerdiğini, hüküm kurmaya elverişli olmadığını, ayrıca taraflarına rapora karşı itiraz süresinin tanınmadığını ,müvekkili şirketin taşeron firmadan hazır ürünü alıp kendi markası altında satışa sunduğu için kar marjının oldukça yükseldiğini, borca batıklık hesabının yanlış yapıldığını, maden ocağı ruhsatının rayiç bedellerinin 15 milyon TL olduğunu, rayiç değerlerin esas alınmasının gerektiğini, alanında uzman bilirkişi marifeti ile kesin olarak tespit edilmesi gerektiğini, borca batıklıkta, dava tarihinden sonraki gelişmelerin de dikkate alınması gerektiğini, ayrıca ön projenin uygulanabilir olup olmadığı yönündeki incelemede de dava tarihinden sonraki gelişmelerin esas alınması gerektiğini, müvekkili şirketin ön projesinin gerçekleştirilebilir olup bir yıllık kesin mühlet verilmesi durumunda ön projede belirtilen tüm hedeflerin rahatlıkla gerçekleştirilebileceğini, müvekkili şirketten alacaklı olan bankaların alacaklarının tamamının gerek şirkete ve gerekse de diğer grup şirketlere ait gayrimenkuller üzerine ipotek konulmak suretiyle ipotek teminatı altında olduğunu, müvekkili şirketlerde diğer grup şirket hakkında verildiği gibi 1 yıllık kesin süre verilmesi halinde müvekkili şirketin bütün alacaklıları ile anlaşarak borcunu hiçbir indirim yapmadan ödeyeceğini, aksi halde İflas kararının kaldırılmaması durumunda, alacaklıların çoğunun alacağını tam olarak elde edemeyeceğini, İflas kararının ayrıca ülke ekonomisine de olumsuz etkisi olacağını, iddia ederek ,kararın kaldırılmasını bir yıllık kesin mühlet kararı ve tedbir kararlarının verilmesini ve konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK ‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrada yazılı olan yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesin de konkordato ile ilgili özel yetkinin de mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirketin ,konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, geçici komiser heyet raporunun yeterli olup olmadığı, borca batıklık incelemesine dair raporun yerinde olup olmadığı ve kesin mühlet şartlarının şirket açısından gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Davacı borçlu şirketler tarafından, 05.10.2018 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 09.10.2018 tarihli tensip ara kararının 2 .bendinde belirtildiği üzere, İİK 286. maddesinde tanımlanan belgelerin eksiksiz olarak dilekçe ekinde olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davacı hakkında İİK 287. maddesi gereğince 09.10.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiştir. Bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri oluşturulmasına ve geçici komiser heyetinin davacının dava ve rapor tarihi itibarı ile rayiç değerlere göre borca batık olup olmadığı konusunda ve 3 aylık süre dolmadan nihai ve gerekçeli raporlarını mahkemeye sunmalarına, ayrıca faaliyetlerine ilişkin ara raporlarının dosyaya sunulması, davacı şirketin faaliyetlerine nezaret etmelerine ve İİK ‘daki diğer görevleri yerine getirmelerine hükmedilmiştir. Duruşma tarihi, geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte gözetilerek 02.01.2019 olarak belirlenmiştir.02.01.2019 tarihli celsede, davacı ve diğer şirketler hakkında geçici mühlet süresi ,sürenin bittiği 09.01.2019 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmıştır. 06.03.2019 tarihli celsede ise yukarıda ifade edildiği üzere davacı şirket dosyası hakkında verilen tefrik kararı ile birlikte şirketin iflasına karar verilmiş tefrik edilen diğer şirketler yönünden ise aynı celsede 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmiştir. Dosya kapsamından, 04.03.2019 tarihli nihai raporun duruşma gününden önce dosyaya ibraz edildiği, davacılar vekilinin duruşmada hazır bulunduğu, mahkeme tarafından duruşma zaptına komiser heyet raporunun dosyaya ibraz edildiğinin yazıldığı, hazır olan davacılar vekilinin raporu inceleyemedikleri veya bu konuda süre veya itirazlarına dair bir beyanları zapta geçilmediği gibi davacılar vekilinin, geçici komiser heyet raporları ve şirketlerin cirosu nazara alınarak kesin mühlet kararı verilsin beyanının zapta geçirildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, davacı vekilinin, yargılama sırasında ileri sürmediği ve geçici komiser heyet raporunu incelemek için kendilerine süre verilmediğine dair taleplerinin olmadığı ve özellikle konkordatodaki sürelerin kanunla düzenlendiği, mahkemenin kesin süreleri dikkate almaksızın ve diğer yandan da herhangi bir talep olmaksızın davacı tarafa komiser raporu için süre vermesi beklenemeyeceğinden davacı vekilinin buna dair istinaf nedeninin yerinde olmadığı hususunun öncelikle cevaplandırılmasına ihtiyaç duyulmuştur. 13.12.2018 tarihli bilirkişi raporu ile her bir şirketin ayrı ayrı şantiye ve beton santralı alanlarında, 01.12.2018 tarihinde yerinde yapılan sayım ve ölçümler neticesinde, davacı … şirketinin malzemelerine ait güncel rayiç değer toplamının 407.421,86 TL olduğu belirtilmiştir. 02.11.2018 tarihli geçici komiser heyeti ön raporunda, ön Projede ve denetim firması raporunda varlıkların ve borçların 30.09.2018 tarihi itibariyle değerlendirildiğinde TTK 376/3.madde çerçevesinde aktiflerin muhtelif satış fiyatı esasına göre rayiç değerler yönünden şirketlerin borca batık olup olmadıklarının değerlendirildiği, buna göre şirketin borca batık olduğunun tesbitinin yer aldığı, komiser heyeti tarafından atanan bilirkişi marifeti ile değerlerin tespit ettirileceği, davacı şirketin indirimsiz vade konkordatosu talep ettiği, şirketin , borçlarından herhangi bir iskonto yapılmadan ilk 2 yıl geri ödemesiz sonraki 4 yılda eşit paylı ödeme şeklinde borçların ödeneceği, borçlar için ilave faiz ödenmeyeceği, konkordato sürecinde şirket tarafından alacaklılara ilk 2 yıl içinde herhangi bir borç ödemesi yapılmayacağı ,sonraki 4 yılda yıllık borç ödemesinin o yıl ödenmesi planlanan borç tutarının 3’ e bölünmesi suretiyle ve her yıl 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık tarihlerinde yerine getirileceği ifadesine ön projede yer verildiği, davacı şirketin konkordato kapsamında borç tutarının ( 334.898,37 TL ortaklara olan borcun değerlendirme dışında tutulduğu ),rehinli alacakların (-) 6.173.897,88 TL, kamuya olan borçların (-) 36.384,31 TL, çalışanlara olan borçların (-) 77.229,76 TL olmak üzere toplam (-) 14.326.346,85 TL olduğu belirtilmiştir. 28.12.2018 tarihli geçici konkordato komiser heyeti 2. raporunda, şirketin 30.09.2018 tarihi itibariyle ve gerekse 30.11.2018 tarihi itibarıyla artan oranda kayden borca batık durumda olduğu, ek olarak beş grup şirketin çarpmaz kefalet ilişkilerinin birbirleri ile olan tedarikçi- müşteri bağlantıları ve organik bağları sebebiyle gruptan soyutlanarak müsbet veya menfi görüş ihdas edebilmesinin 3 aylık süreçte mümkün olmadığı, 2 aylık mühlet uzatma taleplerinin yerinde olacağı, davacı şirket ticari defterlerinin süresinde tasdiklerinin yaptırıldığı, şirket bilançolarının incelenmesinden 30.09.2018 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre öz varlık tutarının (-) 5.880.971.18 TL iken 30.11.2018 tarihi itibariyle maruz kalınan İlave zarar nedeniyle (-) 6.019.351,22 TL olarak raporlandığı, davacı şirketin kayden borca batık olduğu ,alıcılar hesabında 4,5 Milyon TL ‘lik artış, alacak senetlerinde 542 bin TL azalışın olduğu ,halen tahsilatlarda gecikmeler yaşandığı, stoklarda 1,68 milyon TL azalış meydana geldiği, dikkat çeken önemli bir hususun maddi duran varlıklarda 2,3 milyon TL ‘lik azalış olduğu ,şirket kayıtlarından , ilgili varlıkların ön projeye göre 30.09.2018 tarihi ile dava tarihi olan 05.10.2018 tarihi arasında satışların yapıldığının anlaşıldığı ,borç senetlerindeki azalışın çeklerin iadeleri sonucunda oluşan tutarların satıcılar hesabına aktarılmasından kaynaklandığı, alınan avanslarda 552 bin TL artış saptandığı , banka kredilerinde 2,9 milyon TL azalma tespit edildiği, bankaların önceden uhdelerinde bulunan teminat çeklerinden tahsilat oldukça kredi hesaplarından düşüm yaptıkları ciheti ile meydana geldiğinin ifade edildiği, ortaklara borçtaki 80 bin TL civarındaki azalış rakamının ön projeye esas 30.09.2018 tarihi ile dava tarihi olan 05.10.2018 tarihi arasındaki ödemeden kaynaklandığı, konkordato talebine dayanak 30.09.2018 tarihli ve iş bu rapora dayanak 30.11.2018 tarihli gelir tabloları ve davacı şirketin konkordato ön projesindeki satış ve karlılık öngörüleri ile 2 aylık sürecin karşılaştırılması sonucunda , toplam 3.447.612,08 TL tutarında net satış yapıldığı ,ancak satış maliyetlerinin bu rakamı aşmasından dolayı negatif brüt kar marjı ve dolayısıyla faaliyet zararı raporladığının görüldüğü ,proformada yer alan 2018 son üç ay için zarar ettiği, finansman giderlerinin 5000 TL ‘nin dahi altında yer aldığı bütçelenen rakamdan oldukça düşük olduğu, 30.11.2018 tarihi itibariyle davacı şirketin aktiflerinin rayiç değerinin, makina mühendisi tarafından yapılan keşif ve incelemeler sonucunda, rayiç değerlerin, makina ve teçhizat, 139.346,00 TL, taşıtların 255.000,00 TL, demirbaşların 6.710,00 TL ,ticari stokların 407.421,86 TL, vb olmakla şirketin rayiç değer özkaynaklarının (-) 8.051.354,02 TL ve borca batık olduğu, ayrıca şirketin grup şirketlerin kullanmış olduğu banka kredilerine toplam 75.825.728,52 TL kefalet riskinin de bulunduğu, grup şirketlerin kredi borçlarını ödeyememesi halinde, şirketin bu borçları ödeyecek mali yapısının olmadığı ,şirketin aktif ticari faaliyetine devam ettiği, iki aylık dönemde 3.447.612,08 TL tutarında net satış yapıldığı, ancak satış maliyetlerinin bu rakamı aşmasından dolayı faaliyet zararı olarak raporlandığı, çalışma düzeninin korunduğu ,ancak haciz ve İcra baskısından tam olarak kurtulamadığı, nakit krizini henüz atlatamadığı ,finansman kaynağı için maliyetinin altında satış yaptığı, komiser heyeti tarafından ,mutlaka karlı bir yapı sergilemeleri hususunun yetkililere ihtar edildiği, borçlu şirketin ayakta kalmak ve borçlarını ödemek için göstermiş olduğu çabaların mevcut iş düzenini koruyarak faaliyetine devam ettiği, geçici mühleti suistimal etmediğini gösterdiği ,ancak şirketin mali durumunda bu kısa sürede gözle görülür bir iyileşme görülmediğinden bu aşamada konkordatonun başarıya ulaşıp ulaşamayacağı yönünde kesin bir kanı bildirme olanağının bulunmadığı belirtilmiştir. 04.03.2019 tarihli konkordato geçici komiser heyeti 3. raporunda, en güncel 31.01.2019 tarihli kaydi bilançolara ve verilerin mukayesesini teminen yapılan karşılaştırmaları içeren verilerin hazırlandığı, 2. raporda da belirtildiği üzere maddi duran varlıklar kaleminde görülen 2,3 milyon TL tutarındaki azalışın , 2. raporda da belirtildiği üzere mühletten hemen önce yapılan makina / teçhizat araç satışına ilişkin olduğu ,bu satışların dava tarihinden hemen önce gerçekleşmesinin şirketin faaliyetlerine daha temkinli yaklaşılması gerekliliğine işaret ettiği ,ticari borçların 3,5 Milyon mertebesinde arttığı, bu tutarın grup şirketlerine ait borçlardan ibaret olduğu ,halbuki beklenenin mühlet içinde oluşan borçlarını ödemesi olduğunu, şirketin alacaklarından tahsil kabiliyetinde görülen düşüşün satıcılara olan borcun ödenmesinde de bir miktar güçlüğe sebep olduğu, özkaynakların kronik olarak negatif değerde seyrettiği, mühlet içindeki faaliyetlerin getirdiği kar rakamının halihazırda bu açığı kapamaya kifayet etmediği, davacı şirketin dava tarihinden hemen önce … firması ile taşeron sözleşmesi imzalandığı ,makina teçhizatının yaklaşık %80’lik bir kısmını da yine dava tarihinden hemen önce adı geçen firmaya devrettiği, mevcut durumda elindeki stokların da neredeyse %70’ni adı geçen firmaya devrettiği, güncel durumda taşeron firmanın işlerine devam etttiği, üretilen ürünleri davacı şirkete fatura ettiği, davacı şirketinde üzerine belli oranlarda kar payı koyarak müşterilerine sattığı ,şirketin iş alma kapasitesini grup şirketlerin desteğiyle devam ettirdiği, 59.220 TL faaliyet karı yakalanan ocak ayında ise ön projede negatif yönde ciddi şekilde sapmış olmakla birlikte mevsimsel etkinin bir miktar dikkate alınması gerektiğinin düşünüldüğünü, geçici mühlet içerisinde konkordatoya tabi borçlarda artış olduğu, davacı şirketin karlılık konusunda kayden sağladığı aşama olumlu gözükse de bunun kalıcı olabilmesi için hacimsel büyümenin yani ciro artışının karlılığa gösterilen itina ile birlikte sağlanmasının kritik olduğunun değerlendirildiği ,mevsimsel olarak şirketin ölü dönem diye tabir edilen bir dönemden geçtiğinin bir gerçek olduğu ,davacı şirketin ön projede taahhüt ettiği 5 yılda toplam 4.300.000 TL tutarında nakti sermaye artışı yapılması vb şeklinde özetlenen İlave kaynaklarında sürece destek olacağının varsayıldığı, davacı şirketin 25.02.2019 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ön Projede 2019 yılı için öngörülen 500.000,00 TL sermaye artırım kararı almasının yapıcı bir adım olarak değerlendirildiği, şirketin 31.01.2019 tarihi itibariyle rayiç değerli öz kaynaklarının (-) 7.604.082,59 TL olduğu, her iki durumda da borca batık olduğu, kamu borçlarının ödenmediği ve kamuya ait borçlarda artış olduğu, şartlar yerine getirilirse başarı sağlanacağı belirtilmiştir. Mahkemece, rapora göre, davacı borçlu şirketin konkordato teklifinin başarı olasılığı olmadığı gerekçesiyle borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. 2004 sayılı İİK ‘nun 287/3. fıkrasında, mahkemenin geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato komiseri görevlendirileceği düzenlenmiştir.Konkordato komiserinin görevleri ise İİK ‘nun 290. maddesinde yer almaktadır. “Yeni Konkordato Hukuku “ Editör ,Prof.Dr. Selçuk Öztek “146 vd sayfalarında, İİK ‘nun 287. maddesinde düzenlenen geçici mühletle ilgili düzenlemeye dair hükümet gerekçesinin devamında, geçici konkordato komiserinin , konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının denetlenmesi için görevlendirildiği, İsviçre İİK ‘nun 293 b’de, geçici konkordato komiserinin atanması ile borçlunun iyileşme ümidinin olup olmadığının, konkordatonun tasdik edilip edilmeyeceğinin yakından denetlenmesinin ifade edildiği, İsv.İİK ‘da, konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre , geçici mühletin , açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı, İİK ‘da ise, m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir.Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir.( Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İflasına karar verilen borçlu şirketin, geçici kayyım heyetinde ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere rayiç değerlere göre borca batık olduğu sabittir . Borca batıklık ,dava tarihinden sonra artarak devam etmiştir. Davacı borçlu şirket, alacaklılar lehine bir kısım kaynakları ön projede göstermiş olmasına rağmen, bu kaynakların geçici mühlet içerisinde hayata geçirildiğine dair herhangi bir delil dosyaya sunulmamış, akside iddia edilmemiştir. Bu kaynaklardan birisi şirket ortaklarının kendi adına kayıtlı taşınmazları satacaklarına dair taahhüttür .Bir diğer ve dikkat çeken husus ise şirket ortaklarının borca batık durumda ki şirkette herhangi bir ilave sermaye artışı yapmamalarıdır. 2004 sayılı İİK ‘nın 286. maddesinde, konkordato talebine eklenecek belgeler düzenlenmiştir. 286/1- a bendinde, borçlunun, borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön projeye yer verilmiştir. Somut talepte, davacı, bu hususları ön projede göstermiş olmasına rağmen, ön projede öngörülen İktisadi gelişmelerin bir çoğu mühlet içerisinde gerçekleştirilemediği gibi yeterli önlemlerde alınmamıştır. Şöyle ki, şirket, ticari faaliyetini sürdürmesine rağmen, dikkat çekici bir biçimde, dava tarihinden hemen önce, dava dışı şirketle taşeron sözleşmesi imzalayarak, makina teçhizatınının yaklaşık %80’lik bir kısmını, mevcut stoklarında %70 ni adı geçen firmaya devretmiştir. Bu işlem, konkordatonun amacına uygun görülmediği gibi işletmenin devamlılığı açısından da anlamlı bulunmamıştır .Kaldıki ,yasada yer verilen, şirketin faaliyetinin devamının, taşeron şirket üzerinden işlemlerin yürütülmesi şeklinde kabulü de yerinde olmayacaktır. Davacı borçlu şirketin, teklif ettiği vade konkordatosunu ve mevcut İktisadi verilerini göz önünde bulundurarak, kısa sürede sermaye artışı gerçekleştirerek, bu konuda somut adım atması, diğer İktisadi önlemleri hayata geçirmesi gerekirken, mühletin bitimine yakın tarihte, yalnızca sermaye artışına dair ortaklar kurulu kararının alınmış olması yasal düzenlemenin amacına uygun düşmemektedir. Diğer yandan, şirketin esas faaliyetini taşeron şirket ile devam ettirmesi ve sadece 1 maden mühendisini istihdam etmesi de, şirket faaliyetini gerçek anlamda devam ettirip ettirmediği konusunun tartışılmasına neden olacaktır. Amaç, bu süreçte borçlu şirketin faaliyetine devam edebilmesi olmalıdır. Açıklanan ve özellikle konkordato geçici konkordato komiser heyet raporlarında ayrıntılı şekilde ifade edildiği üzere, borçlu şirketin konkordato projesinin başarı olasılığından söz etmek mümkün görülmemiştir. Bu durumda, başarı şansı olmayan konkordato talebi neticesinde, mahkemenin verdiği kararda bir isabetsizlik olmadığının kabulü gerekmiştir.İİK ‘nın 289. maddesinde açıkça yer verildiği üzere, kesin mühlet kararı verilebilmesi için, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması gerekmektedir. İİK ‘nun 287. maddesinde ise, 291. ve 292’ci maddelerin, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanacağına yer verilmiştir. 291. madde, borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması, 292. madde üst başlığı ise, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılmasıdır. Somut olayda, değerlendirilmesi gereken bir diğer madde 292. Maddedir. Maddenin (a) bendinde, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılmasının gerekli olması, iflasa karar verilmesi için gerekli sebeplerden ilki olarak belirtilmiştir. İş bu davada, davacı borçlu şirketin, borca batık olduğu, batıklık miktarının artarak devam ettiği ve borç toplamının yüksek meblağlara ulaştığı bir gerçektir. (b) bendinde ise, konkordato mühleti verildikten sonra konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılmasının mühletin kaldırılmasını gerektiren ikinci hal olarak düzenlenmiştir. Konkordatonun başarıya ulaşması kavramı içinde, İsviçre İcra İflas Kanununda, “ iyileşme “ ve “ konkordatonun tasdiki “ ihtimallerinin birlikte değerlendirildiği kabul edilmektedir. İyileşme ve konkordato tasdiki ihtimalleri ayrı ayrı ele alınırken, İİK ‘da kanun koyucu her iki kavramı konkordatonun başarıya ulaşması içinde değerlendirmiştir. Kanun koyucu, İflasın açılmasını henüz geçici mühlet talebinin başlangıçta reddi aşamasında karar verilmesini uygun görmemiş ve konkordato mühletinin en erken kesin mühletin reddi aşamasında ve tahdidi olarak ve özellikle başarıya ulaşma şansının mevcut olmaması durumunda karar verilmesini öngörmüştür. Açıklanan nedenlerle ve özellikle konkordatonun başarıya ulaşamayacağına dair, konkordato geçici komiser raporu, borçlu şirket malvarlığına dair rayiç veriler ve tüm dosya kapsamı neticesinde, mahkemece konkordato talebinin reddi ile iflasa tabi olan şirket hakkında İflas kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ( Mahkeme tarafından tefrik kararı ile birlikte borçlu şirket dosyasının mahkemenin başka bir esasına kaydedilerek duruşma açıldıktan sonra hüküm tesis edilmesi gerekirken, aksine aynı celsede ara karar şeklinde hüküm tesisi isabetsiz olmakla birlikte, talebin niteliği, aradan geçen süre ve söz konusu usulü eksikliğin geriye dönük olarak yerine getirilmesinin bu aşamada fiilen ve hukuken imkansız olması göz önünde bulundurularak bu nedenle hükmün kaldırılması mümkün olmamış, ancak yanlışlığına değinilmesine ihtiyaç duyulmuştur.)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/160 Esas, 2019/214 Karar ve 12.03.2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı İle istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği uyarınca vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3.fıkrası yollaması ile aynı yasanın 164. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/09/2020